15 Temmuz 2024 Pazartesi

Muhabbet olsun*

 

- Bir erkek ve bir dişi serçe dala konmuş, cıvıldaşıyorlarmış. Devenin biri gelip serçelerin bulundukları dalı ısırıp çekmiş. Serçeler nerdeyse düşüyorlarmış


Erkek serçe öfkeyle deveye:

“Aşağıya inersem bacaklarını kırarım!” diye bağırmış.

Deve şaşkınlık içinde, yaşlı devenin yanına varıp olan-biteni anlatmış.

Yaşlı deve sormuş:

“Serçenin yanında dişisi var mıydı?”

“Vardı …” diye cevaplamış genç deve.

“Öyleyse korkmak lazım, hiç dinlemez, kırar.” demi yaşlı deve.


-Çok güzel ve ibretli bir hikâye.

-Kıssadan hisseye gelirsek Şirinciğim, sen bir dişi

 olarak gülücük at, gözlerini süz, erkeğinle cilveleş, ona hizmet et, o da senin için devenin bacağının kırsın. Yoksa devenin bacağını k

endin kırmak zorunda kalırsın.

-... ..


Kadın Gibi Kadın ol

… ..

Kadın-erkek münasebetleri üzerine verdiğim bir seminer sonrası yanıma gelen bir hanım, fikirlerini benimle şöyle paylaşmıştı: “Kadınlar hep kocalarının kendilerine alaka duymasını, onun yaklaşmasını bekliyor. Ben hiç beklemem, ne zaman onun (eşimin) sevgisine ihtiyacım olsa gider kucağına yatar ‘Miyavvv, kedin geldi, sevilmek istiyor ‘ derim kocam da beni sever.” dedi.

… ..

… ..

Ben bu hanımın sözlerini pek çok yerde örnek olarak anlattım. Anlattıktan sonra susuyorum kadınların tepkisini ölçmek için. Çoğu “Ayy, kendimizi de o kadar alçatmayalım yani. Miyavlamam da sevsin diye dizlerine de yatmam!” diyor: “Eşimle Tanışmayı Unutmuşuz” kitabındaki “Miyav” hikâyesini o hanımın sözleri ile kadınların tepkisi üzerime yazmıştım. 

Kadının fıtratında cilve, sezgi, kurnazlık gibi kadınsı duygu ve davranışlar günümüzün okumuş-çokbilmiş kadınları tarafından bayağı ve basit bulunmakta. Oysa kadın, kadın gibi davranmadığında erkek de nasıl davranacağını şaşırıyor ve ayarlar bozuluyor.

-Şimdi ben kadın gibi kadın değil miyim?

-Sana bir soru daha soracağım. Ferhat akşam eve geldiğinde kadın gibi davransa ister miydin?

-Asla istemem.

-Sen de kadın gibi bir erkek istemediğine göre, kocanın da erkek gibi kadın istememe hakkı var. Yapılması gereken tek şey sadece kadının kadın gibi olmasıdır. Kadınların aklından çok, sezgilerini dikkate alması ve şuur altında bastırdığı yaradılış vasıflarını açığa çıkarıp kullanması gerekli.

-Kadınsı vasıflar derken hangi vasıfları kastediyorsunuz?

-Bir kere, kadın zekâsı da erkekten çok farklı çalışır. Kadınların beyninin iki tarafında konuşma merkezi vardır. Ve iki beyin arasındaki elektrik akımı çok hızlı çalışır. Bu yüzden kadınların iletişim kabiliyeti çok güçlüdür. Fakat günümüzde ne yazık ki kadınların büyük kısmı zekâsını kendini mutsuz etmek için kullanıyor. Beyinlerine sızdırılmış “erkekle mücadele” fikrinden bir türlü kurtulup da eşiyle mutlu olmayı başaramıyor. Kadın, kadın olmaktan kaçıyor.

-Kadın olmaktan kaçış mümkün mü ki?

-Bunu sana küçük bir fıkra ile anlatayım. “Mahkûmun biri cezaevinde hastalanmış. Adamı hastaneye göndermişler, ayağının biri kesilmiş, tek ayakla dönmüş. Bir daha hastalanmış, bu kez gittiğinde adamın bir kolu kesilmiş, tek kolla dönmüş. Adam bir kez daha hastalandığında cezaevi müdürü kızmış: “Bana bak!” demiş. Gözüm üstünde… Parça parça cezaevinden kaçtığını fark etmiyorum zannetme!”

Kadınlar da parça parça kadınlıktan kaçıyorlar.


Şirin güldü:


-Galiba  dışarıdan fark ediliyor da biz fark etmiyoruz.

-Kadın, erkek gibi davrandıkça erkekle hiç bitmeyen bir çatışmanın içine giriyor. Erkek elnideki gücü kaybetmemek için direniyor, kadın direniyor. Derken her ikisi de mutsuz oluyor. Oysa ikisini de mutlu edecek bir yol var. Örnek olarak sana Hürrem Sultan'ı anlatmak istiyorum.

-Hürrem Sultan mı? İktidar hırsı yüzünden Kanuni Sultan Süleyman'a her istediğini yaptıran ve Osmanlı İmparatorluğu’nun  çöküşünü başlatan kadın mı? Onu mu örnek göstereceksiniz?

-Osmanlı’nın çöküşünü başlatıp, başlatmaması bizi değil, tarihi alakadar ediyor. Bize gerekli olan şu: Hürrem bir kadın olarak Kanuni’yi nasıl tesirine aldı? İstediklerini yaptırmak için eşiyle mücadele etti mi, karşısına dikildi mi, “Benim de haklarım var!” diye diklendi mi, yoksa başka yollar mı kullandı, biz ona bakacağız. Ben Hürrem Sultan’da alınacak dersler var diye düşünüyorum.

-İyi anlatın o zaman, ben dinlemeye hazırım.

-Hürrem, on yedi yaşındayken bir savaşta esir düşer ve Osmanlı sarayına hediye edilir. … …

… .. Daha ilk görüşmelerinde Kanuni onu beğenir, daha o hafta Hürrem Kanuni’nin gözdeleri arasına girer. Hürrem güzeldir ama sarayda öyle güzel cariyeler vardır ki, o onların yanında sönük kalmasına rağmen nasıl olup da Kanuni'nin gözdesi olur. … ..


… … Oysa Hürrem güzelliğiyle değil aklıyla padişahın dikkatini çekmiştir. Saraydaki bu dik başlı kadın, Kanuni’nin yanında bambaşka bir kadın olur. … ..

… ..

-Şimdi çok merak ettim. Hürrem Kanuni Sultan Süleyman'a ne yapmış?

-Hürrem, giyimini kuşamını, saç modelini bile kocasının ruh hâline göre ayarlayan bir kadınmış. Kanuni neşeliyken daha fazla süslenip cıvıl cıvıl konuşurken, Kanuni sıkıntılıyken daha sade giyinir, daha sakin davranır ve tane tane konuşurmuş. … ..  

… ..

… ..

-Demek istiyorsunuz ki erkekle mücadele ederek, yarışarak hiçbir şey kazanamayız.

-Aynen öyle… Kadın, erkek gibi olduğunda, kadın-erkek birlikteliğinin de keyfi kalmaz, Kadın ve erkek zıt oldukları için birbirini çekerler. Aynılaşmaya başlamaları mutsuzluğu beraberinde getirir.

… ..

Eşin Senin İçin Her Zaman Bir Numara Olsun

… ..


Eşini Kendi Terazin İle Tartma

… ..

Kadınlar dil gücü kullanırlar. Kadınların dilleri ile attıkları oklara dikkat etmeleri iyi olur Zira dil yarasının iyileşmesi biraz zordur.


-Zaten var ya o sinirliyken ben de bağırırsam Ferhat çok kızıyor. Bazen kapıyı çekip gidiyor, sakinleşene kadar eve gelmiyor.

… ..

Kadın kocasına kahramanıymış gibi davranırsa erkek de ona prensesi gibi davranır. 

… ..


Eşinle Konuşurken Süzgeç Kullan

… ..

… .. Erkeğin en nefret ettiği şey, … .. emrederek konuşan kadındır. … .:

… ..

-İkincisi suçlamalarını süz. Kadın kocasını suçlayarak konuşmamalıdır.


-Erkek, tenkidi, gücüne saldırıldığı şeklinde anlar. Karısı tarafından sürekli tenkit edilen erkek, bir müddet sonra değerinin bilinmediğini düşünerek eşinden uzaklaşmaya başlar. Kendini takdir eden, beğenen bir kadına kapılması uzun sürmez.

-Hassas bir mesele yani.

Aynen öyle. Üçüncüsü, dertlerini süz. Kadın kocasına sürekli dert yanıp durmamalıdır. Bazı kadınlar kocaları tarafından takdir görmek için, gün boyu hangi işleri yaptığını, ne kadar çok yorulduğunu, yuvası için ne kadar fedakârlık yaptığını anlatır her gün. Fakat kadın takdir beklerken kocanın yüzü asılır, canı sıkılır Kadınların kendi aralarında “paylaşmak” zannedilen bazı davranışları, erkekler tarafından şikâyet olarak anlaşılır

Bunun için bir kadın erkeğe ne çok yorulduğunu anlatma huyundan vaz geçmelidir. Ne demiş atalarımız. “Sözünü uyara söyle, uymazsa dön duvara söyle”. Mademki anlatacağın şey, erkek psikolojisine göre ters anlatılacak, o zaman anlatmayıver.


… ..

-Dördüncü, laf çakmalarını süz. Erkekler netliği severler. Kocana laf çakmanın sana bir faydası olmaz. Hatta yapacağı bir şeyse bile, eşin, onu iğnelediğin için kızıp yapmayabilir. Erkekler ancak, söylenmeden, şikâyet etmeden, suçlamadan, açık ve net bir şekilde yardım istendiğinde yardım ederler.Erkekler yardım etmeyi severler. Onlara ihtiyaç duyulması hoşlarına gider. Yeterki kadın yardım istemeyi bilsin.


-… .. Merak ediyorum doğrusu, süzecek başka bir şey var mı?

-Erkek de karısı ile alay etmemeli.

Alay edilmek insanı çok fazla incitir, kırar. Erkekler kendileri ile alay edildiğinde, kurşun yemiş aslan gibi olurlar. Erkek her şeyi unutabilir ama karısının onunla alay ettiğini asla unutmaz. Ne kadar kızarsan kız, eşinle alay etme, o seninle alay etmiş bile olsa. Düşman, onun silahı ile vuarbilir am eşin senin düşmanın değil. Onun yanlışına sen de yanlış cevap verm,. Hele ailesinin yanında, çocuklarının yanında kocanı asla küçük düşürme.


… ..


Cinsî Hayatınıza Gereken İhtimamı Göster


… .. Cinsî hayat, karı-koca arasında bir muhabbet vesilesidir. Bu yüzden de yaşanan problemler karı-kocayı birbirinden uzaklaştırır. Karı-koca arasındaki bir tatsızlık olduğunda bunun cinsî hayata aksettirilmesi çok yanlıştır. Oysa tam aksi, tatsızlıkların sona erdirileceği, yakınlaşmaya ve muhabbete vesile olan yer, yatak odası olmalıdır.

… ..

… ..

… .. Kadınların hissî ihtiyaçları, bedenî ihtiyaçlarından önce geldiği için, kadınlar cinsî  temas öncesinde tatlı sözler duymak isterler. Burada erkeğin kadına nasıl davranması gerektiğini bilmesi lazım.; ama bu meselede sadece erkeğe yüklenmemek gerekiyor.

… ..

… .. Cinsî nhayat sadece erkekler için değil kadınlar için de bir zevk ve muhabbet vesilesi olarak yaratılmıştır.

Bunun için de kadının eşine yardımcı olması gerekir. “Hoşlanmıyorum….” veya “Başım ağrıyor…” diye yataktan kaçmak yerine cinsî hayatı ciddiye almalı ve eşine yol göstermelidir. Kadın, eşinden kaçmamalı; giyimiyle, kuşamıyla, duruşuyla, ona hpş görünmelidir. Vücut temizliğine özen göstermeli, dişleri temiz olmalı, kötü kokmamalı. Eşinin beğendiği parfümleri kullanmalı.

-Ferhat parfüm sevmez.

-Olabilir, eşin sabun kokusu seviyorsa, ona itici gelen kokuları ısrarla kullanmamalısın Eşinin beğendiği kokuyu tercih et. Kokular insanlara çok tesir eder.

-Korkarım bunun devamında, eşin için hususi çamaşırlar da giymelsin , diyeceksiniz.

-Aynen öyle… Eşinin hoşuna gidiyorsa değişik iç çamaşırları giymelisin. Memleketimizde öyle uçlarda kadınlar var ki birinin sokakta giydiğini, diğeri yatakta giymeye utanıyor. Erkek sokata görünce evinde de görmek istiyor.

… ..

… ..

-Erkekler çok bencil ya!

-Bu bir bencillik değil. Çünkü cinsî hayat erkek için sadece bedenî bir ihtiyaç değil. Aynı zamanda sevme ve sevilme ihtiyacıdır.

… ..

… ..


Bakımlı Ol


… .. …

-Erkekler için görünüş değerlidir. Bu yüzden erkek, göze hitap eden unsurları karısında görmek ister. Bir de günümüzde evin dışındaki kadınlar çok bakımlı oldukları için erkekler de evde eşlerini bakımlı görmek istiyorlar.

-Ama evde bakımlı olmak çok zor. Ben evimde eşofmanlarımı çekip”rahat iş yapmak istiyorum. Bir kadının evde işleri hiç bitmiyor ki: yemek hazırlığı, arkasına mutfağın toplanması, bulaşık, çamaşır… Rahat olacağım kıyafetlerin içinde olma istemekle haksız mıyım?

-Haklısın. Her gün giyinip süslenip eşin için hazırlanıp onu beklemek sana zor gelebilir ama bu her gün kocanı eşofmanla karşılamanı da gerektirmez. En azında haftanın birkaç günü eşin için giyinip süslenip onu öyle karşılamalısın. Dışarısı, erkek  giyinip süslenen kadınlarla dolu çok cazip bir dünya.Kapıdan çıkan koca, kurdun ağzındaki koç gibidir; tutmazsan, çekmezsen, kapmazsan, kurtlar onu yutacak. Adamı evde tutmak mümkün olmadığına göre, elde tutmak için gayret etmek gerekiyor. 


… ..

…. ..

… ..

-Açık konuşacağım, bunu ben de yapıyorum. O bana aldırmıyorsan ben de ona hiç aldırmam. UMursamamak nasılmış, görsün bakalım.

-Yalnız, bu umursamaz havalarla kocasını cezalandırmaya çalışan kadın, aslında kendini cezalandırır.Kocası kendisinden uzaklaşacağı için, evin içinde iyice yalnızlaşır.

-Erkeklerde “itidal” diye bir şey yok ki. Her şey onların gönlüne göre olsun istiyorlar. Kendi canları istediğinde yakınlaşıyorlar, canları istemezse uzaklaşıyorlar. Mesela Ferhat’la bazen sohbet muhabbet çok güzel bir akşam geçiriyoruz, içimde “Her şey yoluna giriyor galiba…” diye bir umut beliriyor; fakat ertesi gün veya birkaç gün sonra, o ferhat gidiyor, onun yerine bana karşı lakayt bir adam geliyor. Evde benimle vakit geçireceğine, gereksiz şeylerle uğraşıyor. Ben de ona karşı tavır alıyorum.

… ..

… ..

-Emin ol yanılıyorsun. Umursamayan erkek bunu gurur meselesi yapar, aldırış etmiyor gibi görünür  ama çok fazla kırılır. Erkek kendi yaptığında kasıt olmadığı için kendi davranışını hata olarak görmez; ama karısın davranışında kasıt aşikâr olduğu için karı-koca arasında buz dağları erimeye başlar.

… ..



Eşini Cezalandırmaya Çalışma

… ..


-Kocasını cezalandırmaya karar veren kadının yüzü gülmez: “Mutlu değilsem mutlu etmem…” mantığı…

… ..

… ..


Diliyle döver. Laf çakar


Diliyle döver. Laf çakar , iğneler, söylenir, kocasını onunla bununla kıyaslar.

… ..

-Kadınlar yapılanları affetmediği zaman hataları kaydeder ve yüzlerce çeşit gizli cezalandırma metodlarıyla rahatlamaya çalışırlar. Cezalar kadının karakterine göre değişir, farklılaşır. Tabii sen de kendi karakterine uygun olanın yapıyorsun.

… ..

-Çok bilinen cezalardan biri de kadının kocasına yatakta soğuk davranmasıdır.

-Yatakta ateşli kadın isteyen erkek de biraz gayret edip, karısına iyi davransın, biraz kadın ruhundan anlasın, bir zahmet. Bir kadın da durup dururken bunları yapmıyor herhâlde. Kim bilir ne kadar inciniyor ki böyle davranıyor…..

-Haklılık payın var tabii. Karı-koca arasındaki meseleler, çare bulmak için adım atamayınca, bir dert yumağına dönüyor. Problemi kim fark ederse, diğerinin bir adım atmasını beklemeden derhâl ilk adımı atmalıdır. Mühim olan, arızayı fark etmek…

… ..

-Rabb’imiz, biz kadınlara gizli gücü,, kendimizi ve ailemizi , yanlış işlerde kullanalım diye vermemiş. Tam aksine, muhabbet ve güzellikler için vermiş. O zaman maksadına uygun kullanmak gerekiyor.

… ..


Ev İşlerini ve Temizliği Abartma


Abartmaktan kastettiğiniz nedir?

-Gerekli olduğu kadar yap. Çok temiz olacağım diye akşama kadar iş yapıp eşyalara hizmet ederek kocana hizmet edemeyecek kadar yorulma. 

… ..

 ….. ..

-Temizlik mutlaka yapılacak tabii ki. Fakat erkekler daha temiz ve yorgun bir kadın yerine, biraz dağınık olsa da güler yüzlü ve neşeli bir kadını ona tercih ederler. … ..

… ..

… … Kadınlığını temizlikle ispat etmeye çalışma.

… ..

-Ben o sözün gerçekliğine inanmıyorum zaten. Erkeğin gönlüne giden yol midesinden geçseydi Ferhat’ın beni başına taç etmesi gerekirdi. Yıllarım mutfakta onun sevdiği yemekleri yaparak geçti.

… 


Dışarıdaki Hayatla Evlilik Hayatını Birbirinden Ayır

… ..

-Zaten pek çok insan yapıyor da tersini yapıyor. Bakıyorsun , dışarıda herkese karşı kibar olan insan, evinde tam tersi olabiliyor. Oysa insan hayatını paylaştığı ailesine, sevdiği insanlara, eşine, çocuklarına karşı herkesten daha iyi olmalı.

El iyisi olmamak lazım diyorsunuz. 

“-Evet. El iyisi olmaktan öte , ev iyisi olalım. Tabii ele de iyi olmak güzel    ; fakat ele bir iyiysek evde iki kat iyi olalım. 

… ..


-Gördüğüm kadarıyla ciddi bir insansın, iyi güzel; bir kadına evi dışında ciddiyet yakışır.Fakat evinde olabildiğince rahat olmalısın. Sevimli ol, çocuklaş, cilveli ol, işveli ol, masum ol, kadın ol… Bir kadın gerçekten isterse bunların hepsi olabilir. Allah kadına rol kabiliyeti vermiş. Ve kadın her rolü oynayacak kadar cin, oynadığı rollere kendini kaptıracak kadar da saftır. 

-Sizce bunları yapabilir miyim?

-Evinde gurur yeleğinden soyunabilirsen, her kıyafet üzerine uyar. “Kadının mizacı giydiği elbise ile değişir.” diye bir söz okumuştum. Doğru bir söz olduğunu deneyip görebilirsin. Her gün eşofmanlarınla kocanı karşılarsan yorgun ev kadını modundan hiç çıkmazsın. Arada farklı şekillerde giyin.

-Nasıl yani?

-Arada farklı kimliklere bürünebilirsin. Tabii, konuşmanı vre kıyafetini de ona göre ayarlamalısın.


Mesela bir gün saf köylü kızı ol, bir gün vamp kadın ol, bir gün hayattan bıkmış ev kadını ol . En yorgun olduğun gün giyin eşofmanını , bütün şikayetlerini o gün dök, kurtul.  Bir gün her şeyden mutlu olan pozitif sevgi çiçeği ol bir gün mahallenin numaracı kızı ol, Ferhat’ı tavlamaya çalış, saçlarını örgü yap veya  genç bir kızın yapacağı gibi tokayla tuttur.


-Her gün bir kılığa girmeye çalışmak yorucu olmaz mı?

-Her gün olması şart değil ama her gün yaparsan da yorucu olmaz. Bir dene, eğlenceli bulacağına eminim. Bu roller eşini de sıkıntılarınızdan uzaklaştıracaktır. Hem de kocan o gün seni hangi kılıkta bulacağı merakıyla ve keyifle eve gelecektir.

-Hadi diyelim, ben bu dediklerinizi yaptım. Çocukların diline düşerim, dalga geçerler.

-Gurur yeleğini çıkarmadıkça bunların hiçbirini yapamazsın tabii. Yoksa çocuklar bayılırlar oyunlara. Onları da bu oyuna katılabilirsin. … ….

-Ya vamp kadın  olunca ne olacak?

-Bugün ben bakımlı, havalı günündeyim, dersin. Bak, kızın sana nasıl daha havalı olabileceğin hususunda yardımcı bile olacaktır.

-Ben en çok hayattan bıkmış ev kadını rolünü tuttum.

-Alıştığın bir rol olduğu için olmasın… O gün istediğin kadar şikâyet et, işleri yorgunum diye onların yık, onlara yaptır. Bu değişik rollerle çocuklarına söyleyemediğin, yaptıramadığın şeyleri yaptırabilirsin. … ..

… ..



Geçmişe Takılma


… .. Bugün yaşadığımız bir tatsızlık yüzünden başlayan kavga, on yıl önce yaşadığımız bir hadiseyi hatırlatmam yüzünden şiddetlenebiliyor. Ferhat da “Geçmişi unut!” deyip bana kızıyor.


-Erkeklerin geçmişle pek fazla işleri yoktur. Geçmiş, kadınların yanında kıymetlidir. Kadınlar geçmişte ne kadar kötü hatıra varsa , çok değerli bir hazineymiş gibi hafıza sandığında saklarlar. Ve o hatıraların tozlanmasına da asla izin verilmez. Her fırsatta çıkarıp geçmişin tozunu alanlar fark etmeden bu günü kirletmiş olurlar.


-Ama evde bakımlı olmak çok zor. Ben evimde eşofmanlarımı çekip, rahat iş yapmak istiyorum. Bir kadının evde işleri hiç bitmiyor ki: yemek hazırlığı, arkasına mutfağın toplanması, bulaşık, çamaşır… Rahat olacağım kıyafetlerin içinde olma istemekle haksız mıyım?

-Haklısın. Her gün giyinip süslenip eşin için hazırlanıp onu beklemek sana zor gelebilir ama bu her gün kocanı eşofmanla karşılamanı da gerektirmez. En azında haftanın birkaç günü eşin için giyinip süslenip onu öyle karşılamalısın. Dışarısı, erkek  giyinip süslenen kadınlarla dolu çok cazip bir dünya. Kapıdan çıkan koca, kurdun ağzındaki koç gibidir; tutmazsan, çekmezsen, kapmazsan, kurtlar onu yutacak. Adamı evde tutmak mümkün olmadığına göre, elde tutmak için gayret etmek gerekiyor. 


… ..

…. ..

… ..

-Açık konuşacağım, bunu ben de yapıyorum. O bana aldırmıyorsan ben de ona hiç aldırmam. Umursamamak nasılmış, görsün bakalım.

-Yalnız, bu umursamaz havalarla kocasını cezalandırmaya çalışan kadın, aslında kendini cezalandırır. Kocası kendisinden uzaklaşacağı için, evin içinde iyice yalnızlaşır.

-Erkeklerde “itidal” diye bir şey yok ki. Her şey onların gönlüne göre olsun istiyorlar. Kendi canları istediğinde yakınlaşıyorlar, canları istemezse uzaklaşıyorlar. Mesela Ferhat’la bazen sohbet muhabbet çok güzel bir akşam geçiriyoruz, içimde “Her şey yoluna giriyor galiba…” diye bir umut beliriyor; fakat ertesi gün veya birkaç gün sonra, o Ferhat gidiyor, onun yerine bana karşı lakayt bir adam geliyor. Evde benimle vakit geçireceğine, gereksiz şeylerle uğraşıyor. Ben de ona karşı tavır alıyorum.

… ..

… ..

-Emin ol yanılıyorsun. Umursamayan erkek bunu gurur meselesi yapar, aldırış etmiyor gibi görünür  ama çok fazla kırılır. Erkek kendi yaptığında kasıt olmadığı için kendi davranışını hata olarak görmez; ama karısın davranışında kasıt aşikâr olduğu için karı-koca arasında buz dağları erimeye başlar.

… ..



Eşini Cezalandırmaya Çalışma

… ..


-Kocasını cezalandırmaya karar veren kadının yüzü gülmez: “Mutlu değilsem mutlu etmem…” mantığı…

… ..

… ..


Diliyle döver. Laf çakar


Diliyle döver. Laf çakar , iğneler, söylenir, kocasını onunla bununla kıyaslar.

… ..

-Kadınlar yapılanları affetmediği zaman hataları kaydeder ve yüzlerce çeşit gizli cezalandırma metotlarıyla rahatlamaya çalışırlar. Cezalar kadının karakterine göre değişir, farklılaşır. Tabii sen de kendi karakterine uygun olanın yapıyorsun.

… ..

-Çok bilinen cezalardan biri de kadının kocasına yatakta soğuk davranmasıdır.

-Yatakta ateşli kadın isteyen erkek de biraz gayret edip, karısına iyi davransın, biraz kadın ruhundan anlasın, bir zahmet. Bir kadın da durup dururken bunları yapmıyor herhâlde. Kim bilir ne kadar inciniyor ki böyle davranıyor…..

-Haklılık payın var tabii. Karı-koca arasındaki meseleler, çare bulmak için adım atamayınca, bir dert yumağına dönüyor. Problemi kim fark ederse, diğerinin bir adım atmasını beklemeden derhâl ilk adımı atmalıdır. Mühim olan, arızayı fark etmek…

… ..

-Rabb’imiz, biz kadınlara gizli gücü,, kendimizi ve ailemizi , yanlış işlerde kullanalım diye vermemiş. Tam aksine, muhabbet ve güzellikler için vermiş. O zaman maksadına uygun kullanmak gerekiyor.

… ..


Ev İşlerini ve Temizliği Abartma


Abartmaktan kastettiğiniz nedir?

-Gerekli olduğu kadar yap. Çok temiz olacağım diye akşama kadar iş yapıp eşyalara hizmet ederek kocana hizmet edemeyecek kadar yorulma. 

… ..

 ….. ..

-Temizlik mutlaka yapılacak tabii ki. Fakat erkekler daha temiz ve yorgun bir kadın yerine, biraz dağınık olsa da güler yüzlü ve neşeli bir kadını ona tercih ederler. … ..

… ..

… … Kadınlığını temizlikle ispat etmeye çalışma.

… ..

-Ben o sözün gerçekliğine inanmıyorum zaten. Erkeğin gönlüne giden yol midesinden geçseydi Ferhat’ın beni başına taç etmesi gerekirdi. Yıllarım mutfakta onun sevdiği yemekleri yaparak geçti.

… 


Dışarıdaki Hayatla Evlilik Hayatını Birbirinden Ayır

… ..

-Zaten pek çok insan yapıyor da tersini yapıyor. Bakıyorsun , dışarıda herkese karşı kibar olan insan, evinde tam tersi olabiliyor. Oysa insan hayatını paylaştığı ailesine, sevdiği insanlara, eşine, çocuklarına karşı herkesten daha iyi olmalı.

El iyisi olmamak lazım diyorsunuz. 

“-Evet. El iyisi olmaktan öte , ev iyisi olalım. Tabii ele de iyi olmak güzel    ; fakat ele bir iyiysek evde iki kat iyi olalım. 

… ..


-Gördüğüm kadarıyla ciddi bir insansın, iyi güzel; bir kadına evi dışında ciddiyet yakışır.Fakat evinde olabildiğince rahat olmalısın. Sevimli ol, çocuklaş, cilveli ol, işveli ol, masum ol, kadın ol… Bir kadın gerçekten isterse bunların hepsi olabilir. Allah kadına rol kabiliyeti vermiş. Ve kadın her rolü oynayacak kadar cin, oynadığı rollere kendini kaptıracak kadar da saftır. 

-Sizce bunları yapabilir miyim?

-Evinde gurur yeleğinden soyunabilirsen, her kıyafet üzerine uyar. “Kadının mizacı giydiği elbise ile değişir.” diye bir söz okumuştum. Doğru bir söz olduğunu deneyip görebilirsin. Her gün eşofmanlarınla kocanı karşılarsan yorgun ev kadını modundan hiç çıkmazsın. Arada fatrklı şekillerde giyin.

-Nasıl yani?

-Arada farklı kimliklere bürünebilirsin. Tabii, konuşmanı vre kıyafetini de ona göre ayarlamalısın.


Mesela bir gün saf köylü kızı ol, bir gün vamp kadın ol, bir gün hayattan bıkmış ev kadını ol . En yorgun olduğun gün giyin eşofmanını , bütün şikayetlerini o gün dök, kurtul.  Bir gün her şeyden mutlu olan pozitif sevgi çiçeği ol bir gün mahallenin numaracı kızı ol, Ferhat’ı tavlamaya çalış, saçlarını örgü yap veya  genç bir kızın yapacağı gibi tokayla tuttur.


-Her gün bir kılığa girmeye çalışmak yorucu olmaz mı?

-Her gün olması şart değil ama her gün yaparsan da yorucu olmaz. Bir dene, eğlenceli bulacağına eminim. Bu roller eşini de sıkıntılarınızdan uzaklaştıracaktır. Hem de kocan o gün seni hangi kılıkta bulacağı merakıyla ve keyifle eve gelecektir.

-Hadi diyelim, ben bu dediklerinizi yaptım. Çocukların diline düşerim,dalga geçerler.

-Gurur yeleğini çıkarmadıkça bunların hiçbirini yapamazsın tabii. Yoksa çocuklar bayılırlar oyunlara. Onları da bu oyuna katılabilirsin. … ….

-Ya vamp kadın  olunca ne olacak?

-Bugün ben bakımlı, havalı günündeyim, dersin. Bak, kızın sana nasıl daha havalı olabileceğin hususunda yardımcı bile olacaktır.

-Ben en çok hayattan bıkmış ev kadını rolünü tuttum.

-Alıştığın bir rol olduğu için olmasın… O gün istediğin kadar şikâyet et, işleri yorgunum diye onların yık, onlara yaptır. Bu değişik rollerle çocuklarına söyleyemediğin, yaptıramadığın şeyleri yaptırabilirsin. … ..

… ..



Geçmişe Takılma


… .. Bugün yaşadığımız bir tasızlık yüzünden başlayan kavga, on yıl önce yaşadığımız bir hadiseyi hatırlatmam yüzünden şiddetlenebiliyor. Ferhat da “Geçmişi unut!” deyip bana kızıyor.


-Erkeklerin geçmişle pek fazla işleri yoktur. Geçmiş, kadınların yanında kıymetlidir. Kadınlar geçmişte ne kadar kötü hatıra varsa , çok değerli bir hazineymiş gibi hafıza sandığında saklarlar. Ve o hatıraların tozlanmasına da asla izin verilmez. Her fırsatta çıkarıp geçmişin tozunu alanlar fark etmeden bu günü kirletmiş olurlar.


-Ama evde bakımlı olmak çok zor. Ben evimde eşofmanlarımı çekip ”rahat iş yapmak istiyorum. Bir kadının evde işleri hiç bitmiyor ki: yemek hazırlığı, arkasına mutfağın toplanması, bulaşık, çamaşır… Rahat olacağım kıyafetlerin içinde olma istemekle haksız mıyım?

-Haklısın. Her gün giyinip süslenip eşin için hazırlanıp onu beklemek sana zor gelebilir ama bu her gün kocanı eşofmanla karşılamanı da gerektirmez. En azında haftanın birkaç günü eşin için giyinip süslenip onu öyle karşılamalısın. Dışarısı, erkek  giyinip süslenen kadınlarla dolu çok cazip bir dünya.Kapıdan çıkan koca, kurdun ağzındaki koç gibidir; tutmazsan, çekmezsen, kapmazsan, kurtlar onu yutacak. Adamı evde tutmak mümkün olmadığına göre, elde tutmak için gayret etmek gerekiyor. 


… ..

…. ..

… ..

-Açık konuşacağım, bunu ben de yapıyorum. O bana aldırmıyorsan ben de ona hiç aldırmam. Umursamamak nasılmış, görsün bakalım.

-Yalnız, bu umursamaz havalarla kocasını cezalandırmaya çalışan kadın, aslında kendini cezalandırır. Kocası kendisinden uzaklaşacağı için, evin içinde iyice yalnızlaşır.

-Erkeklerde “itidal” diye bir şey yok ki. Her şey onların gönlüne göre olsun istiyorlar. Kendi canları istediğinde yakınlaşıyorlar, canları istemezse uzaklaşıyorlar. Mesela Ferhat’la bazen sohbet muhabbet çok güzel bir akşam geçiriyoruz, içimde “Her şey yoluna giriyor galiba…” diye bir umut beliriyor; fakat ertesi gün veya birkaç gün sonra, o Ferhat gidiyor, onun yerine bana karşı lakayt bir adam geliyor. Evde benimle vakit geçireceğine, gereksiz şeylerle uğraşıyor. Ben de ona karşı tavır alıyorum.

… ..

… ..

-Emin ol yanılıyorsun. Umursamayan erkek bunu gurur meselesi yapar, aldırış etmiyor gibi görünür  ama çok fazla kırılır. Erkek kendi yaptığında kasıt olmadığı için kendi davranışını hata olarak görmez; ama karısın davranışında kasıt aşikâr olduğu için karı-koca arasında buz dağları erimeye başlar.

… ..



Eşini Cezalandırmaya Çalışma

… ..


-Kocasını cezalandırmaya karar veren kadının yüzü gülmez: “Mutlu değilsem mutlu etmem…” mantığı…

… ..

… ..


Diliyle döver. Laf çakar


Diliyle döver. Laf çakar , iğneler, söylenir, kocasını onunla bununla kıyaslar.

… ..

-Kadınlar yapılanları affetmediği zaman hataları kaydeder ve yüzlerce çeşit gizli cezalandırma metodlarıyla rahatlamaya çalışırlar. Cezalar kadının karakterine göre değişir, farklılaşır. Tabii sen de kendi karakterine uygun olanın yapıyorsun.

… ..

-Çok bilinen cezalardan biri de kadının kocasına yatakta soğuk davranmasıdır.

-Yatakta ateşli kadın isteyen erkek de biraz gayret edip, karısına iyi davransın, biraz kadın ruhundan anlasın, bir zahmet. Bir kadın da durup dururken bunları yapmıyor herhâlde. Kim bilir ne kadar inciniyor ki böyle davranıyor…..

-Haklılık payın var tabii. Karı-koca arasındaki meseleler, çare bulmak için adım atamayınca, bir dert yumağına dönüyor. Problemi kim fark ederse, diğerinin bir adım atmasını beklemeden derhâl ilk adımı atmalıdır. Mühim olan, arızayı fark etmek…

… ..

-Rabb’imiz, biz kadınlara gizli gücü,, kendimizi ve ailemizi , yanlış işlerde kullanalım diye vermemiş. Tam aksine, muhabbet ve güzellikler için vermiş. O zaman maksadına uygun kullanmak gerekiyor.

… ..


Ev İşlerini ve Temizliği Abartma


Abartmaktan kastettiğiniz nedir?

-Gerekli olduğu kadar yap. Çok temiz olacağım diye akşama kadar iş yapıp eşyalara hizmet ederek kocana hizmet edemeyecek kadar yorulma. 

… ..

 ….. ..

-Temizlik mutlaka yapılacak tabii ki. Fakat erkekler daha temiz ve yorgun bir kadın yerine, biraz dağınık olsa da güler yüzlü ve neşeli bir kadını ona tercih ederler. … ..

… ..

… … Kadınlığını temizlikle ispat etmeye çalışma.

… ..

-Ben o sözün gerçekliğine inanmıyorum zaten. Erkeğin gönlüne giden yol midesinden geçseydi Ferhat’ın beni başına taç etmesi gerekirdi. Yıllarım mutfakta onun sevdiği yemekleri yaparak geçti.

… 


Dışarıdaki Hayatla Evlilik Hayatını Birbirinden Ayır

… ..

-Zaten pek çok insan yapıyor da tersini yapıyor. Bakıyorsun , dışarıda herkese karşı kibar olan insan, evinde tam tersi olabiliyor. Oysa insan hayatını paylaştığı ailesine, sevdiği insanlara, eşine, çocuklarına karşı herkesten daha iyi olmalı.

El iyisi olmamak lazım diyorsunuz. 

“-Evet. El iyisi olmaktan öte , ev iyisi olalım. Tabii ele de iyi olmak güzel    ; fakat ele bir iyiysek evde iki kat iyi olalım. 

… ..


-Gördüğüm kadarıyla ciddi bir insansın, iyi güzel; bir kadına evi dışında ciddiyet yakışır.Fakat evinde olabildiğince rahat olmalısın. Sevimli ol, çocuklaş, cilveli ol, işveli ol, masum ol, kadın ol… Bir kadın gerçekten isterse bunların hepsi olabilir. Allah kadına rol kabiliyeti vermiş. Ve kadın her rolü oynayacak kadar cin, oynadığı rollere kendini kaptıracak kadar da saftır. 

-Sizce bunları yapabilir miyim?

-Evinde gurur yeleğinden soyunabilirsen, her kıyafet üzerine uyar. “Kadının mizacı giydiği elbise ile değişir.” diye bir söz okumuştum. Doğru bir söz olduğunu deneyip görebilirsin. Her gün eşofmanlarınla kocanı karşılarsan yorgun ev kadını modundan hiç çıkmazsın. Arada fatrklı şekillerde giyin.

-Nasıl yani?

-Arada farklı kimliklere bürünebilirsin. Tabii, konuşmanı ve kıyafetini de ona göre ayarlamalısın.


Mesela bir gün saf köylü kızı ol, bir gün vamp kadın ol, bir gün hayattan bıkmış ev kadını ol . En yorgun olduğun gün giyin eşofmanını , bütün şikayetlerini o gün dök, kurtul.  Bir gün her şeyden mutlu olan pozitif sevgi çiçeği ol bir gün mahallenin numaracı kızı ol, Ferhat’ı tavlamaya çalış, saçlarını örgü yap veya  genç bir kızın yapacağı gibi tokayla tuttur.


-Her gün bir kılığa girmeye çalışmak yorucu olmaz mı?

-Her gün olması şart değil ama her gün yaparsan da yorucu olmaz. Bir dene, eğlenceli bulacağına eminim. Bu roller eşini de sıkıntılarınızdan uzaklaştıracaktır. Hem de kocan o gün seni hangi kılıkta bulacağı merakıyla ve keyifle eve gelecektir.

-Hadi diyelim, ben bu dediklerinizi yaptım. Çocukların diline düşerim, dalga geçerler.

-Gurur yeleğini çıkarmadıkça bunların hiçbirini yapamazsın tabii. Yoksa çocuklar bayılırlar oyunlara. Onları da bu oyuna katılabilirsin. … ….

-Ya vamp kadın  olunca ne olacak?

-Bugün ben bakımlı, havalı günündeyim, dersin. Bak, kızın sana nasıl daha havalı olabileceğin hususunda yardımcı bile olacaktır.

-Ben en çok hayattan bıkmış ev kadını rolünü tuttum.

-Alıştığın bir rol olduğu için olmasın… O gün istediğin kadar şikâyet et, işleri yorgunum diye onların yık, onlara yaptır. Bu değişik rollerle çocuklarına söyleyemediğin, yaptıramadığın şeyleri yaptırabilirsin. … ..

… ..



Geçmişe Takılma


… .. Bugün yaşadığımız bir tatsızlık yüzünden başlayan kavga, on yıl önce yaşadığımız bir hadiseyi hatırlatmam yüzünden şiddetlenebiliyor. Ferhat da “Geçmişi unut!” deyip bana kızıyor.


-Erkeklerin geçmişle pek fazla işleri yoktur. Geçmiş, kadınların yanında kıymetlidir. Kadınlar geçmişte ne kadar kötü hatıra varsa , çok değerli bir hazineymiş gibi hafıza sandığında saklarlar. Ve o hatıraların tozlanmasına da asla izin verilmez. Her fırsatta çıkarıp geçmişin tozunu alanlar fark etmeden bu günü kirletmiş olurlar.

-Benim sandığım da oldukça dolu.

-Geçmişi hatırlamak, seni üzmekten başka bir işe yaramaz. Yapılan bir araştırmaya göre kadınlar geçmişi hatırlayınca o günlere ait bir bilginin yanında o günlerde yaşadıkları duygular da canlanıyormuş. O gün ne kadar kırıldın, üzüldün, acı çektiysen, onları hatırladığında yeniden yaşıyormuş gibi üzülüp kırılıyor veya öfkeleniyormuşsun.


-Zaten ben kötü hatıraları hatırlayınca hep ağlarım.

-İşte bu sebepten dolayı, kadınların geçmişi az hatırlamaları önce kendi iyilikleri için gereklidir. Geçmişte seni üzen kişi; seni bir kez üzdüyse, sen her hatırladığında defalarca üzülüyorsun.

… ..



Mutluluğu, Eşinin Üstüne Yükleme


Bir erkek için büyük bir yüktür. Pek çok evli kadındaKocam bana istediğim gibi iyi davranırsa ben mutlu olurum.” düşüncesi vardır. 


-Bu düşüncede haklılık payı yok mu?

-Bir parça haklılık payı var. Kadının kocası ile arası iyiyse, tabii ki mutlu olur; kötü olduğunda da mutsuz olur. İnsanın eşiyle münasebetleri, hayatını mutlaka şekillendirir. Belki asıl hata eden sensin. Mutluluğunun perde gerisinde yalnızca kocanı görürsen, mutsuzluğunda sa aynı mantığı kullanırsın ve kocana kızgınlık duymaya başlarsın. Ve aranız daha da bozulur.

-İşlerim ters gittiğinde  - Ferhat’la hiç alakası olmasa bile - aklıma önce o geliyor ve bir bahane bulup ona kızmıyorum. Mutlu bir kadın olsam belki işlerim ters gitmeyecek diye düşündüğüm çok oldu.

-Kadın mutluluğunu kocasına bağladığında erkek de huzursuz olur. O da karısına kızgınlık duyar.

… ..



-Evlilik problemleri küçük şeyler değil ki!

-Aslında çoğu şeyler. Meseleyi büyüten bizleriz. Bir problem olduğunda onun üzerinde değil çaresi üzerinde düşünmelisin. Mutluluğunu kocanın üzerine atıp, ilk adımı ondan beklememelisin. Özür dilesin, aramızı düzeltmek için o adım atsın diye beklemek seni pasifleştirir. ve mutsuz etmekten başka bir işe yaramaz. Evlilik yıldönümünüzü hatırlamıyorsa, ben asla hatırlamam, kendi hatırlarsa bir manası var, diye düşünmek sevgiyi değil gururu gösterir. Harekette bereket vardır. Bekleme, mutluluğun için sen adım at.

… ..


Erkek Dili “Netçe”yi Öğren


Zor bir dil midir?

-Çok kolay bir dil. Biz kadınların dili “Bükçe” gibi konuşurken imalar, eğip bükmeler falan yoktur. Gayet net, açık ve düz bir dildir. 

-O zaman öğrenecek bir şey yok.

-Tabii ki var. Kadın ile erkek arasında yaradılış farklarından birisi de iki cinsin konuşma dillerinin farklılığıdır. Beyinler farklı çalışınca, hâliyle dilden dökülen ler de farklı oluyor. Erkek dili kolaydır; ama biz kadınlar düz yolda yürümeye alışkın olmadığımız için sürekli sapaklar bulmaya çalışırız. 

-Nasıl yani?

…..

…..

-Erkekler biz kadınlar gibi ima, mesaj veya kıssa anlatıp hisse bulma metodunu pek kullanmazlar. Erkek fıtratına aykırıdır.

-Erkekler kıssa anlatmak yerine, hisseyi suratına patlatır diyorsunuz yani.

-Evet öyle de diyebiliriz. Bazen kırıcı olabiliyorlar ama kadınlar gibi kurnazlık yönleri pek olmadığı için ve az kelime ile konuşmayı sevdiklerinden dolayı dolambaçlı yollara girmek istemiyorlar. Erkekler de dolambaçlı yollarda olsalardı, emin ol, kadın-erkek hiç anlaşamazlardı. Tabii, dünya da yaşanmaz olurdu.

… .

… ..

-Var: Erkekler soru sorulmasını ve soru sormayı sevmezler. Biz kadınlar soru sormayı severiz. Soru sormayı çoğu zaman amaç dışı kullanırız. Bizim için cevabın pek bir manası yoktur. Kadınlar karşıdaki ile alakadar olduğunu göstermek, biriyle tanışmak, sohbet başlatmak gibi farklı sebeplerle soru sorarlar. Erkekler ise soru sorulduğu zaman kendini hesaba çekiliyormuş gibi veya işlerine burun sokuluyormuş gibi hissederler. Doğru düzgün cevap vermezler.

-Halısınız. Ben de akşam evde sohbet muhabbet edelim diye Ferhat’a soru sorarım. O da doğru düzgün cevap vermez, konuşmak istemiyor diye benim de canım sıkılır. Demek ki erkekleri konuşturmanın yolu soru sorma değilmiş.

-”Netçe”nin bir başka kanunu da şudur: Erkeklerhayır” kelimesini  gerçekten bir şeyi istemedikleri zaman kullanırlar, “evet” karşılığını da bir şeyi istedikleri zaman kullanırlar. Biliyorsun, biz kadınlar bazen nazlanmak için, istediğimiz bir şeye “evet” dememiz gerektiği halde “hayır” deriz. Bekleriz ki karşımızdaki anlasın, ısrar etsin, ondan sonra “evet” diyelim. Erkekler bu yolu kullanmazlar. Bir erkekhayır” diyorsa üstüne gidip, ısrar edip zorla yaptırmaya çalışmamak lazım.

-Bunu öğrendiğim iyi oldu.

-Netçe’nin başka bir kanunu: Erkekler, emir cümlelerini sevmezler. Hele bir kadın emir cümleleri ile ondan bir şey istiyorsa, hükmedilmeye çalışıldığını düşünür ve yapacağı bir şeyse bile direnebilir.


… ..


-Erkekler otoriter kadını da ezik kadını da sevmezler  diye okumuştum bir yerde.

-Çok doğru. Erkekler kadının kadınsılığını ve yumuşaklığını seviyorlar. Yumuşaklık ile eziklik arasında çok fark vardır.

-Güçlü görünmemek demek, ezik olmayı getirmiyor yani.

-Aynen öyle. “Netçe”deki bir kanuna göre erkekler, dert anlatmayı ve hatalarını konuşmayı sevmezler. Biz kadınlar dert anlatmayı severiz., hatalarımızı anlatmaktan gocunmayız, hatta çoğu zaman gülerek anlatırız. Oysa erkekler geçmişte yaptıkları bir hatanın hatırlatmasından bile hiç hoşlanmazlar.

… ..

-Takdir cümleleri tabii ki. Erkek küçücük bir şey de yapılmış olsa takdir edilmekten çok hoşlanır. Takdir edildikçe daha çok yapmak isteği duyar. Tenkit edildikçe ve suçlandıkça da yaptıklarını bırakır, yapacaklarını yapmaz ve kadından uzaklaşır. Böyle hâllerde erkek, bazen bilerek bazen de farkına varmadan, kendinin kıymetini bilecek, takdir edecek başka bir kadın aramaya başlar.

-Ne çok hata yapıyormuşum meğer! … ..

-Her erkek, sevdiği kadının kahramanı olmak ister. Hiçbir kahraman da hatalarının sayılıp, burnunun yere düşürülmesinden hoşlanmaz. Erkekler zaten hatalarının çoğu zaman farkındadırlar, bilmedikleri için değil yapmak istemedikleri zaman yapmazlar. Fakat takdir edilen erkek yapmadığı pek çok şeyi yapmaya başlar

… .:

  -Her erkek kendini dünyanın en yakışıklı, yakışıklı değilse de en çekici erkeklerden biri zanneder. En güçlü ve en akıllı olduğuna da inanır. Kadın ise “Sen zannettiğin gibi değilsin…” diye aksini ispat etmeye çalışırsa o kadın o erkek için bitmiş demektir. Eğer mecburen devam etmesi gereken bir evliliğin içindelerse kadına ya ölü muamelesi yapar ya da aptal muamelesi. Çünkü ancak ya bir aptal ya da bir ölü onun gibi bir adamın kıymetinini bilmez.

-Erkek takdir edildikçe şımarmazlar mı?

-Hayır. Erkekler takdir edildikçe gayrete gelirler. Kadın erkeğe kendini iyi hissettirmelidir. Kadın “Ben çok şanslıyım, senin gibi biri ile evli olduğum için…” gibi cümlelerle veya “Evimin güneşi, hayatımın manası, yiğidim, erkeği!” gibi hitaplarla erkeğin kulağından kalbine halat atarsa onu kendine sıkıca bağlayabilir. 

-Ben de tam aksi “Nereden düştüm senin gibi adama?!” havalarında davranıyorum kocama. Sizi dinledikçe yaptığım hataları çok iyi fark ettim.

-Sevgi emek ister, sevgili muhabbet etmek ister. Muhabbete de hizmet gerek. Muhabbeti istiyorsun sevdiğine adım adım yaklaş, onun adımlarını saymadan ve beklemeden. 


-Ona hizmet et. Elinle, ayağınla, dilinle, gözünle, kulağınla, aklınla ve tabiî ki gönlünle.

Bunun için de muhabbet yolundaki taşların farkında olup kaldırman lazım.

… ..


Eşinin Değerli Olduğunu Ona Hissettir


Vazifelerini Yerine Getir


Kadın Mantığı Olduğunu Kabullen

… ..

Kadınlar ve erkekler yaradılıştan farklıdır. Daha doğrusu yaradılıştan birbirine zıttırlar. Bu zıtlıktır onları birbirine çeken.. Bu zıtlıktır hayatı keyifli kılan. Birinde hangi yön ağırlıkta ise diğerinde po yön eksiktir. İkisi bir araya gelince eksiklikler tamamlanır ve gerçek bir bütünlük sağlanır.

… ..


… .. Kadın mantığı dörtlü bir karışımdır: “Duygu, hayal, sezgi ve akıl”dır. Bu yüzden erkekler kadın mantığını anlamakta zorlanırlar. Çünkü erkek mantığı sadece akla dayanır. Bu yüzden senin gibi pek çok erkek, kadınları mantıksız bulur.

… ..

-Aynen öyle. Bu yüzden biz kadınlar birbirimizi anlamakta zorlanmayız. Anlayamayan erkeklerdir.

-Peki, biz erkekler nasıl anlayacağız?

-Erkeklerin mantığı farklı olduğu için kadınları anlamaları mümkün değildir. Anlamak için gösterilecek gayret, erkeği de kadını da yorar. O hâlde yapılacak tek şey var: Erkek kadını anlamaya çalışmasın anlayışlı olsun yeter:

… ..

-Kadınları  zaman mefhumları da farklıdır. Zaman da matematik hesabı gibi bir şey olduğu için, kadınlar vaktinde bir yere yetişmekte iş bitirmekte zorlanırlar.

… ..

-Katiyen kasıtlı yapmıyordur. Hatta vaktinde hazır olmak için büyük gayret sarfetiyordur; ama olmuyordur.

-Bunu anlayabileceğimi zannetmiyorum.

-Zaten anlamak gerekmiyor, sadece anlayışlı ol yeter. Kadınların saati erkeklerden farklı işliyor, bütün mesele bu.

… .:

-Hisleri ciddiye almak lazım. Akıl görünenin önüne geçemez. Kadınlar pek çok şeyi hissederler. Eğer kadın vesvese ile hissi karıştırmıyor ise, hisleri çok kere doğru çıkar. Ayrıca kadınlar çok rüya görürler ve çoğu rüyaları çıkar. Manevi yönleri kuvvetlidir. Erkeklerin kadınlarda zayıflık diye gördüğü noktalar aslında kadınların güçlü yanlarıdır. Kadınları farklı kılan, hayata renk katan da bu yönleridir. Bir mütefekkir şöyle demiş: “Kadınsız yaşanmayacağı doğru değildir, sadece kadınsız yaşanmış olunmaz.

…..

-Tek kelime ile çıldırıyor. Birkaç defa başıma geldi. Bunu ona anlatmaya çalıştım ama anlamıyor. Trafik oluyor, işten vaktinde çıkamıyorsun veya bir arkadaşınla karşılaşıyorsun, bir yerde beş dakika oturalım derken, biraz zaman geçiyor Bunlar hep olabilecek normal şeylerken ben geç kalınca aşırı tepki gösteriyor.

Şimdi bu meseleye bir kadın gözüyle bakalım. Erkek eve geç kaldı ve kadın kocasına ulaşıp haber alamıyorsa, kadının aklına olabilecek en kötü şeyler gelir. Kadın zihni çok çabuk senaryo yazar. Kadının aklına son günlerde gördüğü bütün rüyalar gelir; onları gözden geçirir, kötü haberin ipuçları vardı da anlamadım mı diye kendini sorgular. Sonra son günlerde içinin sıkıldığını hatırlar, işte bu olmalı diye düşünür, sonra hayalinde kocasının ölüm haberini alır, hastaneye gider, gezmelerini iptal eder, çocuklarına babalarının nasıl öldüğünü nasıl anlatacağını düşünür, cenazeyi kaldırır, derken kocası eve gelir.

… ..

-O zaman daha iyimser düşünüyor, diyelim. Kocasının başka bir kadına gittiğini düşünebilir. O zaman da hayalinde kocasıyla o kadını basar, kadının yüzüne tükürür, saçımı yolar, kocasına boşanma davası açar, hayatını sürdürmek için hangi işi yapabileceğini düşünürken kocası eve gelir. 

-Bu söylediğiniz gerçekten iyimserdi! Ben eve geç kaldığım günler Şirin’in cep telefonumu kurcaladığını fark ediyorum. Anlıyorum ki şüpheleniyor.

-Senaryo kadından kadına değişir. Burada pek çok senaryo yazılabilir. Adamın aaklına hiç böyle şeyler gelmez, sadece geç kalmıştır., hepsi bu kadardır. Karısının neden bu kadar kızdığını da anlamaz. Kadın kendince kızmakta haklıdır; çünkü o arada çok acılar yaşamıştır. Kocası eve dönerken yüreği ağzında bekleyerek zaman geçirmiştir.




Eşini, Onun Fiziği Hakkında Tenkit Etme

… ..


Kadın bilir ki insana sevdiği güzel gelir. Kocası tarafından beğenilen kadın da sevildiğini düşünür.


-Oysa beğenmekle sevmek aynı şey değildir.

-Erkek gözüyle öyle…  Kadın mantığı karışımından başka şeyler çıkarabilir.

-Şirin bu günlerde biraz kilo aaaldı. Zayıflamasını istiyorum ama söyklemeye cesaret edemiyorum.

-Doğrudan zayıflamasını söylemen yanlış olur. Sağlık kılıfına uydurup bunu söyleyebilirsin. “Canım, ben seni her halinle seviyorum, böyle de çok güzelsin fakat sağlığın için zayıflaman lazım. Sana bir şey olursa ben sensiz yaşayamam.” gibi birşeyler söylersen ve ona destek olursan zayıflar. Yoksa “Çok şişmansın, zayıflaman lazım, artık bana çekici gelmiyorsun.” gibi  bir şey sölersen kısa zmanda bir on kilo daha alabilir. Çünkü kadınlar mutsuz olduklarında daha çok yemek yerler.

… ..


… ..

-Biraz bakımlı olmasını söylemek de suç?

-Hayır, onu daha bakımlı görmek istiyorsan, evin içinde pejmürde kıyafetlerle dolaşıyorsa, saçımı boyatmasını istiyorsan, kelimelerini iyi seçerek onları söyleyebilirsin tabii kiç Yeter ki olmayacak şeyler isteme. Fıkradaki gibi olmasın.


… ..

-Evet bir fıkra ile bitirelim.

Adam arkadaşıyla konuşuyormuş:

“Evlenmiyor musun?”

“Şartlarım tutarsa olur…”

“Ne istiyorsun ki_”

“Güzel olsun, akıllı olsun, dindar olsun, zengin olsun, kültürlü olsun, şefkatli olsun, ciddi olsun, itaatli olsun, bir de esprili olsun…”Aman abi!” demiş öteki, “Birden fazla evlilik yasak artık!”




Kadın Dili “Bükçe”yi Öğren

… ..

…  :..

-Var: Kadınlar daha çok, birine veya bir şeye alaka göstermek için veya konuşma başlatmak için soru sorarlar. Pek çok kadın  birbiriyle, soru sorarak tanışmış, arkadaş olmuştur. Kadının soru sorması “Sana alaka duyuyorum, değer veriyorum…” demektir. 


-Ben de karım bana bir soru sorunca sinirleniyorum, beni hesaba çektiğini veya işlerime karışmak için fırsat kolladığını düşünüyorum.


-O sana bir soru sorduğunda, sen kısa bir cevap ver, sonra sen de ona bir soru sor. Onunla alakadar olduğunu düşünüp sevinecek, maksat hasıl olduğu için de kendi sorularını bırakıp senin sualine cevap vererek konuşmaya başlayacaktır.

… ..

-Kadınlar dünyaya annelik  duygularıyla donanmış olarak geldikleri için nasihat etmeyi, akıl vermeyi de severler. Erkekler kadınlarından nasihat dinlemekten nefret ederler ve kadınlar nasihate başlayınca, erkekler tepki gösterir vr kırıcı olurlar. Oysa kadınlar çoğu zaman nasihat ettiğinin farkında bile olamazlar, bunu konuşurken farkına varmadan yaparlar. Bu yüzden karın nasihat etmeye başlarsa sinirlenmek yerine, tam aksini yap, ona iltifat et.

-Şaka yapıyorsunuz. O karşımda hoca edasıyla bana öğüt vermeye çalışırken, ben ona iltifat mı edeceğim. 

-Evet. Ona hoş bir iltifat et. Mesela çok güzel olduğunu, gözlerinin içinin parladığını, çok büyüleyici baktığını, gülümsemenin ona çok yakıştığını ve onun kadar güzel gülen bir kadın daha görmediğini, her geçen yılla birlikte daha da güzelleştiğini, o akşam yaptığı  yemeği nefis olduğunu ve hâlâ tadının damağında olduğunu, üzerindeki kıyafetin ona çok yakıştığını falan işte bir şeyler söyle. O güne uygun , onun hoşuna gidecek bir şey bul.  Anında nasihat vermeyi unutacak, farkında olmadan girdiği annelik tavrından çıkıp, kadın havasına girecek.

… ..

… ..

-Evet: Şirin ikide birde “Beni artık sevmiyorsun…” deyip duruyor. Bunun “Bükçe manası nedir?

-”Sevgine çok ihtiyacım var!” demektir. SEvildiğini hissetmek ve duymak istiyor. Ama açıkça ”Beni sev, sana ihtiyacım var.” diyemiyor. Tabii “Beni sevmiyorsun…” der.ken senden de kuru kuru “Seviyorum tabii, bunu da nerden çıkarttın?” demeni beklemiyor. Onu kucaklamanı, gözlerinin içine bakmanı, “Sen benim biricik aşkımsın, seni çok seviyorum!” gibi candan bir cümle kurmanı, ona sarılmanı bekliyordur.

… ..



Mutluluğu Eşinde Ara

… ..

… ..

-... ..   Kadın, biz erkeklerin en büyük zaafı. Evin dışında, sokakta, işyerlerinde, bakımlı ve çekici kadınlar aklımızı karıştırıyor. Açıkçası ben karımdan görmediğim alakayı dışarıda çok rahat görüyorum. Kadınların da evde eşlerine cazip görünmek için gayret etmeleri gerekmiyor mu?

-Haklısın, … ..

… ..



Eşine Karşı Anlayışlı Ol

… ..

-Evet kadınlar çok duygulu oldukları için çabuk üzülürler, çabuk da sevinirler. Çabuk ağlarler, çabuk da gülerler.

-Aman ağlama mevzusunu açmayın. Gözyaşları kadınların silahı derler ya bence geri tepen bir silah bu. Şirin, olur olmaz şeylere ağlayınca ben sinir oluyorum.

-Kadın psikolojisini bilmediğin için, sinir oluyorsun. Kadınlar erkeklerden daha fazla ağlarlar. Ağladığı için karını aşağılama. Kadınların gözyaşları ne zayıflık alameti ne de silahtır. Hayata duyguları ile bakan bir varlığın gözlerinden de duygu damlalarının dökülmesi planlı ve isteyerek olmaz. Çoğu kez kontrol dışıdır. Kadınlar ağlayarak stres atarlar.

-Beni etkilemek için ağladığını düşündüm hep.

-Alıngan olma, anlayışlı ol. Kadınlar, her ay gelen hususi günler öncesi, biraz daha stresli olabilirler. Hususi günlerindeyken, hamileyken ve doğum sonrası daha çok hassas olurlar,durup dururken ağlayabilirler. Bu hâllerde erkeğin biraz daha anlayışlı olmak için gayret etmesi gerekir. 

-... ..

-Kadınların üzülme haklarına saygılı olmak gerekir. “Bunda üzülecek ne var, sana ne, ne diye üzülüyorsun?” gibi sözler kadını iyice üzere ve eşinin onu hiç anlamadığını düşündürür. Kadınlar erkeklere göre daha hassas yaratılmış. Kadın hem kendi mutlu olmak ister, hem de etrafını mutlu görmek ister. Bu yüzden başkalarının dertlerine de üzülür.

- … ..

-Zaten anlaman gerekmiyor, anlayışlı olman yeter.

- …. ..

-Sen üzerine gitmezsen, zaten uzatmaz. Sadece neden üzüldüğünü sor, onu dinle, üzüntüsü sana saçma geliyorsa, hiçbir yorum yapma, bu ona yeter. Bir hata olduğunda yaptığı bütün güzellikleri devirip dökme. Her zaman yapmadığı bir hataysa büyük de olsa idare et, anlayışlı olmaya çalış.

… ..



-Bunu yapıyoruz doğrusu. İlk adımı ben hep eşimden bekliyorum. Haksız olduğumda aslında benim adım atıp, özür dilemem lazım; ama ben haksız da olsam Şirin’in özür dilemesini istiyorum. Bu yüzden kırgınlıklarımız çok uzuyor. 

-Muhabbete engel, ikinci kötü huy alınganlıktır. Erkeklerde alınganlık huyu çok var. Erkekler, kadın fıtratını bilmiyorsa, kadınların kendilerine has davranışlarını üzerlerine alınıp  kırılıp küsebiliyorlar. Bu yüzden erkeklerin, kadın psikolojisi hakkında bilgi sahibi olması lazım.

-... ..

-Muhabbete engel üçüncü kötü huy, bencilliktir. Kadınlar için insanlar  ve onlarla olan bağlar değerlidir. Kadınlar dünyaya annelik için donanmış olarak geldikleri için, ilişkilerde daha vericidirler ve empati yapmaya yatkındırlar. Erkekler ise bencilliğe daha yatkın oluyorlar,. Millet olarak da erkek çocuklarımızı yetiştirirken çok hatalar yapıyoruz.

-Erkek çocukları erkekliği sadece iyi bir meslek ve para kazanmak zannediyorlar. Onlara sevdiklerini düşünmeyi öğretmiyoruz. O zaman evlilik içinde erkek sadece kendi rahatını, kendi keyfini düşünebiliyor. Karısının ve çocuklarının hissî ihtiyaçlarını göz ardı edebiliyor. Hatasının farkında da olmuyor.


Problemleri Görmezden Gelme

Erkekler bir problem olduğunda “kaç veya savaş” metodunu kullanıyorlar. Ya aksamaları görmezden gelip zorluktan kaçıyorlar veya eşiyle gizli bir savaşa giriyorlar.

… ..


-Bir erkek, kadınla girdiği savaşta yenilmeye mahkûmdur. Otomatik silah kadar hızlı çalışan, hançer gibi keskin olan ve saplandığı yerde derin yara açan “”dil” silahına sahip  biriyle savaşa girmek, kaybetmeyi baştan kabullenmektir. O yüzden ben karımla asla savaşmam. Problemleri görmezden gelmeyi tercih ederim.

-Zorluklardan kaçmak da onları iyice artırıyor; bu yüzden karı-koca birbirinden iyice soğuyor. Oysa erkek, evin reisidir ve aileden mesuldür. Aileyi toparlamak, yanlış giden birşeyler varsa düzeltmeye çalışmak erkeğin vazifesidir. 

-Karımla tartışmaya girmekten çok korkuyorum.O yüzden hiçbir meseleyi onunla konuşmak istemiyorum.

-Evlilikte aşırı olmadıkça tartışma arada gereklidir. Dertlerin hiç konuşulmaması, açığa çıkarılmaması, üstünün kapatıldığını gösterir. Küçük tartışmalar evliliğin tuzu-biberidir. Yeter ki kontrolsüz bir öfkeyle, bir daha yüz yüze bakılmayacak, sonradan pişman olunacak şeyler söylenmesin.

… ..

-… …     Seven adam, gece vakti karısına süt lazım olursa, değil marketten hazır süt almak, gerekirse inek bulup, sağıp taze getirmeliymiş. Bu yüzden ben dağları onun aşkından değil, şöhret merakımdan delmişim.

-Ben arada tartışma gerekli derken, böyle ipe sapa gelmez bahisleri istetmemiştim. Kadınlar küçük şeyleri abartmayı severler. Böyle hususlarda erkekler susmalı, ve ağırlığını korumalı, cevap vermemelidir. Fakat gerçekten konuşulması gereken mühim mevzular, hisler anlatılmalı, gerekirse tartışılmalı.

… ..

… ..

-Erkekler hatalarını itiraf etmeyi ve özür dilemeyi güç kaybı ve zayıflık gibi gördükleri için özür dilemekten ve hatalarını kabul etmekten kaçınıyorlar. Oysa erkek hatasını kabul ettiğinde karısının gözünde yücelir. Kadın için bu, sevgi itirafıdır.

… ..

-Öfkenin sebebi çoğu zaman biriktirilmiş kızgınlıklardır. Kadınlar konuşarak kızgınlıklarını dışarıya atarken, erkekler konuşmayı pek sevmedikleri için kızgınlıklarını içlerine atıp biriktiriyorlar. Eşine kırıldığın zaman bunu konuşmaktan çekinme. Erkeklerin de kalbi var, duyguları var; duygularını göstermek, eşinin gözünde değerini azaltmaz, tam aksine artırır.

… ..


-Gösterilmeyen duygular öfke patlamalarına veya erkeğin gizli küskünlüğüne sebep oluyor. Çocukken bile kadın-erkek farklılıkları çok açıktır, gözlenebilir. Erkek çocuklar alaka görmeyince ya küserler ya hırçınlaşırlar. Kız çocukları ise yaygara yaparlar, ağlarlar; dikkat çekmeye çalışırlar.

-Koskocaman olduklarında bile aynı huylar devam ediyor desenize.

-Yaşı kaç olursa olsun her kadının içinde bir kız çocuğu vardır. Her erkeğin içinde de hiç büuümeyen bir erkek çocuğu vardır. Kadın ve erkek birbirlerine, bunu unutmadan davranırlarsa aslında pek çok problem de çözülür.



Sevmeyi Bil

… ..


-Sevgiyi almak için gayret harcamak gerekiyor yani.

-Evet. Sevgi fakiri olmamak lazım. Sevmek kolaydır; mühim olan, sevmeyi bilmektir. Sevmeyi bilen kendi hoşuna gittiği gibi değil sevdiğinin hoşuna gittiği gibi sevebilendir. Sevmek, sevdiğimiz için, içimizde gelmeyen şeyi yapabilmektir. O zaman sevginin bir kıymeti olur.

… ..


-Bir erkek karısına nasıl dokunması gerektiğini bilmeli. Kadınların derileri erkeklere göre daha ince olduğu için daha hassastır. Ayrıca kadınların kasları, erkeklerin kaslarının yarısı kadardır. Bu yüzden eşine sert dokunma, çünkü acıyı senden fazla hisseder. Canı yandığında “Ne var bunda, her şeyi büyütüyorsun, hafifçe dokundum…” deme.; senin hafifliğin onun canını yakmıştır.

-Bunu bilmiyordum. Şirin’le çok yaptık. Ben huysuzluğundan “Canım yanıyor…” dediğini düşünüyordum.

-Ona hafifçe dokunmayı, şehvetsiz sarılmayı, onun saçlarını okşamayı, elini tutmayı unutma. Her sarıldığında onu yatağa atmaya çalışırsan senden uzak durmaya başlar. Bir erkek için bunu yapmak biraz zor olabilir; ama sevgi emek ister, gayret ister, fedakârlık ister. Sen karının sevgi ihtiyacını giderirsin, o da karşılığını kat kat verecektir.

-Bunun için mi acaba Şirin’e ne zaman sarılsam, kollarımdan bir bahaneyle gidiyor?

-Kadınlar sarılamayı, dokunmayı çok severler. Bundan kaçınıyorsa senin niyetinden şüphelendiği için olabilir. Evlilikte cinsî hayat vardır ve elbette olacaktır; ama kadının bedenine dokunmadan önce günlüne dokunmayı bileceksin.

-Gönlüne dokununca da menfaatçisin, diyor.

-Sadece onunla birlikte olmak istediğin akşam ona iyi davranıp, tatlı sözler tatlı sözler söylüyorsan o zaman söylüyor olabilir. Çünkü pek çok kadın bundan şikâyetçidir.

… ..

-... … İnsan evlendikten sonra, bedeni sadece kendini değil eşini de lakadar ediyor.

-Son adım olarak mevzuyu toparlamaya başlayalım. Bir erkek sevmeyi bilmeli, karısının bedenine ve gönlüne nasıl dokunulması gerektiğini öğrenmeli.

 -Kadın gönlünün anahtarının tatlı sözler olduğunu öğrendim.

… ..

… ..




*Evlendikten Sonrada Muhabbet Olsun   &  Sema Maraşlı

Profil Yayıncılık

1.Baskı: Kasım 2014


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder