Kimi kitaplarım tadına bakılır, diğerleri yutulur, pek azı da iyice çiğnenerek , sindirilir.
F.bacon
Bir vaizenin okudukları kimi ilgilendirir? Dünyada bu kadar insan, bu kadar meslek mensubu içinde vaize diye bir grubun olduğundan kim haberdar ki üstüne bir de onun ne okuyup okumadığını merak etsin? Böyle düşününce tamamen gereksizleşiyor bu iş. Ama bir de şöyle düşününce yeniden güç buluyor “bir vaize” yazmaya. Söz gelimi “bir doktorun okudukları” ya da “bir şoförün okudukları”gibi yazarlar, akademisyenler, öğretmenler dışındaki meslek erbabı da okudukları üzerine yazsalardı, benim için çok ilginç olurdu. Gerçekten siz de merak etmez misiniz, ne bileyim mesela”bir borsacının okudukları”nı?
Üstelik de “hiç roman okudunuz mu” kabilinden sorulara -bir keresinde okuma yazmanız varmı sorusuna da muhatap olmuştum- hayatımızın en az bir iki önemli noktasında muhatap olmuş biri olarak bir vaizenin ne okuduğu daha da önem kazanıyor.. İnsanlarımızın bir kısmına göre bir vaize olarak din dışı kitapları ne kadar okuyor ve ne kadar alıntı yapıyorsanız o kadar aydınsınız ve sözünüze itibar edi
lir. Bir kısmına göre ise bu kaynaklara ne kadar başvuruyorsanız o kadar kompleksli ve o kadar şaibelisiniz demektir.
Benim için okumak zorunlu bir ihtiyaç olmanın ötesindedir. Eğer öyle olsaydı sadece ihtiyaç hissettiklerimi ve zorunlu olduğum kadarını okurdum. Bu kitap ta da göreceğiniz gibi okumam gerektiği hâlde okunmamış alanlar var. Mesela ekonomi, hukuk ya da siyasete dair kitaplar ve bilhassa güncel politik olaylar üzerine yazılanlar ilgi alanımın tamamen dışında ne yazık ki. Bunu şunun için belirtiyorum: Okumayı hiçbir zaman -mesela ilaç yutmak gibi- zevk içermeyen bir zorunluluk olarak görmedim. Okumak benim için bir zorunluluktur ama zevk duyduğum bir zorunluluk: Yemek yemek, sohbet etmek, ibadet etmek gibi. Okumanın kendisi o kadar zevklidir ki size
kazandıracaklarını düşünerek ite kaka sürdürdüğünüz bir iş değil, bir kez o zevki tattıktan sonra asla uzak kalamayacağınız bir ihtiyaçtır. Bu nedenle “mesleğim açısından okumam gerekiyordu, ben de okudum” gibi bir gerekçeyle değil, tamamen zevk aldığım için okudum.İşi gücü okumak, anlamak ve anlatmak olan bir vaizenin okuduklarından küçük bir kısmı üzerine aldığı notları bulacaksınız bu kitapta … ..
… ..
… …
İnsanlar ve kitaplar
… … öyle bir özgüvenleri vardır ki yapışırlar yanınıza yörenize. Ne nazikçe tavırlar ne de ölçülü mesafeler işe yaramaz. En doğrusu onlara hiç bulaşmamaktır. Yoksa nasıl bir hızla dibe çekildiğinizi anlayamazsınız bile.
Bu tip kitaplardan biri elinize, iddiasından etkilendiniz diyelim. Bu iddiayı satış başarısı, kitabın ismi, yazarın havası, kendi türünden kof bir insanın şiddetli övgüsü falan desteklemiş olabilir. Bu nedenle bunların bir diğer adıda şişirilmiş kitaplar olmalıdır. Okur durusunuz, ha şimdi bir şey çıkacak ha şimdi önemli bir şey öğreneceğim diyerek. Eğer boş kitaplar üzerine bir tez çalışması yapmıyorsanız, yapacağınız en akıllı iş, hatanızı anlar anlamaz bu kitabı bırakmak olmalıdır.
Ne yazık ki dini kitapların sayıca büyük bir kısmı bu kategoridedir. (Kendi türlerinden kof insan kardeşlerine hitap ettiklerinden olabilir mi? Bazen ben de bunlardan birini görmeden sipariş etmiş bulunuveririm. Elime alıp da bir iki sayfa karıştırınca hiç etrefta tutmadan depoya gönderilmek üzere kendilerini, gözlerinin yaşına bakmadan. Onalara vakit ayıracak kadar ömrüm olmadığını düşünür, ayırık otu gibi her yeri sarıvermelerinden korkarım.
…. …
… ..
… .. “Gökteki kuşlar bile yerdeki benzerlerinin yanına konar.”
… ..
… .. Kendi gerçek irtifaları ortaya çıkmasın diye, izin verilen kitaplar dışındakilerin okunmasının sakıncalı bulunduğu cemaatlerin kitapları da bu türdendir. … ..
… ..
… ..
Oysa en ikna edici iletişim biçimi samimiyettir. Samimi insanlar da samimi kitaplar da yapay, ağdalı, havalı, ağlak, gösterişli havalara girmeye ihtiyaç duymadan kendilerini oldukları gibi ifade ederler. … ..
… ..
Yılların Geçmesiyle Eskimeyenler
… ..
… ..
İnsan Olmak, Engin Geçtan: … .. Ben ce bu alanın ilmihali gibidir. … ..
… .. Geçtan, popüler psikiyatri kitaplarının yazılma amacına ulaşabilmesi için, onları okuyan vatandaşın ulaştığı bilgileri, geçmişini ve etrafındakileri yargılamak için değil, kendi geleceğini inşa etmek için okuması gerektiğini söyler. Zaten bunun tersi zihnin kaçamaklarıdır.
… ..
… ..
Siretler ve Suretler(*2) (Beşir Ayvazoğlu, Siretler ve Suretler, Ötüken Yayınları, İstanbul,1999)
… ..
… ..
Gördüklerimden aklımda kalan şu ki başarı sadece çalışmanın sonucu değildir. ”Uygun şartlar ve fırsatlar” dediği “kader”in rolü de azımsanmayacak kadar belirgindir. Çalışma olmadan ”uygun ortam” bizi başarılı yapmaz ama tek başına da sonuca götürmez. Eh, biliyoruz ki kaderin bize kısmet ettiklerinden ve etmediklerinden sorumlu değiliz. Biz işimize bakmalıyız, yani çalışmaya. Ama çoğu zaman bir gözü karalık yapıp risk alamadığımızdan, karşımıza çıkan fırsatları teptiğimizde de kaderi suçlamamalıyız. Kader bize varacağımız sonucu armağan etmez, sadece o sonuca götürecek yolları açar önümüze. O yola girip girmemek bizim sorumluluğumuzdadır artık. Önümüzde yolların açılması çoğu zaman tanıştığımızı kişilerin vesilesiyle olur. O yüzden insan içine çıkmak) sadece kapanıp çalışmayla olmuyor yani) önemlidir. Bu kitapta da göreceksiniz, pek çok başarılı insanın hayatı, zamanında tanıştığı falanca ya da filancaların onlara sağladığı vizyonla değişmiş; ufukları açılmış, bu insanlar onların yaptıkları seçimleri etkilemiş ve yola koyulmalarını kolaylaştırmıştır. Yani “gelin tanış olalım” önemlidir ve Koca Yunus’un sözü dinlenmelidir.
… ..
… ..
… …
İnsanlar ve kitaplar
… … öyle bir özgüvenleri vardır ki yapışırlar yanınıza yörenize. Ne nazikçe tavırlar ne de ölçülü mesafeler işe yaramaz. En doğrusu onlara hiç bulaşmamaktır. Yoksa nasıl bir hızla dibe çekildiğinizi anlayamazsınız bile.
Bu tip kitaplardan biri elinize, iddiasından etkilendiniz diyelim. Bu iddiayı satış başarısı, kitabın ismi, yazarın havası, kendi türünden kof bir insanın şiddetli övgüsü falan desteklemiş olabilir. Bu nedenle bunların bir diğer adıda şişirilmiş kitaplar olmalıdır. Okur durusunuz, ha şimdi bir şey çıkacak ha şimdi önemli bir şey öğreneceğim diyerek. Eğer boş kitaplar üzerine bir tez çalışması yapmıyorsanız, yapacağınız en akıllı iş, hatanızı anlar anlamaz bu kitabı bırakmak olmalıdır.
Ne yazık ki dini kitapların sayıca büyük bir kısmı bu kategoridedir. (Kendi türlerinden kof insan kardeşlerine hitap ettiklerinden olabilir mi? Bazen ben de bunlardan birini görmeden sipariş etmiş bulunuveririm. Elime alıp da bir iki sayfa karıştırınca hiç etrefta tutmadan depoya gönderilmek üzere kendilerini, gözlerinin yaşına bakmadan. Onalara vakit ayıracak kadar ömrüm olmadığını düşünür, ayırık otu gibi her yeri sarıvermelerinden korkarım.
…. …
… ..
… .. “Gökteki kuşlar bile yerdeki benzerlerinin yanına konar.”
… ..
… .. Kendi gerçek irtifaları ortaya çıkmasın diye, izin verilen kitaplar dışındakilerin okunmasının sakıncalı bulunduğu cemaatlerin kitapları da bu türdendir. … ..
… ..
… ..
Oysa en ikna edici iletişim biçimi samimiyettir. Samimi insanlar da samimi kitaplar da yapay, ağdalı, havalı, ağlak, gösterişli havalara girmeye ihtiyaç duymadan kendilerini oldukları gibi ifade ederler. … ..
… ..
Yılların Geçmesiyle Eskimeyenler
… ..
… ..
İnsan Olmak, Engin Geçtan: … .. Ben ce bu alanın ilmihali gibidir. … ..
… .. Geçtan, popüler psikiyatri kitaplarının yazılma amacına ulaşabilmesi için, onları okuyan vatandaşın ulaştığı bilgileri, geçmişini ve etrafındakileri yargılamak için değil, kendi geleceğini inşa etmek için okuması gerektiğini söyler. Zaten bunun tersi zihnin kaçamaklarıdır.
… ..
… ..
Siretler ve Suretler(*2) (Beşir Ayvazoğlu, Siretler ve Suretler, Ötüken Yayınları, İstanbul,1999)
… ..
… ..
Gördüklerimden aklımda kalan şu ki başarı sadece çalışmanın sonucu değildir.”uygun şartlar ve “fırsatlar” dediği “kader”in rolü de azımsanmayacak kadar belirgindir. Çalışma olmadan ”uygun ortam” bizi başarılı yapmaz ama tek başına da sonuca götürmez. Eh, biliyoruz ki kaderin bize kısmet ettiklerinden ve etmediklerinden sorumlu değiliz. Biz işimize bakmalıyız, yani çalışmaya. Ama çoğu zaman bir gözü karalık yapıp risk alamadığımızdan, karşımıza çıkan fırsatları tepdiğimizde de kaderi suçlamamalıyız. Kader bize varacağımız sonucu armağan etmez, sadece o sonuca götürecek yolları açar önümüze. O yola girip girmemek bizim sorumluluğumuzdadır artık.Önümüzde yolların açılması çoğu zaman tanıştığımızı kişilerin vesilesiyle olur. O yüzden insan içine çıkmak) sadece kapanıp çalışmayla olmuyor yani) önemlidir. Bu kitapta da göreceksiniz, pek çok başarılı insanın hayatı, zamanında tanıştığı falanca ya da filancaların onlara sağladığı vizyonla değişmiş; ufukları açılmış, bu insanlar onların yaptıkları seçimleri etkilemiş ve yola koyulmalarını kolaylaştırmıştır. Yani “gelin tanış olalım” önemlidir ve Koca Yunus’un sözü dinlenmelidir.
… ..
… ..
Defterimden Portreler
İlber Ortaylı (*Defterimden Portreler, Timaş Yayınları, 2012)
… ..
“Ortam müsaitse dâhiler birbiri ardına gelir” (*Kanuni Dönemi’Nden bahsederken..)
“Muhteşem Süleyman monogamdır, tek eşin tadını çıkaracak maharette biridir:9
“(Evliya Çelebi) Gezmeyen bir milletin tek gezgiiini oldu. Bu uzun seyahatlerindeki emniyet ve konforu, toplumun seçkin idareci sınıfına olan ünsiyeti ve tanışıklığıyla sağladı. Gerçekten hoşsohbet olmalıydı. Herkes ona herşeyi anlattı ve herkes onu yanında istedi. Görüp duyduklarını değerlendirecek irfana sahipti. (s.51)
“Padişah (II. Abdülhamid’den bahsediyor) alaturkadan çok alafranga musikiye düşkündü. Ama kamıunun önünde bu musiki ayrımını belli etmemiştir. YIldız tiyatrosu, davet ettiği operet truplarını izlediği yerdi. Bu, babadan kalma bir alışkanlıktı. (s.93)
“... idealist ve idealleri için can vermeye hazır insanların arasında (Mustafa Kemal’le Kâzım Karabeekir’den bahsederken…) fikir ayrılıkları her zaman olur..” (s.114)
… ..
“Önemli işler yapanların önemli hataları da olur.” (İhsan Doğramacı’dan bahsederken) (s.129)
… ..
“5000 kişinin inandığına 5001’inci olarak şüphesini vemuhalefet şerhini koyardı. (Aytilla İlhan’dan bahsederken…)” (s.196)
… ..
“(İsmail Cem’den bahsederken) “İyi eğitim görmüş insanlardaki itidale sahipti” (s. 218)
… ..
(Füsun Akatlı ve Metin Altıok’un kızları Zeynep’ten bahsederken…) “ Parlak insanların çocuğu olmak hem çocuğun hem de ebeveynin gayretiyle aşılacak bir dağdır.) (s.251)
Geceleyin Kütüphane (*Alberto Manguel)
İskenderiye Kütüphanesi’nden British Library’ye, New York’taki Queens Borough Kütüphanesi’ne varana kadar Batı’nın kitap ve kütüphane yolculuğunu kendi kütüphanesindeki (tamamına yakını hiç duymadığım) kitaplar üzerinden özetliyor. … ..
… ..
… ..
Tarihte Neler Oldu?(*Gordon Childe)
... ..
.. .. bilinesi bilgiler:
*MÖ 3000’lere gelindiğinde sarhoş edici içkiler Avrupa’da ve Asya’da çoğu toplumların zorunlu ihtiyaç listesine girmişti.
*Bu dönem kadar gerçekleştirilen bütün icat ve keşifler kadınların eseriydi.
*Deniz hayvanlarının kabukları, uzunca bir süre en değerli değiş tokuş aracı (para)ydı.
*Uluslararası bilim yolunda atılan ilk adım: Maden işletme bilgisi.
*Tarihte kültürün en etki yolu :Ticaret
*İlk günlerinden bugüne kadar şirk inancının amacı: İyi hasat, uygun mev simde yağacak yağmur, savaşta zafer, aşk ve iş hayatında başarı, çocuk, servet, sağlık ve sınırsız uzunlukta bir ömür.
*Tarih boyunca sömürülen halkların kandırılma sürecindeki en önemli vaat: Ölümsüzlük.
*Refah düzeyi arttıkça lüks mallar orta sınıf için zorunlu ihtiyaç malları h^line geldi.
*Kişiyi çalışmaktan kurtaracak en eski icat: Haydutluk
*Yeni savaş araçları icat edildikçe bunlar üzerinde tekel kuran prenslerin kudret ve servetleri artmıştır.
*Orta sınıflar, kendilerinin üstündeki kralları ve din adamlarını taklid ederek , srvetlerinin çoğunu, sonraki yüzyıllara hiçbir ilerici değişme izi bırakmayan, iyi defnedilme, sihir ayinleri, köleler, kokular ve mücevherler gibi manevi ya da maddi mal ve hizmetlerin satın alınması için harcadılar.
*Ucuz demir alımı; tarımı, endüstriyi ve savaş demokratlaştırmıştır.
*Demir çağında uygarlık yalnızca Tunç Çağında olduğundan daha geniş bir alana yayılmakla kalmadı, daha derinlemesine de yayıldı; halk tabakalarına daha fazla indi. Sikke paranın kullanılmaya başlandığı her yerde onu tefecilik, ipotekler ve borç köleliği izledi. Borçlularla alacaklılar arasındaki mücadeleler, ilk siyasal çatışmaların başlıca nedeni olmuştur.
*Fenikeliler ve Etrüskler deniz ulaştırmasının ucuzluğundan, Yahudiler ve Romalılar ise barbarlıktan doğrudan doğruya uygarlığa geçmekten yararlanan toplumlardı.
*Kölelik kurumunu haklı göstermek için “doğal kölelik” kavramını icat eden İlk Çağ filozofu: Aristo.
*Constantinus'un Hıristiyanlığa geçişi yeni dinin bir zaferi olduğu kadar totaliterliğin de bir zaferidir.
Cool Anılar (*Jean Baudrillard)
… ..
Çoğu kez cümleleri okurken kendi yetersizliğim değil, yazarın (ve onun hitap ettiklerinin) saçmaladığıydı
hissettiğim. Belki de bu izlenim, kendimi kötü hissetmemek için geliştirdiğim bir savunma yöntemidir. Eksiklik
bende mi, bu postmodern meselelerde diye gidip gelirken, yazarın şu cümlesi yaşadığım gelgit duygusunu şıp diye teşhis ediverdi: “Ondaki bu ikiyüzlü havanın nedeni, kendine
karşı hem aşağılık hem de üstünlük kompleksinden muzdarip olmasıydı.”
Sıkıştırılmış düşüncelerin, aralarında bir bağ kurma gereği duyulmadan, art arda gelen cümleler hâlinde
sıralanması, bizim için yorucu bir üslup olsa da, yeterince çalışılmadığını mı, yoksa tam tersi, üzerinde çokça
düşünüldüğünü mü gösterir? Yazarın isminin çevresindeki sevgi halesi (o da buna güvenip, bu saatten sonra ne
yazsam okunur, demediyse) ikinci ihtimali kuvvetli kılıyor. “Anı” olduğu kuşku götürür ama bu kitabın “cool”
olduğu kesin.
… ..
… ..
Dünyayı Değiştiren Kitaplar (*Robert B. Downs,)
… ..
Bir sosyolog ve aynı zamanda pek çok konuda eser vermiş bir düşünür olan Erol Güngör, Türkiye’nin geçirdiği kültürel dönüşümü anlatırken, asıl sorunumuzun “yüksek seviyede kültür sahibi azınlık bir aydın grubu yaratamamış olmamızdır.” diyor. (Yaşasaydı bugün daha iyimser olabilir miydi bu konuda?) “Kİtlelere gelince, onların kültür yarattığı hiç görülmemiştir” diye ekliyor.
Akademik çalışma yapanlar dâhil hiç kimsenin temel kaynakları doğrudan okumadığından ve herkesin onların yerine derleme eserlerden yararlandığından yakınıyor. …. ..
… ..
Bu küçücük kitapta (küçük boy, 268 sayfa), özet olduğu hissedilmeyecek denli başarılı şekilde özetlenmiş kitaplar şunlar: Hükümdar, Machiavelli; Sağduyu, Thomas Paine; Milletlerin Zenginliği, Adam Smith; Nüfusun Artışı Üzerine Denemeler, Thomas Malthus; Sivil İtaatsizlik, Henry David Thoreau; Tom Amcanın Kulübesi, Harriet Beecher Stowe; Sermaye, Karl Marx; Tarihin Coğrafi Mihveri, Sir Halford J. Mackinder; Kavgam, Adolf Hitler; De Revolutionibus Orbium Coelestium, Nicolaus Copernicus; Principal Mathematica, Sİr Isaac Newton; De Motu Cordis, William Harvey; Türlerin Kökeni, Charles Darwin; Rüyaların Yorumu, Sigmund Freud; Özel ve Genel İzafiyet Teorileri, Albert Einstein.
Kitapların tamamının Batılı yazarlara ait olması rahatsız edici bir taraftarlık duygusuna yol açmamalıdır. Çünkü mütercim daha kitabın başında “Elinizdeki kitap Batı dünyasının - ve dolayısıyla bütün dünyanın-bugünkü hâlini anlamasında büyük tesirleri olmuş bulunan 16 eseri asıllarından ve bütünüyle okuma imkânı bulamayanlar için tertiplenmiştir.” diyerek bu konudaki muhtemel yargıları bertaraf ediyor.
… ..
… ..
Çalıntı Kitap Deposu (*Doğan Hızlan)
… ..
… ..
Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın (*Umberto Echo, Jean Carriere)
… ..
… ..
Kitapların Şenlik Ateşi (*Serdar Rıfat)
… ..
… ..
Gelelim Serdar Rıfat’ın kitabına. Evvela yazarımızı burada canı gönülden tebrik etmek isterim. Bu okuma serüvenimde Türk yazarların arasında, harcıâlem olmayan, okuyucusunu aptal yerine koymayan, elini hiçbir kaynağa uzatmadan, tembel tembel sırf aklında kalanları bize kakalamaya çalışmayan bir eser verdiği için. Bu konuda okuduğum 20 küsür kitap bana şu sözleri söyleme hakkı veriyor sanırım.
Kitap okuma ve yazma üstüne demiştik. Kitapta bir şekilde adı geçen çok sayıda yazar ve kitaptan 23 tanesini okunmak üzere not almıştım. Bunlardan (ne ihmalkârlık) sadece bir tanesini almış ve okumuşum. … ..
… ..
… ..
Salah Birsel Okumaları (*Kurutulmuş Felsefe Bahçesi)
… ..
… ..
Algernon’a Çiçekler (*Daniel Keyes)
… ..
… ..
Bu romanda zekânın yükselişinin ve düşününün öyküsü var. Bir yönüyle bilim kurgu. Bu yükseliş ve düşüş anlatılırken ifade edilen çevrenin tepkileri, ilişkilerdeki değişim ve ruh hâli tasvirleri, romanın insan ilişkileri açısından da okunması gerektiğini gösteriyor.
İşte birkaç alıntı:
“Ne kadar akıllanırsan o kadar çok problem olacak.”
“IQ’m şimdikinin iki katı olursa
https://enyiyiarkadaskitap.blogspot.com/2023/12/algernona-cicekler.html
*Bir Vaizenin Okumaları & Fatma Bayram
Elma Yayınevi
1.Basım Nisam 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder