19 Mayıs 2016 Perşembe

Kızları Kız Gibi Erkekleri Erkek Gibi Yetiştirmek *

Kitabın arka kapağında; “Bu kitap kadın ve erkeği yaratılışından uzaklaşmadan yetiştirmenin mümkün olduğu inancıyla yazıldı. Küçük yaşlardan itibaren fıtratına sadık kalınarak büyütülen çocuklar ruh sağlığı açısından daha avantajlı olmaktadır. Yaratılışındaki özellikler değiştirilerek, deforme edilerek büyütülmeye çalışıldığında durum ne aileyi ne de çocuğu mutlu etmektedir.”  tanıtım bulunmakta...
Kısa alıntılarla, kitabı okumamız için gerekçe oluşturabilecek  bölümleri paylaşalım.
-... .. Yaratılışın aksine yaşamaya çalışmak, insanı mutsuz ve tatminsiz etti. Kadının erkeksileşmesi, erkeğin ise kadınsılaşması ilişki dengesini bozdu, evlilikleri yıprattı. Kadına kendi fıtratı dışında bir kimlik biçildi. Merhameti, şefkati ve duygularının onu zayıflattığı empoze edildi. Daha erkeksi olursa güçlü olacağına inandırıldı. Erkeklerle her alanda onlar gibi yaşayabileceğini göstermesi istendi.
-... .. Gülü olmalısın, eşine muhtaç olmamalısın söylemleri en mazbut ailelerde bile bir başkaldırı halini aldı. Erkeğin zulmettiği, şefkasiz davrandığı evlerde bu söylem daha kolay alıcı buldu.  Erkek sorumluluk almaktan kaçındığında, kadın eşinin yaratılışına uygun rolleri kendi üzerine almak zorunda kaldı, güvensizlik yaşadı. Kendi gücünü kazanması için kadın olmaktan ve kadın gibi davranmaktan uzaklaşması gerektiğini düşündü. ... ..
-Erkeklerin erkek gibi sorumlu ve şefkatli olmayı, kadınların kadın gibi naif, narin ve nazenin olmayı bırakması birbirini besledi. Evlilikte roller karıştı. ... ..
-Annenin çok baskın olduğu, babanın pasif ve etkisiz olduğubir evde, özellikle erkek çocuklar cinsel kimlik oluşumunda sağlıklı bir özdeşim kurmakta zorlanabilirler. Baskın olanı güçlü görebilir ve nnaeyi model alabilirler. ... ..
-Kız çocukları ise babanın pasif ve etkisiz tutumu sebebiyle diğer erkekler hakkında saygın bir fikir geliştiremezler. Erkekleri idare edilmesi, yönlendirilmesi gereken, kadınlar olmadan birçok işi halledemeyen kişiler olarak görürler.. Anne gibi baskın kişilik geliştirebilirler. Anneyi rnek alıp, aşırı koruyucu, baskın ve yönlendirici bir kişilik kazanabilirler. ... .. 
-Aynı zamanda çocukların karşı cins gibi davranmaları beklenmemeli ve bu davranışlar desteklenmemelidir.

Tom Sawyer’ın Maceraları *

Asıl adı Samuel Langhorne Clemens olan Mark Twain, 1835 yılında Missouri’de doğmuştur. ... .. Twain  yirmi yaşında matbaacılığı bırakıp Mississipi nehrindeki teknelerde çalışmaya başlar. Yazar hikâyelerindeki kahramanların çoğuyla bu sırada tanıştığını söyler. ... .. Yazar 1910 yılında hayata veda eder.
-Mark Twain’in ele avuca sığmayan kahramanı Tom’un başı engin hayal güüücü ve macera merakı yüzünden bir türlü dertten kurtulmuyor. Ne var ki korsanlıktan kahramanlığa, haydutluktan defne avcılığına, girdiği her kılığın hakkını veren bu haşarı çocuk her seferinde biraz zekâsı biraz da şansının yardımıyla bir yolunu bulup paçayı kurtarıyor ve bir an bile durup soluklanmadan yeni haylazlıkların peşinde düşüyor.
İşte sürükleyici maceradan kısa alıntılar:
-... .. Tom tekrar hayatın yaşamaya değer olduğuna karar verdi. bugün şunu öğrenmişti: Bir insanın bir şeyi istemesini sağlamak için o şeyi evvela elde edilmesi güç hale getirmek gerekir. ... ..
-... . Derken Tom köylülerin dışladığı Huckleberry Fin’e rastladı. Kasabadaki hiçbir anne Huckleberry’den hoşlanmazdı.;çünkü o boş gezenin boş kalfası, kural tanımayan kötü biriydi. Çocuklar ona hayranlık duyar, onun gibi olmak isterlerdi. Ona çzenen tüm çocuklar gibi Tom da Huckle berry’nin eğlenceli hayatını çok kıskanırdı, ama onunla arkadaşlık etmesi kesinlikle yasaktı. ... ..O da fırsatını bulur bulmaz onunla oynamaya giderdi.  ... ..
Tom ve Huck Yemin Ediyor
Korsanlar
-... .. Tom ceketinin koluyla evdeki sevgisizlikten kaçıp uzaklara gideceğine ve bir daha geri dönmeyeceğine dair bir şeyler geveledi ve onu unutmayacağını ümit ettiğini söyleyerek konuşmasını bitirdi. ... ..  Sonra aşırdıkları eti ve ekmeği düşünmeye başladılar. Vicdanlarına daha önce defalarca şeker, kek, elma çaldıklarını hatırlatarak kendilerini haklı çıkarmaya çalıştılar, ama vicdan böylesine güçsüz bir savunmayı kabul etmedi. Sonunda şunu kabul etmek zorunda kaldılar: Kek alıp kaçmak yanlızca “almak”tı, ama et ve ekmek alıp kaçmak basbayağı “çalmak”tıve dinimizce de yasaklanmıştı. Onlar da içlerinden korsan oldukları ssürece çalıp çırpmakla işleri olmayacağına dair kendi kandilerine söz vediler. Vicdanları ikna olmuştu; böylece bu acayip korsanlar huzur içinde uykuya daldılar.

Duygu Keşifleri *

Duygu Keşifleri *
-Psikolog Banu Yaşar insanı anlatıyor kitabında. Bakış açınıza göre kendinizi ya da çevrenizde yaşananların arka yüzünde olanları anlamanızı kolaylaştırmayı hedefliyor.  İlgi uyandıran ve sürükleyici bir dille hayatın akışında karşılaştığımız ayrıntılar paylaşılıyor. Daha iyi anlamak için... ..  alıntıları paylaşalım:
-İnsan bu; etiyle kanıyla canıyla hisleriyle, duygularıyla, her şeyiyle mükemmel olarak yaratılan insan, mucize bir makine; madde ve mana itibarıyla çok kapsamlı bir sanat eseri. ... ..
-... .. Sonra, o küçük benle karşılaştım,bazen onun için ağladım, acıdım ona, kıyamadım, bazen de elinden tutup ayağa kaldırdım... Onunla barışmazsam , onu sevmezsem hiçbir zaman büyüyemiyeceğimi de anladım. Bzı yazılarda genellikle onun dilini kullandım, onun sesiyle yazmak istedim. Bu tanıdık ses, bana yitirdiğim kendimi hatırlattı. Duygularımı unutmak isteyip de attığım yerlerinden çıkardım, hepsini tek tek sevdim...-İnsanoğlu çoğunlukla sevgi konusunda bencildir. Olduğu gibi sevmek istemez. İstediğim, hayal ettiğim gibi olursan severim, şartlı refleksini dayatır karşısındakine. Bana benim istediğim gibi davranırsan ve istediğimi verirsen seni severim, şeklinde bir sevmektir bu. ... .. Bedelli sevmektir bu aslında. Sevgi ise şartlı yaşanmaz. Sevgide sebep aranmaz. Bir sebebi olmaz sevginin. Karşımızdaki kişiyi olduğu gibi, tam da öyle olduğu için severiz. Bizi inciten taraflarını değiştirmenin en iyi yolu önce kabul etmektir. Onaylamak değildir, kabul etmek. Tüm savunmalarını, tüm silahlarını bırakıp, kendisini görmesi için, iyi bir ayna olmak demektir.
-İnsan yargılanmaktan, eleştirilmekten korktuğu için kendini saklar, göstermek istemez. Kabul edilen insanın yüreği çözülür, bırakır kendini güvenli sulara. Değişmek için daha çok çaba gösterir. ... ..-... .. Yaradan ile başbaşa olduğunu, nazının ancak Ona geçtiğini ve Onun seni çok sevdiğini, hiç yanlız bırakmadığını, senden hiç vazgeçmediğini fark ediyorsun. ... ..
-... .. Eskiden insanları siyah ve beyazlara bölerken, şimdi onları grilerle çarpıyorum. “Asla” dediğim şeyler, “aslında” diye başlayan cümlelere dönüşürken, ... ..