31 Aralık 2015 Perşembe

evlilik raporu *

Kurban Özuğurlu kitabının sunuş bölümünde; ilk basımı 1985 yılında yapılan eserin şimdiye kadar dört defa daha basıldığını ve yılların kazandırdığı tecrübelerin aydınlattığı “etkili güdüleme” kavramı ile birlikte  “Genişletilmiş Yeni Baskı”nın hazırlandığına vurgu yapıyor. Eser 404 sayfa. ... .. "konuyla ilgili birçok eski kitapta vurgu yapıldığı üzere; Freud'un ortaya attığı bilgilerin bir bölümünün  (s.137) yeni araştırma verilerine göre "yanlış" olduğu ifade ediliyor. 
-Eşler arasındaki iletişimin önemi ve insan davranışlarının ruhsal yaşantıyla ne kadar yakından ilgili olduğu anlatılmaya çalışılıyor. Günlük hayatımızda yüz yüze kaldığımız sorunlar ve problemlerin çözümü için ip uçları verilmeye çalışılıyor...
-Kitabın ilk basımı ile günümüz arasındaki bilimsel görüş farklılıklarına yer veriliyor.
-Benzer konuları ele alan birçok kitaptan farklı bir yaklaşım gösterilerek; ağırlıklı olarak kadınların şikâyetçi olduğu erkek davranışlarına örnekler veriliyor.
-İnsanlar  arası ilişki bozulduğunda, hata ve kusurların tek taraflı olmadığı, iki tarafın da yanlışlarının olabileceği hususları ikna edici bir dille anlatılıyor. Kitabın okunması için gerekçe oluşturabilecek alıntıları paylaşalım;
-... .. Evliliklerde ve aile yaşamında “iletişim-etkileşim-ilişki” üçgeni sağlanmadıkça, çağdaş insanlık düzeyine yükselme, bilim gözüyle zor ve “imkânsız” görünüyor. ... ..
-“Aslında hiçbirimiz yanlız ve çaresiz değiliz. Yeter ki birbirimize ulaşmanın yollarını bilelim! Bugün için size içinden çıkılmaz gibi görünen durumların, zamanla başa çıkılabilecek sorunlar olduğunu göreceksiniz.... Bunlar sizin sorunlarınız; sizi mutsuz eden dertlerinizdir! Yaşamınızın iyi olayları gibi bunlara da sahip çıkmalısınız. İlk aşamada, “Bu benim sorunum. Nedenlerini, hiç kimse benim kadar bilemez! Üstesinden ben gelmeliyim!” demelisiniz. ... ..
-Bizim evde hep kocamın sözü geçer, hep onun dediği olur. ... ..
-Benim kocam  son derece ilgisizdir. ... .. eve gelince televizyonun karşısına geçer, ne tek laf eder, ne de ettirir. ... ..
-Benim en ağırıma giden, kocamın beni başkalarının yanında küçük düşürmesi tenkit etmesidir. ... ..
-... ..Yatak işinde  bile, yanlızca kendi zevkini düşünür. Ben istemişim istememişim fark etmez. .. ..
-... .. Bana buzdolabı gibi kadınsın diyor. Oysa ben soğuk bir kadın değilim, beni kocamdan soğutan, onunla

29 Aralık 2015 Salı

Kitaplık & Kitaplar...



Hayat Filminden Kurtarıcı Kareler ıı *

Saliha Erdim “Hayat Filminden Kurtarıcı Kareler” eserinin bu ikinci cildinin önsözünde; “... .. sorunlara çözüm üretmenin yanında asıl olarak sorun üretecek davranışları fark etmeyi ve bunlara engel olmayı amaçlıyor.” vurgusu yapıyor. İkinci cilt 184 sayfa.
-Kitabı okumayı gerektirecek kısa alıntıları paylaşalım:
-... .. Bir insanı suçlamak isterseniz de takdir etmek isterseniz de hayatında bunlara karşılık gelecek meteryaller mutlaka vardır.Kişinin ne yaparsa doğru davranmış olacağı ve nasıl yaşasa Rabbimizin razı olacağı soruları hayata damgasını vurur. ... ..
-Önemli olan, bu hayatı doğru yaşamak ve karşımızdakinin de doğru davranmasına zemin hazırlayabilmek için hangi tutuma ve nasıl davranmaya ihtiyacımız var, bunu öğrenmektir. ... ..
Anne-Baba ve Aile Olma Sanatı
Ben Keşfedilmemiş Bir Ülkeyim ve Sınırları Çizilmemiş
Kimlik Şemsiyesi Altındaki Rollerimiz ve Kostümlerimiz
-... .. Özellikle duygusal ihtiyaçların giderilmemesi; o ailede fikri ve sosyal ihtiyaç zeemininin sağlam olmadığını düşündürür. Bilmeliyiz ki ihtiyacı giderilmemiş organizma sıkıntı üretir. Eğer duygusal ve fikri ihtiyaçlar ailede giderilemezse; kişi bunu giderecek başka kaynaklara yönelir. Sevgisiz kalan çocuk, kendine sevgi kaynağı arar ve bulduğunda ona bağlanır. İlgi görmek, onaylanmak ve desteklenmek ihtiyacını ailede gidermezse; ciddi sıkıntı yaşar. ... ..
Dine ve Hayata Bakış Farklılıklarının Ailede Ortaya Çıkardığı Sorunlar ve Bunlarla Baş Etme Yolları
-... .. İnsanlar Hayata, İlk Önce Ailesinin Baktığı Pencereden Bakmaya Başlar.
... ..
Çocuk zihninin önce görerek kaydettiği mesajlar, daha sonra hayata dair olmanın verdiği aktivasyonla denemeye ve eyleme yönlendirir insanı. O ilk kayıtlar, zihnin ilk malzemeleri ve gıdasıdır. Bir yaşama ve hayata bakış biçimini  ifade eden bu erken çocukluk döneminin yaşanmışlıklarının, “betona yazı yazmak gibidir” denilerek  etki gücü anlatılmaya

25 Aralık 2015 Cuma

POTUS & Beyefendi *

-Yakın geçmişimizde başlayan ve ülkemizde herkesi, her gelişmeyi etkileyen gelişmelerin Amerika Birleşik Devletleri’nden yansımalarını ... .. yazılı ve görsel basında sık sık karşılaştığımız büyük-küçük bazı isimlerin göze görünmeyen ve hatta pek de duyulmayan işlerini... .. ağırlıklı gündem oluşturmaya devam eden Suriye ve terör sorunu başta olmak üzere; önemli gelişmelerin  arka planına ışık tutan ilişkilerin ülkemizin ötesindeki boyutunu ... .. belki de ortaya sonradan çıkacak gelişmelerin ilk izlerini bulabileceğimiz bir çalışma... ..
-“Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğunu”  hatırlatırcasına... gelecekte de üzerinde konuşmaya devam edeceğimiz ayrıntılar olduğu izlenimi edinebilirsiniz.... ..
-Hürriyet gazetesinin Washington Temsilcisi görevini yürütmekte olan Tolga Tanış’ın kitabı 535 sayfa ... ..
-Polisiye roman gibi bir solukta okumaya çalışacağınız bir eser... ..
-Kitabın arka kapağında vurgulandığı üzere “Türkiye-Amerika ilişkilerinin 2002 günlük hikâyesini, perde arkasını , inişlerini-çıkışlarını, heyecenlerını, gerginliklerini, kısaca siyasi ve gündelik hayatımızı etkileyen, en “baba”  ilişkiyi her yönüyle mercek altına alıyor... ..
-Kitapta yer alan ve özellik arz eden başlıkların bir kısmı; Çuval, Onyedi Aralık, Mavi Marmara, İran nükleer programı, Suriye iç savaşı, 21 Ağustos kimyasal saldırısı, IŞİD ve Suriye’deki radikaller, Kürt petrolü: Kuzey Irak-İstanbul- Singapur- BVI hattında karanlık bir ticaretin öyküsü, 25 Mart 2011'de İstanbul Ticaret Odası'na kayıtlı olarak tescil edilen "Powertrans Petrol ve Enerji Ticaret Limited Şirketi"nin yapısı, ilgili değişikliği ile; "... .. .. hallerde, ham petrol ve jet yakıtının Türkiye gümrük bölgesinde karayolu veya demiryolu ile taransitinde uyulacak usul ve esaslar... ..,  kanun değişikliği kararı... ..  ,  İstanbul'da Ermeni tasarısı: Türk dış politikasının Washington’daki barometresi...
-Kitabın  belki de en dikkat çeken "Erbil, Singapur, British  Virgin Islands (BIV) arasında uzanan ticari ... ..  ilişkiler"  boyutu ... ...  Karayip Denizi'nin ortasında, küçük adalardan oluşan, 28 bin nüfuslu İngiltere'ye bağlı bir offshore ülkesi BIV... .. Milli gelirinin yüzde 60'ını finsal faaliyetlerden elde eden ve dünyanın en gizli offshore listesindeki ilk 10'da yer alan ada devleti... .. Vergi muafiyeti yanında gizlilik ve dünyada karaparayla anılan coğrafyalardan birisi ... ..  450'ni aktif toplam 850 bin şirketle dünyada kurulu tüm offshore şirketlerinin yaklaşık yüzde 40'ına ev sahipli yapan BVI ... ..  

20 Aralık 2015 Pazar

Sürgündeki Prenses Süreyya *

Yüksek seviyedeki ilişkilerin, uluslararası menfaatlerin, her seviyedeki çıkar ilişkilerinin ve  insani değerlerin yok sayıldığı hayatlar... ..
-Prenses Süreyya’nın (22 Haziran 1932, İsfahan - 25 Ekim 2001,Paris), İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi'nin ikinci eşi.) hayatını anlattığı kitap 330 sayfa. Günümüz için de geçerliliğini koruyan ve herkezin yararlanabileceği dersler var... ..  Kitaptan kısa alıntıları paylaşalım:
-Şahtan 1958 yılında boşandım. ... .. Benim o günkü mevkiimde olan bir kadına kimse; yaldızsız, cilâsız doğruyu söyleyemezdi.
-Böylece, gitgide, gerçekle ilgimi kesmeye başladım. Bence, bütün hayatlarını hep bu sahte hava içinde geçiren prensler ve prensesler diğer insanların neler düşündüğünü, n eler yaptığını mümkün değil, tam manasıyla anlayamazdı. Çok kimseyle görüşebilir, sayısız heber alabilirler, ama gerçek hayata yabancı kalmaya mahkûmdurlar.
-Saray adamlarının yüzlerindeki maskeleri kaldırıp gerçek yüzlerini görmeye çalıştım; bu sefer de onlar beni göz hapsine almaya başladıler. Her davranışım ve her sözüm üzerinde önemle duruluyordu. Benim birine gizlice söylediğim bir sözü şehirdeki yakın arkadaşlarım bana anlatıveriyordu. Artık hizmetçilerin, uşakların karşısında konuşamaz olmuştum. Çok geçmeden, ağzımdan çıkacak her sözü tartmasını öğrendim. ... ..
Kendimi Boşlukta Hissediverdim
-İnsan benimki gibi, başkalarına hiç benzemeyen bir hayat yaşarsa değişmemesine, yatıldığı gibi kalmasına imkân yoktur. Zamanla, ben de hiç farkında olmadan değiştim, bir aktris olup çıkıverdim.
-Sabah yataktan kalkar kalkmaz başlayıp gece yarılarına kadar rol yapıyordum. Bu rol de hep aynı rol olduğundan dolayı, gitgide bende bir huy haline gelmişti. İşte, ayağımın altındaki kırmızı halı birden bire çekiliverince kendimi boşlukta hissetmem de bundandı. ... ..
Çocukluğum
-... .. Bütün İranlılar gibi ben de yurduma karşı  derin bir sevgi duyarım. Başka bir memlekette bile yaşasam, doğduğum yere bütün kalbimle bağlıyımdır. İranlılar gibi düşünür, mektuplarımı Farsça yazarım, alacağım şeylerin

Kraliçeyi Kurtarmak *

Vladimir Tumanov; Moskava 1961 doğumlu yazar, 1991’den beri Kanada’da yaşıyor. Romanı ile matematiği çocuklara sevdirecek bir eser ortaya çıkarmış. Romanın kendisi kadar ortaya konan problemler ve çözümleri ilgi çekici. Büyükler de okuyabilir. Romandan kısa alıntı paylaşalım;
-... .. Aleks odasına koştu. Ev ödevini henüz bitirmişti ki, kapı çalındı. Vanessa’yla Aleks birbirlerine sırdaş bakışlar atarak hızal merdivenleri çıkıp, doğruca Aleks’in kitaplığına yöneldiler. Vanessa kitabın kapağını görür görmez bağırdı: “İnanamıyorum! Gümüş şatonun senin kaleminin tepesindekinin aynısı olduğunu söylememiştin bana!”
-Aleks baktı. “Dün gece o kadar tanıdık gelmesinin nedeni buymuş demek!” dedi.
-Aleks, Vanessa’nın Jaylen’ın İdilya’daki yaşamını ve Rechner tarafından kaçırılışını okumasını bekledi. Sonra ona ilk bilmeceye  kendi yazdığı çözümü ve Jaylen’ın elindekinin bunun aynısı olduğunu gösterdi.
-İnanılmaz şeylerle karşılaştıkça, “Hayret verici...” diye mırıldanıp duruyordu Vanessa.
-Artık Rechner’in zindanındaki iikinci mahzene yönelmenin  zamanı gelmişti. Jayden’ın yolunu kuş ayaklı, ayıya benzeyen bir gardiyan kesmişti. Bir ayağı flamingolar gibi havaya kalmış duruyordu. Yaratığın boynunda, ucunda madalyon asılı, ağır bir altın zincir vardı. Bilmecesi şöyleydi:
Yumulurum kirazlara yumuşacık ve sulu
-en sevdiğim tıkınma bu.
Aklınızda olsun: Şu anda ağırlığım tam beş yüz kilo.
Yeni bitirdim akşam yemeğimi. Ne kiraz ziyafetiydi ama!
Ölçüyü kaçırdım galiba –biraz oburumdur da.
Yemekten önce daha ince ve zayıf bir ayıydım:
Yalnızca dört yüz elli kilo. Yemin ederim, doğru bu!
Her bir nefis kiraz on gram geliyor –ne fazla ne az.
Say bakalım yediğimi kirazları.
Tam söyle ama; tahmin sayılmaz.
-“Sen başlasan, Ness,” dedi Aleks, ona bir kalem uzatarak.

17 Aralık 2015 Perşembe

Sakıncalı Piyade *

İlk basım tarihi 1977 olan kitabın ön sözünde Aziz Nesin’in vurgu yaptıkları düşündürücü, sanki ülkemizde tarih hep tekrar ediyormuş hissine kapılıyorsunuz...; “Güler misin, ağlarmısın?” .... Yazdıklarını okurken, içimde, gülmekle ağlamak arası bir burukluk duydum. Üstelik , otuz yıl önceleri, askeri mahkemeler ve sıkıyönetim mahkemeleri önünde yargılanışlarımı da anımsadım. Hemen hemen aynı şeylerdi başımıza gelenler. ... .. Başımızdan öyle olaylar geçer ki, o durumlarda ‘Anlatsan, kimse inanmaz!’ deriz. ... .. Yaşamın katı gerçeği, bütün uydurmaların sınırını aşar. ... ..”
-Sanki bugünlere de vurgu yapılıyor önsözde. Uğur Mumcu’yu hatırlamak için, kitaptan kısa alıntıları paylaşalım ve bugün yaşananlar ve yakın tarihimizde olanlarla mukayese edelim. Bakalım aradaki yedi farkı bulabilecek misiniz... :
-“Sağı, solu belli olmaz.” Bu söz, ne yapacağı belli olmayan kimseler içindir. Türk siyasal yaşamında bu söz çok geçerlidir. Adama bakarsınız, solcu mu solcu, ilerici mi, ilerici, ama bir tehlike gördü mü, haydi, öbür tarafa. Hani nerede bu adamın sağı, nerede solu? Kıssadan hisse: Görünüşe aldırmayacaksınız ve aldanmayacaksınız! ... ..
-... .. “Soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne”
-İşte dehşetcengiz yazı bu! Savcı, uzun araştırmalardan sonra bu sözde komünizm propagandası olduğunu saptayıp, imzayı basmıştı. Evet yakalamıştı komünisti. Hem de kıskıvrak! ... .. Sıkıyönetimler, emirler, nöbetçiler, adli müşavirler, demek, hep bu tür suçlar içindi?. ... ..
Sokrat’tan da Kıymetli...
Madalya
12 Mart’ın Nedeni: General Necip!?!?
Uçak Kaçırma Suçu
Ambalaj Kâğıdı İle Komünizm Propagandası
Erim’in Kitapları
Nerelere Sızmışlar
Muhtara Küfretti Komutanım
“Molla Buzuntusu” Davası

12 Aralık 2015 Cumartesi

Harf Harf Kadınlar *

Nazife Şişman; editörlüğünü yaptığı kitabın giriş yazısında, “Harf Harf Kadınlar sempozyumunun (Bilim ve Sanat Vakfı, 26 Mayıs 2007) arka planında birkaç yıl süren bir okuma programı mevcut. Tebliğ sunan ve çeşitli sebeplerle sempozyuma katılamayan başka arkadaşlarla birlikjte, kadın üzerinden çağdaş kültür okumaları yaptık. Maksadımız, küresel dünyanın değişen niteliğini, kimlik politikaları ve cinsiyet dinamikleri çerçevesinde anlamaya çalışmaktı.” vurgusu yapıyor.
-Kadın politikalarının dünyada ve ülkemizdeki gelişimini sürükleyici bir dille okuyucuya sunan kitap 184 sayfa.  Kitaba katkı sağlayanlar;
Nazife Şişman (editör),
Modernleşmenin Veçheleri ve Kadın Sorunu”
Zahide Tuba Kor (Yahudi kadının Modernleşme Tecrübesi ve İsrail Örneği),
Sevinç Alkan Özcan (Rusya’da Cedidizim ve Müslüman Kadın Hareketi),
Hilal Turan (“Namuslu Anne”den “Cinsel Özgürlükçü Biray”e; Türk Sinemasında Değişen kadın İmgesi,
Osmanlı Toplumunda Modernleşme ve “Kadınlık”
Fatma Şensoy (Fatma şensoy (Osmanlı Toplumunda Kadınların Eğitimi),
Fatma Tunç Yaşar (İlk Kadın Dergilerinde “kadınlık”: İffetli ve Mektepli),
Fatma Samime İnceoğlu (İlk Muharriremiz Fatma Aliye’nin Gözünden Dönemi),
Varlık Tasavvuru, Kimlik ve Kadın 
Hümeyra Ağca (İrfani Öğretinin Varlık Tasavvurunda Cinsiyet: Müzekker ve Müennes),
Sevim Zehra Kaya (“Kadı İnsan” ve “İnsan kadın”: Halide Edip Adıvar ve Samiha Ayverdi’nin Romanlarında İdeal Kadın Karakterler),
Aslıhan Akman (Türkiye’de Dönüşen Tasavvuf Pratikleri: Bir grup Kadın Sufi Üzerine Bir Değerlendirme),
Kitabın okunmasına gerekçe oluşturabilecek kısa alıntıları paylaşalım:
-Modern dönemde... .. değişimin en fazla hissedildiği alanlardan biri oldu kadınların hayatı. ... .. Batı’daki kadının

Asr-ı Saadet’in Köprüsü *

Kitabın arka yüzünde vurgu yapıldığı üzere; “Bir kölenin oğlu olan iman önderinin, iyilik, hac ve savaşta ibret alınacak hikâyeleri...
-Maddeyi manâya çeviren, manâyı da harekete geçiren insan...
-Mezhep imamlarımız, İmâmı Azam ve İmâmı Mâlik’i tanıyıp takdir eden, Ahmet İbni Hanbel tarafından da takdir edilen, üzerinde ittifak edilip ihtilafedilmeyen, savaş dönüşü şehadetle ebedileşen, Horasanlı Türk Hadîs doktoru Abdullah İbnü’l Mübarek .... Radıyallahu anh.” ve düşünceleri anlatılıyor. Günümüzde daha çok ihtiyaç duyulan değerler sunuluyor...
Yazar M. Adil Teymur’un önsözü 1975 tarihli olan kitap 181 sayfa. Kitabın özellik arz eden bölümlerini paylaşalım:
-Önsözden: Bu kitapta bizim için bir hasret konusu olan “Asr-ı Saâdet”e ulaşmanın en güzel yolu olan Abdullah İbnü’l Mübârek’in hayatını takdim ediyoruz. o, bizim için böye bir vasıta olduğu gibi, bundan 1200 sene evvel, Buhârî için de böyle olmıuştu.
-Biz de hadîslerden Resûllah (s.s.s) efendimizin haytına ait açık bilgiye ulaşmak isterken, efendimizin yaşamış olduğu ortamı tanıma lüzümu duyuyor ve bu hususta onun kitaplarında aradığımız havayı buluyoruz. Çünkü, Efendimizin ashâbındaki, hatta tâbindeki anlayış ve fedekârlık bilinmediği takdirde  hadiselerin de anlaşılması mümkün olamamaktadır.
-A. İbnü’l Mübârek sahabe ve tâbînde bulunmayı düşünüp tasavvur ettiğimiz hayatın gerçek bir misali olmuştur. Hattâ her naklettiği hadîs, onun hayatındaki macera veya özelliğin bir kaynağı olduğunu bize göstermiştir. Hayatını tedkik ettikçe; bildiğimiz bazı hadîslerin , onun tarafından yaşandığını gördüğümüz gibi, ... ..
Kitaptan; A. İbnü’l Mübârek, hicrî 118 senesinde Merv şehrinde doğdu. ... ..
- A. İbnü’l Mübârek anlatır ... ..  “Sizlerden biriniz, Kur’ân’ı, namazını kılacak kadar öğrenince, ilimle meşgul olmalıdır. Çünkü, Kur’ân’ın manaları, ancak onunla bilinir.”  Yani, tefsir, hadîs ve fıkıhtan istifade edilerek, Kur’ânın manasıyla meşgul olmak, sırf onu okuma ve çok okumaktan daha üsütündür. ... .. “Alim için, birinci şart, dünya sevgisinin kalbine girmemesidir.” Dünya sevgisi deyince, bu yanlış anlaşılmamalı. Kendisi ve ailesi için

9 Aralık 2015 Çarşamba

Mutlu Evlilik Okulu *

Sema Maraşlı; okudukça kendimizi, hayatın akışını bulabileceğimiz kitapların birisi.... Günlük sıkıntılarımızın sadece bize ait olmadığını fark ediyorsunuz... .. çözümlerine hak veriyorsunuz.... 372 sayfayı bitirdiğinizde diğer kitaplarını da okumak isteyebilirsiniz. Kitabın okunmasına gerekçe oluşturabilecek alıntıları paylaşalım:
-... .. Kendine değil sadece eşe vaife yükleyen mutluluk hayalleri: “Hayalimdeki eşi bulacağım ve o beni mutlu edecek...”
-Herkes ideal eşini arıyor. Bulamayan evlenmişyor, bulduğunu zanneden hayal kırıklığına uğruyor. ... ..
-Kendimizi tanımazsak ömrümüz başkalarını suçlayarak geçer. Problemlerimizi çözemeyiz, tekâmül edemeyiz. İleri değil, hep geri gideriz. ... ..
-Hatalarımızı pek görmek istemeyiz, görsek de kendimize mazeret uydurmakta hiç zorluk çekmeyiz. ... ..
-En büyük yanlışımız, kendi kusurlarımızı görmeyip, eşleri değiştirmeye çalışmak. Oysa başkasını değiştirmeye kimsenin gücü yetmez, gücümüz kendimize zor yetiyor. ... ..
-Mutsuzluğumuzun sebebi olarak başkalarını suçladığımız zaman , onlara gücümüz yetmediği için hep kızgın ve gergin oluruz. Şimdi kendimize bakacağız: “Ben ne kadar iyi bir eş olabildim? Bundan sonra iyi bir eş olabilmek için ne yapmam lâzım?”
-Hataları görmenin sadece evlilik hayatımıza değil, manevi hayatımıza da çok katkıları olacaktır. ... .. Kibrimizi kıralım. ... ..
-... .. Affetmek geçmişi değiştirmez, fakat geleceğinizi değiştirir.
-Kızgınlık ve öfke uzun zaman içte tutulduğunda bağışıklık sistemini zayıflatıyor ve kansere sebep olabiliyor.
-Sürekli kendimizi veya başkalarını kötülemek, yargılamak, romatizma hastalığına sebep oluyor. Affedememek “kanser” sebebi.
Evlilik öncesi
Temeli Sağlam Atın
-... .. Maddiyata karşı muhabbet feda ediliyor. Düğün alışveişleri kız ve erkek aileleri tarafından ego savaşlarına

3 Aralık 2015 Perşembe

Aliya İzzetbegoviç *

Tarihe tanıklığım
-Aliye İzzetbegoviç (1925-2003); Dünya tarihinde özel öneme sahip gelişmelerin canlı tanığı ...  yaşananları bizlerle paylaşıyor. Günümüzdeki gelişmeleri anlamamıza da yardımcı olacak derslerle dolu  olan kitap 590 sayfa. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın şahit olduğu en büyük katliamlara maruz bırakılan Boşanakların verdiği bağımsızlık mücadelesini duygulanarak, acısını hissederek okuyabileceğimiz belgesel niteliğinde bir eser. Kitabın okunması için gerekçe oluşturabilecek kısa alıntıları paylaşalım:
Bosna-Hersek’in Kısa Tarihi
-... .. 1580-1878 tarihleri arasında Osmanlı’nun  bir eyaletiydi; ... ..  1463’te Bosna Türk yönetimi altına girdi. ... .. Bir sadrazamlar kuşağı yetiştirmiş olan İstanbul’daki Sokollu ailesi, Bosna  kökenliydi. 16. ve 17. yüzyıllar boyunca, Bosna kökenli olan dıkuz sadrazam vardı.
-Türk yönetimi altındanüfusun büyük bir kısmının İslamlaşmış olması, modern Bosna tarihinin en ayırdedici ve önemli özelliği olmaya devam etmektedir. ... ..
Gençlik ve İlk Mahkumiyet
-... .. Rahmetli annem çok dindar bir kadındı ve dine olan bağlılığımı –en azından kısmen- ona borçluyum. ... ..
-... .. 15 yaşındayken, inancımda bazı tereddütler oluşmaya başladı. O zamanki yoldaşlarım ve arkadaşlarımla her şeyi konuşurdum. Kominist ve ataist yazıları okurduk. O tarihte Yugoslavya, ... .. illegal olarak yaygınlaşan çok güçlü bir kominist propagandanın etkisi altındaydı. Koministler bu konuda çok etkindi. Bu kısmen de Avrupa’da faşizmin ortaya çıkışına yönelik bir tepkiydi. Kominizm demokrasiyi anlamadı. O, Yugoslavya’da antifaşist bir hareketti, bir karşı ideolojiydi ve diğerinden daha az totaliter değildi. ... ..
-Kominist propagandada Tanrı adaletsizliğin tarafındaydı; çünkü koministler dini “halkın afyonu” olarak, yani halkın huzursuzluğunu yatıştırarak onları gerçekliğin dünyasında daha iyi bir hayat için mücadele etmekten alıkoyan bir araç olarak görüyorlardı. ... ..
-... .. inancım bir iki yıllık sallantıdan sonra geri döndü ama farklı bir biçimde.İnancımdaki –elbette var olduğu ölçüde-

2 Aralık 2015 Çarşamba

Küçük Kaptan *

Hollanda, 1925 doğumlu Paul Briger’in çocuklar için yazdığı roman sürükleyici bir dille kaleme alınmış.Hiçbatmaz adlı teknenin kaptanı Küçük Kaptan, arkadaşları Tombul Erik, Marinka ve Ürkek Thomas ile birlikte birlikte, bir an önce büyümek amacıyla Hiçbatmaz’a atlayıp “Uzunlar Adası’na gider. Hiç de kolay olmaz gidişlei. Annelerle babalar izin vermezler çocuklarının bu serüvenine atılmalarına. Zaten büyükler böyle bir adanın vatlığına da inanmıyorlardır. Yine de, bizim dört kafadar, tüm engellere göğüs gererek başlatırlar bu yolculuğu. Kendilerini hangi tehlikelerin beklediğini bilmeden....
Tekne
Büyük Dalga
Süslükent
Ejderhalar Geçidi
Uzunlar Adası
Dev
Kurtarma
Esrarengiz Ada
Korsanlar mı?
Ağaçta
Aslan Terbiyecisi
Denizciler Nerede?
Denizci
Ateş Dağı
Açık Denize Doğru
Sizli Şehir
Tutsaklar

30 Kasım 2015 Pazartesi

7 Başlı Devin Kurbanları *

-Yedi başlı devin ve kurbanlarının ne olduğunu anlamak için sabırla okumanız gereken 214 sayfalık  roman sürükleyici bir dille yazılmış. Okurken günlük hayatın akışı içinde karşılaştığımız ve yabancısı olmadığımız gelişmeler anlatılıyor. Roman bittiğinde; hayata hangi pencereden bakmamız konusunda muhasebe yapma ihtiyacı hissedebilirsiniz...
-Roman içindeki kahramanlar ve onların çevrelerindeki kişileri anlamak için dikkat kesilmeniz gerekebilir... Romandan kısa alıntıları paylaşalım:
İnci
-... ..İslâmı insandan silip süpüren birinci ihtimal, namazdan uzak durmak demek değil midir? ... ..
-Bazen sabah ezânı, sabahın sessizliği içinde iyice duyulurdu: “Tanru Uludur... Tanrı Uludur... Tanrı’dan başka yoktur Tapacak”...
Sedef Hanım
İbrahim Ağa
... ..
-... İnsanların hepsi de garba özeniyor değilse de, özenenlerle beraber cezayı neden hak ediyorlardı? Onların günahlarıyla, insanları uyrarmak, özenenlere: “Kim kendisini bir kavme benzetirse, onlardandır” Hadis-i şerif’ini hatırlatmaktı. “Kurunun yanında yaş da yanar” sözüyse, Allah Teâla’nın gazabına uğrayacak olanların yanında, cihad etmeksizin eğleşenlerin de kurtulamayacakların bir denemesiydi. ... ..
Yakup Amca
-... .. o diğerlerine benzemiyordu. ... .. Meziyetleri, uysal, çalışkan, iffetli olmasıydı. ... ..İşte, Yakut annenin de , İbrahim babanın da en büyük suçları çocuklarının bu uysallığından dolayı Allah’a dua edip , onu şeytanın şerrinden korumasını niyaz etmemeleriydi.
-Dua, kulun Allah’a karşı en birinci şart olan ibadetidir. ... ..Yakut hanım ve İbrahim Ağa bu duayı etmeyerek, çocuklarını vatan ve din düşmanlarının yurduna yolladılar, maksatları da dini yaymak değil, dünyalık artırmaktı...
-Yakup amca âile efranın sıcak sevgilerinden uzak kalınca, gurbetin acısını, soğuğunu , dünya sevgisiyle dolu, lâkin

24 Kasım 2015 Salı

GLASNOST Asıl Neyi İstiyorum? *

Eski Sovyetler Birliği Kominist Partisi (SBKP) Merkez komitesi Genel Sekreteri Mihail Sergeyeviç Gorbaçov sadece kendi ülkesinde değil aynı zamanda dünyada iz bırakan değişim hareketinin öyküsünü anlatan kitap 199 sayfa. Birinci baskısı Aralık 1987 tarihli olan anlatılan döneme ilişkin sorunları ve çözümlerin günümüze yansıttığı çözüm önerilerini bulmak mümkün mü? Kitap; bu bakımdan da incelenmeyi hakediyor.
Günümüzde, ülkeler ve toplumlar arasındaki gelir paylaşımı ve buna bağlı olarak yaşam kalitesindeki uçurumların ortaya çıkardığı sorunların çözümünün mümkün olabileceğini göz ardı etmemeliyiz.
-Gorbaçov “Glasnost ve Perestroika” ile çıktığı yolculukta genel anlamda başarılı olduğu ifade edilebiliyorsa; günümüz sorunları için de ümit olduğunu söylebiliriz. İnsanlık bunu başarmak zorunda...
Sivil ve asker karar makamlarında yer alanları ya da alacakların okumaları gerekir. Kitapta anlatılanlar yakın tarihimizin arka planını aydınlattığı kadar geleceğe ilişkin derslerle de dolu. ... ..
Eski Avusturya Başbakanı Bruno Kreisky’nin önsözünden... 
-... .. “barışın temeli olarak diyalog” konulu Roma Kongresi’nde, zirve toplantılarına taraf olanların inandırıcılıklarının büyük önem taşıdığını ve Genel Sekreter Gorbaçov’un bu bağlamda sözüne güvenilir bir kişi olarak görülebileceğini söylemiştim. On yıllardan beri hâlâ bugün de kominizm ve komünist partilerin pratiğiyle büyük fikir ayrılıkları içinde olmama rağmen, onun konuşmaları ve açıklamalarına dayanarak ileri sürmüştüm.  ... .. politika alanında nesnel faktörler kadar öznel faktörlerin de önemsenmesi gerektiğini öğrendim.
-... .. Mihail Gorbaçov ... .. sadece açıklıklarından ötürü olağanüstü ilginç bulduğum iç politik ifadeler kullanmıyor, aynı zamanda da Sovyetler Birliği’nde bir reforma ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor.  ... ..  Gorbaçov bu görevleri ancak Sovyetler Birliği’nin silahlanma yarışının mali yükünden kurtulması halinde yerine getirebilir. ... ..
-... .. Günümüzde Avrupa’nın hiçbir yerinde bir savaş olasılığı gözükmüyor. Gençliğimde durum farklıydı. Almanta ve Fransa’nın savaşmaları kaçınılmaz gözüküyordu, nitekim II. Dünya Savaşı patlak verdi. On yıl önce Helsinki’de doruk noktasına ulaşan yumuşam (detant) politikası, için i,çin yanan kriz ateşni söndürdü. Berlin çevresinde uzun zamandan beri durum sakin, Avrupa’yı bir baştan bir başa bölen sınır çizgisi daha da

23 Kasım 2015 Pazartesi

İnananlar İnanmayanlar *

Kitabın ikinci baskısı 1971 tarihli. Alanur Teymur kitabının önsözünde “Çocukları dindar yetiştirmenin tek yolu Kur’an-ı Kerîm’le terbiyedir. Tercümeler ne kadar aslına benzemiyorsa da Arapça bilmeyenler için faydalıdır. Öğretim metoduna misal olarak bu ufak kitabı sunuyoruz. Allah sabredenlerle beraberdir. Dut yaprağı Allah’ın izniyle ipek olur. Yeter ki bizler, ipek böceğinden ibret alabilelim...”, diyor. Günümüz insanının cavaplarını aradığı sorular akıcı bir uslüpla anlatılmış. ... ..  Büyükler ve küçükler okuyabilir. ...  Kitabı okurken verilmek istenen mesajların günümüz için daha da geçerli hale geldiğini anlayabiliyorsunuz. ... .. Kitabı okumamıza gerekçe oluşturabilecek kısa alıntıları paylaşalım:
Ahmet- Allah Kur’an’da: “zannın, şüphenin çoğundan sakın, çok kereler zan günahtır. (Sure: Hucurat, âyet 12) Diyor.
-Mehmet- ... ..
-Ahmet- Olsun Kur’an’da: “Bilmediğin bir şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz, kalp hepsi de sorguya çakilecektir. (İsra, âyet: 36) diyen emir var. Biz hakikatı öğrenmek nasip olmadıkça bize ait olmayan işleri tecessüsle araştırmaya teşebbüs etmeliyiz.
-Ünal- ... ..
-Faruk- ... ..
-Ali- ... ..
-Tomris- ... ..  ... .. Ne için küçük beye öyle söylüyorsun? Ben sahiden inanırım. Benim kalbim çok temizdir. Hiç kimsenin kötülüğünü istemem. Kimsenin malında gözüm yoktur. Halbuki ne dindarım diyen, namaz kılanlar vardır ki, hırsızlık yaparlar, daha neler yaparlar.
-Ahmet- Allah, onları, “dini yalan sayanlar” diye vasıflandırıyor. Kur’anı Kerim’de, “Maun” suresi onları anlatır.
-Ünal- Pekiyi Ahmetçiğim, şimdi sen bize söyle dindar olabilmek için ne yapmak lâzımdır?
-Ahmet- Evvelâ iman, sonra amel-i salih (iyi iş). Yani: Allah’a, meleklere, kitaplara, resullere, ahiret gününe, ebedi hayatın cennet ve cehennemin devamına, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğunua, ölümden sonra dirilmeğe iman

21 Kasım 2015 Cumartesi

Havva ile Kaplumbağa *

Büyükler de okuyabilir.
Göçmen kuşlar niye göç eder?
-... .. Küçük Elif, kuşların havada çığlık çığlığa uçuşmalarını merakla izlerdi. Neden her mevsim her mevsim göç ettiklerini bir türlü anlamazdı. ... ..
-Küçük Elif bazen kendini kuşların yerine koyardı. Onlarla el ele tutuşup uçtuğunu, Afrika’dan Rusya’ya, dünyayı baştan aşağıya katettiğini düşlerdi.
Bazen hastalanıp göç edemeyen kuşlar olurdu. Ayşegül Hanım ve Erdem Bey, bu kuşların bakımını üstlenmişlerdi. ... ..
-Elif göç edemeyen bu hayvanlara büyük bir tutkuyla bağlanırdı. Bir keresinde küçük bir leyleğin tedavi edilmesini izlemişti. Leyleğe o kadar acımıştı ki, iyileşir  iyileşmez arkadaşlarına ulaştırılması gerektiğini düşünmüştü. ... ..

Elif ile Havva
-... .. Anne babasının işte olduğu günlerde Elif’e, Havva adlı bir kadın bakıyordu. Havva’nın, küçük kızın hayatındaki rolü büyüktü. Havva; doğum tarihi, ayakkabı numarası kilosu ve kocası olmayan, esmer bir şişkoydu. Yalnız bir kadındı. Ne kaç yaşında olduğunu, nbe de kaç kilo olduğunu biliyordu.

-“Bir seher vakti, ebegümeciler ve ısırganotları henüz yeni yeşermişken, zeytinler yeni yeni toplanmaya başlamışken doğurmuş annem beni,” derdi. “Ay tutulmuş o günlerde.” ... ..
... ..
Havva herkesle aynı yastadir

Hayat Filminden Kurtarıcı Kareler ı *

Okudukça kendi hayatımızdan da kareler bulabileceğimiz ve bu fırsattan istfade kendimizi sorgulama fırsatı sunan eserin ilk cildi 240 sayfa. Dersler çıkarabileceğimiz kısa alıntıları paylaşalım:
-.. .. Karşılaştığımız ve yaşadığımız her bir olay, kainattaki kurallar çerçevesinde işler ve kim olursa olsun bu kanunlar değişmez. Soğuk üşütür, sıcak yakar. Tebessüm yaklaştırır, asık yüz uzaklaştırır; aynı şekilde davrananlar, çoğunlukla aynı şeylerle karşılaşırlar.
-Dengede kalmak; oluş ve bozuluş kanunlarını bilmek ve hayata geçirmekle çok yakından ilişkilidir.... ..
-Okumak Anlamakla Anlamak Yaşamakla Anlamlı Olur.
-Bilgiler önce yüreğine dokunmalı insanın sonra zihnine uğramalı. Hakikati arayan, kendini doğrultma çabası içinde olandır,sorun oluşturmamak ve oluşmuş sorun varsa da çözüme katkıda bulunmak için çaba harcayandır. ... .. Daha doğrusunun arayışı ve pratiğe geçirme mücadelesi ile, hayatı daha anlamlı ve dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirir. ... ..
-Ben değişmem demek, Allah’ımızın bize açtığı dünyayı en güzeliyle yaşamamız için mutlaka gerekli olan ve bize güneşi gösterecek kapıları teker teker kapatmak anlamına gelir ki bundan şiddetle Allah’a sığınmalıyız. Çünkü güneşe gözlerini kapatanlar ancak kendilerini karanlıklta bırakırlar. ... ..
Adım attığımız yerden ayağımıza bulaşanlar
-... .. İnsan mıknatıs gibi olduğundan zamanla kendine benzeyenleri de etrafına çeker. yani bizi benzeyenleri tercih etmeye başlarız. Böylece giderek çevremizin kimlerden oluşacağı yani sosyal çevremiz de şekillenmeye başlar. ... ..
Adımlarımız bizi istediğimiz yere götürüyor mu?
-Niyetimiz amelimizle aynı kulvarda mı? Şu anki yaptıklarımızı yapmaya devam ettiğimizde, bunlar davranışa dönüşerek pekişiyor ve onu yapmak giderek bize daha kolay geliyor. Bu pekişenler, bizim sonuç olarak inşa etmek istediğimiz hedef binasının tuğlalarını mı oluşturuyor?
-Biz aynı davranışlarımızı sürdürdükçe, bunlar imaj oluyor, inanç oluyor, etki ve katkı oluyor; böylece öğreniyoruz. Bunlar bizi, varmak istediğimiz adrese götürecek doğru adımlar mı?

19 Kasım 2015 Perşembe

Çöplüğün Generali *

Birbirinden farklı hayatları farklı zamanlarda yaşayanların aynı rüzgarda beraberce sürüklendikleri bir öykü. ... ... Roman 262 sayfa. Olaylar hayali bir ülkede geçiyor. Ancak sayfalar ilerledikçe aşina olduğumuz gelişmelere tekrar şahit olduğumuzu hissediyoruz. Kısa alıntıları paylaşalım:
-Gelecekte yaşayan  ilk roman kahramanımız uçağı kaçıracak ve “Unutmanın ve Hatırlamanın Beyin Hücrelerindeki Diyalektik Etkileşim Süreçleri” konulu bildirisini zamanında sunamayacaktı... ..
-Temizlikçi kadın ve evin iyi kalpli hanımefendisi.... .. devlette önemli görevlerde olan ev sahibi adam  .... ..  kırılan büyük saksının içinden çıkan naylona poşetlere sarılı şeyler.... ..
-Eski banka müdürünün sakin geçen emeklilik yaşamını alt üst eden gelişmeler ... .. ağaçlık arazide köpeğini gezdirirken toprak altından çıkan şüpheli paketler ... ..
-Namuslu, güvenilir emekli öğretmenin, çalıştığı depodaki şüpheli sandıklar... ..
-Çöp toplayıcısı çocuğun hastaneye Doktor Hanım’ın olduğu gece getirilmesi... .. Hazırlıkları tamamlayıp ameliyathaneye girerken, son günlerde üst üste gelen benzer vakaları düşündü.  ... .. Ameliyat boyunca yüreği, beş duyuyu kendilerinde toplamış hassas ve becerikli parmaklarında atıp durdu. ... .. Operasyon tahmininden uzun sürmüştü. ... ..
-Her şey, internet âleminde küçük çaplı bir deha kabul edilen genç Hacker’ın işten çıkarılmasıyla başladı. ... ..  Eğlence olsun diye, gizli kodlu GSM hatlarının şifrelerini çözüp ünlülerin telefon konuşmalarını dinlemenin paha biçilmez hazzını tatmaya niyetlendi. ... .. Ekranın sağında akan haberlere gözü ilişince bir an duraksadı: “Son günlerdeki esrarengiz olaylara bir yenisi eklendi: Kendin çöp alanlarından birinde ihbar üzerine yapılan aramada çok sayıda bomba, silah, mermi ve apoletlerinden bir generale ait olduğu anlaşılan askeri üniforma ceketi bulundu ... ..
-Yaşlı adam gecekondunun arkasında bomboş uzanan arsanın bir kenarına biraz soğan, birkaç kök salata, bolca karalahana dikmeye heves etmeseysi ve Mühendis Bey bir türlü imar izni alamadıkları bu değerli araziyi bir kez daha görmek istemeseydi, sonraki gelişmeler farklınolabilirdi ... ..
-Bakanlık Müsteşarı, karısına kadar sürebilecek önemli bir toplantısı olduğunu söyleyip o geceyi metresinde

14 Kasım 2015 Cumartesi

Halime Kaptan *

Roman belgesel ya da film olacak nitelikte bir öyküye sahip. “Yüz elli dokuz sayfa”ya sığmayacak olaylar dizisi;  bir solukta okuyabileceğiniz bir dille kaleme alınmış.
-Karadeniz’in Cide kıyılarında ev geçindiren bir sandalın kaptanı Temel Reis, bir sefer dönüşü hastalanıp ölür. Oğlu Sabri uzun süredir askerdedir. Şimdi kim geçecekti dümene? Torunu Memiş mi? O heniz çok küçük; geçse geçse ancak küreğe geçer. Böylece Temel Reis’in gelini Halime, Karadeniz’in şiddetli rügârlarnda yelken kullanmaya başlar. Halime kaptan, kadınlığüını gizlemek için laz başlığını bağlamış, kara zıpkayı çekmiştir ayağına. Poyrazla, karayelle boğuştuğu gibi, asker kaçağı korsanlarla da boğuşur. ..
-Kitap Rıfat Ilgaz’ın çocukluğunda yakından tanıdığı Halime Kaptan’ın Halime Kaptan’ın azgın fıtınalarla ve korsanlarla baş ederek İnebolu’ya cephane çekişinin romanı. Türk kadınının yurdu için dalgalı denizlerdeki savaşımının, Kurtuluş Savaşına cephane ve “umut” taşıyışının belgeseli...
-Romanın okunması için gerekçe olabilecek kısa alıntıları paylaşalım;
-... .. Yanına dirice iki gemici bulması gerekiyordu bu işleri başarabilmesi için. Ama adam nederedeydi... Onyedi yaşındaki delikanlılar bile Çanakkale savaşına katılmışlardı. Ya ellisinden büyük adam olacaktı yanına ya da onyedisinde, on üçünde çocuk... Bekir’le, Memiş’le çıkacaktı yola ister istemez. Gelini Halime’ye de “Geç küreğe!...” diyemezdi ya... ..
-... .. Cide köyleri demek, yokluk demekti, hastalık demekti savaş yıllarında. ... ..
-... .. Çok işitmişti Kırım’ı kaynatasından. Balkan Savaşından önce, Temel Reis Sivastopol’a gitmişti, Odesa’ya da... ..  Bir de Batum vardı, türkülerde de geçerdi, anlattığı hikâyelerde de... ..
-... ..Muhtar aşağı yukarı biliyordu ne soracağını onun. İçi rahatlayarak kaşlarıyla, gözleriyle “sor” demeye getirdi.
            “Padişahçı mısın, Mustafa Kemalci mi?”
Aldanmamıştı muhtar, bira da şakaya getirerek... ..
            “Demek yanılmamışım! İnebolu’da öğrendim, Kemal Paşa buyruk çıkarmış. Kim bir sandalla üç kayıkçı bulursa kaptana da, kayıkçılara da askerlik yok, diye”

11 Kasım 2015 Çarşamba

Yiğit Kurşun Asker

Masal dünyasının klasik yazarı Andersen (1805-1875)’in ünlü eseri çocuklar için ... 


















Anna Karenina *

Dünya klasiği olma özelliğini hakkaden bir eser. Sürükleyiciliği tartışılmaz. Tolstoy’un seksen iki yıllık yaşamının (1828-1910) yansımalarını hissediyorsunuz. Romanı okurken, başlangıçta kim kimdir konusunda ki zorlukları ilerleyen bölümlerde aşabiliyorsunuz. Kısa bir alıntı paylaşalım:
-... .. Aleksey Aleksandroviç, karısının Vronski’yle oturup heyecanlı heyecanlı konuşmasında, özel ve sakıncalı bir yan görmüyordu. Ama başkalarının bunu yakışıksız bulduğunu görünce, o da böyle düşünmüştü. Bu durumdan, karısına söz etmeye karar verdi.
-Eve dönünce, ... ..  karısıyla konuşması gerektiğine karar verdiği zaman, bu ona çok kolay, sıradan bir şey gibi görünmüştü. Oysa şimdi iyice düşününce, bunu yapmak zor ve rahatsız ediici geliyordu ona.
-Kıskanç değildi. Ona göre kıskançlık, kadına hakaret etmek demekti. Oysa güvenmek gerekiyordu. Neden güvenmesi yani her zaman karısının kendisini sevdiğinden emin olması gerekiyordu? Bunu hiç düşünmemişti. Ama şimdiye kadar hiç güvensizlik duymadığından, ona güveniyor ve güven duyması gerektiğini düşünüyordu. Şimdiyse, kıskançlığın utanç verici, güvenin de gerekli olduğuna inanmasına karşın, mantık dışı, kararsız bir durumda olduğunu hissediyor, ne yapacağını bilmi,yordu. yaşamla yüz yüzeydi, karısının başka birisini sevme olasılığını düşünüyor, bu daona tutarsız ve anlaşılmaz bir olay gibi görünüyordu; çünkü yaşamın kendisiydi bu.
-... .. Şimdi de her zaman üzerinden geçtiği köprünün yıkıldığını, uçurumun ayakları dibinde olduğunu gören bir adamın duymuş olduğu duyguya benzer bir duygu duyuyordu.  Uçurum kendi hayatı, köprü de Alekseey Aleksandroviç’in yaşadığı yapay yaşamdı. Karısının, bir erkeği sevebilme olasılığı, karşısına ilk kez çıkıyor ve bu düşünce dehşete düşürüyordu onu.
-... .. İlk kez ... .. onun da özel bir yaşamı olabileceği düşüncesi ona öylesine korkunç göründü ki, bunu hemen aklından kovdu. Bakmaya bile korktuğu uçurum buydu. ... ..
-... .. Ben düşmanlara ve tehlikelere seyirci kalan insanlardan değilim!... Düşünmeli, karar vermeli ve harekete geçmeliyim,” diye bitirdi sözlerini yüksek sesle. ... ..
-... .. 
-... .. Kiti, kucağında... .. çocukla her zamanki yerine rahatça oturduktan sonra kocasına:

7 Kasım 2015 Cumartesi

Ana-baba Okulu *

Prof. Dr. Haluk Yavuzer’in editörlüğünü yaptığı kitap konu uzmanlarının çalışmalarından oluşuyor. Konu başlıklarına ilgi duyanların doyurucu cevaplar alabileceği eser 448 sayfa. Ana-Baba Okulunda verilen dersleri kapsayan ve dikkat çeken konu başlıklarını paylaşalım:
Bebeklik Dönemi (0-2Yaş)
Algısal gelişim
Sosyal ve duygusal gelişim
Annenin tepkilerinin çocuklarıyla olan etkileşimine etkisi
Kişilik gelişimi zeka gelişimi
Dil gelişimi
Okul Öncesi Dönem (3-6 Yaş)
Çocuk eğitiminde sevgi ve kararlılığın önemi
-Okul öncesi dönemde çocuk, sözle anlatılanlardan çok gözlemleri ile öğrendiği için , bu dönem eğitimimnde yetişkinin örnek olması çok önemlidir. Anne-baba ve çocuk arasındaki ilişkilerde sevgi en önemli faktördür. Sevgiden uzak olarak büyütülen çocuk, susuz bırakılan bir bitkiye benzetilebilir. Sevgi ve şefkat eksikliği, çocuğun gelişmesini, her yönü ile etkileyebilir. ... ..
-Çocuk, anne-babasının, eğitim konusunda aldıkları ortak makul kararları ve buna uygun pekiştirici tutumlarıyla yetişkinlere ve kendisine güvenmeyi ve kendi gücünün sınırlarını öğrenir. ... ..
-Anne-babanın, çocuğun eğitimi konusunda anlaşamadığı, birinin “evet” dediğine, diğrinin “hayır” dediği, ailedeki yakın akrabaların da, onların bu farklı tutumlarını, değişik görüşleri ile daha da karmaşıklılaştırdıkları aile ortamlarında yetşen çocukların, ne kendi güçleinin sınırlarını bilmeleri ne de neyi yaoıp neyi yapamayacakları hakkında doğru karar vermeleri pek mümkün olmaz. ... ..
Oyun
-Çocuğun büyümesi ve sağlıklı gelişmesi için nasıl beslenme, bakım ve sevgi gerekli ise “oyun” da en az bunlar

5 Çocuk 5 İstanbul *

Kitap, dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İstanbul’u küçük çocuklarımızın da algılayıp tanıması amacıyla hazırlandı. Betül Sayın'ın yazıp resimlediği bu eserde okulöncesi küçükler ve okumaya yeni başlayanlar için İstanbul anlatılıyor.
  Kitapta yer alan 5 bölüm , bugün İstanbul dediğimiz çok geniş kentsel alanda, günümüzden geriye doğru 5 farklı tarihsel dönemde yaşayan 5 çocuğun öküsünü yer alıyor. 
Böylece çocuklarımız, Türkiye’ye yön veren bu büyük kentin geçirdiği birbirinden değişik dönemleri, kısa ve ilginç birer öykü yardımıyla gözlerinde daha kolay canlandırabilecekler.
(**Mine Soyal’ın “Sunuş” yazısından alıntı.)
Bölümler
Turuncu Saçlı Mert
Kırmızı Fesli Hamdi
Mor Aynalı Helen
Mavi Para Keseli Milya
Kemik Tokalı Kız

5 Kasım 2015 Perşembe

Büyülü Parmak *

Çocukların keyifle okuyabileceği kısa hikâye61 sayfa. Tabii ki büyükler de okuyabilir. İnsanoğlunun çevreye verdiği zararlar karşısında herkesinyapabilecekleri var. Nasıl mı? Örneğin, bu kitabın anlatıcısı olan küçük kız, kuşları avcılardan korumak için parmaklarını kullanıyor. Onun büyülü parmaklarıyla neler yaptığını okuyunca göreceksiniz.

3 Kasım 2015 Salı

Adım Adım Siyaset *

Eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün hayatını ve güncelliği devam eden gelişmeleri 349 sayfalık kitabında anlatıyor. Birinci basım tarihi Şubat 2015. Önsözünden başlayarak kısa alıntıları paylaşalım.
-... .. Türkiye ve AK Parti doğal bir dönüşüm sürecinden geçiyor. Milli gelirimiz ve bireysel gelirimiz daha iyi; yollarımız, okullarımız, hastanelerimiz, evlerimiz, arabalarımız daha iyi. Peki, aynı oranda daha temiz, daha dürüst, daha güvenilir, daha ahlaklı bir toplum haline geldiğimizi de övünerek söyleyebilir miyiz? Mütavazı adliye binalarından adliye saraylarına geçtik, fakat yargı kararlarının daha adil olduğunu söyleyebiliyor muyuz?
-... ... bizler de şartlar iyileştikçe yozlaşmayalım isitiyorum. ... ..
-... ..Değişimin savrulmak anlamına gelmediğini, ilkelerimizi, inancımızı vec ahlakımızı koruyarak da değişimi yönetebileceğimizi anlatmaya gayret ettim. ... ..
-... .. Herkes öfkesini yenip, aklını ve basiretini devreye sokmalıdır. Konunun sadece asayiş boyutuyla ele alınması meseleyi çözmek için yeterli değildir. Elbette suç işleyenler, asayiş problemleri doğuranlar varsa onlarla hukuk için de mücadele edilecektir. Ama sorunun kökü daha başka bir yerde yatıyor. Bir düzen yok. O düzenin kurulması lazım. Çünkü tarikatlar ve cemaatler bizim toplumumuzun gerçekleri, bir manevi miras olarak var olmaya devam edecekler. ... ..
-... .. Demek ki devlet zoruyla dindarlık olmuyor. Bunu görmek lazım. Kişiler kendi hür iradeleriyle ne kadar dindar olacaklarsa o kadar olurlar. ... ..
-... .. En açık ve yakın örneklerinden bir tanesi İran örneği olmuştur. Bugün İran’da önemli sayıda kadın, devlet zoruyla olduğu kadar belli ki, aslında örtünmüyor, örtünüyormuş gibi yapıyor. ... ..
Darbelere Karşı Türkiye Tarzı Tepki
-Türkiye’de halk darbelere karşı başka ülkelerde gibi tepki vermez, çünkü kaos istemez; kargaşanın maliyetinin çok daha yüksek olacağını düşünür. Milletin itikadından ve tarihsel deneyiminden de kaynaklanır bu. Yönetim yanlış bir usulle gelmiş de olsa, kötü bir yönetim de olsa; ayaklanmak, bir kargaşa çıkarmak, kanlı bir isyan hareketine yönelmek maliyeti asla hesap edilemeyecek sonuçlar doğurur. Kötü bir yönetim uzun ömürlü olmaz, bir şekilde