30 Kasım 2016 Çarşamba

Darbenin Kayıp Saatleri *

Ölmek İçin Güzel Bir Gün Annem!
-Kitabın arka kapağındaki tanıtımda; “15 Temmuz’u tek başına bir darbe girişimi olarak mı alacağız yoksa geniş fotoğrafa mı yerleştireceğiz? Bunu hiç düşündünüz mü? Yıllardır Büyük Ortadoğu Projesi’nin tehlikelerine dikkat çekenlerin  15 Temmuz’u bir grubun basit bir darbe girişimi olarak görmesi mümkün mü? Dibimizde bir kaos yaşanırken, içimizde terör örgütleri pusudayken 15 Temmuz’u bunlardan bağımsızele alamayız. Büyük bir yapbozun parçasını yaşadık o gece. Buradaki şablonu ve amacı anlayamaz, öğrenemezsek karşımızdaki gücün olası diğer hamlelerinde başarısız olaabilir, tökezleyebiliriz.
-Biz bu kitapta size sözünü ettiğimiz yapbozun küçük bir parçasını değil, bütün şablonu okuyabileceğiniz önemli verileri aktarmaya çalıştık.
-Çünkü 15 Temmuz gecesi kripto bir suç örgütü tarafından bireylere yönelik değil Türk milletine karşı bir cinayet işlendi. Dünyada bilinir ki kusursuz cinayet diye bir kavram yoktur. Katiller ne kadar dikkat ederlerse etsinler ya başlangıcında , ya cinayet mahallinde ya da sonrasında arkalarında birçok iz bırakırlar. Biz bu kitapta 15 Temmuz gecesine nasıl geldiğimizi, o geceki kayıp saatleri ve sonrasında yaşanan süreci aktarma amacını taşıdık. 15 Temmuz saat 14.45’te Milli İstihbarat Teşkilatı önünde bir koşuşturmayla başlayan 25 saatlik süreci yazmaya, bu 25 saatte şu soruların yanıtlarına ulaşabilmeniz için bir yol açmaya çalıştık:
*Darbe nasıl öğrenildi?
*Darbe ne zaman planlandı ve harekete geçildi?
*Darnebin bir numarası kimdi?
*Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı neden bilgilendirme yapmadılar?
*Darbeyle ilgili haber gelmiş olmasına rağmen önemli komutanlar neden Ankara’ya çağrılmadı ve düğünlere katıldılar?
*Bu kripto örgüt kendini nasıl kamufle etti?
*Genelkurmay’daki örümcek ağını nasıl oluşturdu?
*15 Temmuz gecesi ilk olarak nereyi hedeflediler?
*İstanbul ve Ankara dışında gerçek anlamda neler yaşandı?
*Cumhurbaşkanı’nın Marmaris seyahatine yol açan kritik görüşme neydi?

29 Kasım 2016 Salı

Kadınlık *

-İstanbul Psikanaliz Derneği tarafından her yıl Kasım ayında düzenlenmekte olan “Uluslararası İstanbul Psikanaliz Buluşmaları”nın yedincisi ile  “kadınlık” konusunu ele alınmış. Konuşmacıların kendi mesleki dili ile hazırlanmış olan sunumlarından oluşan kitap konuya aşina olanların anlayabileceği bir dille kalem alınmış. Kitabın özellik arz eden bölümlerini alıntılar halinde paylaşalım:
Kadınlık ve Kadınsı
-... .. kadınsı; kadınsı dürtülere sahip çıkarak bir bedene yerleşmek, oturmak kadar, kendi kadınsılığına özgü olanlakuramda yerini bulmaktır. Bu da kuşkusuz ergenlik, annelik, menepoz gibi yaşamın önemli kavşak noktalarından geçen bir özümleme zamanı alır. Kuramı kendi kadınsılığına özgü bir şekilde biçmek, işlemek, şeklillendirmek ve yazmak da cinseldir. Yani yüceltmenin kendisi de bir cinselleştirmedir. ... ..
-Freud ve Lacan kadınsı cinselliği; fallik (Anal dönemin ardından genellikle 3-6 yaş arasına görülür. Bu dönemde çocuklar cinsel organlarına, cinsel farklılıklara ve onların anlamlarına yönelir. ) açıdan, yani kadın bedeninin yüzeyineilişikin bir eksikliğin, penis eksikliğinin etrafında yapılandırmışlardır. Ama kadınsı cinselliğin içsel olan, görünmeyen ve kadının kendisi için de bir gizem oluşturan bir boyuta gönderdiğini biliyoruz. ... ..
Kadında görülen varlık arasındaki bölünme
-... .. Kadınlık, gösterilenle gizlenen arasındaki”oyunun” bilinçdışı bir düzeyde örgütlenmesine karşılık gelir. Kadın, erkeğin bakışına fallik bütünlüğü olan bir beden sunar. Kendi bedenini giydirerek, süsleyerek, erkeğin bakışını, onda kastrasyon (İğdiş kompleksi ya da İğdiş edilme karmaşası  / Freud un bkz:odipal kompleks te bahsettiği erkek çocugun anneyle yakınlıgı sonucu babası tarafından cinsel organının kesilecegi korkusu yasaması...) kaygısı uyandıran kendi cinsel organından uzaklaştırmış olur. Erkeğin kadın bedeninde görmek istediği, kendi kastrasyonuna gönderen eksikliği değil de, takıları, makyajı, kıyafeti, saç tarzıyla süslenmiş fallik bir bütünlüktür. ... ..
Çocuksu edilgenlik ve kadınsı
-... ..  Penot her iki cinsiyette, ötekine “yaptırarak” erişilen edilgen haz arayışının kadınsı tarafına dikkatimizi çeker

24 Kasım 2016 Perşembe

toprak ana *

-Kitabın arka yüzündeki tanıtımda; “Toprak ana, ünlü yazar Aytmatov’un en güzel romanlarından biridir. Bu eserde savaş meydanlarında eşini ve üç oğlunu kaybeden bir ananın, zor zamanlarda dişi-tırnağı ile işlediği, kanı ve teriyle suladığı toprakla dertleşmesini okuyoruz.İnsan sevgisinin, çalışkanlığın ve fedakârlığın nasıl kutsal bir yüceliğe ulaştığını en çarpıcı örnekleriyle görüyoruz.
-Yetiştirdiği buğdayı kendisine bir avuç ayırmadan cephedeki asker için gönderen Kırgız köylüsünün İkinci Dünya Savaşı sırasında çektiği sıkıntıları, acıları da film seyreder gibi
görüyoruz.
-Bu kadar da değil... Aytmatov, güçlü kalemyle, aşk, ve nefreti, iyi ve kötüyü yüzleştiriyor....” deniliyor.
-Hayatlarının baharında henüz on yedi yaşında Suvankul’la evlenen  Tolganay’ın üç oğlu savaşın başlamasıyla askere alınıyorlar. Kendi dünyalarında “boztorgay” üç oğlullarını geleceğe hazırlarken; başkalarının savaşına katılmak durumunda kalan Kasım, Maysalbek, Caynak ve sonradan aileye katılan Kasım’ın eşi Aliman’ın acıları aslında milyonlarca ailenin o savaş yıllarındaki zorlu yaşamlarını anlatıliyor. 
-Doyumsuz insan oğlunun dersler çıkarması gereke yanı da var romanın...
-Aytmatov ramanında; “Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle,çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk, birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor.”  vurgusu yapıyor anlayanlara... ..
-Acıklara karşı metanetle dayanmanın, insana verilen değerin, karşıdakini anlayabilmenin inceliklerini görüyoruz satır aralarında...

-Ülkemizden binlerce kilometre uzaklıkta Kırgız insanının duygularının,  Anadolu insanınkinden farklı olmadığını; evlatlarını vatan için kurban veren anne-babaların, eşlerin ve geride kalanların gidenlerle birlikte çektiği acıları okurken duygulanıyorsunuz, isyan duygularınızı onlarla birlikte paylaşıyorsunuz... ..

17 Kasım 2016 Perşembe

24 Saat 15 Temmuz’un kamera arkası *

-Hande Fırat arka planı merak edilen 15 Temmuz ahmaklığının arka planına ışık tutmaya çalıştığı 207 sayfalık kitabının arka kapağındaki tanıtımında; “Cam binanın eksi üçüncü katındaki otparkatyız. Dışarıdan gelen o korkunç sesler eksi üçe ulaşıyor. Sanki jet yanımızdan geçiyor, sanki bomba yanıbaşımıza düşüyor. Dicle başını iki elinin arasına almış, yere çömelmiş sallanıyor. Korkuyor, korkuyorum. Aniden gözümün önüne nehir geliyor. Son telefon konuşmamızda çığlık çığlığa bağırıyor, ağlıyordu.; “Anne ölme, anne ölmedin değil mi? Korkuyorum, gel yanıma. Anne öldürecekler mi bizi?  “Yok kızım, hiçbir şey olmayacak, sabahyanına geleceğim, sarılacağız” demiştim. Sabah mı? Çıkabilecek miyiz sabaha? Yarın olacak mı gerçekten, yeniden güneş doğacak mı? Gece kâbusa dönüşüyor. “Gerçek mi bunlar, bu yaşadıklarımız gerçek mi? Aklımda bu soru ...
-“Dicle çimdikle beni, hemen. Çok ciddiyim.” Çimdikledi... Ve ben yatağımda uyanmadım... Ve ben normal hayatıma dönmedim... Ve ben Nehir’in yanında değildim. Hâlâ sığınaktaydık.  2016 yılının 15 Temmuz akşamında başlayan kâbus gerçekti. 16 Temmuz sabahının ilk saatlerinde bembeyaz suratlarımız, korku dolu gözlerimiz, acıyan kalplerimize beş kişi sığınakta birbirimize bakıyorduk....” vurguları yapılıyor. Gerisi kitabın satırları arasında...
-Kitabı okurken 15 Temmuz gecesinin ve sonrasındaki glişmeleri bir solukta okuyorsunuz. Diğer taraftan kahpece girişilen bu darbe girişimini ve en çok da Türk Silahlı Kuvvetlerinin saygınlığına vurulan darbenin iç acıtıcılığını bir kez daha yaşıyorsunuz.
-Kitap bittiğinde hala daha açıkta kalan soruların, arka planda olan biteni daha yukarıdan bir bakışla öğrenme isteğinizin azalmadığını hissediyorsunuz.
-Milletin vergileriyle kendi milletine ateş açanlar... .. bunca zalimliğin ve de aptalca rezilliğin gerekçesi olabilir miydi?
-Aziz milletin sandığa yansıttığı iradesini yok saymak... .. kendi insanına ateş açmak ... sadece terör olarak adlandırılabilir mi?... .. uluslararası boyutu olan oyun...
-Yılların birikimi ile geliyorum diyen tehlikenin büüyüklüğünü, kepazeliğini  zamanında fark edememenin ve önleyememenin bütün boyutlarının önce aziz milletimize anlatılması ve sonrasında da tekrar böylesi bir girişime teşebbüsün de ötesinde akıllara bile gelmemesi için gerekli tedbirlerin alınmasını, yarınımızdan emin olmamız  için

3 Kasım 2016 Perşembe

Mahrem *

Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları Mahrem
-Kitap 459 sayfa. Arka yüzdeki tanıtımda; “Gizli belgelerle Türkiye’nin sırları...
-AKP-Cemaat ortaklığı, bir kız çocuğuna tecavüz dosyasının neden ve nasıl kapattı?
-Fethullah Gülen’in Pensilvanya’daki evini kimler, nasıl bastı?
-Emniyet İstihbarat,ABD Büyükelçiliği’ne Erdoğan’a dair ne söyledi?
-Cemaat’in imamı, hakkındaki iddiaları ilk kez nasıl yanıtladı?
-Hangi AKP milletvekillerinin özel hayatları Washington’a not edildi?
-Erdoğan’a, hangi AKP’lilerin “cinsel kabahatleri”ne karşı harekete geçmesi için baskı uygulandı?
-Emine Erdoğan’ın Mustafa Sarıgül’e vefasının altında ne vardı?
-Hangi Zaman Gazatesi yazarı, karısını ABD Başkonsolsu’na şikâyet etti?
-ABD hangi konuda Hakan Fidan’ı esefle karşıladığını söyledi?
-Gülenciler TSK’deki havuz partilerinde neden bikini giyiyor?
-MİT’in istihbaratçı adaylarına okuttuğu ders kitabında neler yazıyor?
-Hangi ünlü gazetecilerin geçmişi isim isim fişlendi?
-‘çok eşliliği’ MİT belgesine konu olan muhalif parti lidri kim?
-Hangi ünlü iş adamı ABD’li diplomata kendisini “Ben Amerika’nın avukatıyım” diye tanıttı?
Bu sorlar ve daha fazlası... İsim isim, olay olay... İlk kez okuyacağınız gizli belgeler ışığında Türkiye’nin sırları ortaya çıkıyor.” deniliyor.

İslâm Kadın ve Toplum *

-Kitabın arka yüzündeki tanırımda; “İnsanın ve toplumun bir bütün olduğuna inanıyorsak, kadın olmaksızın her ikisini de anlamak ve gerçekleştirmek mümkün değildir. Tıpki insan gibi, toplum da bir inşa sürecini ifade eder ki orada problemlerin farkına varılarak, kimlik ve kişilik üzerinden geçmiş hatırlanır, hâl idrak edilir ve geleceğe yönelik projeler yapılır. Eğer İslâm adına bu geçmişle, hâliidrak etmek ve yeni bir inşa sürecine girmek istiyorsak, kadın unsurunun ihmal edilmesi, toplumu sadece bir yönüyle değil bütünüyle çökertir.O halde problemlerimizi ve yeni zamanlara yönelişimizi sadece kadınlar üzerinden değil, kadınlar adına, kadınlar için ve kadından hareketle anlamak ve geçekleştirmek zorundayız.
-Bu kitap bu görüşle böyle bir ideale hizmet amacıyla TDV Kddın Faaliyetleri Merkezi tarafından tertip edilen panellerdeki konuşmaları içeriyor.” denilmektedir.
Diğer bir ifade ile insana ve değerlerimize kadınlarımızın gözü ile bakmaya çalışanların düşünceleri yansıtılıyor...
TDV Kadın Faaliyetleri Merkezinin düzenlediği panel konuşmacılarından kısa alıntıları paylaşalım:
- ... .. biz kadınları direkt ilgilendiren konuların yer aldığı bir ilmihal kitabının dahi bir hemcinsimiz tarafından kaleme alınmayışı büyük eksiklik olarak düşünülmelidir. Bütünün yarısı dinî söylemlere yansımış olsa idi bugün belki de en azından kendilerini ilgilendiren pek çok problemli konunun çözümü gecikmeyecekti....   
-Kadının şefkati, merhameti; narin , zarif, sevgi dolu yapısı yapısı ve anlayışı elbette dini söylemlerde kendini hissettirecekti. Hz. Aişe örneğini hatırlayalım. Peygamberimizin eşi olan Hz. Âişe’nin, eğitimden siyasete pek çok alanda aktif olarak yer almış, kimliği ve kişiliği ile İslâm tarihinde önemli roller yüklenmiş, son derece özgün, özgür, örnek bir kadın olduğunu biliyoruz. Burada önem arzeden; ama gözardı edilen husus şudur; Peygamberimiz, Hz. Âişe’nin şahsiyetinin oluşturulmasında, elverdiği ölçüde, her türlü imkânı sağlamaya çalışmıştır. Geleneksel ataerkil aile yapılarında kadına , eşe yüklenen misyon bilinmektedir. İyi eş olması, iyi anne olması, güzel evlet yetiştirmesi.... Yani itaat-hizmet ilişkisi. .... ....

- -... .. Hayatın görünen karmaşasının ardındaki olağanüstü ahengi bizlere gösteren ve bu ahengin nasıl