28 Kasım 2020 Cumartesi

fıkra bu ya... ..

Kabil'de kitap satan bir kız sevgilisinin geldiğini gördü. Bu sırada babası da yanında duruyordu.

Kız sevgilisine;- Alman yazar Yorg Daniel'in "Baban evde mi?" kitabını almaya geldin galiba? dedi.

 Arkadaşı;- Hayır, dedi. Ben İngiliz yazar Tomas Munis'in "Seni nerde görebilirim?" kitabını almaya gelmiştim.

 Kız;- O kitap yok ama ABD'li yazar, Patrice Olfer in "Elma ağaçlarının altında" kitabını önerebilirim.

 Arkadaşı;- Çok güzel! Belçika'lı yazar Jean Barner'in "5 dakika sonra ararım" kitabını yarın getirebilir misin?

Kız;- Memnuniyetle. Ayrıca Fransız yazar Mishel Daniel'in "Asla yanlız

8 Kasım 2020 Pazar

Vanya Dayı*

Emekliye ayrılmış Profesör Srenryakov, yeni eşi Yelena’yla birlikte; önceki eşinden olan kızı Sonya, Sonya’nın dayısı Vanya ve eski kayınvalidesi Maria’nın yaşadığı çiftliğe taşınmasıyla olaylar başlar. Çehov’un kendine özgü mizah anlayışıyla aktardığı Vanya Dayı oyunu bir yandan da aile ilişkileri üzerinden sistem eleştirisi yapar.

… ..Yelena: Ormanlara ne kadar düşkün olduğunuzu hep duyardım. İnsanın ormanları koruması elbette çok faydalı bir şey; ancak bu iş sizi esas mesleğinizden alıkoymuyor mu? Sonuçta siz doktorsunuz.

Astrov. Esas mesleğimin ne olduğunu yalnızca Tanrı bilir.

Yelena: Peki bu işi ilginç buluyor musunuz?

Astrov: Evet, hem de çok.

Voynistki: (Alay ederek) Ah, hem de çok!

Yelena: Hala çok gençsiniz, diyeceğim o ki otuz altı, ebn fazla otuz yedi yaşındasınız. Ormanlarla söylediğiniz kadar ilgilenmediğinizden şüpheleniyorum. Ağaç, ağaç; başka hiçbir şey yok. Bunu sıkıcı bulacağınızı düşünüyorum.

Sonya: Hayır, aslında bu oldukça ilginç bir iş. Doktor Astrov yaşlı ormanları korur veher yıl yeni ağaçlar diker; hatta bu konuda bir diploma ve bronz madalya kazandı. Eğer söylediklerini dinleyecek olursanız görüşlerine tamamen katılacaksınız. Ormanların dünyanın süsleri olduğunu, insanlığa güzelliği öğrettiğini ve içimizi yüce duygularla doldurduğunu söylüyor. Ormanlar sert iklimin yumuşak olduğu ülkelerde doğayla savaşa daha az güç harcanır; insanlarsa daha kibar ve narin olurlar. Bu tür ülkelerin vatandaşları daha güzel, daha uysal ve daha duyarlıdırlar; hareketleri ve konuşmaları daha zariftir. Felsefeleri neşelidir, sanay ve bilim gelişmiştir, kadınlara soylu

            Kadının psikolojik doğasında, korunma, sevilme ihtiyacı vardır. Aynı zamanda etrafında kendisini seven, kendisini ait hissedebileceği, kendisini koruyabilen, güçlü bir erkeğin varlığına gereksinim duyar. Batı, ne yazık ki kadını erkek gibi olmaya iterken, kadının cinsel kimliğine zarar verdiğini fark edemedi. Kadının özgürleşmesi istendi. İdeal kadın tipinde yüksek idealler taşıyan hem çok başarılı bir iş kadını hem de entelektüel düzeyi yüksek biri olması hedeflendi.

 Bu gaye gerçekleşirken kadının duygusal ihtiyaçları ikinci plana itildi. Kadın özgürleşirken mutluluğu yakalayamadı. Çünkü toplumdaki sosyolojik gelişim içinde, psikolojik değişim sosyolojik değişime uyum sağlayamadı. Kadının da erkeğin de ruh dünyası, bu hızlı gelişen sosyolojik değişime uyum gösteremediğinden çelişki yaşandı ve bir ara form meydana geldi. Oysa insanın psikolojik doğası, kadının kadı, erkeğin erkek kimliğine uygun bir şekilde yaşaması gerektiğini söyler. İhtiyaç varsa tabii ki kadın çalışır; ama annelik rolü zayıflatılmamalıydı.

Bu gaye gerçekleşirken kadının duygusal ihtiyaçları ikinci plana itildi. Kadın özgürleşirken mutluluğu yakalayamadı. Çünkü toplumdaki sosyolojik gelişim içinde, psikolojik değişim sosyolojik değişime uyum sağlayamadı. Kadının da erkeğin de ruh dünyası, bu hızlı gelişen sosyolojik değişime uyum gösteremediğinden çelişki yaşandı ve bir ara form meydana geldi. Oysa insanın psikolojik doğası, kadının kadı, erkeğin erkek kimliğine uygun bir şekilde yaşaması gerektiğini söyler. İhtiyaç varsa tabii ki kadın çalışır; ama annelik rolü zayıflatılmamalıydı. .. ..

Eşler arası iletişim

Sözlü iletişimin üç şekli vardır. Sağlıklı iletişim… çatışmalı iletişim .. .. iletişimsizlik. En kötü olanı iletişimsizliktir. Çünkü iletişimsizlik, sorunları uzatmak, biriktirmek ve ileriye atmak demektir.

1 Kasım 2020 Pazar

Camdaki Kız *

… .. hayatın kendine göre bir adaleti var. İlahi adalet… Bunu hayatın içinde yaşarken, oradan oraya koştururken göremiyoruz. Adaleti hemen, o anda görmek istiyoruz, ama hayat bizim kadar aceleci değil. O, neyi, ne zaman yapacağını çok daha iyi biliyor.

Ödül de ceza da duygularımız aracılığıyla geliyor bize. Zaten insanoğlu hayatı duyguları üzerinden yaşıyor. Sevinç de mutluluk da, acı da, hüzün de, aşk da hep bu duygular aracılığıyla ulaşıyor bize. Her ne kadar tüm kararlarımızı düşüne taşına, aklımızı kullanarak aldığımızı sansak da, bu kararları bile çoğu zaman duygularımız aldırıyor bize.

Aslında bizim kaderimiz biz daha dünyaya gelmeden  yazılmaya başlıyor. Bizi kucağına almaya hazırlanan ya da hazırlanmayan, bizi dört gözle bekleyen ya da beklemeyen evlerde açıyoruz gözlerimizi. O evde büyüyor, şekilleniyor ve bize doğru diye tanıtılan şeylere inanıyoruz. Sonradan bir türlü değiştiremediğimiz, kadrimize yön veren katı çocukluk inançlarımız, yine o evlerde kazınıyor zihinlerimize. Duygularımız ise doğduğumuz evlerde şekilleniyor, güçleniyor ve yaralanıyor.

Ah bu yaralar… Kaderimizi de o evlerde aldığımız bu yaralar yazmıyor mu?

… .. Bir bebek istenmediği, sevilmediği, değer verilmediği, güvenebileceği bir sahibinin olmadığı bir dünyaya gözlerini açarsa, sonradan bu dünyaya güvenmesi, huzurla, keyifle, mutlu mesut yaşaması zordur. O zavallı çocuğun bu işte hiç suçu yoksa da hayat daha ilk günden ona açılan güzel yolların önünü keser. O çocuklar da sonradan ortaya çıkan duygusal açlıklarını bazen gerekli gereksiz alışverişler yaparak, bazen durmadan yiyerek, bazen de madde kullanarak doyurmaya çalışırlar.

… .. Mutluluk bir karardır sevgili dostlarım. Eğer bir insan mutsuzsa, onu bu dünyada hiçbir şeyle mutlu edemeyiz. … .. ama ona zamanında mutlu olmayı kimse öğretemediyse, ruhu her zaman bir şeylere isyan ediyorsa,