Adriana Mater operası, bu libretto’dan yola çıkılarak ve ilk kez 30 Mart 2006’da Bastille Operası’nda sahnelenmek üzere Kaija Saariaho tarafından bestelendi; oyun sahneye Peter SEllars koydu, müzik yönetmini Esa-Pekka Salonen yaptı; rolleri Patricia Bardon (Adsriana), Solveig Kringelborn (refka) Stephen Milling (Tsargo) ve Gordon Geitz (Yonas) paylaştılar; dekorları Georges Tsypin, giysileri Martin Pakledinaz, ışık düzenlemesi James F. İngalls yaptı. Paris Ulusal Operası Orkestra ve Korosu eşliğinde oynadı.
Günümüzde, savaşın yokladığı bir ülkede.
Birinci sahne - Bir çatışma öncesi. Genç bir kadın -Adriana- evinin önünde sere serpe oturmuş, özlem yüklü eski bir şarkı söyler. Eve girmek istediğinde, Tsargo’nun yolunu kestiğini görür. Genç adam sarhoştur;sendeleyerek onunla konuşmaya çalışmaktaa ve geçen yıl birlikte dans ettiklerini anımsatmaktadır. Kadın sonunda onu sertçe tersler. O da aşağılanmış edayla gidip az ötede yere serilir, elindeki şişeyi kafasına diker. Adriana’nın kız kardeşi Refka, görünmeden sahneyi izlemiştir ve böyle davrandığı için kardeşini suçlar. Gece olurken sahnede bir düş belirir; ama düşü kimin gördüğü anlaşılmaz. Adriana mı? Tsargo mu? Refka mı? Belki de üçü birden… Bu düşte Tsargo Adriana’yı baloya götürmeye hazırlanır, ama genç kadın koluna girdiğinde delikanlı bir şişeye dönüşür; Adraina bırakınca şişe yere düşüp gürültüyle parçalanır. Genç kadın, hem düşte hem de gerçekte, kahkahalarla gülerek uyanır. Kırılma sesine karışan bu kahkaha Tsargo’yu da uyandırır. Genç adam kendini aşağılanmış hisseder; tehditler savurarak lanetlenmiş biri uzaklaşır.
İkinci sahne - Tsargo’nun öfkesine ve tehditlerine bir yankı gibi yanıt veren savaş gürlemeleri duyulur. Genç adam, savaş giysileri içinde , elinde bir silahla geri gelir. Adriana’nın kapısını çalar; genç kadın yine eskisi gibi tersler onu; ne elindeki silahı ne de yaklaşan düşmanın hareketlerini izleme bahanesiyle çatıya çıkma isteğini umursamaktadır. O zaman da genç adam kapıyı zorlar
ve Adriana’nın ırzına geçildiği anlaşılır.… ..
… ..
*Adriana Mater & Amin Maalouf
Özgün Adı: Adriana Mater
Çeviren: Samih Rifat
Yapı Kredi Yayınları
1.baskı: İstanbul, Haziran2006i
*https://www.mardinlife.com/kitap/adriana-mater-amin-maalouf-kitap-ozeti-konusu-ve-incelemesi
*Motto (Latince muttum 'mırıldanmak' kelimesinden, İtalyanca motto 'söz' veya 'cümle' aracılığıyla türemiştir),[1][2][3][4] bir inancı ya da amacı ifade eden; bireyin, ailenin, sosyal bir grubun veya bir kurumun genel motivasyonunu ya da niyetini yansıtan söz ya da cümledir.

Amin Maalouf’un diğer eserlerinde alıştığımız, zengin içerik ve bir solukta okunamayacak kadar hacimli eserlerinden farklı bir kitap ….
YanıtlaSilEser hem çok kısa hem de en olup bittiği ve farklı okuyucularda farklı algılar oluşturabilecek bir eser….
Silİnternette yer alan yorumlara bakma ihtiyacı duydum…..
Silhttps://www.mardinlife.com/kitap/adriana-mater-amin-maalouf-kitap-ozeti-konusu-ve-incelemesi
YanıtlaSilYazarin kitabi okuması çok kolay bir dili ve diyaloglarıyla sanki tiyatroyu izlemiş gibi hissetiriyor. İşlediği konu üzerinde oldukça başarılı. Diyalogları hem birer motto ve düşündurucu (Kadircan)
İyiliği temsil eden Adriana ile kötülüğü temsil eden Tsargo. Kurbanın kanıyla aynı zamanda katilin de kanını taşıyan bir çocuk doğar: Yonas. Bu çocuk Habil mi olacak yoksa Kabil mi olacak bunun tiyatrosu bizlerle. Adriana tecavüze uğruyor ama çocuğunu doğurmayı seçiyor. Seçimlerimizin sonuçları ve bunun bize etkilerini anlatmaya çalışan bir eser diyebiliriz. Aynı zamanda savaşın o iğrenç durumlarını da önümüze getirmeye çalışan bir eser lakin şunu belirtmeliyim ki bu iş 70-80 sayfayla geçiştirilip mükemmel sunulacak bir iş değil. Bunu son yapan insanlardan biri Zweig zaten. Toplumsal olarak kadınların kısıtlanması ve erkeklerin fazla özgürlüğünü ele alsa da bu konu beni üzen konulardan biri. Neden? Zaten bizler mücadeleci kadınları destekliyor, üstelik mücadele ederek başarmak ve kendi ayaklarının üzerinde durmak isteyenlere büyük hayran oluyoruz. Ama biz sadece destek olduğumuzla kalıyoruz ve affınıza sığınarak söylüyorum neden destek olmayan, korkak olanı buluyorsunuz? Böylelerini çok arıyor musunuz? Böylesine denk gelip sürekli kötü sözler yazmak da hoş değil, çünkü sanki ben yapmışım gibi bir duygu oluşuyor. Olmuyor yani. Gidip de korkakları seven, 2 kere 2, 5 deyince onu onaylayacak kadınları tercih edecek adamları nasıl arayıp buluyorsanız bazı şeyleri de onlara söylemelisiniz. Biz de bozuk olanları, farklı karakterde olanları biliyoruz ama gidip bir köşede kitabını okuyanları da dahil ederek kötü söz etmiyoruz. Hassasiyet ise hassasiyet, eşitlik ise eşitlik, adalet ise adalet... Teşekkürler. Çok çabuk bitirilebilecek yönü bir artı ama çok da etkileyici değil bana göre. Bu tarz eserler biraz daha uzun olmalı kanaatindeyim. İyi okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)