30 Mart 2015 Pazartesi

Menan Cinleri *

Hikayeler
Derslerle dolu hikayelerden oluşan kitap 189 sayfa. Hikayelerden alıntı paylaşalım;
-Cinlerin Menan Padişahı, kabilesine dedi ki:
-Bir zamanlar buralar orman idi. İnsanlar, insanlardan değil, yılandan çıyandan ve kurtlardan korkardı.Geyikler dolaşır, bülbüller şerkı söyler, çiçekler gülerdi.Ağaçlar yağmurla yıkanır, rügârlasaçları taranır, dereler çağlardı. O günler çok gerilerde kaldı. Şimdi balta sapı bulmak bile zor... ... ..
-Orman kesenlerin çocukları, bugün birbirini kesiyor. İnsanlar kahvede, okulda veya bir meydanda toplanıyor,yine insanlar gelip, bunları öldürüyor. Artık şeytana, cine hatta mikroba gerek kalmadı. Kurşun yiyen insanlar çam gibi yıkılıyor. Kaçanlar gizlenince, geride ölüler yaralılar kalıyor. Yine de “insanca” yaşarlarmış... Buna da benim aklım ermiyor...
-Dahası var: “Dünya güzel, yaşamak güzel” derler, her sene binlerce kişi intihar eder. ...
-... Eskiden insanlar, cinlerden korkarlardı, şimdi
cinler insanlardan korkuyor,....
Makam sarayının çatısı
-... ..işte şu mubarek Müslümanın kininden bir damla... Gururundan da bir damla aldım. Şöhret, makam sevgisi ve menfaat duygularından da birer damla alalım. Bakınız, hepinizin gözü önünde karıştırıp, önünüze koyuyorum. Bu damlayı seyredin.


-Menan Dede, torunların yüzüne dikkatle baktı. Hepsi sakindi. Kimsede telaş yoktu. Menan Dede, sağ elini damlanın üzerinde dolaştırdı ve çekti. O damla birdenbire başka bir âleme pencere oldu.
-O müslüman sanki secdeden yavaş yavaş kalktı. Kendisini tenkid eden din kardeşine kin ateşinden bir parça
fırlattı. Adam oturduğu koltuktan düştü. “Yandım!” diye bağırdı ve yakanın kim olduğunu da söyledi. Fakat kimse inanmadı ve yanık yerini de gösteremedi.
-O Müslüman, vicdanında hafif bir rahatsızlık duydu. Aklını imdada çağırdı.
Akıl:
-Böyle kimselerin kendine de, milletine de faydası yok. Balonunu patlattığın iyi oldu. Adam olsunlar.
-Aynı adam, bu sefer şöhretine çelme düşürene iftira çelmesi taktı. Adam uzanıverdi. “Hayır düşmedi” dedi. Hemen ilave etti; “Düşürülmüş cüzdanı almak için böyle bir numara yaptı.” İkinci iftirasını da mantık kılıfına sokup, herkesi kendisine inandırdı. Düşürdüğü adamın  sayesinde  yükseldiğini sandı. Koltuğuna biraz daha yaklaştı.
-O Müslüman demet demet paraların üzerine basıp koltuğa çıktı. “Otursam alçalırım” diye ayakta durdu, önünde eğilen başların üzerinde yükseldi. Onun eski taraftarları, bilinmeyen bir yöne gidiyordu. O da başlar üzerindeydi. Etrafına bakındı, eski dostlarından kimse kalmamıştı. Yeni dostları ne istiyordu? Başını kaldırdı, ömrünün sonunu gördü. Dünyanın bittiğini, bir uçuruma geldiğini zannetti.
-O an, birdenbire o damla, bir deniz oldu. Kabardı, çoştu, kin dalgaları ile gurur kayaları çarpıştı. Şöhret rüzgârı ile makam sarayının çatısı uçtu. Menfaat kılıcı, hâkimiyetin boynunu kesti. ”Eyvah!” diye haykırırken yine akıl imdada yetişti. “İnsanların ekserisi bozuktur, bunlara merhamet edilmez” dedi. Rahatladı, etrafına bakındı, Hizmet’in viran olan haline aağladı. Suçlu aradı.Gözyaşını silecek tek dostu kalmamıştı. Dost diye yanına gelenler de onun oyununu, ona oynuyordu. Yuvarlak dünya dönüyordu, aynı oyun tekrar ediyordu.... ..
-... ..Kulaklara küpe olsun diye bir gerçeği belirtelim: İslamiyet, kötü huylarımızı iyiye döndürmek için gelmiştir. Sürünen Müslümanlar ise, kötü huylarını koruyup, İslamiyet’i kendi sularında akıtmak istiyorlar. Bunun için sular kirli akıyor... ..
Kimsenin ahı yerde kalmaz
-Hep birden gece karanlığında mezarlığa süzüldüler.. Cinler, duvarın ötesini de gördüklerinden mezarların içi onlara bir başka dünya gibi açıldı. Baktılar ki mezarlıklar dışardan görüldüğü gibi sakin değil. Her biri apayrı bir rüya görüyor gibi ... Kimisi korkunç bir hayalin pençesinde kıvranıyor, kimisi düşmekte olduğu uçurumun dibine bir türlü varamıyor, kimisi bir işle meşgul olup onun zevkine dalmış gidiyordu.... ..
-Nehri takip ederek bir ovaya çıktılar. Tam bu çıkış noktasında güzel bir kaplıca vardı. Bir de maden suyu çıkıyordu. İnsanlar bu güzel yerlerde, büyük günahlar işliyorlardı. Menan Dede:
-Çocuklarbiz bu insanlardan hem korkuyoruz hem de bunların acayip hallerini görmeden edemiyoruz. Gelin bakalım şı güzel yerlerde insanlar neden günah işliyorlar? ... ..
-... .. kimsenin ahı yerde kalmaz. ....

Şeytan
-Yaz günlerinin bunaltıcı sıcaklarından kurtulmak gayesiyle merkez köylerden birine taşınmışlardı. O gün işlerini bitiremediği için köyün arabasını kaçırmıştı. Yaya olarak gitmesi gerekiyordu. Güneş battıktan sonra serin havada yola dizildi. Daha kırk beş dakika yürümüştü ki, karanlık basıverdi. Ay yoktu. Bir saat bir çeyrek yolu vardı...
-Başını yukarı kaldırdığında, kuzey istikametinden simsiyah bir bulutun geldiğini gördü. Fakat bu bulut çok aşağıdaydı ve süratle ilerliyordu. Aklına cinler, periler ve ihtiyar kadınların anlattıkları korkulu masallar geldi. Korkusu arttı. Yolun kenarına çekildi. Su arkına yatmayı düşündü. Fakat bu, bir dev ise onu arkta da bulur, yerdi. Bildiği duaları sırasıyla okuyarak beklemeye başladı.
-Gözünü siyah bulutlardan ayırmıyordu. Bulut geldi, geldi; telefon direklerine çarptı, sesler çıkardı... Hiçbir şey düşünemiyor ve hiçbir hareket yapamıyordu.
-Bulut geçti gitti, başını öne eğdi, hemen karşısında bir adam gördü. Hafifi bir ürperme ile:
-Merhaba, dedi.
-Merhaba, köye mi gidiyorsun?
-Evet.
-Ben de...
-Adamın heyecanı biraz yatıştı.
-Şu şey, deyince öbürü, onun sesini kesti:
-Sığırcık sürüsü mü?
-Adamın cevap vermediğini fark edince, devam etti:
-O gördüğün bulut, sığırcık sürüsüydü. Bak bazıları telefon tellerine çarpıp öldüler. Yere eğidi, birini alıp, gösterdi.
Adamın içi iyice rahatladı. Yol arkadaşı bulduğuna seviniyordu. Karanlık geceler tekin değildir, derlerr. İki arkadaş olunca insan korkmaz.
-Sen bizim köylü değilsin, diye sordu.
-Mal toplamaya gidiyorum.
-İşler nasıl?
-Pek iyi de denmez, pek kötü de.
-Ben ev yaptırmasaydım elim daralmazdı. Evin masrafları, dükkânın borçları ... derken borç gırtlağa dayandı.
-Esnaf olduğuna göre bir yolunu bulursun.
-Yol mu yok? Yolunu bulma kolay ama Allah harama el sürdürmesin. Millet para kazanıyor, nasıl kazanıyor? İçler acısı...
-Hem böylepara kazanırlar hem deŞeytan’a nalet okurlar. Şeytan bu adamları ne yapıyor?
-Dediğin doğru ama, Şeytan deyip geçme... Alah onun şerrinden bizleri korusun.
Arkdaşının yüzüne baktı:
-Neden âmin demiyorsun?
-Ne diye âmin diyeyim? Beş kuruş için yalan söyleyen adamın dili Şeytan’ın elinde mi? Hem bile bile haram işle, hem de Şeytan’ı lânetle...
-Aklım yatmıyor değil.
-Niye yatmasın? Şimdi ben sana borç para vereceğim. Sen bununla borçlarını ödeyeceksin, ileride para kazandığında bana olan borçlarını ödemek istersen Şeytan buna mani olur mu?
-Zannetmem.
-Peki, sen neden her yanlış işinde Şeytan’a kızıyorsun?
-Elbet kızarım, onun hakkında âyet var....
-Sen İslâmiyet’in kurallarına uymuyorsan, daha doğrusu uymak istemiyorsan, Şeytan da senin iyice sapıtmana yardım ediyorsa bu iyilik mi, yoksa kötülük müdür?
-Kötülük...
-Neden kötülük olsun? Sen İslâm dininin esaslarına uymak istemiyordun, Şeytan’da bu isteğine yardım etti, daha ne istiyorsun?
-Arkadaş sen akıllı bir adama benziyorsun, ben seninle aşık atamamam.
-Yok canım akıl meselesi değil. Yol bitsin diye yarenlik ediyoruz...
-Babana rahmet, Allah seni Şeytan’nın kötülüğünden korusun...
Adam bunu derken gülüyordu. Belli ki işi şakaya vurmuştu. Yine yol arkadaşına şaka yollu dedi ki:
-Sen bana borç para vereceğini mi söylemiştin?
-Olur veririm. İslâmiyete göre sözünde durmayan munafıktır..
-Diğeri hafifçe güldü, cebinden cüzdanını çıkardı.
-Ne kadar? diye sordu.
-Adam inanamadı:
-Arkadaş, sen çok şakacısın!
-Şaka değil, ne kadar?
-Yarın iki bin liralık borcum var.
-Al, iki bin lira! İşte bir de bono. Kibritin, çakmağın var mı? Çak da dolduralım ve imzala...
-Adam da önce bir tereddüt rüzgârı esti, sonra “aldırma” gibilerden bastı imzayı. Arkadaşı ikaz etti:
-....(devamı kitapta)

*Menan Cinleri– Hekimoğlu İsmail

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder