29 Ağustos 2024 Perşembe

İnanç ve İktidar*


 Yeni Ahit’in ünlü bölümünde Hıristiyanlara, “... Sezar’ın hakkını Sezar’a, Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya vermeleri buyurulur. (Matta 22:21). Bu sözlerle, Hıristiyanlıkta hem düşüncede hem de uygulamada çok önemli yeri olan, varlığı Hıristiyanlık tarihi boyunca Hıristiyanlık dünyasının tümünde hissedilen bir ilke, daha en başından belirlenmiştir. Hıristiyanlıkta her zaman iki otorite oldu: Tanrı ve simgesel olarak Sezar. Farklı konularla ilgilenen, farklı yetkileri olan; her biri kendi yasalarına, bu yasaları yürüten kendi meclislerine; kendi kurumlarına ve bu kurumları yönettikleri kendi hiyerarşilerine sahip iki otorite.

Bu farklı iki otorite Hıristiyanlık dünyasında genelde “kilise” ve “devlet” olarak bilinir. Hıristiyanlık dünyasının uzun, farklılık gösteren tarihinde bu iki kurum her zaman var olmuştur: bazen çatışma içinde oldular; kimi zaman biri egemen oldu, kimi zaman diğeri, fakat her zaman ikisi birlikte var oldu. Bugün, bu ikisinin birbirinden ayrılması öğretisi uygulamada, bazen yasalarda, Hıristiyanlık veya Hıristiyanlık sonrası dünyanın tamamında olmasa bile çoğunluğunda kabul edilmekte.

İslam’da görece modern dönemlere kadar böyle bir öğreti hem yoktu, hem de olması anlamsızdı. İki şey birbirinden ayrılabilir, tek olan ayrılamaz. Klasik İslam’da bir Müslüman için cami bir binadır, dua edilecek, eğitim alınacak bir yer. Sözcük, Hıristiyanlıktaki kurumsal anlamıyla kullanılmıyordu, çünkü benzer bir kurum yoktu; daha doğrusu, Batı’nın

etkisi ve koyduğu örnekle modern değişiklikler yaşanıncaya kadar yoktu. Klasik İslam’da din ile devlet tek ve birdir. Ayrı değildir ya da ayrılabilir kurumlar değildir; bunları düzenleyen insan etkinlikleri ile otoritelerin oluşturduğu karmaşık ağı ortadan kesmenin; belli yönleri dine, diğerlerini siyasete; bazılarını devlete, bazılarını din otoritesine bölüştürmeninyolu da yoktur. Laik ve eklesiyastik, dinî ve din dışı, ruhani ve dünyevi gibi tanıdık sözcük çiftleri ile benzerlerinin klasik Arapçada (Arapça konuşan Hıristiyanlar arasında belli bir yere kadar olması dışında) karşılığı yoktur; çünkü bu sözcüklerin ifade ettikleri, Hıristiyanlık dünyasında kökleşmiş olan dikotomi, dış etkilerle ortaya çıkardığı görece modern

dönemlere kadar İslam dünyasında bilinmezdi. Bu dış etkiler son yıllarda saldırıya uğradı, kötülendi, zayıflatıldı; görece küçük, yabancılaşan bir seçkinler grubu dışında zaten kabullenilmeyen fikirler daha da güçsüzleşti. Dış etkiler güçsüzleştikçe de eskiye, daha kökleşmiş algılara kaçınılmaz olarak bir dönüş yaşanıyor:





*İnanç ve İktidar  &  Bernard Lewis

Ortadoğu’da Din ve Siyaset

Kitabın Özgün Adı: Faith and Power: R eligion and Politics in The Middle East, Bernard Lewis

Akılçelen Kitaplar

2.Baskı/ Ankara, 2017



*Felsefe ve Sosyolojide Dikotomi Nedir? - Yazbuz.com

*.. …  İngilizce kökenli bir kelimedir. Ancak bu kelime, sosyoloji ve mitoloji alanlarında da sıklıkla karşımıza çıkar. 

… ..

Felsefede dikotomi; ikiden daha fazla değer alan değişken sayının, çokluğu anlamına gelmektedir. Ancak belli bir değişkenin alabileceği bütün değerlerin aksine, sabit bir değerin varlığını ya da yokluğunu araştırma durumu mevcutsa; birçok değer alan değişkenler, sadece iki değer alan bir değişkene dönüşebilmektedir. Buna bağlı olarak dikotomi, ikiden fazla değer alan bir değişkenin, sadece iki değer alacak bir değişkene çevrilme haline denmektedir.

Dikotomi Sosyoloji alanında ise; birbirlerine tamamen zıt, ters olmaya ek diğerine anlam kazandıran kavramlar için kullanılmaktadır. Örneğin, gece ve gündüz tamamen zıttırlar. Anca gece olmadan gündüzün hiçbir anlamı olmaz. Ya da kötülüğün olmadığı bir dünyada iyilik de anlamını yitirebilir. Ancak sosyolojide Dikotomi iki zıt kavramdan birinin ön plana çıkarılarak daha çok değer verilebilmesi ve diğerinin dışlanması gibi bir anlam da taşımaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder