15 Nisan 2022 Cuma

Dolunayın Özgür Kadınları*

… .. Evrendeki düzen bize gerçekleri fısıldasa da kendimize uzak, kendimize yabancı, kendimize düşmanca bir tavırla ite kaka yaşıyoruz. Varoluşumuzun temeli mnestruasyon döngüsünün rollerinden habersiz, döngüselliğin cazibesinden , faydalarından, güüücünden uzaklaştık. Tam tersine unuttuğumuz, yok saydığımız hatta yük gördüğümüz yaşam döngüsünün ritmini merkeze alıp doğal halimizle kalmalıyız. Kozmik senfonide raks edebilmek için içimizdeki senfoniyi hatırlamalı, tekrar duymaya başlamalıyız. 

Hatırlamalıyız, çünkü unuttuk. Özden, çoşkudan, bilgelikten uzaklaşıp hâkim sisteme uyum sağlamaya çalıştık. Günbegün değişip dönüşen-dönüştüren, dinamik ritmimi unutup stabil sistemin pasif rolünde sıkışıp kaldık. Erkek dünyasının kalıplarıyla deforme olduk. Döngüselliğin yerini stabilliğe bırakırken, aşkımız, sevgimiz, çoşkumuz utanç kanağı oluverdi. Kısacası kadınlığımızdan uzaklaştık, kadın olmaktan utandık. Kadınlık yükümüz oldu., çöktü omuzlarımız. … ..

… ..

Cevaplar için yola çıktığımda yol uzundu ama eski çağların keşif ve fetih saplantısından daha heyecan verici bir yolculuktu! Antik dünyadan bilim laboratuvarlarına, gök cisimlerinden hücre çekirdeğin ruhban sınıfından kadın tüccarlarına, kadim bilgilerden popüler kültüre kadar çok katmanlı ve eğlenceli, hayret uyandırıcı, üzücü, heyecan verici, umutlandırıcı, dönüştürücü bir yolculuk…

… ..

İstedim ki  kadınlar kendi bedenlerine hayretle, sevgiyle, gülümsemeyle bakabilsin.

İstedim ki kadınlar bedenleri üzerinden kurgulanan oyunların figüranı olmasın, kadına rağmen kadına yapılan dayatmalardan sıyrılabilsin.

İstedim ki her kadın kendi ritmini fark etsin, latif duyguların tınısıyla bedenleri kendi ritminde yaşam içinde dans etsin.

İstedim ki her kadın evrendeki ritmin, düzenin, ahengin merkezinde olduğunu bilerek kendini keşfetsin, sevsin, şükretsin.

İstem ki her kadın özündeki değeri görsün, anlasın, dik dursun.

… ..

… .. fabrika ayarlatımızın inceliklerini gün gün görüp hayran kalacağız kâh tarihsel süreçte ve günümüzde fabrika ayarlarını bozan tutum, tavır ve inanışlara hayret edeceğiz. … ..

… ..

Örneğin, vücudun su ihtiyacı, uyuma-uyanma ihtiyacı, cinsel birleşme ihtiyacı, gelen verilere göre değerlendirilip homeosaz için eylem planı yapılır, gerekli komutlar verilir: “Suyumuz azaldı, su iç; enerjiye ihtiyaç var, ye; bu kadar yemek yeterli, bırak; doğurganlık zamanı geldi, hadi yumurtlama başlasın; yumurta büyüyor, spermi kabul edebiliriz, erkeği cezbetme zamanı; bebeğin karnı acıktı, sütler aksın; yaz geldi, ince giyin; hava soğuk, büzüş, ısı kaybını azalt; gece başladı, uyu; gün doğdu, uyan…”

… ..

Hipotalamusu bir orkestra şefine benzetsem abartmış olamam; bedendeki senfoniye orkestra elemenlerının ne zaman, hangi tonda katılacağına karar veren bir orkestra şefi. 

… ..Hipozfiz… ..

… ..

Östrojen: … ,..

Progesteron: … ..  erkekteki kafa karışıklığından sorumludur. Bu hormonlar kadın bedenini, duygularını anbean değiştirerek stabil olan erkek için kadını anlaşılmaz, bazen de ulaşılmaz kılar. … .. 

… ….. ..Ay, her gece farklı yüzünü gösteriyor, kadının her bir hücresinde farklı şeyler fısıldıyor. Ay’ın hareketiyle eş zamanlı kadının hali de değişiyor. Karanlıktan aydınlığa, hilalden dolunaya; karanlıktaki bilgelikten, dolunaydaki coşkuya doğru yolculuk sürüp gidiyor. Kadın dönüşüyor, Ay’ın evreleri gibi birbirinden farklı şekil alıyor; Bethooven’in “Ay Sonatı”ndaki gibi güzel, bilge, çoşkulu, şefkatli ve merhametli …. ..

… ..


Hiâyemiz, kadın anne karnında daha altı haftalık bir embriyo olduğu esnada ekilen oosit (yumurta hücresi) ile Başladı;








*Dolunayın Özgür Kadınları & Op.Dr. Ayşe Duman

Timaş Yayınları

İstanbul 2022




s.41 “Şifanın kaynağı içinizde!” başlıklı bölümde; Hiçbir şeyin amaçsız olmadığı, her şeyin bir döngüsünün olduğu evrenin düzeni içinde, insan bedeni tartışmasız mükemmel bir tasarımdır. Ancak bu mükemmel beden programında bazen yolunda gitmeyen birşeyler olur,işte bu durumları ‘hastalık’ olarak adlandırıp şifa yolları ararız. Orijinal tasarımı bozan yaşam şekilleri, hayat algımız, duygu durumları hastalıkları oluştururken, sağlığa giden yol sadece ilaçlarla, ameliyatlarla olamayacağı apaçık ortadadır.

Bu konuyu hücre biyoloğu Prof.Dr. Bruce Lipton, İnancın Biyolojisi kitabında çok güzel açıklamış: “Yeni bilim olan fizik/kuantum mekaniği, materyal dünyanın temelinde görünmez enerji dünyası’ olduğunu ve tanımın aslında enerji dünyasındaki bir ifade olduğunu vurgular. Yeni bilim madde düzleminde değil, enerji odaklıdır. Enerji düşüncedir, bilinçaltıdır., inançtır, sevgidir. Sevginin ve huzurun enerjisini hissetmek ne güzeldir… Tüm bunlar madde olmayan manevi / ruhsal enerjik gerçeklerdir. Dolayısıyla yeni bir hummer aramaktansa, yani en harika, yepyeni teknolojiyi almak için araştıracağına yeni medeniyet bize şunları söylemekte: sevgi, uyum, sevmek ve önemsemek daha önemli. Bir toplumda yaşamak daha önemli!

İşte bu, yeni bilim olan fizik / Kuantum mekaniğine uyan bir şeydir. 

Bir diğer büyük değişim ise genetik dünyasından gelmektedir. Eski genetik inanca göre (genetik kontrole dair), bizle dışsal güçlerin kurbanlarıyız, genlerin kurbanıyız. Eğer davranışlarımızı veya sağlıkla ilgili durumumuzu beğenmiyorsak bu çok kötüydü, çünkü genlerimize sıkışıp kalmıştık. Dolayısıyla bizler kaderimizin kurbanı olduğumuzu, her şeyin genlerimize bağlı olduğunu ifade ediyor, öğreniyor ve öğretiyorduk.

Ailemizde birtakım sorunlar olduğunda, bunun genlerden geldiğini, … …    Ancak genetik hakkındaki bu inanç sistemi, bilimdeki yeniliklerle artık ‘epigenetik kontrol’ diye tanımlanan yeni bir inanç sistemine dönüştü.

Eskiden genetik bilimde kabul edilen ‘genetik kontrol’ inancının … ...   Yeni bilimsel çalışmalarla kabul gören ‘epigenetik kontrol’ ise önündeki ‘epi’ ön eki ile medeniyeti değiştirecek kadar derinliği olan, temel bir ön ek. Örneğin  epidermis, ‘derinin üzerinde, üst deri’ demektir. Epigenetik kontrol de aslında genlerin üzerinde, ötesinde bir kontrol demektir. Bu şu demek, kontrol genlerde değil, dünyayı algılamamızda, zihnimizde, bilincimizde… Yani usta sizsiniz, her şeyin üstesinden gelme potansiyeline sahipsiniz. Çünkü eğer algılarınızı değiştirirseniz inancınız…  ….. 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder