18 Aralık 2020 Cuma

Geleceği Değiştiren Dokuz Algoritma*

Bilgisayarlarımızı her gün kullanarak şaşılacak işler yaparız. Dünyanın en büyük saman yığınından, milyarlarca sayfalık çevrimiçi içerikten, işimize yarayan iğneleri bulup çıkarırız. Çevrimiçi alışveriş yapar, sosyal medyada paylaşımda bulunur ya da alışveriş yaparız. Peki, bilgisayarlarımız bütün bu görevleri nasıl böyle kolaylıkla yerine getirebiliyor? Geleceği Değiştiren Dokuz Algoritma bu soruyu ve yapay zekâdan Google Page Rank’a, veri sıkıştırma algoritmalarından hata düzeltme algoritmalarına kadar dünyamızı değiştiren  dokuz temel bilgisayar algoritmasının ardındaki incelikleri çarpıcı örneklerle ve herkesin anlayabileceği bir dille açıklayan, başucu niteliğinde bir kitap... .. 

1.Bilgisayarların Her Gün Kullandığı Olağanüstü Fikirler Nelerdir?

   … .. Kitabı okuduktan sonra çok daha büyük beceriye sahip bir bilgisayar kullanıcısı olmayacaksınız. Ancak elinizin altındaki bütün bilgi işlem cihazlarında her gün sürekli kullandığınız işlemlerin ardındaki fikirlerin güzelliği konusunda daha derin bir anlayışa ulaşacaksınız.

2.Arama Motoru İndeksleme:

   Dünyanın En Büyük Samanlığında İğne Aramak

3.Page Rank: Google’ı Yaratan Teknoloji

4.Açık anahtarlı Şifreleme Kartpostalla Sır İletme

5.Hata Düzeltme Kodları:

   Kendi Kendini Düzelten  Hatalar

6.Biçim Tanıma: Deneyerek Öğrenme

11 Aralık 2020 Cuma

Balkan Savaşı Günlüğü*

Osmanlı Devleti’nin,1912 yılında tarihinin en ağır askeri hezimetini yaşadığı ve İstanbul hariç Balkanlar’daki  neredeyse bütün topraklarını kaybettiği 1. Balkan Savaşı, Türk tarihinin en ağır travmalarından biridir. Öyle ki bu savaşın neticesinde Balkanlar’da bugün bile hesaplanamayan Müslüman Türk ya katledildi ya da yüzyıllardır yaşadıkları yurtlarından oldu. Bu savaşa subay olarak katılan Ömer Seyfettin; savaş meydanı izlenimlerini, yaşanan çaresizlikleri, Osmanlı ordusunun her kademesinde gözlenen bozgunu ve daha pek çok sıkıntıyı günlüklerine dikkatli bir şekilde kaydetmiştir. Ömer Seyfettin’in daha önce Hayat dergisinde yayımlanan bu günlükleri, son nefesini vermemek için direnen bir devletin ve çaresizlik içinde hayatta kalmaya çalışan bir milletin tüyleri ürperten panoramasını bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

… ..23 Ekim 1912.

Dün buraya gelmiş ve portatif çadırlarımızı kurmuştuk. Top ve tüfek sesleri işittik. Gece hareket emri verildi. Şimdi yola düzüldük. Yine nereye gideceğimizi bilmiyoruz.

Garibi şu ki kurmay subaylar da bu muammayı bilmiyor. Yolda bizi görünce şaşırdılar.

***

Bugün çatışmaya girdik. Daha düşmanı örmeden dört kişi yaralandı. Üçü öldü.

6 Aralık 2020 Pazar

birbirimizi sevebilmek*

... .. Seviyorsanız saf, saf sayılıyorsunuz. Mutluysanız, önemsiz ve basit diyorlar size. Açık elli ve özverili iseniz, size kuşkuyla bakıyorlar. Bağışlayıcı bir tipseniz, zayıf deniliyor sizin için. Baş kaldırma güveniyorsanız, aptal diyorlar size. Bütün bu iyi özelliklere tümüyle sahip olmak istediğinizde, insanlar hemen sizin sahte olduğunuza inanıyorlar. Bu bilir bilmez davranışlar birbirini sevmeyen ve birbirinden kopuk insanları, kafalarındaki karışıklığı ve mutsuzlukları itiraf edemeyecek denli kültürlü ve bunlara karşı bir şey yapmaya cesaret etmeyecek denli egolarının tutsağı olan kişiler. Bu tür davranışlar, insanlar arasındaki ilişkileri sürekli olarak koparıyor ve temel insani değerlerin yok olmasına neden oluşturuyor. Geçmiş yıllarda yayınlanmış pek çok bilimsel yapıt insanlar arasındaki ilişkilerin önemini kanıtlıyor; insanlar arasındaki içtenliğin iyi ve üretken bir yaşam için gerekli olduğunu gösteriyor; sevgi dolu bir dokunuşun ya da yürekten bir gülüşün insanı iyileştirdiğini belirtiyor ve olumlu  ilişkilerin insana fiziksel, psikolojik ve akılsal yönden iyilik getirdiğini vurguluyorlar.

… .. Birbirimizle ilişki kurma yolunda giderek artan yetersizliğimiz korkutucu boyutlara varıyor. Yakın bir gelecekte iki ebeveynli aileler istisna sayılacaklar. Evlilik, uzun süren dostluklar ve bunlara benzer kavramlar her gün daha çok modası geçmiş fikirler olarak kabul ediliyor. … ..Bireysellik, bağımsızlık ve kişisel özgürlük; hoşlanma, sevgi ve işbirliğinden daha çok değerli sayılıyor. … ..

… . Bu bilgiler olmaksızın bizler nefret, korku ve yalnızlık içinde birlikte yaşayan ve umursamazlıkla sürekli birbirini inciten insanlar haline geliriz. Ne mutlu bize ki, şimdi de bu konda seçimi yapabilmek bizim elimizde.

… .. İlişkilerim bana yenilgiyi olgun karşılama, buna üzülmeme ve korkuyu yenme dersleri verdiler. Ruhumun özgürlüğünü kazanmasına ve bende sevgiden korkma olayının kökünden kazınmasına neden oldular. İyi ve kötü ilişkiler şimdi de benim temel teşvik kaynağımı oluşturuyor; topluma açık, meraklı, öğrenme heveslisi

28 Kasım 2020 Cumartesi

fıkra bu ya... ..

Kabil'de kitap satan bir kız sevgilisinin geldiğini gördü. Bu sırada babası da yanında duruyordu.

Kız sevgilisine;- Alman yazar Yorg Daniel'in "Baban evde mi?" kitabını almaya geldin galiba? dedi.

 Arkadaşı;- Hayır, dedi. Ben İngiliz yazar Tomas Munis'in "Seni nerde görebilirim?" kitabını almaya gelmiştim.

 Kız;- O kitap yok ama ABD'li yazar, Patrice Olfer in "Elma ağaçlarının altında" kitabını önerebilirim.

 Arkadaşı;- Çok güzel! Belçika'lı yazar Jean Barner'in "5 dakika sonra ararım" kitabını yarın getirebilir misin?

Kız;- Memnuniyetle. Ayrıca Fransız yazar Mishel Daniel'in "Asla yanlız

8 Kasım 2020 Pazar

Vanya Dayı*

Emekliye ayrılmış Profesör Srenryakov, yeni eşi Yelena’yla birlikte; önceki eşinden olan kızı Sonya, Sonya’nın dayısı Vanya ve eski kayınvalidesi Maria’nın yaşadığı çiftliğe taşınmasıyla olaylar başlar. Çehov’un kendine özgü mizah anlayışıyla aktardığı Vanya Dayı oyunu bir yandan da aile ilişkileri üzerinden sistem eleştirisi yapar.

… ..Yelena: Ormanlara ne kadar düşkün olduğunuzu hep duyardım. İnsanın ormanları koruması elbette çok faydalı bir şey; ancak bu iş sizi esas mesleğinizden alıkoymuyor mu? Sonuçta siz doktorsunuz.

Astrov. Esas mesleğimin ne olduğunu yalnızca Tanrı bilir.

Yelena: Peki bu işi ilginç buluyor musunuz?

Astrov: Evet, hem de çok.

Voynistki: (Alay ederek) Ah, hem de çok!

Yelena: Hala çok gençsiniz, diyeceğim o ki otuz altı, ebn fazla otuz yedi yaşındasınız. Ormanlarla söylediğiniz kadar ilgilenmediğinizden şüpheleniyorum. Ağaç, ağaç; başka hiçbir şey yok. Bunu sıkıcı bulacağınızı düşünüyorum.

Sonya: Hayır, aslında bu oldukça ilginç bir iş. Doktor Astrov yaşlı ormanları korur veher yıl yeni ağaçlar diker; hatta bu konuda bir diploma ve bronz madalya kazandı. Eğer söylediklerini dinleyecek olursanız görüşlerine tamamen katılacaksınız. Ormanların dünyanın süsleri olduğunu, insanlığa güzelliği öğrettiğini ve içimizi yüce duygularla doldurduğunu söylüyor. Ormanlar sert iklimin yumuşak olduğu ülkelerde doğayla savaşa daha az güç harcanır; insanlarsa daha kibar ve narin olurlar. Bu tür ülkelerin vatandaşları daha güzel, daha uysal ve daha duyarlıdırlar; hareketleri ve konuşmaları daha zariftir. Felsefeleri neşelidir, sanay ve bilim gelişmiştir, kadınlara soylu

            Kadının psikolojik doğasında, korunma, sevilme ihtiyacı vardır. Aynı zamanda etrafında kendisini seven, kendisini ait hissedebileceği, kendisini koruyabilen, güçlü bir erkeğin varlığına gereksinim duyar. Batı, ne yazık ki kadını erkek gibi olmaya iterken, kadının cinsel kimliğine zarar verdiğini fark edemedi. Kadının özgürleşmesi istendi. İdeal kadın tipinde yüksek idealler taşıyan hem çok başarılı bir iş kadını hem de entelektüel düzeyi yüksek biri olması hedeflendi.

 Bu gaye gerçekleşirken kadının duygusal ihtiyaçları ikinci plana itildi. Kadın özgürleşirken mutluluğu yakalayamadı. Çünkü toplumdaki sosyolojik gelişim içinde, psikolojik değişim sosyolojik değişime uyum sağlayamadı. Kadının da erkeğin de ruh dünyası, bu hızlı gelişen sosyolojik değişime uyum gösteremediğinden çelişki yaşandı ve bir ara form meydana geldi. Oysa insanın psikolojik doğası, kadının kadı, erkeğin erkek kimliğine uygun bir şekilde yaşaması gerektiğini söyler. İhtiyaç varsa tabii ki kadın çalışır; ama annelik rolü zayıflatılmamalıydı.

Bu gaye gerçekleşirken kadının duygusal ihtiyaçları ikinci plana itildi. Kadın özgürleşirken mutluluğu yakalayamadı. Çünkü toplumdaki sosyolojik gelişim içinde, psikolojik değişim sosyolojik değişime uyum sağlayamadı. Kadının da erkeğin de ruh dünyası, bu hızlı gelişen sosyolojik değişime uyum gösteremediğinden çelişki yaşandı ve bir ara form meydana geldi. Oysa insanın psikolojik doğası, kadının kadı, erkeğin erkek kimliğine uygun bir şekilde yaşaması gerektiğini söyler. İhtiyaç varsa tabii ki kadın çalışır; ama annelik rolü zayıflatılmamalıydı. .. ..

Eşler arası iletişim

Sözlü iletişimin üç şekli vardır. Sağlıklı iletişim… çatışmalı iletişim .. .. iletişimsizlik. En kötü olanı iletişimsizliktir. Çünkü iletişimsizlik, sorunları uzatmak, biriktirmek ve ileriye atmak demektir.