10 Mart 2024 Pazar

bir sovyet diplomatının anıları*


 

… ..

İtilaf Devletleri, Türkiye ve Sovyet Rusya


Belgeleri ve materyalleri ayrıntılı olarak incelemem bana, İtilaf emperyalistlerinin Sovyet Rusya’ya, Kemalist Türkiye’ye ve bunların arasında kurulan dostluk ilişkilerine karşı yönelttikleri askeri ve diplomatik savaşın tam bir tablosunu çizme olanağını sağladı.

Kayzer Almanyası Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’yi askeri uydusu haline getirdiyse, savaştan sonra, Mondros Mütarekesi ve Sevr antlaşması sonucunda İtilaf Devletleri de Türkiye’yi parçalamaya, politik ve ekonomik bakımdan büyük emperyalist devletlerin tam anlamıyla egemenliği altına girmeye mahkûm etmişlerdi. Padişah hükümetinin ihanetine; Türkiye’nin Türkiye’nin birçok bölgesinin Fransızlar, İtalyanlar, İngilizler ve Yunanlılar tarafından işgal edilmesine; Padişah taraftarlarının birçok bölgede körükledikleri hgerici isyanlara rağmen, dört yıllık bir savaşın bitkin bir hale getirdiği Türk halkı , özgürlüğünü ve bağımsızlığını korumak için istilacılara ve kendisini ezen yerli derebeylerine karşı başkaldırdı. Türk feodalleri, halkı aldatmak ve genç Türkiye’nin birliğini bozmak için, Mustafa Kemal Paşa’nın deyimiyle şeytanca tertiplere başvurmuşlardır. Yine bunlar, Batılı emperyalistlerin isteğine boyun eğerek, Türkiye ile Sovyet Rusya arasında dostça ilişkilerin kurulmasına da engel olmuşlardır.

Gerçi İngiltere ile Fransa arasında çok ciddi ekonomik ve toprak anlaşmazlıkları, daha başka anlaşmazlıklar, Türkiye ile ilgili çıkar çatışmaları yok değildi. Ama yine de Sovyet Rusya’ya karşı ortaklaşa, düşmanca bir politika gütmekteydiler. İngiltere, Küçük ve Orta Asya’da )İran, Afganistan, Buhara, Türkiye) Sovyet Rusya’ya karşı birleşik bir gerici cepheyi kurmaya çalışıyordu. İngiltere, Türk-Sovyet yakınlaşmasın ı baltalamak için, ajanlarıyla -panislamistler ve pantürkistler aracılığıyla- Türkiye’de ve doğunun başka ülkelerinde az emek harcamamıştır.

… ..


Güney Kafkasya komünistlerinin Sovyet iktidarı için mücadelesi

… ..

Ama müsavatçılar yatışmadılar, 1920 yılı Mayıs ve Haziran aylarında, yukarıda sözünü ettiğimiz Nuri Paşa (Enver Paşa’nın kardeşi) ile birlikte Gence’de (Kİrovabad) isyan ettiler. Şİddetli mücadeleden sonra isyan bastırıldı. Nuri Paşa ve öteki elebaşılar, İran’a kaçtılar. 

… ..

Taşnak Ermenistanı ile Türkiye arasında savaş


… ..

İngilizlerin işgali altındaki Batum’da halkın emperyalist istilacılara karşı öfke ve hoşnutsuzluğu gittikçe artıyordu. … ..

… .. 

… .. Temmuz başlarında Kızıl Ordu’nun kazandığı zaferlerin, İngiliz işçileri arasındaki devrimci ruh halinin İngiltere’nin emperyalist politikasına karşı yöneltilen protestoların artması üzerine İngiltere, Batum’daki askeri birklerini geri çekmek zorunda kaldı.

… ..


Türkiye ile RSFSC arasında karşılıklı ilişkilerin gelişmesi


… ..

Ukrayna SSC hükümeti, Türkiye ile Ukrayna arasında bir anlaşma imzalamak için görüşmelerde bulunmak üzere, Ukrayna Kızıl Ordusu Başkomutanı M.V. Frunze’yi (*Mihail Vasilyeviç Frunze (1885 Bişkek- 1925 Moskova) İç savaş döneminin en tanıunmış Kızıl Ordu komutanı. 1924’te Kızıl Ordu genelkurmay başkanı ve 1925’te Lev Trotskiy’in yerine SSCB askeri devrimci sovyeti başkanı, harbiye ve bahriye halk komiseri) )  göndermeyi teklif ettiği zaman Türkiye hükümeti bu teklifi memnunlukla karşıladı.  … ..

… ..


Türkiye’ye gitmeden önce Lenin’le görüşme


… ..

Lenin Türkiye’de olup bitenleri çok iyi biliyordu. 

“Mustafa Kemal Paşa, tabii ki sosyalist değildir,” diyordu Lenin, “ama görülüyor ki, iyi bir örgütçü, yetenekli bir komutan , burjuva-ulusal devrimini iyi yönetiyor, ilerici bie insan, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist devrimimizin önemini anlamış olup, Sovyet Rusya’ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı savaşı yapıyor. … ..

… ..


Yolculuk izlenimleri


… …

... .. yolda konuşmak fırsatını bulduğum






*bir sovyet diplomatının türkiye anıları 1922-1923  &  Semyon İvanoviç Aralov

Özgün adı:

Çeviren: Hasan Âli Ediz

Türkiye İş Bankası Yayınları

1.Basım: Eylül 2008


1 yorum:

  1. Sosyal medya paylaşımı:
    Asker Kaçakları neden Dini Bütün geçinen kişiler acaba?
    Milli Mücadele döneminde Ankara'da görev yapan Sovyet Diplomatı ARALOV anlatıyor:
    Tıp fakültesi son sınıf öğrencileri cepheye gidip, şehit oldu diye mezun verememişken medreselerdekilerin askerden muaf tutulması Atayı nasıl da kızdırıyor... Bir de medreseler için ayrılan alanların köylülerin elinden zorla alınmış yerler olması onu harekete geçiriyor. O gece iki medreseyi ziyaret ettik.
    Kanlı canlı, hemen hepsi de gencecik mollalar medresenin avlusunda dizilmişlerdi. Bunların yanında, geniş cübbeli, beyaz sarıklı hocalar da yer almıştı. Hepsi de yerlere kadar eğilerek Mustafa Kemal Paşa'yı selamlıyorlardı.

    Bunların içinden biri, bunların başı ve en nüfuzlusu, Mustafa Kemal Paşa'dan medrese sayısını arttırmasını rica etti. Bu zat, ayrıca medrese öğrencilerinin askere alınmamalarını da istirham etti. Hoca konuşurken Mustafa Kemal'in kendini tuttuğu belli oluyordu. Ama, medrese öğrencilerinin askere alınmamaları söz konusu olunca, artık kendini tutamadı ve yüksek bir sesle, sertçe:

    - Ne o, dedi, yoksa sizin için medrese, Yunanlıları mağlup etmekten, halkı zulümden kurtarmaktan daha mı değerlidir? Millet kan içinde yüzerken, halkın en iyi çocukları cephelerde dövüşür, yurt için canlarını feda ederken, siz burada genç, sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz!

    Mustafa Kemal konuştukça, gözleri daha korkunç bir hal alıyordu:
    - Bu asalakların askere alınmaları için hemen yarın emir vereceğim!

    Hocalar sindiler, ama yüzleri öfkeden kıpkırmızı kesildi, yabancıların yanında hükümet başkanı onları paylamıştı.
    Mustafa Kemal Paşa bize dönerek:

    - Haydi gidelim, dedi, artık burada bizim için yapılacak bir şey kalmadı.
    Ve şöyle, isteksizce bir selam vererek oradan ayrıldı. Mustafa Kemal Paşa otomobilde uzun bir süre yatışmadı:

    - Savaş sona erince onlarla daha ciddi konuşacağım! Her şeyden önce onları malî dayanaklarından, vakıflardan, yoksun edeceğim. Yurt topraklarının büyük bir parçası, nerede ise üçte ikisi, belki de daha çoğu vakıftır. Bu topraklar mollaların yaşama kaynaklarıdır. Bunların çoğu köylülerin elinden alınmış topraklardır. Buna son vereceğiz. Bir de utanmadan hükümetten yardım istiyorlar.

    Mustafa Kemal, Anadolu topraklarında, şimdi gördüğümüz dinç, sağlam delikanlıları askerden kaçıran 17 bin medrese bulunduğunu söyledi. Bu tam bir kolordu demekti. Medrese öğrencilerinin şimdiye kadar niçin askere alınmadıklarını sormam üzerine Mustafa Kemal, bunların askere alınmaları için gerekli emrin verilmiş olduğunu söyledi. Bu inkılapçı adım, subaylar arasında büyük bir sevinç yaratmış ve bu olay son günlerin en çok üzerinde durulan konusu haline gelmişti.

    (SEMIYON IVANOVIC ARALOV, BİR SOVYET DİPLOMATININ TÜRKİYE HATIRALARI)
    Rusya büyükelçisi S. Aralov, askeri ataşe K. Zvonarev ve Azerbaycan Büyükelçisi I. Abilov, 23 Mart 1922.


    YanıtlaSil