25 Ocak 2015 Pazar

Kanatsız Uçmak *


Anne Babasız Çocukluktan Ordu Komutanlığına
-Eski 2.nci Ordu Komutanı Emekli Orgeneral Edip Başer’in anıları 335 sayfa. Günlük yazarmışcasına sıradan olaylar sade bir dille kaleme alınmış. Hayata pembe gözlüklerle bakan bir anlayış satırlara yansıtılmış. Yaşamın doğal bölümünü oluşturan olumsuzluklara çok az yer verilmiş.
-Emekli komutanın kendi ifadesiyle “14 ile 60 yaşları arasındaki 46 yılı üniforma içinde geçen”  askerlik yaşamı kitabın ilk 277 sayfalık kısmında Silahlı Kuvvetlerin içinden dışarı bakan bir gözle kaleme alınmış.
-Bir dönem yazılı ve görsel basında gündem oluşturmuş ve devletin üst seviyelerinde sorumlulular üstlenmiş eski bir komutan ve de günümüzün kitap yazarı olarak madalyonun arka yüzünün okuyucuya sunulmasından uzak durulmaya çalışılmış.
-Okuyucunun merak edebileceği “ne zaman, kim(ler) ne yaptı, ne oldu, nasıl oldu, neler olmalıydı” beklentileri boşa çıkıyor.
-Eleştiriler dışa yönelik olarak; o da cılız sesle yapılmış. “Çuvaldızı kendine batırmak” anlayışından ise uzak kalınmış....
-1959’da Kuleli Askeri Lisesi ile başlayan ve 2002’ye kadar süren askeri yaşamının dışarıdan görünen yüzü ile yetinilmiş. Hayatının bir bölümünde yer
alan insanlara teşekkürler edilmiş... minnet duyguları ifade edilmiş...
-Anadolu insanının 1940’lı yıllar ve sonrasındaki yaşam tarzı satırlar arasına serpiştirilmiş...
-Kitabın yayımlandığı günlerde gündem oluşturan konuların arka planındaki gerçekler ve çıkarılan dersler hususundaki beklentilerden uzak kalınmış....
-1980’lerin sonlarında Kars’ta, 14ncü Tugay Komutanı olarak görev yaparken ziyeret edilen Digor’a bağlı Dolaylı Köyü’nin içme suyu sorunu dile getirilirken;  eleştirilerin sadece siyasilere dönük olarak yapılması, çok partili sisteme geçilmesinden sonra devleti yöneten siyasilere fatura çıkarılması, seçilme kaygılarının ön planda tutulması, liyakatın ikinci planda kalması, Anadolu insanının eğitim ve sağlık gibi konular başta olmak üzere birçok hizmetin verilmesinde yeterli duyarlılığın gösterilmemesi eleştirileri dışa yönelik olarak yapılıyor.
-Haklı olunmakla birlikte doğruların eksik yansıtıldığı eleştiriler gözden kaçmıyor.....
-Bu olayların yaşandığı yıllarda askerin ağırlığı neydi, gözden kaçırılmış görünüyor... 
-Askerin sorumluluklarına daha fazla vurgu yapılabilir miydi?” sorusu akıllara geliyor ... özellikle12 Eylül 1980 ve sonrasında otorite kimin elindeydi... .. bu dönemde atılacak doğru ve etkin adımlar yok muydu?...
-1990 yılı ortalarında Saddam Hüseyin’in Kuveyt’i işgali ile ortaya çıkan kriz ve sonrasında yaşananlar yüzeysel geçilmiş... Halbuki o sıralarda olanlar ülkemizin daha büyük sıkıntılara gireceği yeni gelişmelerin habercisiydi... 
-1991-1993 Kara Harp Okulu Komutanlığı dönemi... .. Atatürkçülük ve zamanın Kara Kuvvetleri komutanı Muhittin Füsunoğlu yan yana getirilince yazılabilecek, hatta bunun da ötesinde dersler çıkarılabilecek çok şey olmalıydı... Atatürkçülüğün içi nasıl boşaltıldı... yakalara takılan rozetler, kravat iğneleri ve sloganlar arasına sıkıştırılan bir anlayış..... 
-Kırk altı yılın sonunda doğruları anlatma yerine suya sabuna dokunmayan bir anlayışla askerlik hayatı anlatılmaya devam edilmiş....
-1993-1994’deki Başbakan Tansu Çiller’le birlikte çalışma dönemi dikkati çekiyor. Kitabın yazarı olan emekli komutanın kendi ifadesiyle “muvazzaf bir generalin başbakan askeri danışmanı olarak atanması ilk defa gerçekleşiyordu..., terörle mücadelenin yoğun olarak yaşandığı dönem..., hükümetin ve başbakanın öncelikli konuları arasında yer alan terör sorunu... ..
-Ağırlıklı olarak terör konularında danışmanlık yapacak ve  o tarihe kadar Erzurum’da üç yıl ve iki yıl da Kars’ta görev yapmış... .. bunun dışında Doğu ve Güneydoğu’da hizmeti bulunmayan .., diğer bir ifadeyle Olağanüsüt Hal Bölgesi (OHAL) ve İç Güvenlik Bölgesinde görev yapmamış olan bir danışman ....
-Emekli komutanın şu ifadeleri de ilginç; “ ... o yıllarda terör olaylarının da etkisiyle bölgeyle ilgili yazılıp çizilenleri yakından takip ettiğini, ancak danışmanlık görevinin gerektirdiği gözleme dayalı bilgi ve tecrübe ihtiyacının bundan çok daha fazla olduğunu ... ...  beraberinde çalışmak üzere görevlendirilen karacı subayın da terör olaylarının başlamasından sonraki süreçte bölgede görev almadığını... ..  “ ifade etmesi insanı düşündürüyor....
-Bu eksikliklerini tamamlamak üzere bölgeye gezi düzenleniyor .... .. Terörle mücadelenin yoğun olduğu dönemde başbakana danışman olarak atananların tecrübesini yansıtan gerçekler....
-Komutanın 1994 ve sonrasında İstanbul’da kolordu komutanı gözü ile yaptığı tespitleri de dikkat çekici... Vatan Caddesi’ndeki 30 Ağustos Zafer Bayramı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamlarına halktan katılımın olmaması... ... daha da garibi, şeref tribünü karşısında yan yana dizili apartmanların pencere ve perdelerinin kapalı olması... ... tank birlikleri geçerken tam karşıdaki apartmanın üçüncü kat balkonunda çubuklu pijamasıyla, yola yan dönmüş olarak oturmuş, bacak bacak üstüne atmış vatandaşın gazatesini okuması....
-Aynı görevdeki bir diğer tecrübesi; şehit cenazelerinin sıkça yaşandığı günlerde “hiçbir askeri personelin, cenaze namazlarına üniformayla katılmaması yönündeki emir”... .. bu emrin yanlılışlığının görülmesi ve cenaze namazına üniformayla katılımın serbest hale getrilmesi ... ..
-Nöbetçi çavuşlar tarafından kendilerine verilmiş olunan notlardan okunarak uygulanan gece derslerinde ... ... belli bir programa göre verilen din dersleri... ... kolordu komutanı olarak hazırlatılan ”din bilgisi kitabı”... ...
-Kitabın buraya (sf.277) kadar olan bölümüyle askerlik hayatı özetlenmiş... özeleştiri en az seviyede.
-Emeklilik, "Terörle Mücadele Özel Temsilciği” ve sonrası için ise değişik bir dil kullanılmış. Eleştiri ve çıkarılan dersler anlamında dikkate alınması gereken değerlendirmeler yapılmış.
-Keşke kitabın önceki bölümlerinde de aynı anlayışı görebilseydik... ..
-Irak ve terör örgütünün faaliyetleri , Barzani yönetimiyle ilişkiler ve bunların arka planında ABD’nin rolü, 2002 yılında Irak’a kuzeyden açılacak cephe ve ABD tarafına verilen söz/ümit ardından tezkerenin mecliste red edilmesi, başımıza çuval geçirilmesi....
-Son olarak da 2008 yılından itibaren başlatılan ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne "kumpas (tuzak)” olayında ABD’nin bitmeyen intikam duygusunun katkısı olabileceği... .. ifadeleri...
-Türkiye-Irak-ABD arasında kurulan üçlü mekanizma kapsamında Eylül 2006’dan itibaren yürütülen “Özel Temsilcilik” görevi sırasında, ABD’de başkanın güvenlik başdanışmanı Hagley ile yapılan görüşmede edinilen  “ABD yönetiminin PKK’yla ilgili başka hesapları ve planları olduğu, Kürdistan projelerinin gerçekleşmesinde kanlı örgüte rol tasarlandığı ... “ izlenimleri dikkati çekici...
-27 Nisan 2007 Genelkurmay Başkanlığının e-muhtırasını gayet doğal sayan değerlendirmeler...
-Günümüze ilişkin laiklik, terörle mücadele, barış süreci-çözüm süreci, devlet anlayışı, demokrasi, sivil toplum, gazilerimiz-vefa duygusu, din anlayışı,  “Milli Ordu mu, NATO Ordusu mu?”, Balyoz ve Ergenekon davaları...
-Kitabın sonunda  “... .. son 60 yıldan bu yana üst komuta makamların işgal eden herkesin, ben de dahil, sorumluluğumuz bulunduğunu belirmeliyim.” özeleştirisini ve “sonsöz” olarak “... .. yazmam gereken ya da yazmak istediklerimin hepsini yazdığımı söyleyemem. Bunda kıstasım, ülkemin güvenlik çıkarlarına ve kişilik haklarına zarar vermeme düşüncesi... ..” açıklaması yapılmış
-Sonuç olarak kitabın; akıcı ve sade bir dille kaleme alındığı, bir solukta okunabilecek özellikleriyle büyük bir emeğin karşılığı olduğu düşüncelerimizle nokta koyabiliriz.

*Kanatsız Uçmak-Ana babasız çocukluktan ordu komutanlığına – E. Org. Edip Başer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder