Tayyar
Altıkulaç sadece kendi hayatını değil, 1940’lı yıllardan itibaren ülkemize
ilişkin genel tabloyu da bir din adamı gözüyle yansıtıyor. Anlaşılması kolay bir dil kullanılmış Üç
cildin toplamı 1402 sayfa. Sadece ilk cilt ise 519 sayfa. Anlatılanlar içinde
bugün de yaşamaya devam ettiğimiz ve aşina olduğumuz toplum yapımız bir kere
daha önümüze konuluyor.
Okudukça...
... Refah seviyemiz değiştiğini, ancak Anadolu insanının çok da değişmediğini
görüyoruz. Sadece
Anadolu insanımızın mı?
Kamu
görevlerinde önemli makamlarda bulunan yöneticilerimizin ve siyaset
adamlarımızın arasında aynı ibretlik tablolara bugün de şahit olduğumuzu inkar
edebilir miyiz? Geçmişte yaşanan ve
birinci cildin son bölümlerinde (Erbakan’la tartışmalı geçen iki görüşme, sf.486-488) yansıtılan tablo ve diğerleri; sonraki
dönemlerde düzeltildi diyebilir miyiz? “Bugün ne durumdayız?” sorusuna
bulacağımız cevap insanımız mutlu eder mi?
Geçmişten bugüne taşıdığımız özelliklerimiz uluslararası zeminlerdeki
saygınlığımız da etkliyor. Tayar Altıkulaç Hoca’nın satırları arasından
çıkarılacak dersleri gözden kaçıramayız. Yazılanlar arasında önemli dersler
var. Olumlu olarak değerlendirebileceğimiz yanlar kadar üzüntü ile
karşıladığımız ve bugün hâlâ daha şahit olduğumuz toplumsal yaralarımız,
sızılarımız ve sorunlarımızın değişmediğini anlıyoruz. Liyakat sadakat
problemimizin geçmişten bugüne taşındığını teyid ediyoruz. Geçmiş penceresinden
baktığımızda, o dönemin sorunlarını bugün de yaşamanın sızısını hissediyoruz...
... siyasilerin iş takipçilikleri,... ... kişisel menfaatler için mevzuatın delinmesi
girişimleri... .. zorlamalar... ..
Eski
Diyanet İşleri Başkanı’nın kaleme aldığı satırlardan kısa alıntılarla verilen
mesajları anlamaya çalışalım.
27 Mayıs 1960 sonrasında başıma
gelenler
-Olağanüstü
dönemlerde ve iktidar değişikliklerinde günün idarecileriyle yakınlık kurmak
için koşuşturanlar olur ve hoşlanmadıkları insanlara iftira atmak için yoğun
bir ihbar furyası başlatırlar.
Süleyman Şah Türbesinin Nakil Görevi
... ..
... .. gerek
27 Mayıs 1960 sonrası günlerde gerekse 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’li askeri
müdahalelerin yapıldığı yıllarda ... .. gördüm.. . yaşadım. ... .. Bazı
çevrelerde Atatürkçü diye eleştirildiğimiz oldu,... .. Diğer bazı çevrelerde de
Atatürk düşmanı diye şikâyet edildik.
-... ..
bizim bu konudaki karnemiz zayıflarla doluydu. Çünkü farklı düşünüyorduk.Din
İşleri Yüksek Kurulu için hazırladıkları listede de ölçü liyakat değil, bu
anlayıştı.... ..
-Korkut
Bey, ... .. “Biz MSP olarak büyük bir potansiyeli hebâ ettik. Birleştirici
olamadığımız gibi parçaladık. Tefrika unsuru olduk. Nefret ettirdik. Partimize
destek vermeyenleri müzlüman saymadık. Âsî bir gençlik oluşturduk. Onların
vurucu ve kırıcılıklarına göz yumduk. Sonra onlara bizim de sözümüz geçmez oldu.”...
..
-... ..
din hizmeti yapanlar, kerkese Allah’ın hak yolunu göstermek sorumluluğunu
taşıyan kimselerdir. Bir başka deyişle din görevlileri zeengin-fair,
büyük-küçük, partli-partisiz herkese din hizmeti sunan insanlardır. Bu yüce
hizmetin sorumluluğunu taşıyabilmek için güvenilir olmaya, tarafsız kalmaya ve
yüce dinimizi halkımız öğretmekten başka bir gaye peşinde koşmamaya
mecburdurlar. ... ..
-Siyaset
yapmak elbette din görevlilerinin de hakkıdır. Bu taktirde din görevlisinin
yapacağı iş, sarık ve cübbesini çıkarmak, siyasî arenadaki yerini almaktır.
Buna kimsenin söyleyeceği bir söz olamaz. Bu hassasiyetimizi zamanın MSP
kadroları mağlesef anlayamadı ve hatta anlamak istemedi.... ..
Rüy’et-i Hilâl Konferansı
... ..
Necmettin Erbakan’la Yapılan Üç
Görüşme (sf.486-488)
-26 Ocak
1974’te CHP ve MSP’nin kurduğu 37. Cumhuriyet Hükümeti dönemi... .. din
görevlileri ve din eğitimi kurumlarıyla ilgili federasyon temsilcilerinin Erbakan’ı ziyareteleri ve sonrasında gündeme
gelenler... ...
YİE temsilcilerinin görüşmesi (sf.488): ... ... Hocanın ardından Hayreddin Karaman söz almış ve
altımızdaki arabayı 160 km ile sürerken trafik şartlarını, havanın yağışlı veya
yağışşsız oluşunu, gündüz veya gece olduğunu hesaba katmamız gerektiğini
söyleyerek söze başlamış. Bedir muharabesi misalinin bugüne tam uymadığını, ...
.. , müslüman halk nazarında sağdaki siyasi, ve gayri siyasi gruplar arasında
apaçık hak taraftarı ve bâtıl ehli tefrikini yapmanın kolay olmadığını, her bir
grup, zümre ve cereyan içinde samimi müslümanların bulunduğunu ifade etmiş.
“Bunlar da nasipsiz mi deyeceğiz? Biz
din adamıyız. Her zümreden insanlarla temas etmek mecburiyetindeyiz. Talebemize
hitap ediyoruz. Şayet açıkça bir partiyi tutarsak tesir sahamız azalır. Biz
sırf Müslümanlığı anlatmalıyız. Muhatabımızın İslami şuura ermesi için
çalışmalıyız”, demiş. ... ..
MİT Raporları Yüzünden Çekilen
Sıkıntılar
-... ..
Yakından tanımadığımız bir eleman hakkında MİT alyhte bir şeyler yazmışsa onu
savunmak ve ileri sürülen iddiaların aksini söylemek imkânı da olmadığından o
kişi hakkında artık bir adım ileri atmanız mümkün değildir.
-...
..Gelen raporlarda din görevlileri için
daha çok”nurcu, tarikatçi, Atatürk düşmanı, laikliğe karşı” gibi
isnatlarla; öğretmenlerde ise daha çok “kominist, Marksist, aşırı solcu” gibi
niteliklerle karşılaşıyorduk.
Çok ilginç bir MİT raporu: ... ..Aslında bu yazı ve benzerleri MİT için yüz karası belgelerdir. Bu
bilgiyi MİT’e veren ajan, herhalde bu teşkilatın kullandığı an aptal adamdır.
... ... bende oluşan kanaat... .. devlet içinde önemli yeri olaan MİT, ...
kesinlik kazanmamış, bazıları da saçmasapan istihbârî nitelikteki bilgilerle
personelin önü tıkanmamalıdır.. Ben çok müspet tanıdığımız bir personelimiz
için MİT’in gönderdiği cevabî yazıda, Zonguldak vaizimiz olan bu arkadaşımız
hakkında “Nurcu olarak bilinen terzi filanın dükkânına zaman zaman uğradığı”
şeklinde bir bilginin yer aldığını çok iyi hatırlıyorum.
Nurcu
olarak bilinen bir terzinin dükkanına kimse girmeyeck mi? Onunla dostluk ve
arkadaşlık ilişkisi kurmak yasak mı? Vazi efendiler elbise diktirecekleri
terziler için ölçülerini vermeden önce güvenlik soruşturması mı yaptıracaklar?
Böyle saçma şey olur mu? Bu raporlara itibar eden idarelere ve üst makamlar ne
demeli? Bana göre hatanın büyüğünü onlar işliyorlar.
-Kurumlar
ve onay mercileri bu tür dedikodu nişteliğindeki bilgilerle personeline
haksızlık etmemeli, gerektiğinde kendi yaptıracağı inceleme ve araştırmalarla
onay makamına yardımcı olmalıdır. ... ..
... ..
-Kenan
Paşa’nın özel bir istihbaratı olduğu... .. Kızının ve damadının bu teşkiletta
çalıştığını bilyorduk. ... ..
Benim de sakıncalı kişi sayıldığım
olaylar: İkinci
sakıncalılık olayı: Yıl 1973. Tunus... .. (sf.514) sonradan öğrendiğime göre bu saçmalıktan
Başbakan Ferit Melen’i haberdar etmiş ve o da yetkilileri sıkıştırarak:
-Elinizde
belge olmadan kamu görevlileini rencide etmeye ne hakkınız var, gibi ifadeler
kullanmış. Bir gün sonra.. .. Başbakanlıktan gelen bir şahsın benimle görüşmek
istediğini söyledi. ... .. Bembeyaz saçlı ve 60 yaşlarında olan bu zat MİT’te
daire başkanıymış. Benden kurumu adına özür diliyor ve bir yanlışlık
yapıldığını söylüyordu.
-Yaptığı
açıklamaya göre, kişiler hakkında MİT’e çeşitli kaynaklardan bilgiler
gelir ve bu bilgiler o kişi için açılan
dosyada birikirmiş. ... .. Genelde alt kademedeki memurlar tarafından yapılan
değerlendirmeler sonucu gönderilen cevabî yazılarda bazen hatalar yapılır ve bu
hataların imza makamının dikkatinden kaçtığı da olurmuş vs. ... ..
Takvimlerden Temkin Vaktinin Kaldırılması
-... ..
sabah namazı vakti imsak vaktiyle başlaması gerektiği halde bu temkin vakti
sebebiyle sabah namazı için 20-30 dakika bekleniyordu. Bu bekleme yüzünden pek
çok oruçlu kimse sabah namazını kılmadan yatıyor, namazını güneş doğduktan
sonra kılıyordu. Bu kesinlikle sağlıklı bir uygulama değildi.... ..
-...
..Böyle olunca, zaten sağlıklı bir sonuç vermeyen ve ihtiyaç da kalmayan
“temkin vakti” nin de kaldırılması gerekiyordu. Ama alışkanlık gereği ... ..
-Güneşin
hareketi sonucu meydana gelen tulû, gurup, zeval, fecr, şafak... gibi durumlar
ve bunlar arasındaki süreler sabit olmayıp mevsimlere ve bulunulan yere göre
daima değişmektedir.Ayrıca bu olayların tesbitinde havanın açık ya da kapalı,
berrak yahut sisli, su buharının yoğun veya az oluşu... .. gibi durumların da
önemli tesirleri bulunmaktadır.(sf.447)
-İslam
kolaylık dinidir. İbadet vakitlerini tayin için müslümanları ince hesaplar
yapmak ve hassas aletler kullanmakla mükelllef kılmamıştır. Müslümanlar,
sünnetin tayin ettiği alemetleri hesap yapmadan ve herhangi bir alet
kullanmadan da tespit edip namazlarını kılabilirler. Nitekim takvim ve saatin
bulunmadığı devirlerde böyle yapılmıştır. Ancak, günümüzde saat ve takvimle
namaz ve imsak vakitlerinin tayini, şafak ve fecr gibi işaretleri gözlemekten
çok daha kolay hale gelmiştir. Ayrıca,
aynı yerde yaşayan müslümanlar arasında birlik ve huzurun sağlanması bakımından
da bunda kesin zaruret bulunmamaktadır. ... ..
*Zorlukları Aşarken I– Tayyar Altıkulaç
12 Eylül 1980 ve sonrası
Askeri yönetimden gelen bazı emirler
Sunni-Alevi gerginliği üzerine
-Kahramanmaraş
olayları
-Cemevleri
camilerimn alternatifi mi?
-Ters
düştüğümüz birkaç bürokrat
-Siyasetçiler
ve üst makamlarla ilişkilerimiz
-Yargı ile
ilişikilerimiz
Dini cemaatlerle ilişiklerimiz
-Süleymancılarla ilişkilerimiz
-Diğer
cemaatlerle ilişkilerimiz
-“Nur Cemaat” hakkında düşündüklerim
-
... ..
-Başaramadıklarım
ve yanlışlarım
-Emeklilik...
..
*Zorlukları Aşarken II– Tayyar Altıkulaç
Üçüncü cilt
Avrasya dünyasına ilişkin gelişmelerle başlıyor ve devam ediyor... ..
Arnavutluk Yollarında
Azerbaycan Yollarında
-Bakü’de
İlâhiyat Fakültesi açılıyor ... ..
-Bakü Türk
Lisesi ... ..
-İlk ve orta
dereceli okullarda din eğitimi yasak olduğuna göre, bu okulda dini hiçbir ders
okutmayacak mıydık?... .. bunu çaresi
bulundu. Meselâ Kur’ân-ı Kerîm derssinin adı “Arap fonetikası” oldu. Siyer
dersine “ İslâm tarihi” dendi. Din kültüürü dersine “maneviyat ve ahlâk” adı
kondu. Akaid ve ibadet konularının “İslâm ilimleri” başlığı altında okutulması
kabul edildi. Arapçayı zaten yabancı dil olarak “Arap dili” olarak okutmak
mümkündü. Böylelikle... .. TDV Bakü Türk Lisesi 1994-1995 öğretim yılından
itibaren faaliyete geçmiş oldu.
-Son yıllarda Azerbaycan’da yaşanan
duyarlılık: ... ..Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı
yanında bu kurumlarla anlayış birliği içinde hareket eden Aziz Mahmud Hüdâyi
Vakfı’nın ve eğitim öğretim alanında Fethullah Gülen’e bağlı kadroların bu
ülkedeki kardeşlerine götürdüğü hizmetleri burada hayırla ve takdirle anmak
gerekir. ... ..(sf.
1008)
-Anlaşılan bu
durum zamanla Âzeri yönetimini rahatsız
etti. Hatta bu yönetim ... .. “Neler oluyor benim ülkemde?”, demeye başladı.
Tepkisel bir yaklaşımla “Din konusunda herkes varsa, bu konuda benim
söyleyeceğim hiç mi bir şey yok?” derken ... ..
-Bu kardeş
ülkede inşa edilmesi kararlaştırılan bir caminin yapılmasından vazgeçilecekmiş,
Ahmet Necdet Sezer için bu önemli mi?... ...
-Bu şehirde
yapılacak cami için Türkiye camilerinden para da toplanmıştı. Ama bu arada
üniversitenin mütevelli heyeti başkanı değişmiş, süresi dolan Namık Kemal
Zeybek yerine, Ahmed Necdet Sezer günümüzün balyoz soruşturması sanığı Emekli
Orgeneral Çetin Doğan’ı atamıştı. Öğrendiğimize göre bu kişi kampüste cami
olmaz diye karşı çıktığından, benim düşüncemin üniversite ayağı çıkmaza girdi.
... ..
-(sf.1061) ... .. kısa bir müddet sonra Türkiye
28 Şubat sürecine girdi. Herhalde “Ergenekon” iş başındaydı. ... ..
Siyasette ilkeli olmak mümkün mü?
İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM)
Merkez için arazi satın alınması
-(sf.1132)...
.. Vakıf Mütevelli Heyeti’nin 08 Mayıs 1982 tarihli kararına istinaden ... .. satış vadi sözlşemesi” ile Türkiye Diyanet
Vakfı olarak bu yeri (Çengelköy sırtlarında 50.723 m2 büyüklükteki Sultan Vahdettin Köşkü arazisini) satın
aldık. .. ..
-Sultan Vahdettin Köşkü / Korusu adı verilen bu yerde
vaktiyle dört ayrı köşk varmış. Vakıf burayı satın aldığında temel
kalıntılarından başka hiçbir şey yoktu. Aynı köşkleri ihya etmek bizim için yeterli
görülebilirdi. Bu tarihi köşklerin
rölövelerinin çıkrılması, bunun için havadan çekilmiş çok eski
fotoğraflarının arşivlerden bulunması ve bu fotoğraflara uygun olarak
projelerinin hazırlanması sürecinde az uğraşmadık. Arazinin bulunup
mâlikleriyle ayrı ayrı anlaşmalarının sağlanmasında ve bütün bu iş ve
işlemlerin sürüdürülmesi sürecinde Ahmet Uzunoğlu’nun gösterdiği gayretler
burada hatırlanmalıdır.
-... ..
köşklerin yıllar önce havadan çekilmiş fotoğraflarının bulunması ve
rölövelerinin çıkarılması yaklaşık üç yıl gibi bir zaman almış... ..
-... .. 20
Ocak 1986 Pazartesi... .. Sultan Vahdettin Köşkü arazisinde temel atma törenine
iştirak ederek konuşmalaryaptık. ... ..
Zaman içinde temeller yükselmiş, dört adet trihi köşkten küçük olan
ikisinin bütün işlemleri tamamlanmıştı. Diğer iki büyük köşkün de kaba inşaatı
bitirilmiş, ince işleri devam ediyordu.
Merkezin yeri elimizden çıkıyor
-Bu süreçte Kuleli Askeri Lisesi arazisi ile sınır olan bu yerin
askerler tarafından kamulaştırılacağına dair bilgiler kulağımıza geldi. Bunun
üzerine ... .. merhum Turgt Özal’ı durumdan haberdar ettik. ... .. sözkonusu yer elimizden gitmesin diye Turgut Bey’den yardım istemekle
biz “kurda kuzunun yerini haber vermiş” oluyorduk. Çünkü sözünü ettiğim
ziyaretten sonra köşklerin “devlet konuk evi olarak kullanılmak üzere”
kamulaştırılmasına karar verildi . ... ..
*Zorlukları Aşarken III– Tayyar Altıkulaç
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder