Bilgisayar ve internet, çağımızın en önemli icatları arasında ama pek azımız onları kimin icat ettiği hakkında fikir sahibi. Bir tavan arasında ya da bir garajda tek başına çalışan insanlardan çıkmadı bu buluşlar. Dergi kapaklarına resimleri koyamaz, Edison, Bell ve Morse’la birlikte anıtlarını dikemezsiniz. Dijital çağdaki yeniliklerin çoğu işbirliğiyle yapıldı. İşin içinde hayranlık verici pek çok şahsiyet vardı. Kimileri zeki ve yaratıcıydı. Bazıları ise dâhi. Bu kitap bu öncülerin, programcıların, mucitlerin ve girişimcilerin hikâyesini, kim olduklarını, kafalarının nasıl çalıştığını ve onları neyin böylesine yaratıcı yaptığını anlatıyor. Bub aynı zamanda nasıl bir işbirliğiyle çalıştıklarının ve bu sayede nasıl daha da yaratıcı hale geldiklerinin hikâyesi…
Ekip çalışmalarının öyküsünü anlamak önemli, çünkü genellikle bu becerinin yenilikçilik için ne kadar hayati olduğunu ıskalıyoruz. İnsanları yalnız mucitler olarak resmeden ve efsaneleştiren binlerce biyografi kitabı var. Ben de böyle birkaç tane yazdım. Amazon’da “the man who invented”* (*...icat eden adam ç.n.) ifadesini ararsanız 1860 kitap çıkıyor. Ama işbirliğiyle ortaya çıkan yaratıcılığın öyküsü pek yazılmıyor. Oysa bugünün teknolojik devrimin nasıl şekillendiğini anlamamız için bu çok daha önemli.
Bugünlerde yenilikçilikten ( inovasyon) o kadar söz ediyoruz ki artık anlamını kaybetmiş bir “moda terim” haline geldi. Bu kitabı yazmaktaki amacım, yenilikçiliğin gerçek hayatta nasıl meydana geldiğini anlatmak. Günümüzün hayal gücü en kuvvetli yenilikçileri, kendinden öncekileri tamamen yıkacak fikirleri nasıl gerçeğe dönüştürdüler? Dijital çağın en kayda değer adımları arasından bir düzine kadarına ve onları yapan insanlara odaklandım. Yaratıcı hamlelerinin kaynağı nereye dayanıyoırdu? Hangi beceriler en çok öne çıktı? Nasıl liderlik ettiler ve nasıl işbirliği yaptılar? Neden kimi başarırken kimi başaramadı?
Yeniliğin ihtiyaç duyduğu atmosferi sağlarken sosyal ve kültürel kuvvetleri de inceledim. Dijital çağın doğuşunda hükümet desteğiyle beslenen, askeri-endüstriyel-akademik işbirliğiyle yürütülen bir araştırma ekosistemi vardı. Aralarında gevşek de olsa bir bağ bulunan ve çoğunluğu merkezi otoriteye şüpheyle bakan toplumsal kuruluşlar, komünal hippiler, “kendin yap”çı hobi meraklıları ve hacker’lar da bir noktada
kesişmişti.Bu faktörlerden herhangi birine vurgu yapılarak farklı tarihler yazılabilir. Bunun bir örneği Harvard/IBM’in icadı, ilk büyük elektromekanik bilgisayar olan Mark I’dir. Programcılarından Grace Hopper, bilgisayarın baş yaratıcısı Howard Aiken’a odaklanan bir tarih yazdı. IBM ise sayaçlardan kart besleme donanımına kadar makinenin her şeyine ufak ama tonla katkıda bulunan isimsiz mühendis ekiplerini öne çıkaran bir tarihle karşılık verdi.
… ..
… ..
Sürgülü hesap cetveli analog, abaküs dijitaldir. Kollu saatler analog, üstünde numara gösterenler dijitaldir….
… .
Alan Turing
… ..
Sherborne’daki son senesinde kazandığı bursla 1931’de Cambridge, Kings College’da matematik okumaya başladı. Burs harçlığıyla aldığı kitaptan biri Macaristan
doğumlu matematikçi John von Neumann’ın Kuantum Mekaniğinin Matematiksel Temelleri adlı kitabıydı.
Bilgisayar tasarımının öncüsü von Neumann’ın Turing‘e hayatı boyunca büyük etkisi olacaktı. Turing kuantum
fiziğinin temelinde yatan matematiğe büyük ilgi duyuyordu. Bu matematikte atom-altı seviyedeki olaylar kesinlik
içeren yasaları değil, istatistiksel olasılıklarla belirleniyordu. Atom-altı seviyedeki bu belirsizliğin ve kararsızlığın
insanları özgür iradeye kavuşturduğuna inanıyordu (en azından gençken) Bu doğruysa insanı makineden ayıran
şey olabilirdi. Bir başka deyişle atom-altı seviyedeki olayların önceden belirlenmemiş olmasının yolunu açıyordu. … ..
… ..
Ball Labs’ten Claude Sannon ve George Stibitz
… ..
… Elektrik sinyalleri açılıp kapanmalarına neden oldukça anahtarlar farklı devre düzenleri yaratıyorlardı.
… ..burada birbirinden tamamen farklı uygulamacılar ve teorisyenler bir araya geliyor ve ortak bir dilde konuşup
bilgi alışverişi yapmanın yollarını buluyorlardı. ,... ..
… .. Aramaları yönlendirmek ve yükü dengelemek için elektrik anahtarları kullanılıyordu. Shannon bu devrelerin
çalışma şeklini, zihninde yine büyüleyici bulduğu başka bir şeyle bağdaştırdı. Bu, doksan yıl önce İngiliz
matematikçi George Boole tarafından formüle edilmiş bir mantık sistemiydi Boole semboller ve denklemler
kullanarak mantıksal ifadeleri ifade etmenin yollarını bulmuş, böylece mantıkta devrim yapmıştı. Doğru ifadelere
1, yanlış ifadelere 0 değeri veriyordu. Böylece “ve, veya, değil, eğer, öyleyse” gibi temel birtakım mantıksal,
işlemler sanki matematik denklemiymiş gibi yazılabiliyordu.
… ..
(Röle”, örneğin bir elektromıknatıs yardımıyla elektriği açıp kapatabilen bir anahtardır. Elektrik akımını
kontrol etmek için hareket eden fiziksel kısımları varsa elektromekanik denir. Fiziksel kısımların kısımların hareketi olmadan, elektronların akışını değiştirerel çalışanlara elektronik denir.Bunlarda anahtar olarak vakum tüpleri ya da transistörler kullanılır. “Mantık kapısı” dediğimiz şey ise bir
ya da birden çok girdiyi idare eden bir anahtardır…. ..
… .
Role Anahtarlama Devrelerinin Sembolik Analizi adlı tezinde … .. Son cümlesinde, “Karmaşık matematik işlemlerini röle devreleriyle uygulamak mümkündür,” diye yazdı….
… .. Ayrıca mantık insan zihninin işleyişiyle bağlantılı olduğundan, mantıksal görevkeri uygulayabilen görevleri
uygulayabilen bir makine insan zihnini de taklid edebilirdi.,... ..
..
… ..
Jonh Mauchly
… .. Fizikçi babası, ülkenin ilerleme ve araştırmayı destekleme konusunda en önde gelen kurumu, Washington
merkezli Carneige Enstitüsü’nün Yeryüzü Manyetizması Bölümü’nde araştırma şefiydi. … ..
… .. John, bölgesinin gitgide genişleyen bilim camiasından etkileniyordu. “Washington’ın herhalde bütün
bilimcileri Chevy Vhase’teydi. … ..
… ..
Sınıfın karşısında bir şovmen gibiydi. Momentumu anlatmak için kollarını hızla hareket ettirip içeri çekerek
döner, etki tepki konseptini anlatmak için ev yapımı bir kaykayla ileri geri giderdi. Hatta bir seferinde bu
numarayı yaparken düşüp kolunu kırmıştı. insanlar onun Noel öncesi dersini dinlemek için kilometrelerce
yoldan
gelirlerdi Üniversitede ziyeretçileri sığdırabilmek için en büyük performans salonunu ona ayırırdı…. ..
… ..
Çocukluğunda meteorolojiden büyülenmiş olan Mauchly’nin 1930'ların başlarındaki araştırmasının odağı , hava örüntülerininm güneş patlamalarıyla, güneşteki lekelerle ve güneşin
dönüşüyle bir ilgisi olup olmadığını bulmaktı. …..
Eniac
Savaş, bilimi harekete geçirir. Yüzyıllar boyunca, Antik Yunan'da mancınık yapılmasından, Leonardo da Vinci’nin
askeri mühendis olarak Borgia çalışmasına kadar, askeri ihtiyaçlar teknolojideki ilerlemeleri hep hızlandırmıştır.
Bu özellikle yirminci yüzyılın ortaları için geçerlidir, çünkü bu dönemin en önemli teknolojik başarıları
-bilgisayarlar, nükleer enerji, radar ve internet- askeriye tarafından tetiklemiştir.
Amerika’nın Aralık 1941’de İkinci Dünya Savaşı’na girmesiyle Mauchly ve Eckert’ın tasarladığı makineye fon sağlanmasını sağladı.
Pennsylvania Üniversitesi ve Aberdeen Deneme Alanı’ndaki Askeri Gereç ve Silah Dairesi, Av6rupa’ya
gönderilecek topların ateşleme açısı ayarlarını belirleyen kitapçıklar hazırlamakla görevlendirilmişti.
Düzgün bir şekilde nişan alabilmek için sıcaklık, nem, rüzgar hızı, yükseklik ve barut türü gibi yüzlerce
faktöre göre tablolarının çıkartılması gerekiyordu.
Tek bir silahla atılacak tek bir bomba tipi için tablo çıkartmak bile diferansiyel denklemlerle üç bin
mermi yolu hesaplamayı gerektirebiliyordu. … ..
… ..
Jonh Mauchly
… .. Fizikçi babası, ülkenin ilerleme ve araştırmayı destekleme konusunda en önde gelen kurumu, Washington
merkezli Carneige Enstitüsü’nün Yeryüzü Manyetizması Bölümü’nde araştırma şefiydi. … ..
… .. John, bölgesinin gitgide genişleyen bilim camiasından etkileniyordu. “Wsahington’ın herhalde bütün
bilimcileri Chevy Vhase’teydi. … ..
… ..
Sınıfın karşısında bir şovmen gibiydi. Momentumu anlatmak için kollarını hızla hareket ettirip içeri çekerek
döner, etki tepki konseptini anlatmak için ev yapımı bir kaykayla ileri geri giderdi. Hatta bir seferinde bu
numarayı yaparken düşüp kolunu kırmıştı. insanlar onun Noel öncesi dersini dinlemek için kilometrelerce yoldan
gelirlerdi Üniversitede ziyeretçileri sığdurabilmek için en büyük performans salonunu ona ayırırdı…. ..
… ..
Çocukluğunda meteorolojiden büyülenmiş olan Mauchly’nin 1930'ların başlarındaki araştırmasının odağı , hava örüntülerininm güneş patlamalatrıyla, güneşteki lekelerle ve güneşin
dönüşüyle bir ilgisi olup olmadığını bulmaktı. …..
Eniac
Savaş, bilimi harekete geçirir. Yüzyıllar boyunca, Antik Yunan'da mancınık yapılmasından, Leonardo da Vinci’nin
askeri mühendis olarak Borgia çalışmasına kadar, askeri ihtiyaçlar teknolojideki ilerlemeleri hep hızlandırmıştır.
Bu özellikle yürminci yüzyılın ortaları için geçerlidir, çünkü bu dönemin en önemli teknolojik başarıları
-bilgisayarlar, nükleer enerji, radar ve internet- askeriye tarafından tetiklemiştir.
Amerika’nın Aralık 1941’de İkinci Dünya Savaşı’na girmesiyle Mauchly ve Eckert’ın tasarladığı makineye fon sağlanmasını sağladı.
Pennsylvania Üniversitesi ve Aberdeen DEneme Alanı’ndaki Askeri Gereç ve Silah Dairesi, Av6rupa’ya
gönderilecek topların ateşleme açısı ayarlarını belirleyen kitapçıklar hazırlamakla görevlendirilmişti.
Düzgün bir şekilde nişan alabilmek için sıcaklık, nem, rüzgar hızı, yükseklik ve barut türü gibi yüzlerce
faktöre göre tablolarının çıkartılması gerekiyordu.
Tek bir silahla atılacak tek bir bomba tipi için tablo çıkartmak bile diferansiyel denklemlerle üç bin
mermi yolu hesaplamayı gerektirebiliyordu. … ..
… ..
Makineler Düşünebilir mi?
… ..
Burada çok renkli bir dahi olan Claude Shannonla tanıştı. Shannon MIT mezunuydu ve 1937’de tezini, mantıksal ifadeleri denklemlere çeviren Boole cebirinin elektronik devrelerde nasıl kullanılabileceği
üzerine yazmıştı. … ..
… ..
Turing, Nisan 1943’te Bletchley Park’a geri döndüğünde Donald Michie adlı bir meslektaşıyla dost oldu.
ve akşamlarını yakındaki bir barda satranç oynayarak geçirdi. Satranç oynayabilen bir bilgisayar yaratmanın mümkün olup olmadığını tartışırken Turing makinenin kaba bir
şekilde her hamleyi hesaplayacağı bir yöntem yerine tekrar yaparak satranç oynamayı öğrenmesi ihtimali
üzerinde durdu. Bir başka deyişle, yeni hareketler deneyebilir ve kazandığı ya da kaybettiği her oyunun
ardından stratejisini geliştirebilirdi. Bu yaklaşım başarıya ulaşırsa Ada Lovelace’i büyüleyen temel bir
sıçrama gerçekleşir ve makineler sadece verilen belirli talimatlarla hareket etmekle kalmaz,
deneyimlerinden öğrenebilir ve kandi talimatlarını geliştirebilirlerdi.
Turing, Şubat 1947’de LOndra Matematik Topluluğu’nda yaptığı bir konuşmada, “Makinelerin sadece onlara
verilen talimatlarla hareket edebileceğini söyleniyor,” diya açıkladı. “Ama bunun her zaman böyle olması şart mı?”
Daha sonra yeni program depolanan bilgisayarların kendi talimat tablolarını modifiye edebileceklerinden söz etti.
“Öğretmeninden pek çok şey öğrenmiş ama daha sonra kendinden daha çok şey eklenmiş bir öğrenci gibi. Bu
mümkün olduğunda artık makinelerin zekâya sahip olduğunu söylememiz gerekecektir.
… ..
Transistör
… ..
Kişilikleri hem birbirine ters, hem de birbirini tamalyan üç tutkulu meslektaş tarihe transistörün mucitleri
olarak geçecekti:
deneysel mucit Walter Brattain,
Kuantum terorisyeni John Bardeen
katı hal fiziği uzmanı Williama Shocklry
Ama bu oyundaki bireyler kadar önemli bir aktör daha vardı ki o da bu adamların çalıştıkları Bell Labs’ti. Transistörü mümkün kılan, birkaç dâhinin yaratıcı fikirleri deği, pek çok becerinin bir araya
gelmesiydi.
Transistörün yapımı, doğası itibariyle kuantum fenomenine dair sezgilere sahip teorisyenlerin, silikon
yığınlarınayabancı maddeler ekleyecek malzeme bilkimcilerinü deneysel çalışlmalaaru yapacak hünerli ellerin,
endüstriyel kimyagerlerin, üretim uzmanlarının ve becerikli tamircilerin birlikte çalışmasını gerektiriyordu.
… ..
Bell Labs
… ..
Bell Labs uygulamalı mühendisliğin kalesiydi. … .. Misyonu, yeniliğ tuhaf dâhiler tarafından garajlarda ya da
tavan aralarında yapılan bir şey olmaktan çıkarıp endüstriyel bir organizasyonun günlük işi haline getirmek
ti. … ..
… ..
… .. “İcadın anahtarının kişisel deha mı, yoksa işbirliği mi olduğu sorusu Labs’te tartışılmaya başlanmıştı.
“ Cevap, her ikisiydi. “Farklı alanlardan farklı yeteneklere sahip pek çok kişinin tüm gerekli araştırmaları
yapıp huniden geçirir gibi yeni bir cihazın geliştirilmesi için akıtılması gerekir, “diye açıklayacaktı Shockey
sonradan. … ..
… ..
… ..
Shockley 1936’da MIT’den mezun olduğunda Mervin Kelly, Bell Labs’ten gelip onunla bir görüşme yaptı.ve hemen iş teklif etti.
Ayrıca Schokley^ye bir görev verdi: Vakum tüplerinin yerin alacak daha sağlam ve ucuz bir cihaz bulmak. Üç yıl
sonra Schockley ampul içindeki filmanlar yarine silikon gibi katı bir madde kullanarak bir çözüm bulabileceğine
ikna oldu. “Bugün anladım ki vakum yerine yarı-iletken kullanılarak yapılacak bir yükseltici prensipte mümkün,
” diye yazdı. 29 Aralı 1939’da.
… ..
Transistör
… .
… .. Transresistans….. transistör….
… ..
Transistörlü Radyolar
… ..
…. .. silikon transistör…
Yer yerinden Oynasın
Başarılı takımlar, özellikle de yoğun çalışanlar bazen dağılır. Bu takımları bir arada tutan, hem ilham veren
hem yetiştiren, hem rekabetçi hem işbirlikçi liderlere ihtiyaç vardır. Shockley böyle bir lider değildi. Tam tersiydi. Kendi kesişim transistörünü yaptığındaki gibi kendi takımına karşı
rekabetçi ve gizlilik içinde davranıyordu. İyi bir ekip liderininin bir başka becerisi de hiyerarşik olmayan bir
ekip ruhu aşılamaktır. Shockley bundan da kötüydü. Despottu. Sık sık çalışanların inisiyatiflerini ellerinden alarak bu ruju yok ediyordu.
… ..
….. ..
… ..
Shockley Rengini Gösteriyor
… ..
… .. Yöneticiler için en büyük zorluk, kararlı olmak ile uyumlu olmak arasındaki dengeyi kurmaktır. ve ne
Shockley ne de Noyce bubu yapacak ayardaydılar. ..
… ..
Mikroçip
… ..
Mikroçipler uzayda
… ..
Amerika’nın sivil uzay programı mikroçip üretimini patlatan diğer etkendi. Mayıs 1961’de … .. Apollo programı, roketin ucuna yerleştirilecek bir kılavuz bilgisayara ihtiyaç duyuluyordu. Bu
doğrultuda, o dönemde yapılabilecek en güçlü mikroçipleri kullanacak biçimde sıfırdan tasarlandı. … …
Temmuz 1969’da Neil Armstrong, Ay’a ayak bastı. O zamana kadar Apollo programı bir milyondan fazla
mikroçip satın almıştı.
.. … ..
… .. 1972’de cep hesap makinesinin fiyatı 100 dolara düştü ve 5 milyon adet satıldı. 1975’te fiyatı 25 dolara
düştü satışlar her sene öncekinin iki katına çıktı. 2014’te bir texas Instrument hesap makinesi Walmaart’ta 3,62
dolara satılıyordu.
Moore Yasası
Hesap makinelerindeki durum, tüm elektronik cihazların durumunu yansıtıyordu. Her yıl daha küçük, daha ucuz,
daha hızlı ve daha güçlü oldular. Bu özellikle eş zamanlı büyüyen ve iç içe geçen iki endüstri için doğru ve
önemliydi: Bilgisayar ve mikroçip. “Yeni bir parça ve yeni bir uygulama arasındaki sinerji, ikisi içinde patlama niteliğinde bir büyüme yarattı, diye yazacaktı Noyce sonradan. Aynı sinerji yarım yüzyıl önce petrol endüstrisiyle otomotiv endüstrisi arasında da yaşanmıştı. Yenilik için akılda tutulması
gereken önemli bir ders vardı: Hangi endüstrilerin birbirini beslediğini anlamak ve bu karşılıklı besleme
döngüsüne yatırım yapmak.
Gidişatı tahmin etmeyi sağlayacak kısa ve kesin bir kural belirlenebilseydi girişimcilerin ve gözü kara
yatırımcıların şüphesiz çok işine yarardı. Gordon Moore da tam böyle bir kuralla öne çıktı. Mikroçip
satışları roket gibi fırlarken geleceğin piyasasını öngörmesi istenmişti.”Entegre Devrelere Daha Fazla bileşen sıkıştırma” adlı makalesi Electronics dergisinin Nisan 1965 sayısında yayımlandı. Moore dijital geleceğe göz kırparak başladı. “Entegre devrele,
ev bilgisayarları -en azından merkezi bilgisayara bağlı terminaller-, arabalarda otomatik kontrol ve kişisel
taşınabilir iletişim araçları gibi mucizelere yol açacak, “ diye yazdı ve onu ünlü yapacakasıl büyük
tahminini yaptı:” Minimum maliyete dahil bileşenlerin sayısı kabaca her yıl iki katına çıktı. Bunun en az
on yıl dahaböyle devam etmeyeceğini düşünmek için bir neden yok.”
Daha basit ifade edersekü bir mikroçip üzerine sığdırılabilecek trnasistör sayısı, malişyetleri artırmaksızın
her yıl iki katına çıkıyordu ve izleyen on yıl boyunca böyle gidecekti.Caltech’te profesör arkadaşlarından
biri bunu, Moore Yasası olarak adlandırdı
… ..
Arthur Rock ve Risk Sermayesi
… ..
İntel
…
… .. “Başarı rahatlığı getirir , rahatlık başarısızlığı. Sadece paranoyak olan hayatta kalır.” Noyce ve Moore belki paranoyak değillerdi ama aşırı güvenin verdiği rahatlık tuzağına asla düşmediler.
Mikroişlemci
… ..
… .. Bu tavsiye, genel amaçlı çipleren devasa bir pazar yaratılmasına yardımcı olacak ve Intel’in dijital çağın
öncülerinden biri olmasını garantileyecekti. … ..
… .. Programlanabilen ve her türlü mantıksal işlemi yapabilen bir çipin, aynı ikiye dörtlük kerestelerin ev
inşaatlarında standart hale gelmesi gibi elektronik aletler için standartlaşacağını Noyce farketmişti. Bunlar özel amaçla üretilen çiplerin yerini alacak, yani çok yüksek adetlerde üretilebilecek ve
fiyatları sürekli düşecekti. Aynı zamanda elektronik endüstrisinde hemen göze çarpmayan başka bir değişikliğe
de neden olacaklardı: Bir devre kartındaki bileşenlerin yerlerini tasarlayan donanım mühendislerinin
yerlerini tasarlayan donanım mühendislerinin yerini, işleri sistemin talimatlarını programlamak olan
yazılım mühendisleri alacaktı.
… ..
Çipin üstündeki şey esasında bir bilgisayar işlemcisi olduğu için yeni cihaza mikroişlemci adı verildi. Kasım 1971’de Intel bu ürünü 4004 adıyla halka duyurdu. … ..
… ..
… .. Mikroişlemcile akıllı trafik lambalarında, araba frenlerind, buzdolaplarında, asansörlerde, tıbbi cihazlarda ve
daha binlerce başka alette kullanılmaya başlandı. Ama mikroişlemcilerin en önemli başarısı, küçük bilgisayarların
yapımını mümkün kılmak ve evinizde, masanızda kişisel bilgisayarlarınızın olmasını sağlamak oldu. Ve Moore Yasası doğru çıkmaya devam edecektiyse (ki etti), kişisel
bilgisayar endüstrisi, mikroişlemci endüstrisiyle birlikte birbirini besleyerek büyüyecekti.
… ..
… .. 1971’de bölgenin yeni bir adı oldu. Haftalık Electronics News dergisinden Don Hoefler, “Silikon Vadisi ABD” adlı bir köşe yazmaya başladı ve bölgenin ismi böyle kaldı.
… ..
Bilgisayar Oyunları
… ..
Steve Russel ve Spacewar
… ..
Sinyal ve güç Alt Komitesi hacker terimini gururla benimsedi. O zamanlar bu terim son zamanlardaki kullanımı gibi ağlara yasadışı şekildezorla
girmeyi değil, hem teknik bir ustalığı hem de oyunculuğu çağrıştırıyordu. MIT öğrencilerinin hazırladığı
karmaşık … ..
…..
Kulüp, “Biz TMRC olarak hacker sözcüğünü orijinal anlamıyla, yani bir marifet gösterip ortaya parlak bir sonuç çıkaran kişi anlamında kullanıyoruz” diye açıkladı. “Hack’in özü genellikle çabuk yapılan ve zarif olmayan bir şeydi.”
Erken dönemdeki bazı hacker’ların içinde düşünebilen makineler yaratma hevesi vardı. … ..
… ..
Nolan Bushnell ve Atari
… ..
Pong
… ..
… .. Atari bilgisayar çağının mühendislik anlamında en kilit noktalarından birinin üstesinden gelmişti: Basit ve sezgisel
kullanıcı arayüzleri yaratmak.
İnternet
Vannevar Bush’un Üçgeni
Yenilikler genellikle onları yaratan organizasyonun izlerini taşır. İnternet bu bakımdan çzellikle ilginçtir., çünkü
üç grubun ortaklaşa çalışmasıyla inşa edilmiştir: ordu, üniversiteler ve özel şirketler. … ..
İkiniz Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında bu üç grup demir bir üçgen gibi birbirine kilitlendi: ordu-endüstri,
akademi birlikteliği.
… ..
… .. Vannevar Bush kadar etkili olmamıştır,“ … .. getirdiği en önemli yenilik, büyük devlet laboratuvarları kurmak yerine üniversiteler ve özel şirketlerin laboratuvarlarıyla sözleşmeler
yapmaktı.”
… ..
… .. İkinci Dünya Savaşı’nın gidişiyle bu durum değişecek ve Vannevar Bush’un yolu açmasıyla yeni teknolojilerde büyük bir patlama yaşanacaktı.
… ..
… .. BUsh’a göre savaş, temel bilimin -nükleer fiziğin, lazerlerin, bilgisayarın, radarın altındaki temelleri
keşfetmenin- ulusal güvenlik için olmazsa olmaz bir unsur olduğunu gözler önüne sermişti. … ..
Şirketlere bağlı birkaç araştırma merkezi
… ..
Geleceği keşfedenler & Walter Isaacson
The Innavarors
Çeviri: Duygu Dalgakıran
Domingo .com.tr
I.baskı, 1999, Şubat 2017
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Ada_Lovelace
*Augusta Ada King, Lovelace Kontesi (10 Aralık 1815 - 27 Kasım 1852), Augusta Ada Byron adıyla doğan ve günümüzde yaygın olarak Ada Lovelace adıyla bilinen, İngiliz matematikçi ve yazardır. Esas olarak Charles Babbage'in erken dönem mekanik genel amaçlı bilgisayarı Analitik Makine üzerindeki çalışmaları ile bilinir.
Makine hakkındaki notları, bir bilgisayar tarafından işlenmek üzere yazılan ilk algoritmayı içerir. Bundan dolayı genel kanı dünyanın ilk bilgisayar programcısı olduğudur.
Lovelace, şair olan Lord Byron ve Anne Isabella Byron çiftinin meşru tek çocuğu olarak 10 Aralık 1815'te
doğmuştur. … ..
… ..
*https://en.wikipedia.org/wiki/Lord_Byron
*George Gordon Byron, 6th Baron Byron FRS (22 January 1788 – 19 April 1824) was an English romantic poet and peer.[1][2] He was one of the leading figures of the Romantic movement,[3][4][5] and has been regarded as among the greatest of English poets.[6] Among his best-known works are the lengthy narratives Don Juan and Childe Harold's Pilgrimage; many of his shorter lyrics in Hebrew Melodies also became popular. …
… ..
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Charles_Babbage
*Charles Babbage (d. 26 Aralık 1791 – ö. 18 Ekim 1871), İngiliz matematikçi, analitik filozof, makine mühendisi ve programlanabilir bilgisayar fikrini ortaya atan (proto-)bilgisayar bilimcisi mucit.[1]
Çalışmalarının bir kısmı Londra Bilim Müzesi'nde sergilenmektedir. Mekanik olarak çalışabildiği sonradan kanıtlanmış bir hesap makinesi geliştirmiştir. Yaptığı hesap makinesini günümüz bilgisayarlarının geliştirilmesinde
en önemli katkılarda bulunduğu kabul edilir.
1991 yılında, Babbage'ın özgün çalışmalarına sadık kalarak onun Fark makinesi diye adlandırdığı cihaz tamamlanmış ve işlevsel biçimde çalıştığı görülmüştür.[1]
Babbage'ın zamanında, matematiksel tablolar çok yüksek oranda işlem hataları içeriyorlardı. Cambridge'te iken insanlar tarafından hesaplanarak hazırlanan bu tabloların ne kadar hatalı yapıldığını görerek, kendini insandan kaynaklı hatalara engel olabileceği bir hesap makinesinin tasarımına adamıştır. 1822 yılında, polinom işlevlerin (fonksiyonların) değerlerinin hesaplanmasını olanaklı kılacak, Fark makinesi adını verdiği aygıtın yapımına başladı.
… ..
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Alan_Turing
*Alan Mathison Turing (23 Haziran 1912 – 7 Haziran 1954), İngiliz matematikçi, bilgisayar bilimcisi ve kriptolog. Bilgisayar biliminin kurucusu sayılır. Geliştirmiş olduğu Turing testi ile makinelerin ve bilgisayarların düşünme yetisine sahip olup olamayacakları konusunda bir kriter öne sürmüştür.
II. Dünya Savaşı sırasında Alman şifrelerinin kırılmasında çok önemli bir rol oynadığı için savaş kahramanı sayılmıştır. Ayrıca Manchester Üniversitesi'nde çalıştığı yıllarda, Turing makinesi denilen algoritma tanımı ile modern bilgisayarların kavramsal temelini atmıştır.
Adı ayrıca Princeton'da beraber çalıştığı tez hocası Alonzo Church ile geliştirdiği Church-Turing Hipotezi ile de matematik tarihine geçmiştir. Bu tez, bir algoritmayla tarif edilebilecek tüm hesaplamaların dört işlem, projeksiyon, eklemleme ve tarama operasyonları ile tarif edilebilecek hesaplamalardan ibaret olduğunu ifade eder. Bir matematiksel teorem olmaktan ziyade matematik felsefesi hakkında çürütülememiş bir hipotezdir.
1952 yılında şantaja maruz kaldığı şikayetiyle polise başvurup eşcinsel olduğunu açıklayan Turing, eşcinsellik suçlamasından yargılanıp 1 sene boyunca kimyasal olarak hadım etme yöntemi olarak kullanılan östrojen iğnesi vurulmaya mahkûm edilmiştir. 1954 yılında potasyum siyanid zehirlenmesinden ölmüştür. Polis araştırmasında Turing'in yediği elma ile siyanür zehiri alarak intihar sonucu öldüğüne karar verilmiştir. Buna rağmen, Turing'in zehirlenmesinin kendisi tarafından intihar nedeniyle olmadığı ve başkalarının bu şüpheli ölümde bir parmağı olduğu iddiası öne sürülmüştür.
Adı anısına verilen ve bilgisayar biliminin Nobel'i sayılan Turing Ödülü ile de akademik bilişim dünyasının bir parçası olmuştur.
Gelişim biyolojisi alanındaki en önemli matematiksel modellerden biri olan reaksiyon-difüzyon modeli de Turing tarafından formüle edilmiştir.
Çocukluğu ve gençliği :
Üniversite ve hesaplanabilirlilik üzerinde çalışmaları:
Kriptanaliz:
II. Dünya Savaşı sırasında, Turing Bletchley Park’ta Alman şifrelerini kırma girişimlerinde baş katılımcılardan biriydi. Savaştan önce Marian Rejewski, Jerzy Rozycki ve Henryk Zygalski tarafından Polonya Şifre Bürosunda geliştirilen kriptanaliz üzerine eklemeler yaptı.
Hem Enigma makinesi hem de bu makineye eklenen (İngilizler tarafından ‘Tunny’ kodadı verilen teletip makinesi olan) Lorenz SZ 40/42 makinesinin şifrelerinin kırılmasına birçok anlayışla katkıda bulundu. Bir süre de, 8 Numaralı Kulübede bulunan Alman Deniz Kuvvetleri şifreli iletişimi okumadan sorumlu bölüme başkanlık yapmıştır.
Turing, Eylül 1938 itibarıyla Hükûmet Kod ve Şifre Okulu adındaki, İngiliz şifre kod kırma organizasyonunda yarı-zamanlı çalışmıştır. Alman Enigma makinesi problemi üzerinde çalışmış ve GCCS’de kıdemli kod kırıcı Dilly Knox’la işbirliği yapmıştır. 4 Eylül 1939’da, Birleşmiş Krallık’ın Almanya’ya karşı savaş ilan etmesinin ertesi günü, Turing askeri hizmet görmek için GCCS’nin savaş zamanı üssü Bletchley Park’a katıldı
Turing-Welchman "bombe" makinesi:
Kulübe 8 Bölümü ve Alman Deniz Kuvvetleri Enigma makinesi:
İlk bilgisayarlar ve Turing testi:
Örnek biçimleme ve matematiksel biyoloji:
Müstehcen uygunsuzluktan hüküm giymesi:
Ölüm sonrasında takdirle anılma:
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Kuantum_mekani%C4%9Fi
*Kuantum mekaniği veya kuantum fiziği, atom altı parçacıkları inceleyen bir temel fizik dalıdır. "'Nicem mekaniği"' [1] veya "'dalga mekaniği"' adlarıyla da anılır.[2] Kuantum mekaniği, moleküllerin, atomların ve bunları meydana getiren elektron, proton, nötron, kuark, gluon gibi parçacıkların özelliklerini açıklamaya çalışır.[3] Çalışma alanı, parçacıkların birbirleriyle ve ışık, x ışını, gama ışını gibi elektromanyetik radyasyonlarla olan etkileşimlerini de kapsar.[3]
Kuantum mekaniğinin temelleri 20. yüzyılın ilk yarısında Max Planck, Albert Einstein, Niels Bohr, Werner Heisenberg, Erwin Schrödinger, Max Born, John von Neumann, Paul Dirac, Wolfgang Pauli gibi bilim insanlarınca atılmıştır. Belirsizlik ilkesi, anti madde, Planck sabiti, kara cisim ışınımı, dalga kuramı, Kuantum alan kuramı gibi kavram ve kuramlar bu alanda geliştirilmiş ve klasik fiziğin sarsılmasına ve değiştirilmesine sebep olmuştur.
Tarihçe:
Gelişmeler:
Klasik mekanik, kuantum mekaniği ve kuantum mekaniğinin matematiği:
Kuantum mekaniğinin uygulamaları:
Kimyasal ve fizik bilimlerinin temelleri şu temel araştırma alanları üstüne kuruludur:
- Akışkanlar Mekaniği
- Elektromanyetik
- İstatistiksel Mekanik
- Kimyasal Kinetik
- Klâsik Mekanik
- Kuantum Mekaniği
- Optik
- Termodinamik
Diğer tüm fizik ve kimya dalları, bu temel düzeneklerin uygulamalarıdır. O halde bunlara "saf", diğerlerine "uygulamalı" fizik ve kimya gözü ile bakılabilir. Kuantum mekaniğinin mikro sistemlere uygulanması ile şu uygulamalı fizik ve kimya dalları türetilmiştir:
- Anorganik Kimya, Organik Kimya, Biyokimya: Bunlar da temel uygulama dalı olan Kuantum Kimyası'nın özel olarak -sırasıyla- anorganik, organik ve biyomoleküllere olan uygulamasıdır.
- Katı Hal Kimyası (Fiziği): Katı halin kuantum mekaniği
- Kuantum Kimyası: Atom ve moleküllerin kuantum mekaniği (Fizik'te genelde Atom ve Molekül Fiziği ismi tercih edilir)
- Nükleer Kimya (Fizik): Çekirdeğin kuantum mekaniği
- Parçacık Kimyası (Fiziği): Atomaltı parçacıkların kuantum mekaniği
- Plazma Kimyası (Fiziği): Plazmanın kuantum mekaniği
Kuantum mekaniği felsefesi:
Kuantum mekaniği tamamlanmış bir teori midir?:
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Augustus_De_Morgan
*Augustus De Morgan (27 Haziran 1806 - 18 Mart 1871), Britanyalı matematikçi ve mantıkçı. De Morgan yasalarını formüle etmiş ve matematiksel tümevarım kavramını ortaya atmıştır.
Babası East India Company hizmetinde çalıştığından Hindistan'da dünyaya gelen De Morgan, 16 yaşında George Peacock ve William Whewell'ın etkisiyle Trinity College'a girmiştir. 22 yaşındayken Universite College London'da matematik profesörü olarak işe başlamış ve 1866'ya kadar çalışmıştır. Ada Lovelace, James Joseph Sylvester ve William Stanley Jevons UCL'deki öğrencilerinden üç tanesidir.
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Analoji
*Analoji; iki farklı şey arasındaki benzerlik veya benzerliklerden hareket edilerek birincisi için dile getirilenlerin diğeri için de söz konusu olduğunu ifade etmektir (çıkarım). Astronomi, antropoloji, psikoloji gibi daha çok benzetmeler yoluyla sonuca gitmek zorunda kalınan bilgi dallarında kullanılan bir problem çözme/sonuca ulaşma yöntemidir. Ulaşılan sonuçlar, gözlem ve deneyle kanıtlanmadıkça ihtimaliyet düzeyinde kalır.
Analojide benzetme ilişkinin muhakeme edilmesini gerektiren analoji türüdür. Basit bir dille açıklamak gerekirse "a:b=c:d" ifadesinde belirtilen (kuş:tüy=köpek:?) ilişkinin kurulmasını gerektirir. Yapısal teoride benzerliğin kurulması benzerliğin anlaşılmasını sağlayan kurallarla ilgilidir. Temsil edilen bilginin sözdizimi kuralları bu kurallara bağlıdır. Soyutlanmış yüklemler yerine, üst düzey ilişkilerin kullanılarak yapıldığı planlamalar tercih edilir. Pragmatik teori ise analojiyi, amacı doğrultusunda ele alır. Amaç bilinmeyenin bilinenler ile benzeştirme yoluyla anlaşılır kılınmasıdır.
Pragmatik teoride ana etken bir kaynaktan hedefe doğru planlanırken bilginin amacı anlaşılır olmasıdır. Analoji farklı planlamalar gerektirebilir. Bu nedenle kaynak analogtan hedef analoga transfer edilen şeyin ne olduğu çeşitli faktörlerle belirlenir.[1]
Örneğin deprem oluşumu yaydaki gerilimin boşalması ile şu şekilde anlatılır;
Hedef kavramının tanıtılması (deprem)
Benzer kavramın incelenmesi (ok ve yay)
Hedef ve benzer kavram ile ilgili açıklayıcı tanımlamanın yapılması (toprak ve ip)
Benzerliğin ayrıntısının çıkarılması (enerji)
Sonucun çıkarılması (toprakta oluşan gerilim enerjisi
Analoji yapılırken benzerliğin uymayan yönünün belirtilmesi gereklidir.
Deprem - Ok/Yay
Fay hattı - Yay
Toprak - Yayın İpi
Gerilim Enerjisi - Ok[2]
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Diferansiyel_denklem
*Matematikte, diferansiyel denklem, bir ya da birden fazla fonksiyonu ve bunların türevlerini ilişkilendiren denklemdir.[1] Fizik, kimya, mühendislik, biyoloji ve ekonomi alanlarında matematiksel modeller genellikle diferansiyel denklemler kullanılarak ifade edilirler. Bu denklemlerde, fonksiyonlar genellikle fiziksel ya da finansal değerlere, fonksiyon türevleriyse değerlerin değişim hızlarına denk gelir.
… ..
Çeşitleri:
Diferansiyel Denklemlerin Tarihi:
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Pi_say%C4%B1s%C4%B1
*Pi sayısı (π), bir dairenin çevresinin çapına bölümü ile elde edilen irrasyonel matematik sabitidir. İsmini, Yunanca περίμετρον (çevre) sözcüğünün ilk harfi olan π harfinden alır. Pi sayısı, Arşimet sabiti ve Ludolph sayısı olarak da bilinir.[1]
π (/paɪ/; "pi" olarak yazılır) sayısı bir matematik sabiti'dir; daire'nin çevresi'nin çapı'na oran'ıdır ve yaklaşık olarak 3,14159'a eşittir. π sayısı matematik ve fizik'teki birçok formülde görünür. Bu bir irrasyonel sayıdır, yani tam olarak iki tam sayının oranı olarak ifade edilemez, ancak
… ..
Binlerce yıldır matematikçiler, bazen değerini yüksek bir doğruluk derecesine göre hesaplayarak π hakkındaki anlayışlarını genişletmeye çalıştılar. Mısırlılar ve Babilliler de dahil olmak üzere eski uygarlıklar, pratik hesaplamalar için oldukça doğru π yaklaşımları gerektiriyordu. MÖ 250 civarında, Yunan matematikçi Arşimet keyfi doğrulukla π'ye yaklaşmak için bir algoritma yarattı. MS 5. yüzyılda, her ikisi de geometrik teknikler kullanarak, Çinli matematikçiler π'yi yedi basamağa yaklaştırırken, Hint matematikçiler beş basamaklı bir tahmin yaptı. π için sonsuz seri'ye dayanan ilk hesaplama formülü, bin yıl sonra keşfedildi.[2][3] Bir dairenin çevresinin çapına oranını temsil etmek için Yunanca π harfinin bilinen en eski kullanımı 1706'da Galli matematikçi William Jones tarafından yapılmıştır.[4]
Kalkülüs'ün icadı kısa sürede π'nin yüzlerce basamağının hesaplanmasına yol açtı, bu tüm pratik bilimsel hesaplamalar için yeterliydi. Bununla birlikte, 20. ve 21. yüzyıllarda matematikçiler ve bilgisayar bilimcileri, artan hesaplama gücüyle birleştiğinde π'nin ondalık gösterimini trilyonlarca basamağa genişleten yeni yaklaşımlar izlediler.[5][6] Bu hesaplamalar, sayısal serileri hesaplamak için verimli algoritmaların geliştirilmesinin yanı sıra insanın rekor kırma arayışıyla motive edilir.[7][8] Kapsamlı hesaplamalar, süperbilgisayarları test etmek için de kullanılmıştır.
Tanımı daire ile ilgili olduğu için π, trigonometri ve geometri'deki birçok formülde, özellikle daireler, elipsler ve kürelerle ilgili olanlarda bulunur. Ayrıca kozmoloji, fraktals, termodinamik, mekanik ve elektromanyetizma gibi bilimdeki diğer konulardaki formüllerde de bulunur. Modern matematiksel analizde, bunun yerine genellikle geometriye herhangi bir referans olmaksızın tanımlanır; bu nedenle, sayı teorisi ve istatistik gibi geometri ile çok az ilgisi olan alanlarda da görünür. π'nin her yerde bulunması, onu bilimin içinde ve dışında en çok bilinen matematiksel sabitlerden biri yapar. π'ye adanmış birkaç kitap yayınlandı ve π'nin rakamlarının rekor kıran hesaplamaları genellikle haber manşetleriyle sonuçlanıyor.
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Kalk%C3%BCl%C3%BCs
*Başlangıçta sonsuz küçük hesap veya "sonsuz küçüklerin hesabı" olarak adlandırılan kalkülüs, geometrinin şekillerle çalışması ve cebirin aritmetik işlemlerin genellemelerinin incelenmesi gibi, kalkülüs sürekli değişimin matematiksel çalışmasıdır.
Kalkülüsün diferansiyel kalkülüs ve integral olmak üzere iki ana dalı vardır. Diferansiyel kalkülüs anlık değişim oranları ve eğrilerin eğimleriyle ilgiliyken, integral miktarların ve eğrilerin altındaki veya arasındaki alanların toplamıyla ilgilidir. Bu iki dal birbiriyle kalkülüsün temel teoremi ile ilişkilidir ve sonsuz dizilerin yakınsaması ve iyi tanımlanmış limite kadar sonsuz serilerin temel kavramlarını kullanır.[1]
Matematik eğitimi'nde "hesap", temel olarak fonksiyonlar ve limitlerin incelenmesine ayrılmış temel matematiksel analiz derslerini ifade eder.
Kalkülüs, aslında "küçük çakıl taşı" anlamına gelen Latince bir kelimedir. Bu tür çakıl taşları, antik Roma'da kullanılan ulaşım araçlarının kat ettiği mesafeyi saymak (veya ölçmek) için kullanılırdı,[2] kelimenin anlamı gelişti ve bugün genellikle bir hesaplama yöntemi anlamındadır. Bu nedenle, önermeler hesabı, Ricci kalkülüsü, değişimlerin kalkülüsü, lambda kalkülüsü ve proses kalkülüsü gibi belirli hesaplama yöntemlerini ve ilgili teorileri adlandırmada kullanılır.
Özellikle mühendislik alanında, tüm modellemelerin temelini ve fiziksel olaylarını matematiksel yani somut bir ortama çevirmek için kullanılır. İçerisinde Fonksiyon, limit, türev, integral ve diziler gibi konuları içerir. Kalkülüsün temeli cebir, trigonometri ve analitik geometri konularının üzerine inşa edilmiştir.
Geçmiş:
Prensipler:
Limitler ve sonsuz küçükler:
Diferansiyel hesap:
Uygulamalar:
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Claude_Elwood_Shannon
*Claude Elwood Shannon (30 Nisan 1916 - 24 Şubat 2001), Amerikalı matematikçi, elektrik mühendisi ve kriptograftır. Bilgi kuramının babası olarak da bilinmektedir.[1][2]
1932 yılında 16 yaşındayken Michigan Üniversitesi'ne başladı ve 1936'da elektrik mühendisi ve matematikçi olarak çift ana dal ile mezun oldu. 1937'de 21 yaşındayken Massachusetts Institute of Technology'de yüksek lisans tezi olarak yazdığı "Röle ve Anahtarlama Devrelerinin Sembolik Analizleri" adlı çalışmasında elektromanyetik rölelerin Boole cebiri kullanarak basitleştirebileceğini gösterdi. Bu sayede günümüzde kullanılan dijital bilgisayarların yapı taşı olan elektrik anahtarlarının kullanılmasının temelini attı. Makalesine, Google Scholar'a göre yaklaşık 28000'den fazla kez atıfta bulunuldu. Ayrıca bu çalışması tüm zamanların en iyi tezi olarak da anılmaktadır.[3] Bu tezinin yayınlanmasından sonra 1940'ta Alfred Nobel Amerikan Enstitüsü Amerikan Mühendisleri Ödülü'nü aldı.[4]
II. Dünya Savaşı yıllarında Bell Laboratuvarları'na katılan Shannon, yangın-kontrol sistemleri ve kriptografi üzerine çalışmaya başladı. 1943'te İngiliz kriptanalist ve matematikçi Alan Turing ve Turing Makinesi ile tanıştı. Bunun üzerine Turing ile görüşüp çalışmaya başladı.[5]
Son yıllarında Alzheimer hastalığına yakalanan Shannon, son yıllarını bir bakım evinde, gözetim altında yaşayarak geçirdi. 84 yaşında hayata veda etti.
… ..
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Claude_Elwood_Shannon
*Claude Elwood Shannon (30 Nisan 1916 - 24 Şubat 2001), Amerikalı matematikçi, elektrik mühendisi ve kriptograftır. Bilgi kuramının babası olarak da bilinmektedir.[1][2]
1932 yılında 16 yaşındayken Michigan Üniversitesi'ne başladı ve 1936'da elektrik mühendisi ve matematikçi olarak çift ana dal ile mezun oldu. 1937'de 21 yaşındayken Massachusetts Institute of Technology'de yüksek lisans tezi olarak yazdığı "Röle ve Anahtarlama Devrelerinin Sembolik Analizleri" adlı çalışmasında elektromanyetik rölelerin Boole cebiri kullanarak basitleştirebileceğini gösterdi. Bu sayede günümüzde kullanılan dijital bilgisayarların yapı taşı olan elektrik anahtarlarının kullanılmasının temelini attı. Makalesine, Google Scholar'a göre yaklaşık 28000'den fazla kez atıfta bulunuldu. Ayrıca bu çalışması tüm zamanların en iyi tezi olarak da anılmaktadır.[3] Bu tezinin yayınlanmasından sonra 1940'ta Alfred Nobel Amerikan Enstitüsü Amerikan Mühendisleri Ödülü'nü aldı.[4]
II. Dünya Savaşı yıllarında Bell Laboratuvarları'na katılan Shannon, yangın-kontrol sistemleri ve kriptografi üzerine çalışmaya başladı. 1943'te İngiliz kriptanalist ve matematikçi Alan Turing ve Turing Makinesi ile tanıştı. Bunun üzerine Turing ile görüşüp çalışmaya başladı.[5]
Son yıllarında Alzheimer hastalığına yakalanan Shannon, son yıllarını bir bakım evinde, gözetim altında yaşayarak geçirdi. 84 yaşında hayata veda etti.
… ..
*https://en.wikipedia.org/wiki/Bell_Labs
*Nokia Bell Labs, originally named Bell Telephone Laboratories (1925–1984),[1] then AT&T Bell Laboratories (1984–1996)[2] and Bell Labs Innovations (1996–2007),[3] is an American industrial research and scientific development company owned by Finnish company Nokia. It is headquartered in Murray Hill, New Jersey, and operates a global network of laboratories.
Researchers working at Bell Laboratories are credited with the development of radio astronomy, the transistor, the laser, the photovoltaic cell, the charge-coupled device (CCD), information theory, the Unix operating system, and the programming languages B, C, C++, S, SNOBOL, AWK, AMPL, and others. Ten Nobel Prizes have been awarded for work completed at Bell Laboratories.[4]
Bell Labs had its origin in the complex corporate organization of the Bell System telephone conglomerate. The laboratory began in the late 19th century as the Western Electric Engineering Department,
located at 463 West Street in New York City. After years of conducting research and development under Western Electric, a Bell subsidiary, the Engineering Department was reformed into Bell Telephone Laboratories in 1925 and placed
under the shared ownership of Western Electric and the American Telephone and Telegraph Company (AT&T). In the 1960s, laboratory and company headquarters were moved to New Jersey. Nokia acquired Bell Labs in 2016.
Origin and historical locations
Bell's personal research after the telephone
Early antecedent
Formal organization and location changes
Building Complex Location (code) information, past and present
List of Bell Labs (1974)
Discoveries and developments
1920s
1930s
1940s
1950s
1960s
1970s
1980s
1990s
2000s
2010s
2020s
Nobel Prize, Turing Award, IEEE Medal of Honor
Emmy Awards, Grammy Award, and Academy Award
*https://en.wikipedia.org/wiki/William_Shockley
*William Bradford Shockley Jr. (February 13, 1910 – August 12, 1989) was an American inventor, physicist, and eugenicist. He was the manager of a research group at Bell Labs that included John Bardeen and Walter Brattain. The three scientists were jointly awarded the 1956 Nobel Prize in Physics for "their researches on semiconductors and their discovery of the transistor effect".[1]
Partly as a result of Shockley's attempts to commercialize a new transistor design in the 1950s and 1960s, California's
Silicon Valley became a hotbed of electronics innovation. He recruited brilliant employees, but quickly alienated them with his
autocratic and erratic management; they left and founded major companies in the industry.[2]
In his later life, while a professor of electrical engineering at Stanford University and afterward, Shockley became widely known for his racist views and advocacy of eugenics
Early life and education
Career
Development of the transistor
Shockley Semiconductor
Views on race and eugenics
Personal life
Death
Honors
Patents
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Moore_yasas%C4%B1
*Moore Yasası, Intel şirketinin kurucularından Gordon Moore'un 19 Nisan 1965 yılında Electronics Magazine dergisinde yayınlanan makalesi ile teknoloji tarihine kendi adıyla geçen yasa.
Her 18 ayda bir tümleşik devre üzerine yerleştirilebilecek bileşen sayısının iki katına çıkacağını, bunun bilgisayarların işlem kapasitelerinde büyük artışlar yaratacağını, üretim maliyetlerinin ise aynı kalacağını, hatta düşme eğilimi göstereceğini öngören deneysel (ampirik) gözlem.
1965 yılında, "mikroişlemciler içindeki transistör sayısı her yıl iki katına çıkacaktır" diyen Moore, daha sonraları 1975 yılında bu öngörüsünü güncellemiş ve her iki yılda bir iki katına çıkacak şekilde düzeltmiştir. Moore "18 ayda bir" ifadesinin de kendisi tarafından söylenmediği konusunda da ısrar etmiştir. Kendisi tarafından hiçbir zaman yasa olarak tanımlanmayan ifadesi, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü[1] profesörü ve yüksek ölçekli indirgeme konusunun öncülerinden biri olan Carver Mead tarafından bu şekilde adlandırılmıştır.
Sözün ilk söylendiği 1965 yılından bu yana bu yasa çoğunlukla geçerli olmuştur. Yasa temel olarak bir tümleşik devrenin fiziki boyutunun devreyi oluşturan transistör sayısının karesiyle değiştiği anlamına gelir. Örneğin tümleşik devre bünyesindeki transistör sayısı iki katına çıkarsa devrenin boyutu dört katına çıkar.
… ..
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Palo_Alto
*Palo Alto (İspanyolca: [ˈpalo ˈalto]; kelimenin tam manasıyla “çubuk” ve günlük konuşma dilinde “ağaç” olan palo’dan ve alto “uzun”; yani: “uzun ağaç”) Amerika Birleşik Devletleri’nin San Francisco Körfez Bölgesi’nde Santa Clara Kontluğu’nin kuzey batı köşesinde bir tüzüklü şehir.
Palo Alto, Leland Stanford tarafından oğlu Leland Stanford Jr.’ın ölümüne müteakip Stanford Üniversitesi tesis edildiğinde kurulmuşdur. Şehir, Stanford Üniversitesi’nin bazı kısımlarını ihtiva eder ve birkaç yüksek teknoloji şirketinin merkezidir. Bunlardan bazıları Hewlett-Packard (HP), Space Systems/Loral, VMware, Tesla, Ford Research and Innovation Center, PARC, IDEO, Skype, Palantir Technologies ve Houzz’dır. Ayrıca, Google, Facebook, Logitech, Intuit, Pinterest ve PayPal gibi birkaç yüksek teknoloji şirketine kuluçka (inkübatör) görevinde bulunmuştur.
*https://tr.wikipedia.org/wiki/Robert_Noyce
*Robert Noyce (d. 12 Aralık 1927 - ö. 3 Haziran 1990), Fairchild Semiconductor ve Intel'in kurucularından biri. "Silikon Vadisi Başkanı" lakaplıdır.
Hayatı: Noyce, 12 Aralık 1927'de Ralph Brewster Noyce'nin dört erkek çocuğunun üçüncüsü olarak ABD'de doğmuştur. Grinnell College ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde eğitim gören Noyce, 1953'te doktora yapmıştır. 1953'te mezun olduktan sonra ilk olarak Philco Corporation'da araştırma mühendisi olarak işe başlayan Noyce, daha sonra birçok şirkette çalışmıştır. 1957'de Fairchild Semiconductor'un kurucu ortağı olan Noyce, 1968 yılında Gordon E. Moore ile birlikte Intel'i kurmuştur.
Noyce, iki kere evlenmiş ve dört çocuğu olmuştur.
Noyce, 3 Haziran 1990'da ABD'nin Teksas eyaletinde kalp krizi yüzünden ölmüştür.
*https://www.milliyet.com.tr/teknoloji/islemci-nedir-ne-ise-yarar-islemci-nasil-calisir-hangi-alanlarda-kullanilir-6177714
*İşlemci, bilgisayar birimlerinin çalışmasını ve veri akışını kontrol etmekte olan elektronik aygıtlardır. Bilgisayarın beyni olan işlemci, gerekli işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlamaktadır. Bilgisayar üzerinde yapılacak en ufak bir işlem bile işlemci sayesinde gerçekleşmektedir. İşlemci sadece bilgisayarda bulunmamakla birlikte televizyondan bulaşık makinesine kadar birçok makine ve cihazda yer almaktadır.
1970 tarihinde mikroişlemcilerin üretilmeye başlanması ile birlikte işlemcilerin kullanım aralığı genişlemiş ve hemen her yerde insan hayatında aktif rol almaya başlamıştır. Elektrik sinyallerini temel matematiksel işlemlere dönüştürmekte ve cihazların çalışmasını sağlamaktadır.
Mantıksal işlem yapma yeteneğine sahip olan işlemci, düşük seviyeli kodlama sistemi ile çalışmaktadır. Mekanik parçası bulunmayan entegre devreler olan işlemci, komutları düzenli bir şekilde yerine getirmektedir.
Merkezi işlem birimi olan işlemci, bilgisayarda yapılmak istenen bütün hareketlerin yapılmasını sağlamaktadır. Matematiksel işlem yardımı ile işlemekte olup bir saniyeden bile az bir zamanda işlemlerin gerçekleşmesine olanak vermektedir. Yapısında milyonlarca transistör vardır ve bunlar yarı iletken malzemelerdir.
İşlemci kendine gelen komutları kısa süre içerisinde işleyip sonuçlarını belleklere göndermektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder