11 Ağustos 2025 Pazartesi

Beyaz Köleler*


 

Beyaz Köleler: Son Sesler

… …

… ..  1864’te yaşadığı soykırım ve ardından gelen sürgünle, anayurttakinden katbekat yüksek sayıda bir nüfusu içeren ve başta Türkiye olmak üzere pek çok ülkeye dağılan Çerkes diasporası, ulus-devletler çağında Araf’ta kalan topluluklardan biri. Ne geçmişinin anıtsallığını ne de kadimliğini kendi yazı dilinde, bir örnek kültürel pazarında üretme ve çoğaltma şansına sahip. Mensuplarının büyük çoğunluğu dili anlamıyor ya da anlasa bile konuşamıyor. Çerkeslik bir büyü, bir tılsım ve belki bir lanet gibi bünyelerine sızıyor ama Türk, Arap, Rus kimliklerinin altında hep gizli kalmaya mahkûm oluyor.

Elbruz Aksoy böyle bir kimliğin geçmişine eleştirel tarihçiliğin bıçağını sağlıyor. Yanlış anlaşılmak istemem. Aksoy, sadece Çerkes topluluklarının anayurttan ve feodal sınıfsallıklarından kaynaklanan kölelik kurumu ve bunun tarihinden söz etmiyor. İşin bu hali de son derece çarpıcı olurdu. Ancak özellikle Çerkes topluluklarının kadim yapılarında var olan kölelik ilişkilerinin, savaş ve soykırıkm vesileleriyle ilişkiye girdikleri Çarlık Rusya’sı üzerinden Ruslukla ve Osmanlı İmparatorluğun üzerinden Müslüman Türk, Arap vb.kimlikler ve gayrimüslim etnik topluluklarla nasıl bir iletişim oluşturduğunu da bize gösteriyor. Kafkasya’dan ve 1864 sonrası imparatorluğun Çerkes köylerinden köle ticaret ağlarına dahil olan bireyler, neden ait oldukları Çerkes köleliğinden İslâmi kurallarla belirlenen köleliğe geçmekte bu kadar isteliydiler? Ya da neden köle tüccarları tarafından bir biçimde köle pazarına dahil edi

len Ukraynalı, Rus, Bulgar ve hatta Kürt köleler Çerkes köle olarak pazarlanmayı, satıldıkları hanelerde bu doğrultuda bilinmeyi tercih etmişlerdi? Köleyken Osmanlı'da üst düzey memur, subay ve hatta paşa olan eski köleler, köylerine gittiklerinde nasıl hâlâ köle muamelesi görüyorlardı? Dünyada ve Osmanlı’da köleliğin kaldırılmasına yönelik hareketler ve sahipleri arasındaki ilişkileri ne türden bir şiddet sarmalına taşımıştı? Ve tabii, bu kadar lanetli olduğunu bildiğimiz halde farklı coğrafyalarda ve değişik kisveler altında süregelen akla ve vicdana sığmaz kölelik kurumunun kültürel kalıntıları günümüz dünyasında hangi biçimlerde etkili olmaya devam ediyor?

… ..

… ..

*Kitapta  “Kozak” ifadesi Ukrayna’nın Zaparojje ve Rusya’nın Don Nehri kıyılarında  yaşayan bir Slav halkı olan  ve RUs Çarlığı tarafından militarize edilerek Kuzey Kafkasya’ya iskân edilen halk kullanılmıştır. KOzaklar Rusçada “Kazaki”,, İngilizcede de “Cossaks” şeklinde 

fade edilmektedir. Kozakları, Kazakistan’da yaşayan ve Türk halklarından olan Kazaklar ile karıştırmamak için kitapta “Kozak” terimi kullanılmıştır.





Bizi Nereye Çağırıyor


BİRİNCİ BÖLÜM

Matruşka

Beyaz Köleler, etnik Kökenleri ve Beyaz Kölelik uygulamaları

Beyaz Kölelik uygulamaları, geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan bir gelenek olmanın yanı sıra, bu ticaret Kırım

ve Kafkasya’nın en büyük gelir kaynaklarından birini oluşturuyordu. (*16.yüzyılın ortalarında, Kırım Hanı Sahib Giray Han’ın

Çerkesler üzerine düzenlediği seferlerde aldığı köle sayısı yıllık 10. 000 kişiyi bulmaktaydı.”  Kemal Karpat, Osmanlı

İmparatorluğu'nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi) Kefe, Azov,Tamam,Anapa, Gelendjik, Sohumkale ve Batum

başlıca köle ihracat limanlarıydı. Rusya, Kırım ve Kafkasya kaynaklı Beyaz Köle ticareti, 15. yüzyıla kadar Bizans’ın kontrolünde olmala birlikte, aslında Venedikliler ile Cenevizlilerin yürüttüğü

bir ticaretti ve Osmanlı hâkimiyeti kurulmadan  önce Cenevizlilerin elindeydi. Kırım ve Kafkasya’dan gemilerle

İtalyan limanlarına getirilen yüz binlerce Beyaz Köleden birinin çocuğu olan Leonardo da Vinci’nin de Çerkes

kökenli bir köle kadından doğduğuna dair iddialar İtalyan tarihçi Giorgio Comai’nin 2021’de yayımlanan bir

makalesinde yer aldı. … ..

… ..

Bir Kölemen hanedanı olarak 1250-1517 arasında Mısır, Suriye ve Hicaz’da hüküm sürmüş Memlûklüler

döneminde Kıpçak Türklerinin ve Kafkasyalı halkların ağırlıkla erkekler olmak üzere Ortadoğu’ya götürüldüğü ve bu asker köle sınıfının

daha sonra bölgenin hakim “Beyaz Elit” sınıfını oluşturduğunu unutmamak gerek. Memlûkleri yöneten

ikinci hanedanın Çerkeslerden oluşmasından dolayı Devletül Çerâkise olarak da adlandırılan güçlü bir altın çağ anlatısı, bölgede Çerkeslere ve Çerkes olan  her şeye karşı hayranlığın oluşmasına katkı sağlamıştı. Savaşçı ser karakterleriyle Çerkes erkeği ve sadakatle süslenmiş güzelliğiyle Çerkes kadını o dönemden beri Akdeniz havzasında aranan, kıymetli bir masalsı imgeye dönüşmüştü. … ..

… ..

1606-1617 yılları arasında Polonya, Ukrayna ve Rusya’ya karşı yapılan akınlarda 100.000 Beyaz Köle ele

geçirilmiş, sonraki yıllarda akınların boyutu bu kadar büyük olmamakla birlikte varlığını önemli ölçüde devam

ettirmişti. 1783’te Kırım’ın Ruslar tarafından işgal edilmesiyle Kırım kapısı kapanmış, köle tüccarları yönünü

son köle edinim bölgesi olarak kalan Kafkasya’ya çevirmişti. 

… ..

-... ..


*“Rakip Kafkas aşiretleri çoğunluğu çocuklar olmak üzere birbirlerinden insan kaçırıp Osmanlı köle tüccarlarına satarlardı.

” Hakan Erdem, Osmanlıda Köleliğin sonu 1800-1909


Çerkeslerde çeşitli sebeplerle at kaçırma  (*Şapsığ kabilesi Rusya huudutlarını geçerek yağma ve talanda bulunmakta idi. Bjeduğ’dan 200 kişi de sınırı geçerek Ruslara ait yüz kadar beygiri gasp ettiklerini belirtmişlerdi.” Cengiz Fedakâr 

Kafkasya'da İmparatorluklar Savaşı, s.219-220) )  ve evlenmek için kız kaçırma âdetleri köklü bir gelenek olmakla

birlikte çocuk kaçırmak gibi bir âdet yoktur.  (*  “Kızı kaçırma işi, onaylanan ve devam ettirilmesi gereken bir

dlikanlılık âdetidir. Baskınlara katılmayan lara halk arasında itibar edilmez, gençler onu alaya alır, kadınlar

da yüz vermezdi.” Nikolay F. Dubrovin, Çerkesler, s.84) Grassi. Çerkes delikanlılarının savaşlarda Rus askerlerinden ve Kozaklarda at çalmayı bir şeref meselesi ve evblenebilmek için

de önemli bir koşul olarak gördüklerini belirtir (*Fabio Grassi, a.g.e. , s.34) Köle tüccarlarının ve onlara bağlı

çetelerin        işi olan çocuk kaçırma olaylarının tüm Çerkesleri töhmet altında bırakacak şekilde kullanılması

yanlış bir değerlendirmedir (* “... bölge halkının kendi çocuklarını sattıkları, özellikle savaş, kıtlık ve salgın

hastalıklar gibi durumlarda mecbur kaldıklarında erkek çocuklarını da sattıkları, kızları ise her daim sattıkları

… “ Aleksandr Yureviç Yakubovskiy, Altın Ordu ve Çöküşü, s.96-99)

…  .. 

… ..

… .. Merkezi bir devlet otoritesinin olmadığı Kafkasya’daki çatışmalarda ele geçirilen Çerkes, Abaza, Gürcü ve diğer Kafkas’yalı çocuklar ve kadınlar, köle tüccarları için insan avı yapan ve onlara bağlı olarak faaliyet gösteren silahlı çeteler

tarafından köleleştirilirdi. … …

… ..

… ..

…..

… .. Bunların bir kısmı eskiden köleleştirilmiş ailelere mensuplardı. Bir kısmı da İstanbul’da iyi bir gelecek

bulma, iyi bir konuma ulaşabilme umuduyla gönüllü olarak köleliğe dahil olan ihtiyaç sahibi, dul, yetim ve

fakirlerden oluşuyordu. Kafkasya'da kalsa yaşama imkânı bulamayacak, belki hiçbir zaman hürleşemeyecek olan bu ihtiyaç sahipleri için zorunlu

gönüllülük, onlara hayatta kalabilmeleri ve daha iyi bir yaşama kavuşmaları için bir fırsat sunuyordu. Kafkasya’da üç yüz yıldır süren Rus işgali sırasında yaşanan katliamlar ve köy yakmalar da zorunlu gönüllüler grubuna

yeni üyeler katmaya devam ediyordu. 

Köleleşmenin son kaynağı ise, “özel olarak üretilen” şeklinde ifade edilebilecek, önceden saptanmış ve

doğumla gelen kalıtsal kölelikti. … ..

… ..

Esir sahibi zengin Çerkes beylerinin, döl almak amacıyla eşleştirdikleri erkek ve dişi esirlerin çocukları da, efendilerinin malı ve esiri

olurdu. … .. (Leyla Saz, Şair Leyla Saz Hanım Anılar 19. yüzyılda Saray Haremi, s. 52) Böylece bu efendi, böyle

doğan çocuklar arasından seçim yapar ve bunları satmak üzere İstanbul’a gönderirdi. Bu iğrenç ticaret

sonunda, çoğunlukla ana ve babaya özgürlüklerinin geri verilmesi beklenirdi (* Leyla Saz, Şair Leyla Saz

Hanım anılar 19. yüzyılda Saray Haremi, s. 52

… ..


Kafkasya’da kölelik uygulamaları, toplumsal hafıza ve Çerkesler

… ..

… ..  Rusya Federasyonu’na bağlı Adıgey, Karaçay-Çerkes ve Kabartey-Balkar adlı üç farklı cumhuriyetin sınırları  içerisinde parçalanmış olan Çerkesya, bu toprakların ötesinde Kırım’dan Abhazya’ya kadar olan tüm kıyı boyu Karadeniz sahilk şeridinden, kuzeyda Kuban nehrniçevreleyecek şekilde doğuya doğru, yani Çeçenistan’a doğru sarkan geniş bölgeyi içine alır. … .. Çarlık Rusya’dan Sovyet Rusya’sına miras kalmış olan böl-parçala-millet yarat siyasetinin bir neticesi olarak Çerkesya haritadan silinmiş, halk mikro isimler altında, parçalanmış siyasi yapılar içinde ve ellerine tutuşturulmuş yeni bayraklarla yaşamaya zorlanmıştır.Sovyet sonrası siyasi haritada Adıgeyler, Çerkesler, Şapsığlar ve Kabarteyler olarak isimlendirilirler; bu toplulukların her biri kendilerini Adige olarak adlandırır ve Çekes olaral bilinirler. 

Başlıca boyları Şapsığ, Abzekh, Kabartey, Wubıh, Bjeduğ, Hatukoy, BesleneyÇemguy, Kemirguvey, Mahouş, Natukhay ve Jane’ler olan Çerkesler kendi

aralarında sosyal sınıflar ve kölelik uygulamaları açısından da farklılıklar gösteriyordu. … ..

… ..

Çerkeslere komşu bir halk olan Abazaların ise kralı ve bu krala tabi prensleri ve feodal beyleri vardı, bu yüzden feodalite yıllarca yıkılmadan varlığını devam ettirebilmiştir.  … ..

… .. 

Kölelik, Kafkasya’da kökleri binlerce yıl öncesine uzanan oturmuş bir kurumdu ve kültürün de tartışılmaz  bir parçasıydı. … ..

… ..

… .. Yüz kızartıcı çeşitli suçlar işleyen hür bireylerin ceza olarak köleleştirilmesi Kafkasya’da yaygın bir adetti. … ..

1792’de sınıfsal çatışmaların yangın yerine çevirdiği Çerkezya’da Şapsığ hür köylüleri beylerine karşı ayaklanmış, Abzakh ve Natuhayların da desteklediği ayaklanma büyük bir iç savaşa dönüşmüştü. Bu süreçte toppraklarından kovulan Şapsığ Beyleri, Bjeduğ feodallerinin etrafında toplanmış ve 1793’te St. Petersburg’a heyet göndererek Çerkesya’daki hür köylü isyanının bastırılması için Rusya’dan yardım istemişti. Rus Çarlığı’nın askeri yardımları ile hür köylü ayaklanması kanlı bir şekilde bastırılmıştı.

Çerkesler arasındaki sınıfsal çatışmaları fırsat bile Moskova 1792’de bölgeye binlerce Kozak kadın ve erkek istihdam etmişti. Katerina’nı feodalleri desteklemesi üzerine, Karadeniz Kozak ordusuna bağlı Kozaklar 10 Temmuz 1796’da topraklarıyla birlikte Bzıyiko Savaşı’ında Şapsığ köylülerine karşı savaşmak üzetre Bjeduğ feodallerine katılmış, kanlı çatışmalar sonunda Kozaklar esir aldıkları Çerkesleri Rusya’da köle olarak satmıştı. 

… .. Beylerine ve feodaliteye karşı elde ettikleri başarı sayesinde Şapsığlar Çerkesya’daki en saygı duyulan ve korkulan kabile haline geldiler. Feodalite karşıtı bu devrime karşı Rus müdahalesi, Şapsığları Rusya’nın Kafkasya’da o ghüne kadar karşılaştığı en güçlü düşmanları haline getirdi. Süreçte Şapsığ Pşısı Ali Şeretliko gibi beyler köylüler ile aynı statüde olmayı kabul etmeyip Kuban’ın kuzeyinde Rus tebaası olmak için Katerina’ya dilekçe yolladılar. ve bu istekleri kabul edildi. 1790’larda Kuban’ın kuzeyinde Kozak nüfusunda bir patlama olmuş ve 60.000’i aşmıştı. 1792’den sonraKozak iskânları artmış ve Çerkesler hayvanları için yaşam alanı olan otlaklarından kopartılmıştı. 270 km.lik bir askeri hat boyunca Kozaklar bataryalarla silahlanmış ve yüzlerce gözcünün bulunduğu 60 ileri karakol inşa ettiler. “Walter Richmond , Çerkes Soykırımı, s. 46-*49”


…. ..19. yüzyılın başlarında Çerkesler bir yandan başlarındaki feodallerin zulmüyle bir yandan da sahibi oldukları kölelerinn ayaklanmalarıyla mücedele ederken, diğer yandan da Çarlık Rusyası’nın işgallerine karşı savaş veriyordu. 


Terek Kalesi’nin inşası ve Rusya’nın Kafkasya’daki ilerleyişi kabilelerin geleneksel yaşam tarzına tecavüz anlamına gelmekteydi ve İslâmiyetin bir direniş ideolojisi olarak güçlenmesini sağladı. Demokratik İslâmî bir direniş biçiminin ortaya çıkması Sufî tarikatlarıyla oldu. Kabile beylerine itaat vr hiyerarşininn yerini; eşitlik, kendini feda etme ve Peygambere itaat aldı. Tarikatlar kabile reislerinin ve onların imparatorluk elçileriyle uzlaşmacı tavırlarını reddettiler. Rusların yerel elitlerle işbirliğine dayanan politikaları geri tepti ve aksine yaygın bir direnişe neden oldu. 


1848’de Şeyh Şamil'in Çerkeslerin Ruslara karşı olan direnişine İslâmi bir ruh katmak için gönderdiği temsilcisi Muhammed Emin, Çerkesya’ya gelerek Abzakh bölgesine yerleşmesiyle direniş sınıfsal bve dinsel anlamda kutuplaşmaya başlamıştı. Çerkes feodalleri soylu bir aileden gelen Seferbay Zanuk’ya bağlı kalırken, Abzakhlar ve diğer boylardan hür köylüler, İşlâmın eşitlikçi felsefesini tebliğ eden Muhammed Emim’i desteklediler. Sınıf çatışmaları ytüzünden anlaşamayanlar Rus ordusuyla büyük ölçüde birbirinden bağımsız çarpıştı. … ..

… .. Bu ayaklanmalarda dikkat çeken nokta; Çerkes feodallerinin sınıfsal statülerini korumak için zaman zaman Çarlık Rusyası’ndan yardım istemekte bir mahzur görmemeleriydi.

1861’de Çarlık Rusyası’nın serfliğ kkaldırması üzerine Rus köylü köleler de nihayet özgür kalmıştı. 1864 sonrasında Doğu Çerkesya’da kalabilen Kabarteyler de 1866’da Rusya’dan köle azat etme işinin kendi eski âdetlerine  yapılmasını istemişti. (* 1861’den sonra serfliğin Rusya’da kalktığı haberleri Doğu Çerkesya’daki Kabartey’e uleştığında, köleler artı yasa çıktıu biz hür olduk, kellemizi satın almak için beylere bedel ödemeyeceğiz dediler, beyler de bedel almadan kölelerini azat etmek istemeyince bu süreçte fazlasıyla kan döküldü.” İstanbul, Hikmet Albayrak görüşmesi, 2020) Rus Çarı’nın bu isteği kabul etmesi üzerine azat bedelleri belirlenmiş ve kölelik Doğu Çerkesya’da aşamalı olarak kaldırılmıştır. … ..

… ..

Çerkesya’nın tümüne hâkim bir devletin bulunmaması, birbirinden bağımsız olarak hareket eden boylar ve onların içinde bitmeyen sülale ve sınıflar arası çatışmalar bölgede yağma ve insan kaçırma olayları için de fırsat yaratıyordu. … ..

… ..

… ..

… ..Yüzyıllardır özgür bir şekilde yaşamaya alışmış Çerkesler’in Rus ve Osmanlı arasındaki nüfuz mücadelesinden zararlı çıktıkları ortadaydı ve baskınlar düzenleyerek vatanlarını savunmaya çalışıyorlardı. Bu gece baskınları düzenli ordu sahibi olmayan halkların iyi bildiği eski bir askerî yöntemdi ve özgürlük mücadelesinde direnişli örgütlüyordu. Kafkasya’yı çevrelercesine uzanan Rus, Kozak Stanitsaları (*Stanitsa: Askerî işgaller için kurulmuş Kazak köylerine verilen genel ad. Bu köyler Rus yayıklma politikasına destek amacıyla işgal edilen bölgelerde ve sınır boylarında kuruluyor, etrafı çit ve siperlerle çevriliyor, uygun yerlerde gözetleme kuleleri kuruluyordu.) ve Karadeniz kıyı şeridi

nde bulunan Osömanlı kaleleri onların gözünde çok da farklı algılanmıyordu:

… ..

… ..

Çerkeslerin toplumsal hayatına yüzyıllardır yön veren yazılı olmayan davranış kuralları bütününe Khabze (Xaabze) adı verilir. Khabze, Çerkes toplumunun gündelik yaşamındaki davranışlarının yanı sıra , askerlik işlerini, mahkemelerini, sınıflar arası evliliği ve kadın-erkek ilişkilerini de düzenlerdi. Khabze’ye göre , hafif suç işleyenlere toplumdan dışlanma cezası verilirken, zina/tecavüz gibi ağır suçlar için köleleştirme ve Çerkesya dışına sürgün edilme cezaları uygulanırdı.


İKİNCİ BÖLÜM

19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda kölelik ve Beyaz Köle ticareti


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

1800-1864 Çarlık Rusya’nın Kafkasya ve Çerkesya’yı işgali

… ..

… .. Öte yandan, Çerkesya hiçbir zaman Osmanlı İmparatorluğu’nun resmen bir parçası olmadığı ve kıyıdaki birkaç kale dışında bir varlığı da olmadığı için Çerkes feodalleri İstanbul’un emrine uymaları gerektiğini düşünmüyorlardı.

… ..

… .. Görünüşe göre köle ticareti, Çerkeslerin insan gücünün zayıflatılmasından ötürü Rusların askeri stratejilerine hizmet ediyor, bu yüzden de Beyaz Köle ticareti, Çerkeslerin insan gücünü zayıflatmasından ötürü Rusların askeri stratejilerine hizmet ediyor,  bu yüzden de Beyaz Köle

ticareti Rus yöneticileri tarafından olumlu karşılanıyordu.

Bütün dış baskılara rağmen, Çerkes köleliğinin ve Beyaz Köle ticaretinin  1864’ten sonra, Osmanlı coğrafyasında elli sene daha yasaklanmadan devam etmesini anlamak için Osmanlı emperyal aile geleneğine ve onun halk içindeki temsilcisi sayılabilecek üst sınıf hanelerinin hayatına bakmak

gerek. Zira dönemin birçok paşa ve üst düzey idarecilerinin, bizzat kendileri Beyaz Kölelerden doğdukları gibi, hanelerinde de azımsanmayacak sayıda köle vardı.


Rus emperyalizmi ve

Osmanlı Devleti arasında Beyaz Köleler

1567’de başlayan Rusya’nın Kafkasya’yı işgali belli aralıklarla sürüp 1763’ten itibaren sistematikbir etnik temizliğe dönüşmüş ve 1800’lerde Çerkesya’nın genelinde şiddetlenerek devam etmişti. sınıflar arasındaki mücadeleyi fırsat bilerek köylüleri beyelerinden

koruma bahanesi ile birçok kez sınırları geçip ddoğudaki direnişi kanlı bir şekilde bastırmıştı:

…. 

… ..

19.yüzyılın başından itibaren artan katliamlardan hayatta kalmayı başarabilen Çerkeslerin önünde henüz işgal edilmemiş dağlara çekilmek ya da Osmanlı İmparatorluğu’na sürülmek dışında bir seçenek kalmamıştı. Bununla birlikte , Çerkesya’nın kaybedildiğinin farkında olan Osmanlı yöneticileri hayatta kalan Çerkeslerin de göçerilmesi noktasında teşvik edici bir siyaset izlemişti. Kafkasya’da durdurulamayan Rusların güneye inme politikası Tuna hattında Dobruca ve Doğu Rumeli’deki Çerkes iskânları ile önlemeye çalışılacaktı.

… ..

… ..

Osmanlı yönetici sınıfı her türlü yabancı baskıya karşı Beyaz Köleleri konu dışında tutmak istiyorlardı. Zira evlerinde onların hizmetinden yararlanıyor; eşlerini de çoğu kez onlar

arasından seçiyorlardı. Öte yandan, eşleri de kazançlı buldukları Beyaz Köle ticareti ile uğraşıyorlardı.

… ..

… ..


(*Tanzimat döneminin bir diğer ismi Ali Paşa’nın eşi de köle ticaretine faal olarak katılıyordu. Seçkin

hanımların köle ticaretinde faal yer almaları onlara bağımsız bir gelir sağlıyordu ama bu dolaysız ekonomik

getirinin diiğer kazançların yanında ikinci planda kaldığı düşünülebilir. Kendi kadın köleleriyle yönetici

sınıftan isimler arasında evliliklere ancak aracılık eden kadınlar muhtemelen daha kamusal başka alanlarda

iktidardan dışlanmış olmalarını telafi ediyorlardı. “Madeline C. Zilfi, Osmalı İmparatorluğu’nda Kölelik ve

Kadınlar 1700-1840, s.272



Osmanlı İmparatorluğu, Kırım Harbi sırasında ittifak kurduğu İngiltere ve Fransa’nın desteğini kaybetmemek için Hıristiyan Gürcü köle satışını ve Gürcülerin köleleştirilmesini yasaklamıştı. … ..

… ..

… ..

… ..

Bununla birlikte, Kırım Savaşı süresince Osmanlı ordusuna dahil olan Kafkasyalı ve Kırımlı muhacirler sahip bulundukları rütbe ve hizmetleri doğrultusunda maaşa bağlanmıştı, Ruslar ile mücadele eden bu halklar için askerlik en kolay istihdam alanıydı . Bunda, Osmanlı Devleti’nin askerî yapısı ile muhacirlerin vatanlarında uzun yıllar boyu savaş şartları içinde yaşamaları etkili olmuştu.

Böylece Kırım Tatarları, Çerkesler, Abazalar, Nogaylar ve Dağıstanlılardan Osmanlı ordusuna katılanlar oluyordu. Savaş sonunda İstanbul’a getirilen yetim çocukların çoğunlukla askerî

mekteplerde istihdam edilmeleri daha sonra gelenlerin de askerî kutrumlara girişini kolaylaştıracaktı.

… ..

… .. Savaş, soykırım, kıtlık veya sosyal çöküntü yaşayan birçok halk da münferit olarak bu tarz durumlar yaşamış

olabilir, bu durum hiçbir zaman o toplumlara ait bir âdet olarak adlandırılamaz. Çerkesler arasında bir köle sınıfının mevcut olması, Çerkes feodallerinin 150.000 köle ile Osmanlı topraklarına giriş yapmaları, bu büyüğk köle nüfusunun sahipleri ile olan aidiyet ilişkisinin muğlaklığı ve

içselleştirilmiş bey-köle ilişkisi

gibi meselelerin Çerkeslerin akrabalarını sattıkları şeklinde yanlış algılanmasına neden olmuştur.

…. ..

… ..


Rus serfliği, Rus asker kaçakları ve Beyaz Köleler

…. ..

… ..

19 Şubat 1861’de Rusya’da serfliği ortadan kaldıran kanun yürürlüğe girdiğinde eski serfler toprak sahiplerine bağlı olmaktan kurtulsalar

da bu kez sahip oldukları topraklarda, köy ortaklığı denen yapılara bağlandılar. … ..

… ..

ABD’de ise 1862’de kölelik ülke genelinde yasaklandı., ancak güneydeki eyaletler bu yasağa uymayı

reddedince kuzey ev güney arasında özellikle kölelik konusundaki ayrılık iç savaşa yol açtı, savaş 1865’te

kuzeyin zaferiyle sonuçlanınca, yapılan anayasa değişikliği il ABD’de kölelik tümden kaldırıldı.

… ..

… .. 


Kozaklar, Kozak işgalleri ve Beyaz Köleler

Kozaklar, Altın Ordu'dan geri kalan Tatarlar, Ukrayna ve Güney Rusya'da yaşayan yerli halkların karışımıyla 15.yüzyılda Don ve Dinyeper nehirlerinin aşağı bölümlerinde ortaya çıkan

Slav ağırlıklı etnik bir topluluktur. … ..

… ..

I.Katerina 1724’te Rusya’nın tahta çıkınca, Rus ordusu içinde yüzbine yakın sayıları ile  en güçlü askeri birliği oluşturan Kozakların gücünü azaltmak ve onların

savaşçı ruhunu Çerkeslere karşı yönlendirmek için onlara Kafkasya’dan topraklar teklif etmişti. Çariçe Kozakların büyük bir bölümünü Kırım Tatar Hanlarından alınan, tarihi

Çerkesya’nın bir parçası olan Kuban’ın kuzeyine göç etmeye ikna ettiğinde Kozaklar Kuban’ın sağ kıyısında Laba nehrinden Azak denizi’ne kadar uzanan bölgenin tamamını işgal etmişti. Rus ve Kozaklardan önce başta Çerkesya olmak üzere Kafkasya Kırım Hanlığı’nın saldırılarına maruz kalıyordu; Sahib Giray 1543’te ikinci Çerkesistan Seferi’nde 50.000 esir almış, bunlardan 2.000 tanesi han ailsi için seçilmişti.

… ..

… ..

Sibirya’nın Rus işgaline açılması sonrasında esir Çekeslerin yol açmak, maden çıkarmak ve orman kesmek gibi işler için buralara sürüldüğü biliniyordu. Çerkes hafızasında

Sibirya’ya sürülüp ölmektense Osmanlı’ya hicret etmek daha kabul edilebilir bulunuyordu.

… ..

… ..

Sınır hattındaki bu bitmeyen çatışma ve kaos ortamında kimin Kozak, kimin Çerkez olduğu da çoktan birbirine karışmıştı. …. ..


Abazalar, Abhazya Sohum-Kale ve Beyaz Köleler

Abazalar, Abhazya Sohum-Kale ve Beyaz Köleler

Osmanlılar tarafından Abaza denilen halk Abhazya’da yaşayan Apsuvalar ve Kafkas dağlarının kuzeyinde yaşayan Aşkaruva ve Aşuvalardan oluşur. (*Türkşye’da Apsuva ve Aşkaruvaların ortak adı Abaza’dır. Selçuk Sol Sımsım, 1864 ve Öncesindeki

Dönemde  Vatanlarından Sürülen Abaza Toplulukları.” Jineps Gazetesi 1 Mayıs 2021)

… ..

… ..


Gürcüler, Batum ve Beyaz Köleler

Karadeniz, köle gemileri ve Beyaz Köle fiyatları

1453’te Konstantinopolis’i Osmanlılara karşı savunan paralı askerler arasında Frenk, Roman, Bulgar, Arnavutlarla birlikte Çerkesler de vardı. Bu bilgi kölelik üzerine çalışanları şaşırtmaz, zira Roma döneminden beri Kafkasya ve Doğu Avrupa’dan getirilmiş köleler Akdeniz coğrafyasında yaygın bir şekilde kullanılıyordu. 15. yüzyılda 

sadece Bizans ordularında değil, Memlük Sultanları da Kafkasya’dan her yıl 2.000 Beyaz Köle getirtiyordu, Karadeniz kıyısında köle ticaretinin yürütüldüğü limanları ele geçiren Osmanlılar, 1485-1491 Osmanlın Memlük Savaşı sırasında Mısır’a yapılan köle ticaretine de ambargo uygulamıştı.

… ..

… ..



Çerkez Soykırımı ve Sürgün’ün etkileri

1859’da Şeyh Şamil’in Ruslara teslim olmasından sonra Kafkasya’da direnişe devam eden Çerkeslere iki seçenek sunulmuştu: Rusya’nın iç bölgelerindeki steplere veya Osmanlı İmparatorluğu’na sürülmek. Çerkesler bunları nkabul etmeyip ülkelerimnde kalmak için beş sene daha mücadeleye devam etmişl fakat Soçi sırtlarında yapılan son savaş 21 Mayıs 1864’te kaaybedilince çopunluk Sibirya steplerinde ve Sibirya’da ölmektense Osmanlı İmparatorluğu’na sürgünü kabul etmek durumunda kalmıştı. Çerkesler yapılan savaşlar sırasında Ruslar ele geçirdikleri yerlerin

halkına, bir ay süre tanımış, bir kararname yayımlamışlardı, buna uymayanlara savaş esiri muamelesi yapılacağı

ilan edilmişti. 

Çerkeslerin hızla Çerkesya’yı boşaltmalarının sağlanması için de askeri birlikler onların yaşamalarını imkânsız bırakacak şekilde şiddet

uyguladılar. Bu siyaset , “göçe zorlamanın klasik yöntemi; kaçmaktan ya da aç kalıp ölmekten başka seçenek bırakma

şeklindeydi. … ..

… ..


1864 Çerkes Sürgünü: 1878 Berlin Antlaşması arası Dönem

… ..

… ..

Rumeli’de çıkması muhtemel büyük bir savaş öncesinde olabildiğince fazla sayıda Çerkesin bölgede

iskân edilmesi planmlanmıştı. Böylece bölgedeki Müslüman nüfusu artırmak suretiyle Sırbistan’a karşı ve Tuna boylaruında sınır muhafızlığı yapacak hem de ayrılıkçı Bulgar çetelerinin faaliyetlerine karşı koyacak

bir kuvvet olarak Çerkes çetelerinden faydalanılabilecekti..

Ülkelerini işgal eden Rusların aynı zamanda Hıristiyanlığın temsilcisi olarak kimi Çerkesler, sürüldükleri Osmanlı topraklarında yaşayan Hıristiyan azınlıklara da bu önyargıyla yaklaşmıştı. Bazı Çerkesler Ruslar karşısında yenilmiş olmanın acısını , yarı Rus gördükleri Bulgarlardan çıkarma eğilimi de göstermiş, 1864-1878 arasında 400 bin Çerkes iskân edildiği Rımeli vilayetlerinde çok büyük karışıklıklar çıkmıştı. 

…. ..

… ..

… .. Çerkeslerin Harem’dekiş saltanatı Sultan Abdülmecid’den başlayarak Sultan Abdülaziz ve özellikle Abdülhamid döneminde zirveye ulaşmıştı. (*II. Abdülhamid’in kızı Ayşe Sultan dedesi Sultan Abdülmecid’in bütün eşlerinin Çerkes olduğunu belirtir. ,”Ayşe Osmanoğlu, Babam Abdülhamid, s. 12.) Sultan Abdülmecid’in kadınlarından ve II. Abdülhamid’in analığı Prestu Kadınefendi’nin mensup olduğu, diğer eşi Wubıh boyundan soylu bir aileye mensup olduğu , diğer eşi Dürrinev Kadınefendi’nin Abaza soylusu Dziapş Mahmud Bey’in kızı olduğu ve II. Abdülhamid’in öz annesi Tirimüjgan Kadıefendinin’de Çerkeslerin Şapsığ boyundan olduğu bilinmektedir. Sarayda Çerkes kadınlarla çevrili olan Abdülhamid’in  bu sayede Çerkesçe öğrendiği de ifade edilmiştir. 

… ..

… ..

… .. Hamidiye Alayları içinde ağırlıkla Kürt aşiretler istihdam edilse de komuta kademesindeki subayların çoğu, Hamidiye Alayları Başkomutanı olarak 20 yıl boyunca görev yapacak olan Zeki Paşa örneğinde olduğu üzere Çerkesti.

… ..

… ..


1878 Berlin Antlaşması ile

1908 II. Meşrutiyet’İn İlanı arası dönem

… ..

… ..

Çerkeslerin ilerlemesinin önündeki en büyük sorunlardan birinbin toplumun beyler ve köleler olarak iki gruba ayrılmış olması olduğunu ifade eden yazar, bu durum devam gittikçe Çerkeslerin medenibir topluluk olamayacağını da belirtir. Yazar, beylik-kölelik ayrımının ortadan kaldırılarak sınıfsız tek bir millet olarak hareket edilmesi gerektiğinin altını çizer. … ..

… .. 

….  .. 

Beyaz Köleler Çerkes etiketiyle daha konforlu bir hayat sürmeye çalışsalar da Çerkeslikleri aynı hanelerde bulunan Doğu Afrika’dan getirilmiş  ve tek bir kelime Arapça bilmeyen ama “Arap Bacı” denen köllerin Arap olması kadardı. Arap olmayan siyahi köleler ve Çerkes olmayan Beyaz Köleler bir büyük sahtekârlığın parçası olarak onlara biçiklen rolü oynayıp kendileri de bu yalana inanarak hayatlarımızdan geçtiler. 

    


Köle ya da hür fark etmeksizin Sultan Abdülaziz, Abdülmecid, II. Abdülhamid gibi, Sultan Vahideddin’de nikâhladığı 5 eşinden 4’dünün Çerkes ve Abazalardan olması tesadüf değildir.


Çerkes Cemiyeti 

6 Nisan 1910’da köleliğin kaldırılması için bir dilekçe daha hazırlayarak Dahiliye Nezareti’ne gönderdi.  … .. 


Hareme girmenin ve Harem’de yükselmenin yolu Çerkes olmaktı ve bu yüzden farklı milletlerden olan kızların çoğu Çerkes olduklarını iddia ediyordu.


… ..

… .. Fakat o dönem kölelik ve cariyeliğin bir çeşit kariyer olduğu da düşünülürse  daha iyi bir hayat kurmak

isteyen diğer halklardan düşkünler için Çerkes etiketiyle satılmanın dönemin zor şartlarında hayatta kalabilmek için iyi bir fırsat sunduğu da bir gerçek. …..

…. ..



DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

1908 II. Meşrutiyet döneminde kölelik karşıtı faaliyetleri

ve Beyaz Köle ticaretinin sonu

1910’da”Köle ve Cariyeliğin Ref’i Hakkında” hazırlanan kitapçık

Guaze gazetesi ve Hayriye Melek Hunç’un kölelik karşıtı faaliyetleri

28 Ocak 1910 dilekçesi

21 Mart 1910’da Sada’yı Millet Gazetesi’ne gönderilen makale


6 Nisan 1910’da Dahiliye Nezareti’ne gönderilen dilekçe



16 Nisan 1910’da Yeni Gazete’ye gönderilen makale

3 Mart 1913’te kölelere Ziraat Bankası tarafından

kredi verilmesi talebi

Mehmet Fetgerey Şöenu’nun kölelik karşıtı faaliyeleri


BEŞİNCİ BÖLÜM

Köle kaynakları kururken

Osmanlı köle alım haritası imparatorluğun askerî akınları ve fetihlerin tarihsel rotasını izleyerek 14.yüzyılda

Güney Slavları ve Yunanlardan 16. ve 17 yüzyıllarda Avusturyalı, Macar, Ukraynalı, Polonyalı, Rus, İranlı ve Sahra-altı Afrikalılarına uzanırken, 18. ve 19. yüzyıllarda güzergâh Abaza, Gürcü, Çerkes ve diğer Kafkasyalı halklara kaymıştır.

… ..

… ..

… .. Sistemin savunucuları, köle olmaktan başka bir seçeneği olmayan sahipsiz onbinlerce kadın ve çocuğun

sokakta kalmaktan ve “kötü yola düşmektense” hayata tutundukları bu “güvenli” köle mekânlarını korumak için

elinden geleni yapıyordu. Bu hanelerin köleler için ne kadar emniyetli oldukları ayrı bir tartışma konusu olmakla

birlikte, devrin yöneticileri için bu mahremiyetin merkezinde olan Beyaz Köleler ister anne, ister nikâhlı eş , ister cariye ya da evlatlık olsun aile içi bireyler olarak algılanıp her dış müdahaleden

uzak tutuluyordu. 

… ..

… .. Emperyal aile geleneğinin toplum içindeki temsilcileri olan üst sınıf haneler ve o hanelerin olmazsa olmazı

Beyaz köleler de birbirleriyle var olan ve yok olacak bir yapı olarak kölelik pratiklerini 1940’lara kadar taşıyacaktı.

… ..

…. …

… .. Roma , Bizans, İtalyan şehir devletleri, Memlûkler ve nihayet Osmanlı İmparatorluğu tarafından asırlar boyu köle edinmek üzere yağmalanan iki coğrafya;

Kafkasya ve Sahra-altı Afrika 19. yüzyılın sonuna kadar bu özelliğini korudu. Hem Kafkasya’da hem de Afrika’da bu ticaretin  yürütülmesi, kendi hallkarının kurban edilmesi pahasına, yerli kabile reisleri ve onların silahlı

birliklerini oluşturan seçkin sınıflar yürütülüyordu. Beyaz Köle ticaretinin bu kadr uzun süre ayakta kalması ,

hem yağmalanan hem de yağmalayan bölgelerin üst sınıfları arasındaki toplumsal bağlantılar ile doğrudan

ilişkiliydi.

Çerkes, Gürcü ve Abaza feodallerinin İstanbul ve hatta Kahire’de bu ticareti birlikte yürüttüğü yerli ve üst sınıftan çok sayıda iş ortağı

bulunuyor, devrin şartlarında bu ilişkiler ağı adeta çağımızın insan kaynakları firmaları gibi çalışıyordu. Bununla

birlikte , Kafkasya’daki kast sisteminde toplumun bir kısmının kalıtsal kölelerden oluşması , köle ticaretinin kimi Çerkes beyleri için kârlı bir iş olması ve bu ticaret sayesind hem servetlerini hem de toplumdaki statülerini güvence altına almaları köleliğin ve ticaretin devamını sağlıyordu.

… ..

…. ..

Hem kabileler arası çatışmalar hem de Rus Çarlığı’nın gerçekleştirdiği soykırımlarla adeta yangın yerine dönmüş olan Kafkasya’daki genç kızların hayatlarında olabilecek değişiklikler en iyi ihtimalle sönüktü.; özelliklede yoksul ailelerden

gelen genç kızlar, onlarad sorumlu olan akrabalar, İstanbul’un cazibesine kapılmaya yatkındılar. Sadece sefalet

içinde kalmış, akrabalarını yitirmiş genç kızlar değil, genç erkeler için de İstanbul, Kahire ve İskenderiye gibi büyük şehirler onlara sundukları daha iyi yaşam fırsatlarıyla ülkelerinden kopuşu teşvik ediyordu.

… ..

… ..

… .. Eski Beyaz Kölelerin Memlûk beyleri olarak yüzyıllardır hüküm sürdüğü Mısır’da köleler güç zehirlenmesi yaşamış, Mehmet Ali Paşa’nın iktidara gelmesine kadar da hâkimiyetlerini

korumuşlardı.

… ..

… ..Mısır’da özellikle askeriye içindeki köle iktidarı büyük ölçüde kırılmış olsa da Beyaz Köleler ve onların çocukları Cemal Abdülnasır’ın 1952’deki askerî darbesine kadar toplumdaki ayrıcalıklı yerlerini korumayı başardılar.

… .. 


Osmanlı oryantalizminin sınırlarında Beyaz Köle izleri

Şiddet ve merhamet arasında bir puslu mekân

Cinsel alacakaranlık kuşağında Beyaz Köleler

Emperyal aile geleneği, konaklar

ve mahalle arasında Beyaz Köle mirası


Devrin Modası ve değişen hayat tarzı karşısında son Beyaz Köleler

… ..

… ..

İstanbul’un işgali  durumu daha da kötüleştirdi, yabancı askerlerin ihtiyacını karşılayacak umumhaneler, yeni eğlence mekânları, şatafatlı yaşam değişim sürecindeki Osmanlı kadın kimliğini çok fazla etkiledi. Dansingler (*Dans edlen eğlence yeri: “Cadde, umûmi bahçelerde, otellerde, dansinglerde aşk avcıları için ne kolay iş Sâhası olduğu hakkında aşağı yukarı bir fikir edinilebilir.” Ahmet Haşim.”) artık Müslüman kadının da en büyük kazanımı sokak olmuştu. İşgal İstanbul’unda erkek kıskançtı, kadın elden gidiyordu, mazbut kadın da kıskançtı; Rus dilberleri erkeğini baştan çıkarmıştı.  … ..

… ..

1876 Osmanlı-Rus savaşlarıyla  başlayıp 1919 Kurtuluş Savaşı’na kadar geçen yaklaşık elli yıllık süreçte bitmeyen savaşlar ve ve sürgün neticesinde Anadolu’da sefalet ve kıtlık öyle bir noktaya geldi ki sokakta kalmasın diye çocuk vr genç kızlar bu üğst sınıf hanelere bedavaya veriliyorduç Böylece hamilelik ilişkisi de yasak köleliğin bağı olmaksızın korunmuş oluyordu.. Bedavaya bu kadın  ev çocukların getirilip üst sınıf hanelere bırakılması Saray’a da yansıyacak, bir dönem satılan Beyaz Köleler II. Meşrutiyet’ten sonra ücret almadan “yeter ki saraya girsin de” denilerek Saray'a bırakılacaktı. 

… ..

Geçiş döneminden 1940’lara kadar bu üst sınıf haneler, şimdi de yoksul yerli

ailelerin çocuklarını evlatlık edinmiş, besleme olarak evlerine alıp eğitmiş ama aynı zamanda kimi hanelerde hizmetçi olarak da kullanılmışlardı. Evlatlık ve beslemeler bir önceki dönemin köleleri gibi evin sahipleriyle aynı mekânlarda kalıyor, aileden biri olmadıkları halde zamanla ailenin parçası oluyorlardı. Evler eskisi kadar olmasa da yine kalabalıktı ve dışarıdan hizmetçilere ihtiyaç vardı. Az sayıda da olsa yerli hür kadınlar başka evlerde hizmetçilik yapmaya başlamışlardı ama bunların hizmetçilik yapma kültürüne sahip olmamaıs büyük sorun oluşturmuştu.

… ..

… ..  Beyaz Kölelerin  eskisi gibi kolay bulunamaması, ekonomik olmamaları ve modalarının da geçiyor olması kocalarını onlara kaptırmaktan korkan ev hanımlarını kısa bir süreliğine rahatlatmış eve alınan  besleme ve yerli hizmetçilerin evin beyine göz koyması ile sona ermişti.

… ..

… .. 

Asırlardır evdeki yerli kadınların kâbusu olmuş ve aile saadetini yıktığı ileri sürülmüş olan Beyaz Köleler  sahneden çekilirken şimdi de yerli gündelikçi hizmetçiler bu role soyunmuştu. Bu sefer çatışma çok daha çetindi; yerli hizmetçiler ev halkı ile aynı dili konuşuyor, aynı kültürü paylaşıyor; Beyaz Kölelerin aksine aile ve akrabalarından da güç alarak evin hanımına daha çok direnç gösteriyordu. Hizmetçilerden dert yananlar sadece ev hanımları değildi, dönemin Osmanlı kadın aydınları da çıkardıkları dergilerde bu konuyun işliyor, dergilerinin okurları olkan hanımlara ilginç tavsiyelerde bulunuyorlardı: 

… ..

… .. Özellikle köleliğin kaldırılmasından sonra ekonomik ve toplumsal gelişmeler neticesinde tasfiye olma sürecine girmiş olan bu Doğulu kurumlar Batı usulü maaşlı çalışanlara geçişte yerlerini “hizmetçi”lere, “temizlikçi” ve “çamaşırcı kadın”lara bırakmıştı.

Yeni moda hayat tarzı hızla üst sınıfa mensup sosyal yaşantıyı , aile ve evlilik ilişkilerini de değiştirmeye başlamıştı. Köleler yerlerini, evlere gündüz gelip akşam yatılı olmayan yerli hizmetçilere; cariyeler de Fransız madamlara, Alman mürebbiyelere, Rus hayat kadınlarına ve yerli fahişelere bırakacak, bu yeni moda hayat tarzı da büyük şehirlerdeki Beyaz Köleler iktidarının sonunu getirecekti. Zamanın değişen hayat tarzı tarafından yerlerinden edilen şehirli son Beyaz Kölelerin kimi köyüne geri dönerek, kimi evlendirilmek suretiyle gittiği yeni evlerde kendine köle geçmişinden uzakta “Saraylı Kadın” veya “Çerkes Hanım” olarak makbul hayatlar kurarak, kimi gençler de evlatlık ve besleme adı altında varlıklarını sürdürüp zamanla tarih sahnesinden çekilecekti....

... ..



ALTINCI BÖLÜM

Hafıza ve mekân anlatılarında köle sesleri

Sözlü tarih metodolojisi, hafıza ve hatırlamama


Osmanlı'dan Cumhuriyet’e kuşaklar boyu kölelik

… ..

… ..

1911’den sonra Aziziye (*Bugünkü adıyla Pınarbaşı/Kayseri) gibi Çerkeslerin toplu olarak yerleştirildikleri baz

bölgelerde bu kanuna dayanarak bazı köleler özgürlüklerini talep etmiş, süreçte kan akmış ve çeşitli adli vakalar

yaşanmıştı. En son 1922’de Saltanat kaldırıldığında Vahdettin’in hareminde bulunan cariyeler de saraydan çıkarılıp ailelerine teslim edilmiş, ailesi olmayanlar da şehirdeki eski

saraylıların konaklarına ve emekli olmuş saray görevlilerinin yanlarına yerleşmişti. Böylece İstanbul’un kalbinde

fazlasıyla görünür halde bulunan cariye ve köleler Beşiktaş, Fatih ve Üsküdar başta olmak üzere şehrin mahalleleri

nde izlerini kaybettirmişti.

Oysa 1922’de artık bittiği varsayılan göz önünde bulunan, hanedana ait haremde yaşanan kölelik ve cariyelikti. Buna rağmen şehirdeki konaklarda, Anadolu kırsalında ve Çerkes köylerinde Beyaz Köleler var olduğu gibi, Çerkes köleliği de sosyal bir yapı olarak varlığını sürdürmeye devam ediyordu. 

… ..

… ..


Sınıflar ve kölelik anlatısı


Cinsiyet ve kölelik anlatısı


Beyaz Kölelerin kimliklenme sorunu

… ..

… ..

Çerkeslerin, 1864-1878 arası Rumeli’deki iskânlarının Bulgar isyanlarına denk gelmesi ve ayaklanmalarda

öldürülmeyip esir edilen kimi Bulgar kadın ve çocukların köle hanelerine katılarak Çerkesleştirilmesi hafızada

yer tutmaktaydı.


1911 sonrası üst hanelerde Beyaz Köleler

… ..

… ..

… ..

… ..

Hanedan ile ilgili bir diğer anlatıda, Osmanlı İmparatorluğu'nun son padişahı Vahdettin’in ilk eşi ve aynı zamanda imparatorluğun son first layd’si olan Emine Marşan Nazikeda’nın Prens sülalesinden bir Abaza kızı olduğu ifade edilmişti. Prens sülalesine mensup bu küçük kız 93 harbi sırasında Abhazya'daki Rus hakimiyetine karşı yapılan isyan öncesinde getirilip Cemile Sultan sarayındaki akrabalarına teslim edilmişti. Sultan Vahdettin'in ablası Ulviye Sultan'ın saraylarında yer alan çok sayıdaki Çerkes ve Abazanın aslında Prens ya da sülalerinin kızları oldukları ve Rus işgali karşısında Osmanlı Hanedanına

emanet edildiklerine dair de yaygın bir anlatı vardır. 

… ..

… ..


Beyaz Kölelik anlatısında cinsel sömürü

Beyaz Köleler ve çocuk satışı

Anadolu’da “beyaz” olmak

İmparatorluk yıkılırken Beyaz Köleler, Ermeniler ve Rumlar

Beyaz Köle üretiminin sonu

Milli Mücadele, Çerkes Ethem ve Beyaz Köleler

Devlet Baba’nın gözdesi Beyaz Köleler

Soyadı Kanunu, hatırlama ve kırılma

Satılacak köle kalmayınca

Beylik-kölelik meselesi ve Beyaz Köleliğin evrimi

Beş ses.


SONUÇ

 




Beyaz Köller  &  Elbruz Aksoy

İletişim Yayınları

1.Baskı 2022, İstanbul



*Elbruz Aksoy - Beyaz Köleler : Free Download, Borrow, and Streaming : Internet Archive

*https://www.fokusplus.com/odak/19-yuzyilda-rusyanin-kafkasya-siyaseti-yayilmacilik-tartismalari

*https://www.belgelerletarih.com/kafkasya-tarihi-ve-cografyasi/

*Elbruz Aksoy: İstanbul, 19. yüzyılın en büyük beyaz köle pazarıydı





























*https://en.wikipedia.org/wiki/Laba_(river)

*Laba ( Rusça : Лаба ; Çerkesçe : Лабэжъ Labez̄ ), Avrupa Rusya'sının Krasnodar Krayı ve Adıge bölgesinde bulunan bir nehirdir . Kuban Nehri'nin sol koludur ve Ust - Labinsk'te nehirle birleşir . Bolshaya Laba ve Malaya Laba'nın (Малая Лаба; Лабэжьый Labez̄yj ) birleşmesiyle oluşur . Sulama ve ormancılıkta kullanılır . Rafting için de uygundur . 214 kilometre (133 mil) uzunluğundadır (Bolshaya Laba dahil 347 kilometre (216 mil)) ve 12.500 kilometrekarelik (4.800 mil kare) bir drenaj havzasına sahiptir . [ 1 ]

Nehrin başlıca kolları, kaynaktan ağıza doğru Malaya Laba (sol), Khodz (sol), Chokhrak (sol), Chamlyk (sağ), Fars (sol), Ulka (sol), Giaga (sol) ve Psenafa'dır (sol).



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder