Fatma her şeyden önce Peygamber’in kızıdır. Babası tarafından “babasının annesi” diye nitelenmiş. Yeri geldiğinde ana babasına ve tüm ailesine annelik yapan kız çocukları, onun meşrebinden olsa gerek. Her yerde babasının yanında, girişken, cesur, sevgi dolu, ilkeli… Küçük bir çocukken de öyleydi, yetişkin bir kadınken de. Öleceği haber verildiğinde sevinçle karşıladı. Ölümün bir başlangıç olduğunu bildiğinden.
Tanıdığım bütün Fatmalar aşağı yukarı böyleler. Farklı karakterler taşısalar, farklı şartlar altında yaşasalar da hepsi kendine göre gözü pek, cesur ve girişken. Geçende yeni doğacak çocuğu için isim soran birine, başka birkaç isim söyledikten sonra “Fatma olabilir”, dedim. “Hocam, Fatmalar çok çilekeş oluyormuş,” dedi. Bir düşündüm, evet, olabilir. Hz. Fatıma da çilekeşti; tanıdığım ilk Fatma olan, ismini taşıdığım babaannem, çocuklarımın babaannesi-ve tanıdığım diğer Fatmalar- bir nebze olsa da çile ile yoğrulmuşlar.
Ama değmez mi? Cesur, korkusuz, dimdik ve toplumsal alanda kendine yer bulabilen biri olmak istiyorsan elbette bunun da bir bedeli olmalı. Çilekeş olmak, anılası bir ömür yaşamanın bedeli olacaksa ,böyle olmak zorundaysa- değmez mi?
Baba
Babasına koşar insan değil mi, korktuğunda, başı sıkıştığında, sığınmak istediğinde. Ben koşmazdım. Aksine olabildiğince uzak dururdum. Sert (aslında prensipliymiş), hep kızgın (aslında üzgünmüş) ve bizim için ürkütücüydü. Şimdi olduğu gibi, küçük bir çocukken de olan biten nedeniyle “bundan böyle hiç yaklaşmayacağım” dediğimde bile bir süre sonra gevşer, bir başlangıç yapmak ümidiyle bir şaka yapar,
bir şey anlatacak olur ve yeniden o sert duvara çarpardım.Sonra sonra onu anladım. Ama insanın babasına ait olduğu yer bir kez yanlış oyulunca içinde, sonradan kolay onarılamıyor. Üstelik sadece babaya ait kalmıyor o oyuk. İleride baba yerine geçenler, varlıklarında bir süre yara bere açılarak tıkıştırılıyor aynı yere.
Şaşılacak şey ki -çok genç yaşlarda bir- insanların davranışlarıyla fikirlerini ayırt etmeyi ve davranışları fikirler hürmetine hoş görmeyi becerdi. Yoksa çocukluğumuzda bazı büyüklerden gördüğümüz muamele yüzünden dinden ömür boyu uzak duran bazıları gibi; güzelim inançları, biraz gayretle anlaşılabilecek davranışlara kurban edip ömür boyu uzak durmak işten bile olmazdı.
Uslu Çocuk
Çimende oynama kene yapışır. Camdan sarkma, düşersin. Taşa oturma üşütürsün. Koşma terlersin. Soğuk su içme, boğaların ağrır. Bağırma, sesin kısılır. Tabakta yemek bırakma, arkandan ağlar. Camı açma, cereyan yapar. Valla saymakla bitmez bu eziyet. Olması yüzde bir muhtemel bir aksilik için yüzde binlik zevkler, nice heyecanlar kaçırdık.
Uslu olacağız, sağlıklı olacağız derken uyuşuk, mızmız tipler oldukça dizlerimiz kanamadı, boğazlarımız şişmedi ama ömrümüzün baharında hayallerimiz kireç bağladı. Ruhumuz bin yaşına vardı, bedenlerimiz on yedisindeyken.
Bizden sonrakiler, dinlemeyin bizi! Çimende koşun, yuvarlanın, Koşmaca oynayıp sonra da soğuk su için. Camları karşılıklı açıp öyle yatın öğle uykusuna. Bizim kadar, hatta bizden daha da sağlıklı olacaksınız, korkmayın. Bizden daha mutlu olacağınızın işareti ise garanti.
… ..
... ..Hakikat
İnsanın kendi dışında arayıp bulması gereken bir hakikat olmadığını; daha doğrusu arayanın sonunda ulaşabileceği tek bir hakikat bulunmadığını söylüyorlar nicedir. Kim söylüyor? Felsefeciler, sanatçılar, yazarlar, psikologlar, hatta din üzerine yazan bazı araştırmacılar.
Bunu söylemek evvel emirde insanın hoşuna gidiyor. İyi ya, diyoruz, arkasından koşmamız gereken bir hakikat yokmuş; hakikat bizim içimizdeymiş. Hepsinden mühim hakikat kişiye göre değişen bir şeymiş, herkesin hakikati kendine göreymiş Gelsin içe dönüş çabaları, Uzak Doğu esintili çeşit çeşit seanslar ve hakikatin çoğulluğuna dayalı popüler hoşgörü açıklamaları.
Bunda ne var diyeceksiniz. Tasavvuf da “Allah’a giden yol insanlar sayısıncadır,” demiyor mu? Evet bunu biliyor ve içtenlikle kabul ediyorum. İlaveten tefsirdeki yorum zenginliği, fıkıhtaki fetva çeşitliliğini, medeniyetimizin hiç de yabancı olmadığı çok hukuklu sistemi ve bu çeşitliliğin evrenselliği sağlayan bir zenginlik olduğunu biliyorum. Ama içimde bir yer, bu ikisinin aynı şey olmadığını da söylüyor. Zor ikna olan muhalif tarafım, “Bu işte bir bitt yeniği var,” diyor. Bir yandan dindar camiadan gelen giyimde kuşamda, fikirde törede herkesi tektipleştirmeye çalışan dar gönüllülükle , öte yandan “Sen kendini nasıl mutlu hissediyorsan doğru olan odur,” diyen çivisi çıkmış dünyayla savaşırken buluyorum kendimi. “Allah’a giden yol insanlar sayısıncadır,” sözünde işaret edilenin hakikatin çoğulluğu değil, ona varan yolların çeşitliliği olduğunu , hakikati kendiyle ilişkilendirmenin, bu ikisini ayırt edememekten doğduğunu düşünüyorum.
Sözün özü, vardığım netice şu ki bizim dışımızda evrensel, nihai ve tek bir hakikat var ama ona ulaşma yolları insanlar sayısınca. Hedefin birliği, yolun çeşitliliğine engel değil. Böyle bakmadığımızda ya hakikati inkâr ediyoruz ya da insanların çeşitliliğini.
… ..
… ..
Göl
Bağırmasına bakma! Sen hiç duruşunu bozma, sesini yükseltme, seni kışkırtmasına izin verme! Kızgın bir taşın düştüğü serin bir göl ol. Tıss diye bir ses bile çıkmadan soğusun taş, rahatlasın, taş olduğunu hatırlasın.
Her cisme hakikatini hatırlatan bir serinlik ol. Öyle ki ateş bile serinlesin sende:,. Diyeceksin ki “Buna nasıl güç yetireyim, ben de insanım sonuçta.” Cevap son kelişmede gizli, sona odaklan. Srrin ve dingin su olabilirsen hayat kaynağı olacağını; eşyayı arındıran, her şeyi fazlalıklarından kurtarıp aslındaki temizliğe döndüren, dönüştüren bir gücün olacağını unutma. İçine taş atmakla suyun canı yanmaz.
Ne zamanki bağırana bağırır, kızana kızar, küsene küsersin; işte o zaman onlarla aynı düzeye düştüğünü unutma. Kimseden aşağıda ya da yukarıda olmaktan bahsetmiyorum; farklı düzlemlerde olmaktan bahsediyorum. Bağırışların, hakaretlerin, kızgınlıkların, duvarın öbür tarafında kaldığı bir düzlem.
… ..
… ..
Altı Dakika & Fatma Bayram
Kaknüs Yayınları
1.Basım; İstanbul, 2022
Hemen o an akla gelen konular hakkında, altı dakika içinde yazılmış, kısa metinler gibi görünseler de her biri; hayata nereden, neresine, nasıl baktığımız göre algılarımızın değişebileceğini gösteren ve aynı zamanda hayat dersi veren kıvrak zekâ ürünü bir eser olmuş....
YanıtlaSilHayatın her anının kıymet bilinmesi gereken zenginlikler dolu yanını; bakmak- görmek kavramları arasındaki incelikle anlatmaya çalışıyor Fatma Bayram Hoca...
YanıtlaSilSatır aralarında bir yerde diyor ki; " Ne çok şey bilmiyoruz, ne çok şey bildiğimizi sanarak."
YanıtlaSilS.105 ‘deki “Tahsînât” başlıklı kısa bölümde ki *tahsînât kelimesinin anlamını (*Alkışlamalar. Güzelleştirmeler. Beğenmeler) buldum. Ancak yazarın metin sonunda ; “iki dirhem bir çekirdek giyinir” diyerek tarif etmekle kim anlatmaya çalıştığını tahmin etmek zor ….
YanıtlaSil"Ertelemek", "Yol", Yüklenmek", ... .. derken belli ki yazarın hayatından bölümler aktarılıyor anlayan ya da der çıkarmak işteyene....
YanıtlaSil"Şimdiler" adını verdiği bölümde; Bir Vaizenin Okumaları" eserinde yer verdiği; Eckhart Tolle'nin "Şimdi'nin Gücü" kitabındaki "şimdi" kavramı arasında bağlantı olduğunu düşünüyorum.
YanıtlaSilHoca, "Mesnet" başlıklı yazısında, "Bir konuda konuşurken biri size 'Nereden biliyorsun," diye sorsa hiç duraksamadan (tamam, bir iki gün içinde de olur) kaynağını bulup gösterebiliyor musunuz?" düşüncesini, mesnetsiz konuşmaktan kaçındığını ve yapacağı konuşmalar için dersini çalışarak giden öğretmenler gibi ders planı yapmasını, konuşma sırasında kullanabileceği notlar hazırlamasını çok değerli buluyorum...
YanıtlaSil"Muhasebe" başlıklı bölümde geçen "muazzep" , "acı, sıkıntı çeken" anlamına geliyor.
YanıtlaSilOkuması kolay kısa kısa yazılar…. kısa ama hayata renk katan, bazen “o da benim gibi yaşamış bunları…”, ya da “benzer sıkıntıları yaşamışız…” derken, bize hayatı anlatan, dersler veren, birikimi kadar kendisi de güçlü olarak algıladığınız hocanın da yorulmuşluktan, yaşlanmışlıktan... .. bahsetmesi, bazı şeyleri yapmak ya da öğrenmeye başlamak için artık geç kaldığını düşünmesi okuyucusunu şaşırtabiliyor…. diğer taraftan anlatacaklarının son cümlesinde (“Renkler” başlıklı bölümdeki kendi ifadesiyle “) “... .. bu doğal solgunlaşmaki zerafeti yakalamak gerek” vurgusu insanı rahatlatıyor.
YanıtlaSilFatma Bayram Hoca; yapmış olduğu görev sorumluluğu kadar içimizden biri olmanın duygularını da yansıtırken; “Yazdık Diyelim” başlıklı kısa bölümde: “Aklîleştirmek ve hikmete bulayarak aktarmak, lüzum eden gayrete değen, asil bir çaba. Sorun şurada ki hep böyle yaptığınızda içinizi günlük gülistanlık zannedip kendi yükleriyle oraya yerleşmek isteyenler artıyor. Bunlara azıcık uzak dur dediniz mi ne bencil olmadığınız kalıyor ne de soğuk nevale. Onları içimizdeki kışın dondurucu soğuğundan korumaya çalıştığımızı nereden bilecekler, bilemezler.” ifadelerini anlayışla karşılıyorum.
YanıtlaSilBeğendiğim bir söz de (s.176) "Öğüt" başlıklı yazıdan: "... öğüt vermek yemekteki tuz gibidir. Ne eksik olmalıdır, ne fazla. Yeri ve miktarı da kuyumcu terazisinde tartılsa sezadır*.
YanıtlaSil"*bir şeye değer, yaraşır. "
Bir başka beğendiğim ve çeviri eserleri okurken memnuniyet ya da rahatsızlık nedeni olan bir ayrıntı için Fatma Bayram bu hissiyatı kelimelerle ne güzel ifade etmiş (s. 183 "Çeviri" başlıklı bölüm) "Çeviri kötüyse, okumak için yanıp tutuştuğumuz metinle boğuşmamız işkenceye dönüşür. ... .. Çeviri, bir metnin çatısının çatılması dışında, diğer tüm işçiliğin -hem de baştan sona yaratıcılık gerektiren bir biçimde- başka bir dilde tekrarlanması demektir. ... .."
YanıtlaSil"... .. Günahların zararları, sevapların dereceleri hakkında konuşmak haddimizi aşmak olur. Doğru olan, yalnızca Allah'ın bilebileceği konularda tahmin yürütmek yerine , dikkatlerimizi bir günah işlediğimizde kaybettiğimiz saflığımıza yöneltmemizdir. ... .." diyor Fatma Bayram. (s.192) bunu da yazmadan geçemedim.
YanıtlaSil"Gayret ve çaba kadere razı olmadığımızı göstermez aslında. Onu takdir edene ne kdar çok güvendiğimizi gösterir YOksa neden gayret edelim ki? " (*S.195) "Oblomovlar " başlıklı bölüm) (*oblomov, temiz yürekli, iyi niyetli, dürüst ve zeki bir kişiliktir. duygusal ve saftır. inançlı ve ahlaklıdır. herşeyi yarına bırakmak, ertelemek, eyleme ... )
YanıtlaSil