Bu dar arka sokak bulunduğu semtin adını almıştır:
Sinekli Bakkal.
Evler hep ahşap ve iki katlı. Köhne çatılar, karşıdan karşıya birbirinin üzerine aban gibi uzanmış eski zaman saçakları. Ortada baştan başa uzanan bir aralık kalmış olmasa, sokak üstü kemerli karanlık bir geçit olacak. Doğuda, batıda, bu aralık renkten renge giren bir ışık yolu olur. Fakat sokağın yanları her zaman serin ve loştur.
Köşenin başında durup bakarsınız: her pencereden kırmızı toprak saksılar ve kararmış gaz sandıkları görürsünüz. Saksılarda al, beyaz, koyu kırmızı sardunya, küpe çiçeği, karanfil. Gaz sandıkları da öbek öbek yeşil fesleğen ile dolu. Tâköşede bir mor salkım çardağı altında çevrenin en işlek çeşmesi var. Bütün bunların arkasında tiyatro dekorunu andıran beyaz, uzun, ince minare.
Sürülü kafeslerin arkasında kocakarı başları dizili. Arada dikişlerini bırakır, pencereden bağıra bağıra dedikodu yaparlar. Sokakta, ayağı takunyalı, başı yazma örtülü, eli bakraçlı kadınlar çeşmeye gelirler. Saçları iki örgülü, kız çocukları kapı eşiklerinde sakız çiğner; çakşırı yırtık, yalınayak, başı kabak oğlanlar kırık taşlar arasındaki su birikintileri çevresinde çömelmiş, kağıttan kayık yüzdürürler.
Burası dünyanın herhangi
bir yerindeki bir fukara mahallesinden çok farklı değildir. Bir geçitten çok, toplantı yeri: Mahalleli orada muhabbet eder, konuşur, kavga eder, eğlenir. Hayatın orada geçmeyecek bölümü yok gibidir. İhtiyarlar, vaktiyle, çeşme başında doğuran kadın bile olduğunu gülerek rivâyet ederler.
Eğer bir yabancı durur, su dolduran kadınlarla ahbaplık ederse bir kınalı parmak ona mutlak iki yer gösterir: Biri Mustâfendi’nin “İstanbul Bakkaliyesi”, öteki arka pencereleri çeşmenin üstüne açılan İmamın evi. Birincisi sokağın ortasındaki evlerden birinin altına kara bir kovuk gibi gömülen dükkân, öteki sokağın biricik üç katlı binası. Gerçi kapısı öteki sokağa açılır, fakat küçük Sinekli Bakkal onu benimsemek ister. Çünkü zengin fakir bütün çevre halkı, ölüm, doğum, nikâh gibi hayati meselelerde o
eve gelmek zorundadır.… ..
… ..
*Sinekli Bakkal & Halide Edip Adıvar
Atlas Yayınevii
Otuz Üçüncü Basım - Şubat 2007
*Sinekli Bakkal Romanının İncelenmesi - Sosyologer
*Kontralto, klasik müzikte kadın seslerinin en kalını (en derini) ve böyle sesi olan kadın şarkıcı, Kalın Alto. Kontraltolar en düşük ses aralığına sahip olan kadın şarkıcılardır. Öyle ki, ses aralıkları tenor ve Mezzo-Soprano arasındadır. Sesleri genellikle orta Do'nun altındaki Fa (Bilimsel notasyona göre F3) ile orta Do'dan sonraki ikinci Sol (G5) arasındadır; fakat bazı sesler, orta Do'nun altındaki Mi'ye (E3) kadar inip, yine orta Do'dan yukarıdaki Si-bemol'e (B♭5) kadar çıkabilir.
Bu İtalyanca terim bazı müzik araçlarının ses genişliğini belirtmek için de kullanılır. 1855'te yapılan, viyolaya benzer, geniş boyutlu ve kalın sesli müzik aracı da bu adla anılır.[1]
… ..
*Legato, italyanca bir sözcüktür, "bağlı" anlamına gelir. Ardışık notaları, aralarında hiçbir kopukluk olmaksızın bağlı çalmaya denir.
… ..
*Prima donna, commedia dell'Arte ve operadaki baş kadın şarkıcıyı ifade etmek için kullanılan İtalyanca bir terimdir. Baş kadın şarkıcılar genellikle sopranolar arasından seçilirdi. Erkeklerde ise baş şarkıcılar tenorlar arasından seçilir ve primo uomo olarak adlandırılırdı.
… ..

Halide Edip, II.Abdülhamit döneminin dönemin seçkinleri ve sıradan halkı üzerindeki baskıcı etkilerini her seviyedeki bakış açısıyla anlatıyor.
YanıtlaSilZengin-yoksul, günlük yaşamın ayrıntıları gözle üzerine seriliyor. İçinde aşkların da olduğu akışa kendiniz kaptırıyorsunuz.
SilYeni nesillerin, o dönemin dilini anlamakta zorlanabileceği ayrıntılar olsa da; sürükleyici anlatım içinde; kelimelerin ustalıkla kullanılması, duyguların satırlara yansıtılması okuyucunun da aynı duygu dünyasını paylaşmasını sağlıyor.
SilAynı zamanda sürükleyici bir aşk romanı.
Sil