29 Mart 2022 Salı

Gece Yarısı Kütüphanesi *


… .. Erwin Schrödinger…”

“Kedili adam.”

“Evet. Kedili adam. Kuantum fizikte bütün alternatif olasılıkların eşzamanlı gerçekleştiğini söylemiş. Aynı anda. Aynı mekânda. Kuantum süperpozisyon. Kutudaki kedi hem canlı hem de ölü. Kutuyu açıp onu canlı ya da ölü görebilirsin, hikâye böyle ama bir bakıma, kedi kutu açıldıktan sonra bile hem canlı hem de ölüdür. Bütün evrenler birbirinin üzerine binmiş halde var olmaya devam eder. Bir aydıngerin üzerindeki, aynı çerçeve içinde, hepsi de birbirinden birazcık farklı olan milyonlarca resim gibi. Kuantum fiziğin çoklu dünyalar yorumu sonsuz sayıda farklı evrenler olduğunu söyler. Hayatın her anında yeni bir evrene girersin  Verdiğin her kararla. Aynı mekânda, resmen birkaç milim uzağımızda oldukları halde , normalde bu dünyalar arasında iletişim ya da geçiş olamayacağı düşünülürdü.“

“Peki ya biz? Biz ne yapıyoruz?”

“Aynen öyle. Şu an buradayım ama burada olmadığımı da biliyorum. Aynı zamanda beyin kanaması yüzünden Paris’teki bir hastanede yatıyorum. Arizona’da hava dalışı yapıyorum. Hindistan’ın güneyinde seyahat ediyorum. Lyon’da şarap tadımı yapıp Côte d’Azur’deki bir yatta güneşleniyorum.

… ..

… ..”Bilim bize yaşamla ölüm arasındaki ‘gri alan’ın gizemli bir yer olduğunu söylüyor. İki durumda da olmadığımız bir nokta var. Belki de iki durumda birden olduğumuz bu anda, her zaman değil, yalnızca bazen, kendimizi yalnızca ölü ya da diri değil, evrensel dalga fonsiyonuyla uyum içinde gerçekleşebilecek bütün kuantum olasılıkları deneyimleyebilecek, gecenin birinde Longyearbyen’daki bir

13 Mart 2022 Pazar

Çankaya*


.. 1894’de Selânik’te Sivil Rüştiye (ortaokul) mektebine girdi. Fakat orta öğretimini burada tamamlamak kısmet olmadı. Aynı zamanda müdür yardımcılığı yapan ve kendine Kaymak Hafız denen matematik Hocası Hüseyin Efendi bol dayak atan sert bir kimse idi. Atatürk dedi ki:

-Berbat bir adamdı. Ondan çok korkardım. Beni döverse ne yaparım diye düşünürdüm. 

Nitekim sınıf arkadaşlarından biri ile kavga ettiği sırada Kaymak Hafız’ın  eline düştü. İnsafsızca dayak yedi, kan içinde kaldı ve bu yüzden okuldan çıktı.

Komşulardan Kadri Bey adında bir binbaşının oğlu Ahmet Askeri Rüştiye'ye gidiyordu. Onun asker esvabına imrenen Mustafa ile aynı okula gitmek, sokakta gördüğü üniformalı subaylar gibi olmak hevesine kapıldı. Anasını yokladı. Hiç de asker olması taraftarı değildi. O kimseden habersiz kabul imtihanlarına girdi ve sağladığı başarı ile kendisini öğretim süresi dört yıl olan rüştiyenin üçüncü sınıfına aldılar. Zübeyde Hanım olup bitene boyun eğmek zorunda kaldı. Arkadaşları arasında hemen kendini göstermişti. Matematiğe bilhassa meraklı idi: “Az bir zamanda bize bu dersi veren öğretmen kadar, belki daha çok bilgi edindim. DErsler üstünde problemlerle uğraşıyordum. Yazılı sualler hazırlıyordum. Matematik hocası da yazı ile cevap verirdi. Hocamın adı Mustafa idi. Bir gün bana, “Oğlum senin adın Mustafa, benim de. Bu böyle olmaz. Arada bir fark bulunmalı. Bundan sonra senin adının sonuna bir Kemak ekleyelim,” dedi. O günden beri adım Mustafa Kemal’dir. Hoca sert bir adamdır. Sınıfta birinci ikinci tanımazdı. … ..

… ..

Mustafa Kemal 1898 yılı başında asker Rüştiyesinden sınıf dördüncüsü olarak diploma aldığı vakit on beş yaşındaydı. … ..

… .. Son sınıf imtihanlarına “mümeyyiz” olarak gelen Hasan Bey adında bir kurmay, Mustafa Kemal’e idadi öğrenimini nerede yapacağını sormuş. İstanbul’a gitmek istediğini söyleyince:

-Hayır, demiş Manastır’a gidin. Daha iyi yetişirsiniz.

Üç arkadaşı ile Manastır’a gitti. … ..

7 Mart 2022 Pazartesi

Geleceği Keşfedenler*

Bilgisayar ve internet, çağımızın en önemli icatları arasında ama pek azımız onları kimin icat ettiği hakkında fikir sahibi. Bir tavan arasında ya da bir garajda tek başına çalışan insanlardan çıkmadı bu buluşlar. Dergi kapaklarına resimleri koyamaz, Edison, Bell ve Morse’la birlikte anıtlarını dikemezsiniz. Dijital çağdaki yeniliklerin çoğu işbirliğiyle yapıldı. İşin içinde hayranlık verici pek çok şahsiyet vardı. Kimileri zeki ve yaratıcıydı. Bazıları ise dâhi. Bu kitap bu öncülerin, programcıların, mucitlerin ve girişimcilerin hikâyesini, kim olduklarını, kafalarının nasıl çalıştığını ve onları neyin böylesine yaratıcı yaptığını anlatıyor. Bub aynı zamanda nasıl bir işbirliğiyle çalıştıklarının ve bu sayede nasıl daha da yaratıcı hale geldiklerinin hikâyesi

Ekip çalışmalarının öyküsünü anlamak önemli, çünkü genellikle bu becerinin yenilikçilik için ne kadar hayati olduğunu ıskalıyoruz. İnsanları yalnız mucitler olarak resmeden ve efsaneleştiren binlerce biyografi kitabı var. Ben de böyle birkaç tane yazdım. Amazon’da “the man who invented”* (*...icat eden adam ç.n.) ifadesini ararsanız 1860 kitap çıkıyor. Ama işbirliğiyle ortaya çıkan yaratıcılığın öyküsü pek yazılmıyor. Oysa bugünün teknolojik devrimin nasıl şekillendiğini anlamamız için bu çok daha önemli.

Bugünlerde yenilikçilikten ( inovasyon) o kadar söz ediyoruz ki artık anlamını kaybetmiş bir “moda terim” haline geldi. Bu kitabı yazmaktaki amacım, yenilikçiliğin gerçek hayatta nasıl meydana geldiğini anlatmak. Günümüzün hayal gücü en kuvvetli yenilikçileri, kendinden öncekileri tamamen yıkacak fikirleri nasıl gerçeğe dönüştürdüler? Dijital çağın en kayda değer adımları arasından bir düzine kadarına ve onları yapan insanlara odaklandım. Yaratıcı hamlelerinin kaynağı nereye dayanıyoırdu? Hangi beceriler en çok öne çıktı? Nasıl liderlik ettiler ve nasıl işbirliği yaptılar? Neden kimi başarırken kimi başaramadı?

Yeniliğin ihtiyaç duyduğu atmosferi sağlarken sosyal ve kültürel kuvvetleri de inceledim. Dijital çağın doğuşunda hükümet desteğiyle beslenen, askeri-endüstriyel-akademik işbirliğiyle yürütülen bir araştırma ekosistemi vardı. Aralarında gevşek de olsa bir bağ bulunan ve çoğunluğu merkezi otoriteye şüpheyle bakan toplumsal kuruluşlar, komünal hippiler, “kendin yap”çı hobi meraklıları ve hacker’lar da bir noktada

4 Mart 2022 Cuma

Osmanlı İmparatorluğu *

Sorularla Osmanlı İmparatorluğu*

Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşu, Orhan Gazi, Rumeli’ye geçiş, Birinci Murad, Ankara Savaşı, Fetret Devri, Çelebi Mehmed, 2. Murad, Fatih Sultan Mehmed, Cem Sultan, 2. Beyazid, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Genç Osman, Dördüncü Murad, Sultan İbrahim, Lale Devri, İkinci Mahmud, Köprülüler, Piri Reis, Barbaros Hayreddin Paşa, Sokollu Mehmed Paşa, Kadızâdeliler, Osmanlı Tarihinde İsyanlar, Celali İsyanları, KIbrıs Seferi, İnebahtı Savaşı, İkinci Viyana Kuşatması, Viyana Bozgun Yılları, Karlofça Antlaşması, Prur Savaşı, Kırım Savaşı, 93 Harbi, Osmanlı-Rus Savaşları, Osmanlı - Avusturya Savaşları, Osmanlı-İran Savaşları, Nizâm-ı Cedid, Tanzimat, Islahat Fermanı, Meşrutiyet, İlk Türk Matbaası, Gayrı müslimler, Şark Meselesi, Kapitülasyonlar, Osmanlı Döneminde Hac, Yeniçeriler, Osmanlılar ve Türklük, Avrupa’da Türk korkusu, Türkmen Aşiretleri, Harem, Kardeş Katli…


Son 40-50 yılda bütün dünyada Osmanlı tarih yazıcılığı büyük aşama kaydetmesine rağmen, akademik araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlar ülkemizde kamuoyuna kısmen ulaşmıştır. Uzman olmayan kişilerin yazdıkları ansiklopediler, kitaplar ve ders kitaplarındaki Osmanlı tarihine ait bilgiler genellikle Hammer’in yazdığı ilk büyük Osmanlı Tarihi’nin temelini oluşturduğu ve daha sonra XIX. yüzyılın ikinci yarısında başlayan ve XX. yüzyılın başlarında tamamlanan bir bilgi demetidir. Bu bilgiler genellikle Osmanlı kroniklerinde anlatılan hadiselerin tenkitsiz naklinden ibarettir.

Bir bilim adamının görevi uğraştığı bilim dalının meselelerini anlamak ve bunlara izahlar getirmeye çalışmaktır. Bunun için  de önce soru sormak ve meseleleri anlamaya çalışmak gerekir. Oysa çoğunlukla anlamaktan ziyade anlatmaya çalışıldığı için çoğu probleme çözüm bulunamamaktadır. İkinci önemli nokta bir konu üzerine araştırma yaparken o sahadaki litaratürü, önceki bilgi v e kanaatleri dikkate almadan okumaktır. Genellikle yapılmış araştırmalar okunmamakta, sadece atıf olarak zikredilmektedir. Böyle olunca da eski bilgiler yeni yayınlarda tekrarlanmaktadır. Halbuki Osmanlı tarihi üzerine gerek