Bizde oldum olası, tarihi şahsiyetlerle ilgili olarak ifrat veya tefrit uçlarında dolaşan bir yaklaşım vardır. İçinde bulunduğumuz camiaların peşin kabullerine dayalı olarak sevdiklerimize toz kondurmazken sevmediklerimizi ise yerin dibine geçiririz.
Aslında söz konusu yaklaşım, eğitilme tarzımızla da doğrudan ilgilidir. Bizler lineer bir yaklaşımla yetiştiriliyoruz. Buna, düz mantık da denebilir. Bize göre bir şey ya iyidir ya kötüdür; ya siyahtır ya beyaz; ya güzeldir, ya çirkindir. Bu yaklaşım asla ara ton tanımaz. Halbuki hayatın ve eşyanın tabiatı bu yaklaşıma tamamen zıttır.
Lineer mantık, bizde süblimasyon, yani gereksiz derecede yüceltme, adeta tanrılaştırma denen bir hastalığın yerleşmesine yol açmıştır. Fatih’i, Yavuz’u veya Kanuni’yi mi seviyoruz, onların da insan olduğunu, etten kemikten yaratıldıklarını, aşklarının, sevgilerinin, nefretlerinin, korkularının, endişelerinin, ve zaaflarının olduğu gerçeğini unutuyoruz. Sultan Abdülhamid’i mi seviyoruz, onun etrafında efsaneler üretiyor ve onu adeta kutsuyoruz. Atatürk’ü mü seviyoruz, işi adeta tapınma derecesine vardırıyoruz. Tam tersine eğer bu tarihi şahsiyetleri sevmiyorsak, işi nefret derecesine vardırıp sabah akşam onlara hakaret ediyor, iftira ediyor, hatta küfrediyoruz.
Bir milletin milli hatıraları olan tarihe ve tarihi şahsiyetlere bu şekilde yaklaşmak aynı zamanda patolojik bir durumdur. Çünkü aşk kusur göstermez; kin ve nefret de iyilik ve sevap göstermez. Hele ki, aşklarımızı ve nefretlerimizi ideolojik saplantılarımız belirliyorsa takım tutar gibi padişah, devlet adamı, şair ve yazar tutmaya başlarız. En iyi şairi, dünya görüşümüze, ideolojik tercihlerimize uymuyor diye yok sayarız. Halbuki, bir sanatkârı sadece ideolojik kriterlere göre değerlendirmek bülbülü eti için öldürmek gibidir.
İdeolojik muhalif ve muarızlarımızın, genel olarak Osmanlı padişahlarından nefret mi ediyor, o zaman biz onlara adeta “ismet sıfatı”nı layık görüyoruz. Halbuki ismet sıfatı, yani günahsızlık peygamberlere hastır. Peygamberler dışındaki şahıslar halife de olsalar onlara bu sıfatı veremeyiz.
Unutmayalım ki başta Yezid olmak üzere, Emevi ve Abbasilerin hilafeti acımasız bir saltanata dönüştüren bütün halifeleri, Osmanlıların, görünüşte devletin bekası için, kundaktaki kardeşlerini katleden padişahları da “İslam Halifesi” unvanlarını taşıyorlardı.… ..
… ..
*Sultan Abdülhamid & Hüseyin Çelik
Alfa Basım Yayım
1.Basım:Şubat 2023

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder