23 Mart 2025 Pazar

Perakende Yazılar*


 

Baba Evi

Annemin karnı ağrıyormuş, kalkmadı yataktan. Babam işe gitmedi. “Dükkânı açsın diye haber gönderdi Osman abiye. Kardeşim durmadan ağlıyor. Babama dedim, “Annemi doktora götürsene.” Başını kaldırdı, gözlerimin içine baktı, “Götürdük ya kızım.” dedi. Doktor diyesiymiş ki “Annem eve gitsin.” Öyle doktor mu olur? “Başka doktora götür sen de .” dedim babama. Yengemler geldi. Kimse konuşmuyor, gülmüyor, çay, kahve içmiyor, kardeşim durmadan ağlıyor, babam annemi doktora götürmüyor. Sonra dayım geldi. Kardeşimle beni götürmeye gelmiş. Bizi giydirdiler, kocaman bir çantaya eşyalarımızı koydular. Annemin yanına uğradık önce. Seslendiler. Gözlerini açtı. Ne kadar uzaktı annemin gözleri. Kuyunun dibi gibi. Bembeyaz dudaklarıyla öptü, oklava gibi kollarıyla sarıldı bize. Her hareketinde şıkır şıkır sesler çıkaran bilezikleri yoktu kollarında. Saçlarımızı kokladı. Gözlerini kapatıp başını öteye çevirdi. Dayım ikimizin elinden tutup evden çıkardı bizi. Köy arabasına binmek için garaja kadar yürüdük. Kardeşim sızlanınca onu kucağına aldı dayım. Babam neden arabasıyla götürmedi bizi köye? Dayıma sordum, “Babanın biraz işi var.” dedi. “İşe gitmedi ki, Osman abiye haber saldı dükkânı açsın diye.” dedim. Dayım bir şeyler dedi ama hiç anlamadım ne dediğini.


Dayımgillerin köydeki evi kocaman. İki katlı. Dayımın oğlu benden biraz daha büyük. Kardeşi yok. Sofrada  babasının yanına oturuyor, misafir gelince erkeklerle beraber çıkmalı odaya bir tek o girebiliyor, köyün içinde bir yerden bir yere gideceğimiz vakit biz arkadan o dayımla önden yürüyor. Kasım kasım kasılıyor. Hatta evin içinde annesine emirler bile veriyor. Bizim kardeşimiz yok. Babam misafirlerle yalnız

oturuyor, yolda önden tek başına yürüyor, bir işi olduğunda Osman abimi çağırıyor.


Köyde ne kadar kaldık bilmiyorum. Her gün dayıma ne zaman eve gideceğimizi, annemle babamın neden gelmediğini soruyorum, yine anlamadığım şeyler geveliyor. Hem cevap veriyor hem vermiyor. Israr etmiyorum. Bir gün dayımın oğlu koşa koşa eve geldi. Babasının kulağına bir şeyler söyledi. Dayım hızlıca hazırlanıp gitti. Giderken arkasına dönüp evi Ferhat abime emanet etti.


Yaz bitti. Sular soğudu. Yengem, tuşu küplerini doldurdu, yün yorganları çıkardı. Bir sabah kulağıma gelen tıkırtılarla gözlerimi açtım. Sofadan babamın sesi geliyordu. Kalbim küt küt atmaya başladı. Annem de gelmiş miydi? Gecelik entarimle dışarı çıkamazdım. Neyi, nereye giydiğimi anlamadan hızlıca giyindim, kapının mandalını çevirdim, ayağını eşikten dışarı attım, annem yoktu. Babamın elini öptüm. Annemi soramadım. Başımdan öptü. “Kardeşini de uyandır, hazırlanın bakalım.” dedi. Acelesi varmış babamın, hemen yola çıktık. … ….

… ..






Perakende Yazılar  &  Fatma Bayram

Türk Diyanet Vakfı Yayınları

1.Baskı, Kasım 2014




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder