7 Temmuz 2015 Salı

Zorlukları Aşarken *

Tayyar Altıkulaç sadece kendi hayatını değil, 1940’lı yıllardan itibaren ülkemize ilişkin genel tabloyu da bir din adamı gözüyle yansıtıyor.  Anlaşılması kolay bir dil kullanılmış Üç cildin toplamı 1402 sayfa. Sadece ilk cilt ise 519 sayfa. Anlatılanlar içinde bugün de yaşamaya devam ettiğimiz ve aşina olduğumuz toplum yapımız bir kere daha önümüze konuluyor.
Okudukça... ... Refah seviyemiz değiştiğini, ancak Anadolu insanının çok da değişmediğini görüyoruz. Sadece Anadolu insanımızın mı?
Kamu görevlerinde önemli makamlarda bulunan yöneticilerimizin ve siyaset adamlarımızın arasında aynı ibretlik tablolara bugün de şahit olduğumuzu inkar edebilir miyiz? Geçmişte yaşanan  ve birinci cildin son bölümlerinde (Erbakan’la tartışmalı geçen iki görüşme, sf.486-488) yansıtılan tablo ve diğerleri; sonraki dönemlerde düzeltildi diyebilir miyiz? “Bugün ne durumdayız?” sorusuna bulacağımız cevap insanımız mutlu eder mi?
Geçmişten bugüne taşıdığımız özelliklerimiz uluslararası zeminlerdeki saygınlığımız da etkliyor. Tayar Altıkulaç Hoca’nın satırları arasından çıkarılacak dersleri gözden kaçıramayız. Yazılanlar arasında önemli dersler var.  Olumlu olarak değerlendirebileceğimiz yanlar kadar üzüntü ile karşıladığımız ve bugün hâlâ daha şahit olduğumuz toplumsal yaralarımız, sızılarımız ve sorunlarımızın değişmediğini anlıyoruz. Liyakat sadakat problemimizin geçmişten bugüne taşındığını teyid ediyoruz. Geçmiş penceresinden baktığımızda, o dönemin sorunlarını bugün de yaşamanın sızısını hissediyoruz... ... siyasilerin iş takipçilikleri,... ... kişisel menfaatler için mevzuatın delinmesi girişimleri... .. zorlamalar... ..
Yazar aynı zamanda kişisel hesaplaşmalarını da bizimle paylaşıyor.
Eski Diyanet İşleri Başkanı’nın kaleme aldığı satırlardan kısa alıntılarla verilen mesajları anlamaya çalışalım.
27 Mayıs 1960 sonrasında başıma gelenler
-Olağanüstü dönemlerde ve iktidar değişikliklerinde günün idarecileriyle yakınlık kurmak için koşuşturanlar olur ve hoşlanmadıkları insanlara iftira atmak için yoğun bir ihbar furyası başlatırlar.
Süleyman Şah Türbesinin Nakil Görevi
... ..
... .. gerek 27 Mayıs 1960 sonrası günlerde gerekse 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’li askeri müdahalelerin yapıldığı yıllarda ... .. gördüm.. . yaşadım. ... .. Bazı çevrelerde Atatürkçü diye eleştirildiğimiz oldu,... .. Diğer bazı çevrelerde de Atatürk düşmanı diye şikâyet edildik.
-... .. bizim bu konudaki karnemiz zayıflarla doluydu. Çünkü farklı düşünüyorduk.Din İşleri Yüksek Kurulu için hazırladıkları listede de ölçü liyakat değil, bu anlayıştı.... ..

-Korkut Bey, ... .. “Biz MSP olarak büyük bir potansiyeli hebâ ettik. Birleştirici olamadığımız gibi parçaladık. Tefrika unsuru olduk. Nefret ettirdik. Partimize destek vermeyenleri müzlüman saymadık. Âsî bir gençlik oluşturduk. Onların vurucu ve kırıcılıklarına göz yumduk. Sonra onlara bizim de sözümüz geçmez oldu.”... ..
-... .. din hizmeti yapanlar, kerkese Allah’ın hak yolunu göstermek sorumluluğunu taşıyan kimselerdir. Bir başka deyişle din görevlileri zeengin-fair, büyük-küçük, partli-partisiz herkese din hizmeti sunan insanlardır. Bu yüce hizmetin sorumluluğunu taşıyabilmek için güvenilir olmaya, tarafsız kalmaya ve yüce dinimizi halkımız öğretmekten başka bir gaye peşinde koşmamaya mecburdurlar. ... ..
-Siyaset yapmak elbette din görevlilerinin de hakkıdır. Bu taktirde din görevlisinin yapacağı iş, sarık ve cübbesini çıkarmak, siyasî arenadaki yerini almaktır. Buna kimsenin söyleyeceği bir söz olamaz. Bu hassasiyetimizi zamanın MSP kadroları mağlesef anlayamadı ve hatta anlamak istemedi.... ..
Rüy’et-i Hilâl Konferansı
... ..
Necmettin Erbakan’la Yapılan Üç Görüşme (sf.486-488)
-26 Ocak 1974’te CHP ve MSP’nin kurduğu 37. Cumhuriyet Hükümeti dönemi... .. din görevlileri ve din eğitimi kurumlarıyla ilgili federasyon temsilcilerinin  Erbakan’ı ziyareteleri ve sonrasında gündeme gelenler... ...
YİE temsilcilerinin görüşmesi (sf.488): ... ... Hocanın ardından Hayreddin Karaman söz almış ve altımızdaki arabayı 160 km ile sürerken trafik şartlarını, havanın yağışlı veya yağışşsız oluşunu, gündüz veya gece olduğunu hesaba katmamız gerektiğini söyleyerek söze başlamış. Bedir muharabesi misalinin bugüne tam uymadığını, ... .. , müslüman halk nazarında sağdaki siyasi, ve gayri siyasi gruplar arasında apaçık hak taraftarı ve bâtıl ehli tefrikini yapmanın kolay olmadığını, her bir grup, zümre ve cereyan içinde samimi müslümanların bulunduğunu ifade etmiş. “Bunlar da nasipsiz mi deyeceğiz?  Biz din adamıyız. Her zümreden insanlarla temas etmek mecburiyetindeyiz. Talebemize hitap ediyoruz. Şayet açıkça bir partiyi tutarsak tesir sahamız azalır. Biz sırf Müslümanlığı anlatmalıyız. Muhatabımızın İslami şuura ermesi için çalışmalıyız”, demiş. ... ..
MİT Raporları Yüzünden Çekilen Sıkıntılar
-... .. Yakından tanımadığımız bir eleman hakkında MİT alyhte bir şeyler yazmışsa onu savunmak ve ileri sürülen iddiaların aksini söylemek imkânı da olmadığından o kişi hakkında artık bir adım ileri atmanız mümkün değildir.
-... ..Gelen raporlarda din görevlileri için  daha çok”nurcu, tarikatçi, Atatürk düşmanı, laikliğe karşı” gibi isnatlarla; öğretmenlerde ise daha çok “kominist, Marksist, aşırı solcu” gibi niteliklerle karşılaşıyorduk.
Çok ilginç bir MİT raporu: ... ..Aslında bu yazı ve benzerleri MİT için yüz karası belgelerdir. Bu bilgiyi MİT’e veren ajan, herhalde bu teşkilatın kullandığı an aptal adamdır. ... ... bende oluşan kanaat... .. devlet içinde önemli yeri olaan MİT, ... kesinlik kazanmamış, bazıları da saçmasapan istihbârî nitelikteki bilgilerle personelin önü tıkanmamalıdır.. Ben çok müspet tanıdığımız bir personelimiz için MİT’in gönderdiği cevabî yazıda, Zonguldak vaizimiz olan bu arkadaşımız hakkında “Nurcu olarak bilinen terzi filanın dükkânına zaman zaman uğradığı” şeklinde bir bilginin yer aldığını çok iyi hatırlıyorum.
Nurcu olarak bilinen bir terzinin dükkanına kimse girmeyeck mi? Onunla dostluk ve arkadaşlık ilişkisi kurmak yasak mı? Vazi efendiler elbise diktirecekleri terziler için ölçülerini vermeden önce güvenlik soruşturması mı yaptıracaklar? Böyle saçma şey olur mu? Bu raporlara itibar eden idarelere ve üst makamlar ne demeli? Bana göre hatanın büyüğünü onlar işliyorlar.
-Kurumlar ve onay mercileri bu tür dedikodu nişteliğindeki bilgilerle personeline haksızlık etmemeli, gerektiğinde kendi yaptıracağı inceleme ve araştırmalarla onay makamına yardımcı olmalıdır. ... ..
... ..
-Kenan Paşa’nın özel bir istihbaratı olduğu... .. Kızının ve damadının bu teşkiletta çalıştığını bilyorduk. ... ..
Benim de sakıncalı kişi sayıldığım olaylar: İkinci sakıncalılık olayı: Yıl 1973. Tunus... .. (sf.514)  sonradan öğrendiğime göre bu saçmalıktan Başbakan Ferit Melen’i haberdar etmiş ve o da yetkilileri sıkıştırarak:
-Elinizde belge olmadan kamu görevlileini rencide etmeye ne hakkınız var, gibi ifadeler kullanmış. Bir gün sonra.. .. Başbakanlıktan gelen bir şahsın benimle görüşmek istediğini söyledi. ... .. Bembeyaz saçlı ve 60 yaşlarında olan bu zat MİT’te daire başkanıymış. Benden kurumu adına özür diliyor ve bir yanlışlık yapıldığını söylüyordu.
-Yaptığı açıklamaya göre, kişiler hakkında MİT’e çeşitli kaynaklardan bilgiler gelir  ve bu bilgiler o kişi için açılan dosyada birikirmiş. ... .. Genelde alt kademedeki memurlar tarafından yapılan değerlendirmeler sonucu gönderilen cevabî yazılarda bazen hatalar yapılır ve bu hataların imza makamının dikkatinden kaçtığı da olurmuş vs. ... ..
Takvimlerden Temkin Vaktinin Kaldırılması
-... .. sabah namazı vakti imsak vaktiyle başlaması gerektiği halde bu temkin vakti sebebiyle sabah namazı için 20-30 dakika bekleniyordu. Bu bekleme yüzünden pek çok oruçlu kimse sabah namazını kılmadan yatıyor, namazını güneş doğduktan sonra kılıyordu. Bu kesinlikle sağlıklı bir uygulama değildi.... ..
-... ..Böyle olunca, zaten sağlıklı bir sonuç vermeyen ve ihtiyaç da kalmayan “temkin vakti” nin de kaldırılması gerekiyordu. Ama alışkanlık gereği ... ..
-Güneşin hareketi sonucu meydana gelen tulû, gurup, zeval, fecr, şafak... gibi durumlar ve bunlar arasındaki süreler sabit olmayıp mevsimlere ve bulunulan yere göre daima değişmektedir.Ayrıca bu olayların tesbitinde havanın açık ya da kapalı, berrak yahut sisli, su buharının yoğun veya az oluşu... .. gibi durumların da önemli tesirleri bulunmaktadır.(sf.447)

-İslam kolaylık dinidir. İbadet vakitlerini tayin için müslümanları ince hesaplar yapmak ve hassas aletler kullanmakla mükelllef kılmamıştır. Müslümanlar, sünnetin tayin ettiği alemetleri hesap yapmadan ve herhangi bir alet kullanmadan da tespit edip namazlarını kılabilirler. Nitekim takvim ve saatin bulunmadığı devirlerde böyle yapılmıştır. Ancak, günümüzde saat ve takvimle namaz ve imsak vakitlerinin tayini, şafak ve fecr gibi işaretleri gözlemekten çok daha kolay hale gelmiştir.  Ayrıca, aynı yerde yaşayan müslümanlar arasında birlik ve huzurun sağlanması bakımından da bunda kesin zaruret bulunmamaktadır. ... ..
*Zorlukları Aşarken I– Tayyar Altıkulaç

12 Eylül 1980 ve sonrası
Askeri yönetimden gelen bazı emirler
Sunni-Alevi gerginliği üzerine
-Kahramanmaraş olayları
-Cemevleri camilerimn alternatifi mi?
-Ters düştüğümüz birkaç bürokrat
-Siyasetçiler ve üst makamlarla ilişkilerimiz
-Yargı ile ilişikilerimiz
Dini cemaatlerle ilişiklerimiz
-Süleymancılarla ilişkilerimiz
-Diğer cemaatlerle ilişkilerimiz
-“Nur Cemaat” hakkında düşündüklerim
-
... ..
-Başaramadıklarım ve yanlışlarım
-Emeklilik... ..

*Zorlukları Aşarken II– Tayyar Altıkulaç


Üçüncü cilt Avrasya dünyasına ilişkin gelişmelerle başlıyor ve devam ediyor... ..
Arnavutluk Yollarında
Azerbaycan Yollarında
-Bakü’de İlâhiyat Fakültesi açılıyor ... ..
-Bakü Türk Lisesi ... ..
-İlk ve orta dereceli okullarda din eğitimi yasak olduğuna göre, bu okulda dini hiçbir ders okutmayacak mıydık?... ..  bunu çaresi bulundu. Meselâ Kur’ân-ı Kerîm derssinin adı “Arap fonetikası” oldu. Siyer dersine “ İslâm tarihi” dendi. Din kültüürü dersine “maneviyat ve ahlâk” adı kondu. Akaid ve ibadet konularının “İslâm ilimleri” başlığı altında okutulması kabul edildi. Arapçayı zaten yabancı dil olarak “Arap dili” olarak okutmak mümkündü. Böylelikle... .. TDV Bakü Türk Lisesi 1994-1995 öğretim yılından itibaren faaliyete geçmiş oldu.
-Son yıllarda Azerbaycan’da yaşanan duyarlılık: ... ..Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı yanında bu kurumlarla anlayış birliği içinde hareket eden Aziz Mahmud Hüdâyi Vakfı’nın ve eğitim öğretim alanında Fethullah Gülen’e bağlı kadroların bu ülkedeki kardeşlerine götürdüğü hizmetleri burada hayırla ve takdirle anmak gerekir. ... ..(sf. 1008)
-Anlaşılan bu durum  zamanla Âzeri yönetimini rahatsız etti. Hatta bu yönetim ... .. “Neler oluyor benim ülkemde?”, demeye başladı. Tepkisel bir yaklaşımla “Din konusunda herkes varsa, bu konuda benim söyleyeceğim hiç mi bir şey yok?” derken ... ..
-Bu kardeş ülkede inşa edilmesi kararlaştırılan bir caminin yapılmasından vazgeçilecekmiş, Ahmet Necdet Sezer için bu önemli mi?... ...
-Bu şehirde yapılacak cami için Türkiye camilerinden para da toplanmıştı. Ama bu arada üniversitenin mütevelli heyeti başkanı değişmiş, süresi dolan Namık Kemal Zeybek yerine, Ahmed Necdet Sezer günümüzün balyoz soruşturması sanığı Emekli Orgeneral Çetin Doğan’ı atamıştı. Öğrendiğimize göre bu kişi kampüste cami olmaz diye karşı çıktığından, benim düşüncemin üniversite ayağı çıkmaza girdi. ... ..
-(sf.1061) ... .. kısa bir müddet sonra Türkiye 28 Şubat sürecine girdi. Herhalde “Ergenekon” iş başındaydı. ... ..
Siyasette ilkeli olmak mümkün mü?
İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM)
Merkez için arazi satın alınması
-(sf.1132)... .. Vakıf Mütevelli Heyeti’nin 08 Mayıs 1982 tarihli kararına istinaden ... ..    satış vadi sözlşemesi” ile Türkiye Diyanet Vakfı olarak bu yeri (Çengelköy sırtlarında 50.723 m2 büyüklükteki Sultan Vahdettin Köşkü arazisini) satın aldık. .. ..
-Sultan Vahdettin Köşkü / Korusu adı verilen bu yerde vaktiyle dört ayrı köşk varmış. Vakıf burayı satın aldığında temel kalıntılarından başka hiçbir şey yoktu. Aynı köşkleri ihya etmek bizim için yeterli görülebilirdi. Bu tarihi köşklerin  rölövelerinin çıkrılması, bunun için havadan çekilmiş çok eski fotoğraflarının arşivlerden bulunması ve bu fotoğraflara uygun olarak projelerinin hazırlanması sürecinde az uğraşmadık. Arazinin bulunup mâlikleriyle ayrı ayrı anlaşmalarının sağlanmasında ve bütün bu iş ve işlemlerin sürüdürülmesi sürecinde Ahmet Uzunoğlu’nun gösterdiği gayretler burada hatırlanmalıdır.
-... .. köşklerin yıllar önce havadan çekilmiş fotoğraflarının bulunması ve rölövelerinin çıkarılması yaklaşık üç yıl gibi bir zaman almış... ..
-... .. 20 Ocak 1986 Pazartesi... .. Sultan Vahdettin Köşkü arazisinde temel atma törenine iştirak ederek konuşmalaryaptık. ... ..  Zaman içinde temeller yükselmiş, dört adet trihi köşkten küçük olan ikisinin bütün işlemleri tamamlanmıştı. Diğer iki büyük köşkün de kaba inşaatı bitirilmiş, ince işleri devam ediyordu.
Merkezin yeri elimizden çıkıyor
-Bu süreçte Kuleli Askeri Lisesi arazisi ile sınır olan bu yerin askerler tarafından kamulaştırılacağına dair bilgiler kulağımıza geldi. Bunun üzerine ... .. merhum Turgt Özal’ı durumdan haberdar ettik. ... ..  sözkonusu yer elimizden  gitmesin diye Turgut Bey’den yardım istemekle biz “kurda kuzunun yerini haber vermiş” oluyorduk. Çünkü sözünü ettiğim ziyaretten sonra köşklerin “devlet konuk evi olarak kullanılmak üzere” kamulaştırılmasına karar verildi . ... ..


*Zorlukları Aşarken III– Tayyar Altıkulaç

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder