19 Şubat 2018 Pazartesi

Kelepçe*

-Aralık 2010’da Tunuslu genç Buazizi’ni kendini yakmasıyla Arap Baharı diye adlandırılan süreç başladı.
Tunustan sonra Mısır, Libya, Bahreyn, Yemen ve Suriye’de olaylar yaşandı.
-Mısır, Libya,Tun us ve Yemen’de iktidarlar devrildi.
-Bahreyn’de ayaklanan halk Şii olduğu için Suudi tankları ABD’nin onayıyla bu ülkeye girdi ve ayaklanmayı bastırdı.
-2012 sonunda yazdığım Ortadoğu’da Kanlı Bahar kitabımda yeni dönemi anlattım ve geleceğe yönelik tespitlerde bulunarak dedim ki:
1.Bu “bahar”BOP çerçevesinde emperyalist-Siyonist bir oyundur ve tüm coğrafyayı kana bulayacaktır.
2.Müslüman Kardeşler iktidar olsa bu işi beceremez ve en çok bir yıl iktidarda kalabilir.
3.Libya’da iç savaş yaşanır ve ülke dağılma sürecine girer.
4.Müslüman Kardeşler’in iktidarından güç alacak radikal İslamcı gruplar güçlenir ve coğrafyamız kanlı bir döneme girer.

Peki 7 yıl sonra şimdi durum ne?

1.25 Haziran 2012’de cumhurbaşkanı seçilen Mısırlı Müslüman Kardeş Mursi tam bir yıl sonra (3 Temmuz 2013) askeri darbeyle devrildi ve Müslüman Kardeşler’in iktidarı ortadan keldırıldı.
2.İki liberal-sol partiyle koalisyon kuran Tunuslu Müslüman Kardeşler (Nahda Partisi) bir yıl sonra iktidarı kaybetti. “Arap Baharı” sürecinde esen rügârın gücüyle iktidar olan Fas Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 6 yıl sonra birlikte hükümeti kurduğu partilerin çakilmesiyle iktidarını zor sürdürüyor ve dağılma sürecini yaşıyor.

Osmanlılar Safeviler Babürlüler*

-... . Osmanlı Beyliği’nin doğduğu ortamı iki savaş şekillendirmişti: (1)Seçuklu Sultanı Alparslan’ın 1071 yılında Malazgirt’te (Mantzikert) Bizans İmparatoru Romen Diyojen karşısında kazandığı zafer sonucunda Anadolu’nun Türk yerleşimine açılması, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurulmasına giden bir süreç başlamıştı. (2) Moğolların 1243 yılında Anadolu Selçukluları’nı Kösedağ Savaşı’ndan sonra maruz kalınan Moğol baskısı, Anadolu Türklerinin çoğunu Batı Anadılu’da yeni bir sınır boyuna itti.  Bu sınır kuşağında Türkler, Yunanlılar ve diğer milletler birbirine karıştı. Başta Selçuklular ardından da Moğollar tarafından tanınan bir dizi yeni beylik kuruldu. Bu yeni devletlerin yöneticileriTürkçedeki “bey” (chief, lord veya prince kelimelerinin karşılığı olarak) unvanını kullandı, dolayısıyla bu devletlere de beylik dendi. Başlangıçta Osmanlılar da bu çok sayıdaki beyliklerden bir tanesiydi.
-Beylikler, yerinden edilen Türklerin yeni liderlerinin zayıf Bizans İmparatorluğu’ndan fethettikleri topraklarda yeşerdi. Moğol baskısı, bu düzensiz toprakların besleyebileceğinden çok daha fazla insanı, Başta Türkler olmak üzere çok sayıda Yunanlı, Ermeni ve Yahudi’yi uç bölgelere itmişti. Yerinden edilen insanların hayatta kalmak için çarpışmaktan başka çaresi yoktu. Osmanlıların kurucusu Osman Bey (ö. 1326), Bizans İmparatorluğu’ndan artakalan  toprakların sınırında, sadece kuzeybatı Anadolu’nun küçük bir bölümüne hâkim olan bir beylik kurdu. Sonraları Osman’ın Oğuz Türklerinin Kayı boyundan olduğu ileri sürülmüşse de, ona taraftar kazandıran şey atalarının kimliği değil, bir savaşın lideri olarak sahip olduğu şöhretti. “Ottaman”, Türkçe’deki Osmanlı kelimesinin Bat’da aldığı biçimdir.... .. Osmanlı’nın takipçileri, kimliklerini bizzat Osman’dan almıştı. Bu takipçilerin içindeki Türklerin, eskiden mevsimlik göçün kalıplarına göre belirlenen boy aidiyetleri, bu düzeni alt üst eden Moğol göçü nedeniyle artık yitirilmişti. . Dolayısıyla Osmanlı Beyliği Türkî bir baskın kültüre ve kökene sahip olsa da, göçmen boyların meydana getirdiği konfederasyonlarla ilişkilendirilen siyasi örüntüden

4 Şubat 2018 Pazar

Kanuni I

-Uğurluel, Kanuni’nin çevresindeki insanları, ailesini ve o günün dünyasını yakından tanıtarak tarih anlatımına taze bir sluk getiriyor. “Şehzadelik ve saltanat yıllarında Avrupa’da ve Asya’da neler oluyordu? Kimler, hangi devletleri yönetiyordu? Bu devletlerin gücü, amacı, planları neydi? Sorularının da cevabını veriyor. Bu mukayeseli inceleme , Kanuni ve kadrosunun hangi durumlarda neye göre nasıl bir tavır sergilediğini, nereye hangi amaçla sefer yapıldığını, alınan kararların gerekçelerini tüm açıklığıyla anlamanızı sağlıyor.
-Talha Uğurluel, Dünyaya Hükmeden  Sultan Kanuni kitabıyla sizleri Kanuni’nin doğduğu Trabzon’dan şehzadelik yaptığı Manisa’ya, padişah olarak geldiği İstanbul’dan fetihlere çıktığı Avrupa’ya götürecek; Hürrem Sultan’dan Pargalı İbrahim’e , Mihrimah Sultan’dan Rüstem Paşa’ya kadar birçok tarihi şahsiyetin bilinmeyen yönlerini anlatacak.
-Sultan Süleyman dönemi, İslam dünyası üzerinde en ciddi oyunların oynandığı , en büyük ittifakların yapıldığı ve bütün şer güçlerin bir araya geldiği ender dönemlerden biridir. Ama bu, müthiş kadro kurucu adam ve etrafındaki

Özel Görevler

-... .. Masum insanlar için pişmalık duymamız gerek, çünkübizler geri kalmış bir ülkenin üzerine çöken  bu muazzam baskı rejiminin bile rek veya bişlmeyerek parçası olduk. Baskıların boyutları beni bugün bile dehşete düşürüyor. Ordu, köylüler ve bürokrasi üzerindeki etkileri düşünüldğünde , bu tasfiyeleri tarihsel olarak Korkunç İvan ya da Büyük Petro döneminde yapılan temizlik hareketleriyle kıyaslamak mümkün. Bu ülke tarihin belli dönemlerinde büyük tasfiye hareketlerine tanıklık etti. Böylesi korkunç bir geleneğimizin olduğunu örmek insana acı veriyor.
-Kirov’a kurulan “komplo” zamanla Nikolayev’in yakınlarından Draule’nin ailesine kadar uzandı, ancak Stalin bununla yetinmeyerek Zinovyev ve Kamanev’i de soruşturmaya dâhil etti. Cinayetle ilgili ahlaki sorumluluğu olduğu öne sürülen bu isimler bir anda cinayeti planlayan kişilere dönüşmüştü. Nikolayev’in çalışma arkadaşlarıyla Zinovyev’in yürüttüğü muhalefet arasında ilişkiler kurulmaya başlandı. Stalin daha sonra tüm gerçeği bilmeleri sebebiyle bazı NKVD yetkililerinden ve Yago’dan kurtulmak isteyecek ve onları da davayla ilişkilendirerek amacına ulaşacaktı. Yagoda eylemi yönetmekle suçlanıyordu. General Raikhman’dan öğrendiğim kadarıyla Stalin , Kirov’un dul eeşini dahi ölene kadar yakın gözetim altında tutulmasını emretmişti.
-Stalin bu olayı kendi amaçları için kullanıyor ve gerçeklerin üzeri siyasi nedenlerle örtülmeye devam ediyordu. Kirov’un ölümüyle ağırlaşan ekonomik ve siyasi krizler karşısında halkın dikkati başka yöne çekilmeye çalışılmıştı. Böyle bir ortamda  cinayetin arkasındaki gerçekleri düşünmek mümkün değildi. Stalin cinayeti kendi hedefleri için kullanırken, tepedeki hiçbir ismin buna karşı koyacak gücü yoktu. Çünkü her soruşturmayla birlikte yalanların dozu bir kat daha artıyor ve olayların yeniden inşası gelecek kuşaklar için giderek zorlaşıyordu.
-Stalin’in Kirov’un kendisine rakip olarak görerek ortadan kaldırıldığına dair hiçbir kanıt bulunmuyor.

Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı