26 Mart 2021 Cuma

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens *

Yukarıdaki senaryo Tarım Devrimi’nin bir hesap hatası olarak anlatılır ki, bu da oldukça makuldür. Tarih bundan çok daha budalaca hesap hatalarıyla doludur. Fakat bir olasılık daha var. Belki de dönüşümü sağlayan şey daha kolay bir yaşam arayışı değildi? Belki de Sapiens’in başka hevesleri vardı ve bunlara ulaşabilmek için yaşamlarını bilerek daha zor hâle getiriyorlardı? 

            Bilim insanları tarihi gelişmeleri genellikle düz ekonomik ve demografik etkenlerle açıklarlar. Bu onların rasyonel ve matematiksel yöntemlerine daha uygundur. Modern tarihteyse araştırmacılar ideoloji ve kültür gibi fiziksel olmayan etkenleri dikkate almak zorundadırlar., çünkü yazılı kanıtlar onları buna zorlamaktadır. Örneğin elimizde İkinci Dünya Savaşı’nın gıda kıtlığı veya demografik baskılardan dolayı çıkmadığını kanıtlayacak kadar belge mevcuttur. Ancak Natuf kültürüyle ilgili elimizde hiçbir belge yok, bu yüzden antik çağlarla ilgili açıklamalarda meteryalist ekol öne çıkmaktadır. Eski çağlarda yaşayan ve okuma yazması olmayan insanların ekonomik gerekliliklerden ziyade inançla motive olduklarını kanıtlamak zor iştir.

            Yine de nadiren de olsa şansımız yaver gidiyor ve hikayeyi açıklığa kavuşturan ipuçlarını bulabiliyoruz. 1995’te arkeologlar Türkiye’nin güneydoğusunda Göbekli Tepe adı verilen bir yeri kazmaya başladılar. En eski tabakada herhangi bir yerleşim, ev ya da günlük işlerin izine rastlamadılar. Öte yandan, olağanüstü kaliteli oymalarla bezenmiş anıtsal boyutta

19 Mart 2021 Cuma

Ickabog *

Bir zamanlar Kornukopya Krallığı dünyanın en mutlu yeriydi. Bir sürü altını, hayal edebileceğiniz en mükemmel bıyıklara sahip bir kralı ve yediğinde insanı mutluluktan ağlatacak kadar nefis yiyecekler sunan kasapları, pastacıları ve peynircileri vardı. Her şey mükemmeldi – tabii efsaneye göre korkunç canavar Ickabog’a  ev sahipliği yapan, Kuzey’deki çamurlu ve Sisli Bataklık Diyarı’nı saymazsak. Aklı başındaki herkes şunu bilirdi ki, Ickabog çocukları korkutarak terbiye etmek amacıyla anlatılan bir efsaneden ibaretti. Fakat efsanelerin tuhaf bir yanı vardır, bazen kendi kendilerine can bulurlar.

Bir efsane çok sevilen bir kralı tahtından edebilir mi? Bir zamanlar refah içindeki bir ülkeye diz çöktürebilir mi? Peki bir efsane iki cesur çocuğu hiç istemedikleri, hatta akıllarının ucundan dahi geçmeyen bir maceraya sürükleyebilir m i?

Cesur olduğunuzu düşünüyorsanız eğer, bu kitabın sayfalarını çevirin; gerçeğin , umudun ve arkadaşlığın gücünün her şeyin üstünden gelebileceğine dair, yaşayan en iyi hikâyecilerden birinin kaleminden yepyeni, nefes kesen bir masal keşfedeceksiniz.

… .. Bayan Kırlangıçkuyruğu’nun Şehir-İçinde’deki, kraliyet hizmetkârlarının yattığı mezarlığa gömülmüştü. Daisy ve babası el ele, mezara bakarak uzun süre durdular. Bert, gözü yaşlı annesi ve asık suratlı babası onu yavaşça oradan uzaklaştırırken sürekli Daisy’ye bakıp duruyordu. Bert en yakın arkadaşına bir şey söylemek istedi ama bu yaşananlar kelimelere sığmayacak kadar büyük ve berbattı. Kendi annesi sonsuza kadar soğuk, sert toprağın içinde kaybolsa nasıl hissedeceğini hayal etmeye bile dayanamıyordu.

Bütün arkadaşları oradan ayrıldığında, Bay Kırlangıçkuyruğu Kral’ın gönderdiği mor çelengi Bayan Kırlangıçkuyruğu’nun mezar taşının üzerinden kaldırıldı ve yerine Daisy’nin o sabah topladığı kardelenlerden oluşan minik bir buket koydu. Sonra Kırlangıçkuyruğu ailesinin iki üyesi artık bir daha asla