31 Temmuz 2015 Cuma

Kanuni’nin Akıl Oyunları *

Kanuni’nin öykülerle anlatılan tarafını okumak isteyenler için... .. Kitap 264 sayfa. ... .. İlgi çekici olaylar sürükleyici bir dille anlatılıyor. ... .. İlgi çekici kısa bir bölümü paylaşalım:
-..... Sultan Süleyman’ın isteği üzerine Macaristan Kralı Zapolya ile Polonya Kralı Sigismund’un kız Isebella evlenirler... .. Zapolya oğlunun ... .. doğumundan bir ay geçmeden vefat etti. ... Kraliçe Isebella, ..... kendilerini Ferdinand’ın saldırısından bir kez daha kurtaran Sultan Süleymen’a teşekkür etmek için maiyetiyle birlikte Peşte’ye geçti ... .. Kanuni bu genç anneyi çadırında kabul edecektir. 1541 yılının Ağustos’unda gerçekleşen bu görüşmede ünlü minyatür ustası Matrakçı Nasuh da bulumaktaydı. Ve bu görüşmeyi Süleymannâme adlı kitap için çizmişti.
Bir minyatürün anlattıkları
-Münyatürde Sultan Süleyman Peşte’de, mavi tonlarda bir otağın içinde, kendisi için hazırlanmış tahtında oturuyor. Otağın giriş kapısı üzerinde, kırmızı, etekleri sarı ikinci bir gölgelik saçak vazifesi görüyor. Kanuni, içinde sarı tonlarda bir gömlek giymiş, üzerindeki kaftanı uçuk mavi. Tahtında bağdaş kurarak oturuyor. Lütfen minyatürlerdeki detaylara dikkat edelim. Çünlü minyatürler bizim gerçek tarihimizi yansıtırlar. Hâlbuki bizler yıllardır Avrupalıların Paris’te, Londra’da sadece para kazanma amaçlı, iftiralar ve yalanlarla dolu tablolarını dikkate aldık. Kendi minyatürlerimizi ihmal ettik. Sadece bu Peşte buluşması minyatürü bile Osmanlı temalı dizi ve romanların birçoğunun ne kadar gerçekten uzak olduklarını ispatlamaya yetecektir.
-Minyatürde bağdaş kurmuş bir padişah görüyoruz. Kanuni, hayatı boyunca hep bağdaş kurarak oturmuştur. Bizim gibi sandalye tepesi oturuşu çok nadirdir. ... .. Minyatürde, Sultan Süleyman’ın arkasında iki tane genç delikanlı görülmektedir. Dikkat ederseniz sakalları bile tam çkmamıştır bu gençlerin. İlk bakıldığında saraylı Enderun öğrencileri olduğu sanılabilir. Çünkü Osmanlı padişahlarının arkalarında devamlı ayakta duran iki adet Hasodalı genç vardır. ve birçok minyatürde görülebilir. Ancak buradaki gençlerin bşında, Hasodalı başlığı (Zerrin Külâh) yok. İçi kırmızı kavuklu beyaz sarık dolanmışlar. Matrakçı’nın minyatüründeki bu detayın yanında bu görüşmede Sultan Süleyman’ın iki oğlunun da bulunduğunu biliyoruz. Yani bu minyatürde saygıyla babalarının yanında duran bu iki kişi: Selim ve Bayezid’den başkası değil. Ayrıca Sultan, birazdan bir hanımla görüşecektir. Kanuni bu görüşmede bile yalnız

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Bilim ve Yanılgı *

Taha Akyolun bu eseri de diğer kitapları gibi bir başucu olarak değerlendirimeli. Bilgilerinizi tazelemeniz bilmediklerinizi öğrenmeniz için gerekli bir kaynak kitap.Tekrar tekrar okunabilecek kalitede. Anlaşılması kolay olmayan ve başa dönmeyi gerektiren bölümleri de var. Her şeye rağmen sürükleyici bir dille kaleme alınmış.
Aydınlarımızın, kendini geliştirmek isteyenler okumalı. Ders almak isteyenler için tecrübelerle dolu. Geçmişten geleceğe uzanan süreçler akıcı bir dille anlatılmış. Felsefeye merakınız var ise ilginizi çekebilir. Derin düşünmeye başlayabilirsiniz. Okurken kendinizi zaman ve mekân ötesinde bulabilirsiniz.
Okudukça farkındalığınız artıyor.
Kitabı okumamız için gerekçe oluşturabilecek kısa bilgiler paylaşalım:
...
Yükselen Asya
-Amerikalı yazar Fareed Zakaria’nın Amerika Sonrası Dünya kitabı!... Kitabın ilk bölümünün başlığı “Diğerlerinin yükselişi”dir ve “Amerika nasıl başa çıkılabilir?” sorusunun cevabını araştırıyor. Zakaria da Asya’nın yükselişini kabul ediyor. Artık uluslararası ekonomik ve siyasi kurumlarda Batı egemenliğinin yürümeyeceğini, uluslararası kurumlarda iktidarın paylaşılmaı gerektiğini söylüyor. Ama Zakaria’nın önemli bir vurgusu var:
Amerika’nın en iyi endüstrisi yükseköğretimdir. ... Dünya nüfusunun yüzde 5’ini oluşturan ABD dünyanın en başta gelen elli üniversitesinin, bilim dallarına göre , yüzde 42 ila yüzde 68’ine sahip olmakla dünya yükseköğretmine hükmetmektedir. Başka hiçbir alanda ABD’nin avantajı bu kadar rakipsiz değildir. ... ABD milli gelirinin yüzde 26’sını yükseköğretime yatırıyor; Avrupa’da bu oran yüzde 1,2 ve Japonya’da yüzde 1,1 olmasına karşılık...
-Bilim, üniversite çağımızda ne kadar büyük bir stratejik kuvvet, görüyor musunuz?
-Avrupa’yı mısoruyorsunuz? Doğrusu karanlık olmayan ama pek de parlak olmayan bir gelecek gözüküyor. Yaşlanan, doğurganlığı duraklamadan öteye nüfus azalmasına dönen, parçalı karar organları dinamik çalışmayan ve hepsinden önemlisi “küreselleşmeden korkan”, içine kapanan Avrupa’yı XXI. yüzyılın küresel dünyasında zor günler bekliyor. ... ..
-... .. Tekrar vurgulayalım, iki temel dinamik uygulamalı bilim ve piyasa ekonomisi.

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Muhsin Başkan *

Kitaba “Ülkücü Hareket”in tarihi derinliklerini anlatarak başlanmış. Meraklısına çok miktarda bilgi var... anlatım okumayı zorlaştırmış ... .. kötü baskı da bunda etkili... ... doğrudan Muhsin Başkan’ı okumak isteyenlerin kitabın ilerleyen bölümlerine kadar sabırlı olması gerekiyor. Kitabı satın alanların ; “ne oldu, nasıl oldu, niçin oldu... ..” sorularına ne kadar cevap verilmiş... .. Olayların arka planına ilişkin ne kadar ayrıntıya girilmiş? Takdir okuyucunun... ..
-Yapılan değerlendirmeler ve günümüze de ışık tutan bölümlerin hakkını vermek gerekir...  ..
-Eseri okurken, Musin Yazıcıoğlu’nun hayatını sonlandıran şüpheli kazayı, yakın tarihimiz ve günümüzde izlemeye devam ettiğimiz gelişmeleri anlamlandırabiliyoruz ... ..
Kitaptan alıntılarla Muhsin Başkan’ı anlamaya çalışalım:
12 Eylül ve Yakalanışı
-... .. Ve C-5 denen Mamak Garnizonu’na getirildim. ...
-‘Geber lan’” dediler... ‘Zaten gebereceksin...’... .. elektrik ve dayaktan etkilenmemiştim. Ama soyundurmadan etkilendiğimi anladılar. ... .. bu işkenceyi iyi keşfetmişlerdi... ...
-(sf.139)... .. MHP, 12 Eylül öncesinde de, Cunta döneminden sonra da görüşlerinde hiçbir değişikliğe uğramamıştır.
-12 Eylül öncesi çatışmaları bir zaruretti. 12 Eylül Darbesi’nden sonra bu zaruret ortadan kalkmıştır.
-Muhsin ve arkadaşları 12 Eylül öncesinde, çokluğu Ülkü Ocakları başkanlıklarında ve yönetim kurullarında bulunmuş isimler olarak... ..
-Siyasal İslama yakın muhafazakar seçmenin tercihleri ile iktidar olmanın cazibesi arasında sıkışan MHP, sistemin endişelerini gidermekte gecikmeyerek ve tercihini iktidardan yana kullanacaktı. Merve Kavakçı’nın TBMM’yi ‘çığırtkanlar’ ve ‘suskunlar’ olarak ikiye bölmesinden kısa bir süre önce MHP’nin türbanlı Antalya milletvekili Nesrin Ünal, mecliste başı açık

Hatun *

 “İslâm’da Kadın Sorunu” bir başka pencereden anlatılmış. Musa Carullah’ın 1916’da kaleme aldığı ve 1933 yılında Berlin’de bastırdığı eseri  Prof. Dr. Mehmet Görmez yayına hazırlamış. Kitap 165 sayfa.
-Satırlar arasından kısa alıntılar ...
-Bir erkek için İslâm’dan sonra dindar bir hanım kadar hayır ifade edecek başka bir varlık olmaz. Kendisine baktığında huzur duyar, emrettiğinde itaat eder... ..Bu hadise göre (İbn Mâce, Nikah, 1847) dünya saadetinin en büyüğü dindar, ahlaklı, güvnilir ve eşine itaat eden güzel hatundur. ... ..
-... ..Kur’an-ı Kerim, hatunların teminatlarına önem vermiş:
“Onlarla iiyi geçinin, eğer onlardan hoşlanmassanız, biliniz ki, hoşlanmaddığınız bir şeyde Allah sizin için büyük hayırlar var etmiş olabilir.” ayet-i kerimesi... (4/Nisâ, 19, 20, 21)  Bu üç ayet-i kerimede hatunların hâlleri hakkında Kur’an-ı Kerim’in ehemmiyet verdiği şu hususlar vardır:
1.Hatunların büyük küçük kusurlarına katlanmak vaciptir. ... ..
*Hatun – Musa Carullah

Tatlıya Bağlayalım *

Gelin-kaynana ilişkilerini
Sema Maraşlı bizleri anlatıyor. Kendimize bile itiraf etmeyi beceremediklerimizi ... .. karşımızdakine söyleyemediklerimizi ... .. gözümüze bakarak anlatıyor.  ... .. incir çekirdeğini doldurmayacak meseleler... ..“Sanma ki dert sadece sende var. Sendeki derdi nimet sayan da var” (Mevlana) (sf.75)
“Kötüye yormak ve vehim yapmak insanı derdi yokken bile hasta eder. Onun içn olna-bitenlere iyi bak.” (Mevlana) (sf.132)
Evli olanlar, evlenecekler hatta bekarlar da okumalı. Okumak yetmez... tekrarda fayda var... .. anlamak için okumalı... .. biraz gayret... Kısa öyküler derslerle dolu;
-... .. Babası ona mektup yazmıştı. Merak içinde hemen okumaya başladı.
-... .. annesi hakkında söyleyeceğin her kötü söz kocanın kalbine attığın kocaman bir ısırıktır. O ısırık yüreğini kanatır, içini sızlatır. Isırık izleri çoğaldıkça büyük bir yaraya dönüşür. ... ..
-... ..üçüncüsü: bir babanın , ... .. söylemesi ne kadar uygun olur bilmiyorum ama erkeğin yatakta karısı tarafından reddedilmesidir. Bu da erkeği çok fazla yaralar, incitir, soğutur. ... ..(sf.24)
-(sf.63)... ...   yaptığı sıradan şeylerden kocasının bu kadar etklenmiş olmasına şaşırdı.
-“Sen de her şeyi kötüye yormuşsun.” dedi...
Şu işler
-“... ..Şu işler var ya...” Yutkundu, kızardı Arife Hanım. Fakat kararlıydı, konuşacaktı. ... .. Derya kıpkırmızı oldu. O da... .. bu mevzuyu düşünüyordu.... .. “Kızım, sen benim zor anlattığıma bakma, bize hep bu mevzular hep ayıp diye öğretildi ... .. “Biz hata yaptık, kızım sen yapma diyoruz.” ... .. “Şimdiki aklımla bakıyorum da kendimize zulmetmişiz. ... ..”... ..”Dert ettik de ne oldu, hayatı kocamıza da kendimize de zehir ettik. Dert etmeyenler keyfini çıkardı”
-Tövbe tövbe! ... Ayıp ayıp... “ diye söylendi Zuhal Hanım.... ..
-Deryacım, Zuhal ablamın kocası da ölmeden birkç saat önce, “Zuhal, sana bu ... hususunda hakkımı helal etmiyorum, ahirette iki elim yakanda... “ demişti. ..... “Bakalım enişyetle nasıl hesaplaşacaksınız diğer tarafta?” ... ..

12 Temmuz 2015 Pazar

Üç Silahşörler *

Birimiz hepimiz, hepimiz  birimiz için
Altmışlı, yetmişli hatta seksenli yıllarda dinlediğimiz “radyo tiyatrosu” ne kadar da keyifliydi. Bazen de “arkası yarın” olarak karşımıza çıkan ve her gün aynı saatte dinleyicileri ile buluşan programlar sayesinde dünya klasikleri ile tanışılırdı.
-Televizyonun yaygınlaşması ile radyo gözden düştü... ..  “Üç Silahşörler” ve benzeri eserler kitapçı raflarında kaldı.
-Olaylar; Yıl 1625 diye Fransa’da başlıyor. Alexandre Dumas’ın bu eserinde tarihi oldukça çarpıttığı, hayal gücünü fazlasıyla kullandığı söylenir... .. İyi de yapmış... ..
-Paris... ..Kardinal’e ve Treville’ye bağlı iki ayrı grup ... .. Kralın silahşörleri... ..  Kardinal  iş saatleri dışındaysa zorunlu haller hariç adamlarıyla ilgilenmez... .. Bay Treville ise silahşörleriyle ilişkisini iş sattleri dışında da sürdürürdü... ...
-Paris hayranlık vericiydi... ..
-Kralın silahşörlerinden biri olmak üzere Paris’e gelen Gaskonyalı genç Dartanyan ve diğerleri ... .. Athos, Portos ve Aramis... ..

-... ..“Sır, başka birine söylendiğinde sır olmaktan çıkar”, dedi...   “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için”, diye bağırıştılar... ..

11 Temmuz 2015 Cumartesi

Şeytan ve Genç Kadın*

Medeniyetten uzakta bir köye gelen yabancı ve etrafındaki olaylarla başlıyor roman. İnsanın iç dünyasına göndermeler yapılan 167 sayfalık kitabın satırları arasında dolaşalım:
-Ahab gece boyu hançerini bilemiş. Savinuz sabah erkenden uyandığında Ahab’ı yan başında sızlanır bulmuş.
-‘Benden korkmuyorsun, beni yargılamadın da. İlk kez biiri, benim iyi biri olabileceğime, gidecek yeri olmayan herkese konukseverlik gösterebileceğime inanarak geceyi evimde geçirdi. Sen benim doğru davranacağıma inandığın için ben de öyle davrandım.
-“Ahab suç işlemekten o gün vaz geçmiş ve kendini o yöreyi değiştirmeye adamış ... ..”
, elini sokup altın küşçesini çıkardı. ... .. Altını eliyle tarttı, tahmin ettiğinden daha ağırdı, külçeyi temizleyince üzerine kazılmış birkaç işaret gördü, iki tane damga ve bir dizi de sayı vardı... .
-... .. Yabancı’nın  ssöylediği gibi mutlaka hayatının sonuna dek çalışmadan yaşamasına yetecek kadar olmalıydı. Ellerinin arasında hayallerini tutuyordu Chantal, hep arzulamış olduğu ve bir mucize sonucu eline geçen şeydi o. ... .. o an, Chantal’ın hayatındaki en önemli karar anıydı.
-Hayat, Chantal’’a hep adaletsiz davranmıştı. Babasını tanımıyordu, annesi lohusa yatağında ölüp gitmiş, Chantal’ı suçluluk duygusuyla baş

Başörtüsüz Demokrasi’de Adı Konmamış Darbe *

Kitabın ilk baskısı 2004 yılında yapılmıştı. 2014 yılında yapılan üçüncü baskısı ise 395 sayfa. Kitapta geçen olaylar sırasında kendisine en çok destek olanblar arasında yer alan kardeşi Ravza şimdilerde AKP milletvekili.
-Kitapta 02 Mayıs 1999 yılında TBMM’de milletvekili yemin töreni öncesi ve sonrasındaki olaylar anlatılıyor.
-Dersler çıkarılması gereken süreç halen yaşanmaya devam ediliyor.
Yaşanan süreci ve günümüzdeki gelişmeleri evrensel hukuk penceresinden sorgulamaya devam etmemiz için çok neden var.
-Merve Kavakçı’nın bugünleri de sorgulayan yeni kitaplarını bekliyoruz...
-Türkiye’nin başörtülü ilk milletvekili seçilmesinden günümüze gelindiğinde değişen çok şeyler olduğunu yaşayarak görüyoruz.
Değişmemekte direnenler olduğuna da şahit oluyoruz.
Ön yargılarımızla hüküm vermek yerine insanımız anlamamız gerekir.
Karşı tarafı dinleme becerisini gösterebilmeliyiz.
Evrensel değerleri unutmamalıyız.
Önce insan diyebilmeliyiz.
Neyin doğru olduğunu tarih yazacak.
Okurken bugünleri de sorgulayabiliriz/sorgulamalıyız...
Kitaptan alıntılarla satırlar arasında dolaşmaya başlayalım:
-... .. Türkiye insanını, dinine bağlı Türkiye’nin halkını , yıllarca hakir gördüler. Onlara “örümcek kafalılar” dediler. Başını Yaradan’ın emri ile örten Türkiye kadınına ancak tarlada çalışmayı, okulda hizmet etmeyi, evlerinde temizlik işlerinde yardımcı olmayı layık gördüler. Balını örtenleri hem her fırsatta kıyafetlerinden dolayı eleşirdiler hem de onlarınkendilerini geliştirmek üzere kullanmak istedikleri en tabii haklarına- insan olmalarından dolayı sahip oldukları haklarına- tecavüz ettiler.

7 Temmuz 2015 Salı

Zorlukları Aşarken *

Tayyar Altıkulaç sadece kendi hayatını değil, 1940’lı yıllardan itibaren ülkemize ilişkin genel tabloyu da bir din adamı gözüyle yansıtıyor.  Anlaşılması kolay bir dil kullanılmış Üç cildin toplamı 1402 sayfa. Sadece ilk cilt ise 519 sayfa. Anlatılanlar içinde bugün de yaşamaya devam ettiğimiz ve aşina olduğumuz toplum yapımız bir kere daha önümüze konuluyor.
Okudukça... ... Refah seviyemiz değiştiğini, ancak Anadolu insanının çok da değişmediğini görüyoruz. Sadece Anadolu insanımızın mı?
Kamu görevlerinde önemli makamlarda bulunan yöneticilerimizin ve siyaset adamlarımızın arasında aynı ibretlik tablolara bugün de şahit olduğumuzu inkar edebilir miyiz? Geçmişte yaşanan  ve birinci cildin son bölümlerinde (Erbakan’la tartışmalı geçen iki görüşme, sf.486-488) yansıtılan tablo ve diğerleri; sonraki dönemlerde düzeltildi diyebilir miyiz? “Bugün ne durumdayız?” sorusuna bulacağımız cevap insanımız mutlu eder mi?
Geçmişten bugüne taşıdığımız özelliklerimiz uluslararası zeminlerdeki saygınlığımız da etkliyor. Tayar Altıkulaç Hoca’nın satırları arasından çıkarılacak dersleri gözden kaçıramayız. Yazılanlar arasında önemli dersler var.  Olumlu olarak değerlendirebileceğimiz yanlar kadar üzüntü ile karşıladığımız ve bugün hâlâ daha şahit olduğumuz toplumsal yaralarımız, sızılarımız ve sorunlarımızın değişmediğini anlıyoruz. Liyakat sadakat problemimizin geçmişten bugüne taşındığını teyid ediyoruz. Geçmiş penceresinden baktığımızda, o dönemin sorunlarını bugün de yaşamanın sızısını hissediyoruz... ... siyasilerin iş takipçilikleri,... ... kişisel menfaatler için mevzuatın delinmesi girişimleri... .. zorlamalar... ..
Yazar aynı zamanda kişisel hesaplaşmalarını da bizimle paylaşıyor.

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Gözüne gözlük *

-Gülmek için okuyacağınız kitap 142 sayfa. Kısa bölümler halinde anlatılan öyküler bir solukta okunabiliyor.  Aslında günlük hayatta karşılaştığımız komk tarflarımıza şahit oluyorsunuz. Kısa alıntılarla gülümseyelim....
... ..
-Çay mı, kahve mi?
-Teşekür ederim, ben içmeyeceğim.
-Yooo... Vallahi olmaz, bir çayımızı için...
Çaylar geldi. Ağır ağır yudumluyorum ki, zaman kazanayım.
-Her çay yudumunda içimden bir tepki ile zorlanıyorum. Dokuzuncu bardak çaydan sonra birdenbire her yanımdan ter boşadı. Terle öbürü arasında pek büyük fark yoktur. Terleye terleye belki rahatlarım. Boncuk boncuk ter döktüğümü gören avukat,
-Siz rahatsızsınız, dedi.
-Çok, hem de nasıl...
... ..Hep birden ısrar ediyorlar.
-İçin, için...
-Elimden gelse ben sünger, kurutma kağıdı yutacağım.
Hemen hemen zorla bana hapı yutturup üstüne bir bardak suyu da içirdiler.
-Ben o bir bardak suyu da içince,
-Dayanamıyorum, dışarıya çıkacağım...  dedim.
-... .. Ayağa kalkıp sendeledim. Birisi içeri girdi:
-Otobüz hazır beyefendi, sizi bekliyoruz. Kalkacak... ..

İstanbul Masalı *

Her kentin bir masalı olduğu gibi, İstanbul’un yüz binlerce yıllık masalının anlatıldığı kitap 104 sayfa. Anlatan Mine  Soysal yanlız çocuklar için değil aynı zamanda yetişkinler için de sürükleyiici bir dik kullanmış. İstanbul’u ve tarihini biliyorum diyenler de okuyabilirler.  Resimleyen Betül Sayın da anlatımla birlikte bir bütünün tamamlanmasına katkı sağlamış. İstanbul’u  tarihten günümüze anlamak çin kısa alıntılar yaparak kitabın sayfalarında dolaşalım.
-Şehir nice göçlerin , istila ve savaşların sahnesi olur. ... gün gelir, dünyanın en büyük imparatorluğuna başkentlik eder. ... ..

-... ..mağaradan ilk köylere, Yunan liman kentinden büyük Roma kentine, Bizans’ın ilk Hristiyan başkentinden Osmanlı’nın Müslüman başkentine dek süren değişimi ve böylece, günümüzün dünya kentinin nasıl oluştuğu anlatılır. ... ..
-Yarımburgaz Mağarası’nda... ..
-.. .. yaklaşık 20 bin yıl önce yer hareketleri sonucu oluşan bir tatlı su gölü olan Marmara kıyıları ... .. Orta Çağ Taş Devri... .. avcı ve balıkçı topluluklar... ..
-... .. 10 bin yıl öncesi... .. Yeni Taç Çağı ... .. ilk üretim ... .. buğday, arpa, mercimekgiller ve baklagillerin tarımının başlaması... .. koyun, keçi, sığır vb. hayvanların evcilleştirilmesi... ..
-... ..7500 yıl önce Çanakkale boğazının açılması ve Ege Denizinin tuzlu sularının Marmara Denizi’ne karışması... ..
-... .. 6000 ile 3000 yıl önceleri ... ..kent devletlerinin kurulması... .. tarih sahnesine ilk kez çıkan imparatorluklar... .. troia, Hitit uygarlığı, Miken uygarlığı... ..