14 Nisan 2015 Salı

Katre-i Matem *

-Okurken entrikaların bol olduğu Osmanlı dönemini  ve İstanbul’u yaşatan kitap 466 sayfa. İskender Pala’nın bu romanının ilk basımı 2009’da yapılmış. Hikâye 1729’larda Şehnaz ile Nakşıgül ile Şahin’in aşkı ile başlıyor. ... .. Yusuf ile Şehnaz’ın aşkı ile devam ediyor... .. Şahin ve Yusuf birbirine karışıyor.... .. Şehzade Ahmet... ..
-İkiz “mor lale” soğanının sırrını çözmeye çalışıyorsunuz ... ..
-Nakşıgül’ü diri diri kim kesmişti... katillerini bulabilecek miydi?... ..
-Cinayeti işleyen varlıklı biri olmalıydı... ..
-Şehnaz makamını merak ediyorsunuz... ..
-Eski İstanbul’u dolaşırken Muhteşem Süleyman’ın veziri Makbul İbrahim Paşa (1523-1536) ile Damat İbrahim Paşa dönemleri (1718-1730) arasında gidip geliyorsunuz.  III. Ahmet dönemini (1703-1730),... ..  “Lale Devri”ini ve “Patrona Halil İsyanı”nı günlerini gözlerinizde canlandırmaya çalışıyorsunuz.
-İncili Konak’ta yaşananlar ilgi çekici.... ..
-“Rüşvet o zamanlar da vardı ... ..” diyorsunuz... ..
-Yusuf’un, Gevher Nesibe Bimarhanesi’nde yaşadıkları... ..
-Yusuf ve Şahin’in Apaş Tekkesi’ndeki yaşamları ... .. Topaç yeye ve Kara Şahin... ..
-Şu İstanbul’da yaşamak ömürdü vesselam...
-Lala, damat, derken vezir etti herifi kaderin ağı. ... ..
-“... .. görümüyor musun? Herif yalı yaptırıyor damadına, yeğenine.” ... ..
-“Eğlence ve safahat almış yürümüş.”
-Vezirin gözünü ise hemen gaflet bürümüş.”

3 Nisan 2015 Cuma

Kız Kule’sindeki Kızılderili *

Sunay ‘Akın’ın kitabı192 sayfa.  Kızılderililerin uğradığı soykırımı güncel olaylarla ilişkilendirerek anlatıyor. Bir solukta okuyabilirsiniz. Kısa bölümler halinde anlatılanlar sürükleyici bir dille kaleme alınmış. İşte kısa bölümlerden kısa alıntılar:
-Kristof Kolomb, katıldığı bir yemekte davetliler tarafından küçümsenir. Kendisini küçümseyenlerin üstünde durdukları konu şudur: Bir işi oluşturmak için o işi düşünmek yeterlidir. Zeki bir insan olduğunu kanıtlamak amacındaki Kolomb, eline bir yumurta alarak sofradakilerden bunu uçlarından biri üzerinde durdurmalarını ister. Hiç kimse yumurtayı o şekilde durdurmayı başaramaz. Bunun üzerine Kolomb, yumurtanın bir ucun kırarak dikine oturtur.Kendisine, “Bu zor değil,” diye çıkışanlara da alayc bir tavır takınarak şu karşılığı verir: “Şüphesisz, fakat düşünmek gerekirdi.”.....
-1778’de, Sandwich Adaları’nda bir yerli tarafından öldürülen James Cook’un, “Bu hayvanın adı ne? Diye sorduğu yerli taraffından da sevildiği söylenemez. Çünkü, Kanguru sözcüğünün Avustralya yerlilieri dilindeki gerçek anlamı şudur: “Bilmiyorum!...” ...
-..General George Crook sonunda dayanamayıp tepki göstermek zorunda kalmıştı:”Sınırda çıkan gazeteler Kızılderililer üstüne abartılmış ve hayali haberler yayıyor, kaliteli, tirajı yüksek gazeteler de bunları ülkenin her yerinde tekrar basıyorlar. Ama sorunun öteki yanına hemen hiç değinilmiyor, böylece halkın çoğu da bu konuda yanlış fikirlere kapılıyor. Bir olay patlak verdiğinde, kamuoyu

Sakız Sardunya *

Elif Şafak çocuklar için yazmış. Büyükler de okuyabilirler.  Üstelik gözleri bozulmuş yaşlıların okuyabileceği kadar büyük harflerle basılmış. Okuyanlar kendilerini bulabilirler. Yazar’ın sizi anlattığını düşünebilirsiniz....

-... .. okul kütüphanesine uğramıştı. Ders aralarında fırsat buldukça soluğu burada alırdı. Kütüphaneyi seviyordu. Buraya o kadar çok gelmişti ki nerede ne var iyi biliyordu. Girişte sağ tarafta macera romanları duruyordu. Bunların çoğunu okumuştu.  Karşıdaki rafta uzay kitapları vardı, alt rafta doğa ve hayvanlarla ilgili olanlar...
-Kitaplar harf sırasına göre diziliydi.
-Dalgın dalgın yürüdü. Ne kadar çok kitap vardı. Hepsini okumak istiyordu.Acaba insan tüm bir kütüphaneyi okuyabilir miydi? Kaç yılsürerdi bu kadar kitabı birimek? Üstelik sürekli yeni kitaplar çıkıyordu. Kütüphaneler de çocuklar gibi hızla büyüyordu. Kütüphaneci Aysel Hanım bile her eseri okumamıştı.
-Sakız Sardunya C-D harflerinin olduğu bölümde durdu. Epedir okumak istediği bir roman buradaydı: Çocuk Kalbi. Aradığı kitabı kolaylıkla buldu ve raftan çekip aldı. O anda kitabın arkasında duran parlak bir cisim dikkatini çekti. Yaklaştı, dikkatlice baktı. Ne olabilirdi ki?
-Orada yuvarlak bir cisim duruyordu. Kirli, tozluydu. Şaşırdı. Kütüphaneci Aysel Hanım titiz bir insandı. Kitapların tolarını tek tek alır, mekânı tertemiz tutardı. Küre dikkatinden kaçmış olmalıydı. Herhâlde öğrencilerden biri yanlışlıkla rafa koymuş, sonra da unutmuştu. Sakız Sardunya küreyi eline aldı. O anda tuhaf bir hisse kapıldı. Belki de birisi buraya saklamıştı. O kişi her kimse, dönüp almayı planlıyor olmalıydı. ...
-... Ama yapmadı. Sağına soluna baktı. Etrafta kimse yoktu. Merak duygusu ağır bastı. Acaba küre neden tozluydu? Çok mu eskiydi? Neren gelmiş olabilirdi?
-O anda ilginç bir şey oldu. 
-... Biliyordu kibazen büyükler duygularını açıkça anlatmazlardı. Onun yerine sevgilerini ufak tefek şeylerle di,le getirilerdi. Birinin en sevdiği yemeği pişirmek ona “Seni seviyorum,” demekti. Annesinin elinden tuttu, gülümsedi.  “Ben de seni seviyorum,” dedi usulca.