İçinden geçtiğimiz bu dünya imtihanında; kalbi ölmemiş, aklı sömürgeleşmemiş, vicdan sahibi herkes, aklına güvendiği kişilere samimiyetle “Ben ne yapabilirim?” ya da “Ne yapmalıyım?” diye soruyor. Bu soru, zulümleri, depremleri, yangınlarıyla; yaşanması zor karakterleriyle, kimi zaman küçük kimi zaman büyük sınanma anlarıyla, en yüksek karar verici mevkilerden en sıradan insana kadar hayat karşısında herkes için gittikçe daha varoluşsal bir soru haline geliyor.
Öncelikle, “Elimden ne gelir?” sorusunun bir yandan kişinin kendini bugüne kadar hangi noktaya getirdiğiyle, yani kişinin kendini hangi konuda, ne kadar geliştirdiğiyle ilgili olduğu açıktır. Zira insanın ne yapacağını bilmez hâlde ortada kalıvermesi biraz da o güne kadarki hayatını boşuna harcamış olmasından kaynaklanır. Çevremizdeki pek çok genç, yaşadığımız günlerin ağır sorumluluğu altında ”ne yapsak” diye döne döne aranırken dile getirmekten çekinilen asıl soru şu: Kendimizi böyle günler için nasıl hazırladık?
İşi bilen insanın yaklaşık yirmi yaşına kadar geçen ömrünü nasıl geçirdiyse ondan sonrasının da o minvalde geçeceğini söyler. Ahlâken, zihnen, beceri ve donanım açısından yeterince kalifiye olmayan, ilk gençlik yıllarını laylaylomla geçirmiş insanların tepemize inen bir yumruk karşısında “Elimden ne gelir?” demesinin, defalarca yaşadığımız deprem felaketlerinin gösterdiği gibi, zamanında gerekeni yapmayanların yıkıntılar karşısında gözyaşı dökmesinden farkı yoktur.
Büyük imtihanlardan çıkmak için iman gücünün -dünyevi açıdan- işe yaraması, üzerinde duracağı temel niteliklerin zamanında sağlam inşa edilip edilmediğiyle alakalıdır. Bununla beraber Rabbimizin kuşatıcı rahmetinin bir neticesi olarak o sağlam temeli oluşturmanın imkânı son nefese kadar açıktır. İnsanın niteliklerini artırmasının, ahlâkını ve inancını sağlamlaştırmasının bu bakımdan yaşı yoktur. “Şu yaşa gelmişsen yapacak bir şey yok, artık ilerleyemezsin” demek bizi, hayırlı sonuçlara götürmez. İnsan ömrünün bu
kadar uzadığı bir çağda maddi-manevi bir yıla girmek için söz gelimi kırk ya da elli yaşında olmak geç değildir. Bizler bulunduğumuz noktadan başlamakla yükümlüyüz. Zira karşımızda bütün hızıyla akan zaman, pervasızca devam eden soykırım ve vahşetler bizim kendimizi geliştirmemizi beklemez.… ..
… ..
*Elimden Ne Gelir & Fatma Bayram
Ketebe Yayınları
1.Baskı: Ekim 2025 İstanbul

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder