19 Mayıs 2025 Pazartesi

Nazar*


 … ..

“Nasıl öldü?”

Uzun süre sordum bu soruyu. Aylar sonra bir adam bulup getirdiler, o biliyormuş nasıl öldüğünü, ayyaşın tekiydi.

“Türkleri sebze doğrar gibi doğruyordu Marco,” dedi.Sonra Türklerin dördü beşi uzun kargılarla kuşattılar onu. Deldiler, kan fışkırdı. Yine deldiler. Yine kan fışkırdı. Yine…”

… .. Şimdi zihnimde Marco bu artı. En aşağılık halini hatırlamaya çalışıyorum.

… ..

… .. Ben Novi di Modena’dan, otuz beş yaşındaki çocuksuz dul Margarita Pedronelli. Bu soy adı bana ait değil. Marco’nundu.  O da nereden bulduysa. Ciddi, önemli bir hava veriyor değil mi, insanın bir soyadı olması. Size bunları İsa’nın 1532. yılında anlatayım diyorum. Ne önemi varsa!

… .. 

Gündüzleri cesurca dalar, otlarımı toplardım. Uzun zamandır, çocukluğumdan beri yaptığım bir şeydi bu. Banotu, adamotu, dulavratotu, güzelavratotu, güzelhatun çiçeği, alıç, bütün bunların nerede bulunduğunu, ne zaman yetiştiğini, toplanma zamanını, nasıl karıştıklarını, neyin nerede kullanılacağını, nereden ve nasıl öğrendiğimi hatırlamıyorum. yetiştiğini, toplanma zamanını, nasıl nereden öğrendiğimi hatırlamıyorum.

… ..

…. .. Sarsarak uyandırdılar. Uzun süre sarsmalarına rağmen tepki vermemiştim. Bunları önemsememişler. Aynın kilise gitmememi önemsemedikleri gibi. Kaskatı kesilmiş bir çocuk varmış. Dük’ün en yakın hizmetkârlarından birinin çocuğu. Yetişemezsem ölecekmiş. Ancak ben iyileştirebilirmişim. Öyleydi. Çok da kolay oldu. Önce en keskin yağımı koklattım. Hepsi başıma toplanmış, merak ve kuşkuyla beni izliyordu. Çocuk birden derin bir iç çekti.  Üç-dört yaşlarında güzel

bir oğlan. Bu da onun değerini artırıyordu. Sonra onu kucaklamalarını söyledim. Koşar adım ırmağın yanına geldik. Tuttuğum gibi soğuk suya soktum. Bir iki debelendi, ayıldı.Oturttum. Hepsi bu kadar. Değersiz ve görünmez varlığıma teşekkür ettiler kendilerine acıyarak Eminim Tanrı’ya kızıyorlardı o sırada, onları bu duruma düşürdüğü için. Belki, “Bu şifaya değer miydi?” diyorlardı içlerinden.

Hediyelerimi kucaklamış dönerken , kilisenin kapısında, baştan aşağıya beyazlar içinde bir Dominiken keşişine rastladım.Göz göze geldik. Beyaz ve kara. Âlemin en kalabalık yerlerinden bakıyordu bana. 

… ..

… ..

Muhtemelen Fransiskenlerin dedikodularını kastediyordu. Alçaklar, ben Sakson olduğum için, gizli protestan olduğumu yayıyorlardı. Muhtemelen dedikodu buydu. Yoksa? Yok canım, biliyor olamazlar. Hayır Peki, niçin Yüce Peder ısrarla “Tanrı’nın gözü” deyip durdu?

“Birader İgnatius” derken gözlerindeki parıltıyı hatırlıyorum, doğum adımın  Georg Sauer olduğunu elbette biliyor ve bu bile bir uyarı aslında. 

… ..

… ..

Neyse, söz dağıtmayalım Zorlu eğitimim bana bir cadıyı teşhis etmenin ilk adımının melankoliyi bulmak olduğunu öğretmiştir. … ..

… ..

Fakat bazen, doğuştan kötü yahut aşağılık olanlar vardır ki, onlar da bu kapkara zenvcler gibi kendilerini saklayamazlar. Kaderleri ya acılı bir ölüm yahut köleliktir elbette. Yahudiler, Türkler, Araplar bu nedenle esmerdirler. Tanrı onları doğuştan kötücül yaratmıştır..  … ..

… ..

Ek Söz

Erken Modern Avrupa'da özellikle 1500-1750 yılları arasında esas olarak kadınlara karşıü, büyük çaplı “cadılık” suçlamaları, kovuşturmalar ve idamlar söz konusu olmuştur.

Bu konu, akademik olarak hâlâpek çok tartışmayla araştırılmaktadır. Bu dönemde, farklı bilim insanlarının farklı verilerine göre on binlerce insan cadılık suçlama ve yargılamaları sonucunda idam edilmiştir. Bazı kaynaklar söz konusu rakamı iki yüz bine kadar çıkarabilmektedir. Dönemin Avrupa nüfusu göz önüne alındığında, verilen rakamlar olağanüstü rakamıyla dahi ifade edilemez.

Reformasyon, Batı’ya doğru Türk ilerlemesi  , köylü isyanlarıyla aynı döneme rast gelen “cadı avları”na, öncülüğü kilisenin başlattığı kesin görülmektedir. Fakat örneğin; Protestanlar da bu sürecin dışında kalmamışlar, neredeyse Katolikler kadar ateşli “cadı avcıları” olmuşlardır. Avrupa’da bu dalganın belirli ölçülerde dışında kalmış, Osmanlı Avrupa’sı bu süreçten hemen hiç etkilenmemiştir.

Ayrıca, cadı avlarında sonradan, çok daha sonra meydana gelecekn “Yahudi Soykırımı”nın bütün öncüllerini görmek mümkündür. Yahudilerin hemen pek çok soruşturmada özellişkle kovuşturulması, onların ortada görünmedikleri durumlarda, işin altında aranmaları ve nihayet Alman ülkelerinin “cadı avları”nın başını çekmesi , aslında cadı avı mantığının 18. yüzyılda sona ermediğinin açık bir işaretidir. 

Bugün ilk bakışta pek çok insana saçma görünebilecek olan bu süreç, aslında 21. yüzyılda, bizim yüzyılımızda incelendiğinde çok değişik görünümler altında sürüp gitmektedir. Başka bir deyişle, bizler de boynumuza kadar saçmalıklar içindeyken, Erken Modern Avrupa’ya “saçmalık” demekten başka bir şey yapmamaktayız.


Kaldı ki, aşağıda size vereceğim bazı örnekler, tahakkümün kolektif hafızasının “cadı avı” kavram ve mantığını cephaneliğinde saklamakta olduğunu kanıtlar gibidir. Üstelik artık Avrupa ya da Amerika ile sınırlı olmayan bir biçimde.

1894’te İrlanda Tipperary Clonmell kasabasında Bridget Ceary’nin kocası, akraba ve bazı arkadaşları, onun, gerçek Bridget’in peri ve cinler tarafından götürülüp, yerine bırakılan bir taklidi olduğunu ileri sürerek, kadını önce dövmüş ve sonrada yakarak öldürmüşlerdir.

1976’da küçük bir Alman köyünde , fakir ve hiç evlenmemiş yaşlı bir kadın olan Elizabeth Hahn, komşuları tarafınfdan eveinde köpek kılığındaki şeytanları beslemekle suçlanmış, dövülerek öldürülmüş, ardından evi yakılarak tüm hayvanları da öldürülmüştür.


1977’de iki Fransız kardeş, komşularının kendilerine büyü yaptığı düşüncesiyle onu öldürmeye kalkışmış ve yararlanmışlardır. 

1981’de Meksika’da bir adam, Papa John Paul II’ye Mehmet Ali Ağca tarafından yapılan suikastı, karısının büyü ile hazırladığını iddia etmiş bir grup Meksikalı d, kadını taşlayarak öldürmüşlerdir.

Fakat bu olaylardan pek çok bakımdan nitelikçe farklı ve çok daha yeni olan ikisi vardır ki, bizim için daha vahimdir.


Burada kısaca şunu belirtmek isterim; Avrupa ve Amerika’da “cadı avları” bütün hızıyla sürerken, Osmanlı coğrafyasının  önemli ölçüde -önemli ölçüde di

yorum çünkü bazı örnekler var bunun dışında kalmasının en belli beşlı nedeni, Hıristiyanlık’taki “Şeytan” kavramıyla, Müslümanlık’taki “Şeytan” kavramı arasındaki büyük farktır. Cadı avları sürecinde Avrupa’da kilise, Şeytan’ı neredeyse bir “kötülük Tanrısı” yani adeta Tanrı kadar güçlü bir varlık olarak kavramlaştırırken, İslami” literatürde, “Şeytan” kavramına muazzam güçler yüklemeye başlanmış, adeta “cadı avları” dünyasının “şeytan”ı bu literatürde hortlamıştır.

20. yüzyıl Avrupa’sından verdiğimizbirkaç cadı avı örneğinin hepsi yasa dışı ve suç kapsamına giren saldırılardır. Bunlaron sorunluları yargılanmıştır.


Yalnız, 21. yüzyılda gerçekleşen iki cadı avı, devlet eliyle yürütülmüş ve bu kez kurbanlar “suçlu” ilan edilmiştir.

Fawza Falih Muhammed Ali, 2006’da Suudi Arabistan’da büyücülükle suçlandı ve idam edildi. 

Amina Bint Abdülllhalim Nassar cadılıkla suçlandı ve iki yıl yargılandıktan sonra, 2011 yılın Aralık ayında, başı kesilerek idam edildi.

Düşündürücüdür. 







*Nazar / Reha Çamuroğlu

1.Basım: Aralık 2012 

Everest Yayınları




https://www.mardinlife.com/kitap/nazar-reha-camuroglu-kitap-ozeti-konusu-ve-incelemesi?ysclid=mav5r8vxo4207436324

*Reha Çamuroğlu - Vikipedi*

*Reha Çamuroğlu (d. 20 Ağustos 1958, İstanbul, Türkiye), Türk tarihçi, yazar, eski milletvekili.

Boğaziçi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi tarih bölümünü bitirdi. Büyük Larousse ve AnaBritannica ansiklopedilerinde tarih yazarlığı ve redaktörlük, "Cem" ve "Nefes" dergilerinin ise yazı işleri müdürlüklerini yaptı. Almanya'da bir dizi üniversitede konuk olarak ders ve konferanslar verdi. 12 telif ve 2 tercüme eseri yayımlandı. TYB tarafından "2001'in en iyi romanı ödülü"ne layık görüldü. Aynı yıl "Hacı Bektaş Barış ve Dostluk Ödülü"nü aldı. Evli ve bir çocuk babasıdır.[1]

Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da katıldığı 11 Ocak 2008 tarihinde "Alevî iftarı" diye ifade edilebilecek bir buluşma düzenledi.[2]

… ..


*MİNE TOZANLIOĞLU: Nazar - Reha Çamuroğlu


*reha çamuroğlu - uludağ sözlük

*Nazar - Reha Çamuroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi


*Karanlık Çağ - Vikipedi

*Karanlık Çağ, geleneksel olarak Orta Çağ'a atıfta bulunan ve Batı Roma İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra Batı Avrupa'da demografik, kültürel ve ekonomik bir bozulmanın meydana geldiğini öne süren tarihi dönemselleştirmedir.[1][2]

Karanlık Çağ deyimi ilk defa Rönesans dönemi İtalyasında kullanım buldu. İtalyan felsefeci ve şairi Francesco Petrarca (1304 – 1374) bu deyimi ilk kullanan kişiydi. Avrupalıların Orta Çağ'daki geçmişlerine olan olumsuz bakış açılarının göstergesi oldu. Gerçekten de sözügeçen bu dönemde Avrupa'da Latince edebiyatta bir gerileme, genel olarak nüfus azalması, çeşitli teknik konularda, mimarlıkta ve diğer kültürel alanlarda bir geri kalma eğilimi gözlenmektedir.

Karanlık Çağın başlangıç ve bitiş tarihleri de tartışma konusudur. Bazıları başlangıç tarihi için 410 yılını esas alırken diğerleri Roma'da son İmparatorun hüküm süresinin bittiği 476 yılını esas alırlar. Bitiş tarihi için de Şarlman'ın Papa tarafından İmparator ilan edildiği 800 yılını esas alanlar da mevcuttur.

Orta Çağ insanlık açısından karanlık ancak tiyatro açısından bir aydınlanma süreci yaşar. Kilise baskısı insanları kalıplaştırmaya başlarken, bir yandan dini yaymak için Kutsal Kitap'tan okunan bölümler, insanların tiyatroya olan ilgilerini arttırmıştır.

… ..



*1532 - Vikipedi

*


*Cadı avı - Vikipedi

*Cadı avı; cadı olduğuna inanılan kimselerin yakalanması, yargılanarak veya yargılanmadan cezalandırılması olayıdır. Tarihte cadı avları genellikle cadıların yakılarak veya linç edilerek öldürülmesi ile sonuçlanmıştır. Günümüzde cadı avı kavramı daha çok, "fikirleri topluma tehdit olarak görülen kimselere karşı düzenlenen kampanya" anlamında metafor olarak kullanılmaktadır.[1]


Cinsiyet etkeni:

Geçmişte Avrupa'da cadılıkla suçlananların yaklaşık dörtte üçü kadındı.[2] Kadın-erkek oranı bölgeler arasında farklılık gösteriyordu. Suçlananların çoğu yoksul ve yaşlı kadınlardı.[2] Suçlananların çoğunun kadın olmasının başlıca nedenleri şunlardı:

  • Havva'nın yasak meyveyi tadarak cennetten kovulmaya neden olması hikâyesi nedeniyle, kadınların erkeklerden daha zayıf karakterli olduğu, dolayısıyla Şeytan'a daha kolay kandığı inancı yaygındı.[2]

  • Kadınlar; hemşirelik, ebelik, aşçılık gibi şifalı bitkiler, karışımlar ve sıvılar kullanılan mesleklerle daha çok uğraşıyorlardı.[2]

  • Erkekler; sorunlarını daha çok kavga ederek çözüyor; kadınlar ise öfkelerini daha çok lanet okuyarak gösteriyorlardı ve lanet okumak cadılıkla özdeşleştiriliyordu.[2]

Tarihçe:

Cadı avı Batı dünyasında klasik dönemini erken modern dönemde (1480-1750) yaşamıştır. Bu süreçte 40.000-60.000 arası kişinin cadılık suçlamasıyla idam edildiği tahmin edilmektedir.[3]

Batıda cadı avı Kitabı Mukaddes'in Mısır'dan Çıkış bölümündeki bir ayete dayandırılıyordu.[2] Mısır'dan Çıkış 22. bölüm 18. ayet "Bir cadının yaşamasına müsamaha göstermeyeceksin." şeklindedir.[2]

Antik Çağlar

... ..



*Melankoli Ne Demek? - Şişli Terapi Enstitüsü

*Melankoli, derin bir üzüntü, umutsuzluk ve çaresizlik hissi ile karakterize edilen bir ruh hali bozukluğudur.


5 yorum:

  1. Avrupa’da Hıristiyan dünyasının içine düştüğü din istismarının ortaya çıkardığı; “cadı avı” başta olmak üzere sapkınlar, şeytanlar, günahlarla mücadele etme maskesi kullanarak zenginleşen kilise adamlarının ortaya çıkardığı acı ve sefalet anlatılmakta …

    YanıtlaSil
    Yanıtlar

    1. Reha Çamuroğlu’nun kitabını okurken; 1480’lerde başlayan 1700’lere kadar devam eden, Avrupa’nın utanç ve sefalet günleri anlatılırken; günümüzde de gücü ele geçirmek ve zenginleşmek başta olmak üzere kötülük yayan yeni nesil din istismarcılarına göndermeler yapıldığını anlıyoruz.

      Sil
    2. Yazar bu konudaki en güzel yorumunun ”Tanık” başlığı altındaki bölümde açık bir dille anlatıyor. Eskinin “engizitör” leri, şimdinin “gücü elinden bırakmak istemeyen siyatçileri"…

      Sil
    3. Sonlara doğru, "Sorgu" başlıklı bölüm (8s.150 ve 157) dikkatle okunmalı ki; günümüzün zalim engizitör'lerinin kökeni nereden geliyor anlaşılsın... Kötük Habil'le Kabil zamanından beri var. Her şeye rağmen biliyoruz ki " zulüm ile abat olanın akıbeti berbat olur" (Yunus Emre).

      Sil
    4. Sular hep aktı geçti
      Kurudu vakti geçti
      Nice han, nice sultan
      Tahtı bıraktı geçti
      Dünya bir penceredir
      Her gelen baktı geçti
      Yunus Emre

      Sil