
-“Dicle çimdikle beni, hemen. Çok ciddiyim.” Çimdikledi... Ve ben
yatağımda uyanmadım... Ve ben normal hayatıma dönmedim... Ve ben Nehir’in
yanında değildim. Hâlâ sığınaktaydık.
2016 yılının 15 Temmuz akşamında başlayan kâbus gerçekti. 16 Temmuz
sabahının ilk saatlerinde bembeyaz suratlarımız, korku dolu gözlerimiz, acıyan
kalplerimize beş kişi sığınakta birbirimize bakıyorduk....” vurguları
yapılıyor. Gerisi kitabın satırları arasında...
-Kitabı okurken 15 Temmuz gecesinin ve sonrasındaki glişmeleri bir
solukta okuyorsunuz. Diğer taraftan kahpece girişilen bu darbe girişimini ve en
çok da Türk Silahlı Kuvvetlerinin saygınlığına vurulan darbenin iç
acıtıcılığını bir kez daha yaşıyorsunuz.
-Kitap bittiğinde hala daha açıkta kalan soruların, arka planda olan
biteni daha yukarıdan bir bakışla öğrenme isteğinizin azalmadığını hissediyorsunuz.
-Milletin vergileriyle kendi milletine ateş açanlar... .. bunca
zalimliğin ve de aptalca rezilliğin gerekçesi olabilir miydi?
-Aziz milletin sandığa yansıttığı iradesini yok saymak... .. kendi
insanına ateş açmak ... sadece terör olarak adlandırılabilir mi?... .. uluslararası boyutu olan oyun...
-Yılların birikimi ile geliyorum diyen tehlikenin büüyüklüğünü,
kepazeliğini zamanında fark edememenin
ve önleyememenin bütün boyutlarının önce aziz milletimize anlatılması ve
sonrasında da tekrar böylesi bir girişime teşebbüsün de ötesinde akıllara bile
gelmemesi için gerekli tedbirlerin alınmasını, yarınımızdan emin olmamız için
gerekenleri yapılmasını bekliyoruz.
gerekenleri yapılmasını bekliyoruz.
-Rabbim; camilerimizin minarelerinden okunacak selâları, bundan böyle
sadece hayatın normal akışı gereği
(bayramlar, Cuma namazı önceleri...) için nasip etsin.
* 24 Saat 15
Temmuz’un kamera arkası – Hande Fıratn
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder