19 Mart 2021 Cuma

Ickabog *

Bir zamanlar Kornukopya Krallığı dünyanın en mutlu yeriydi. Bir sürü altını, hayal edebileceğiniz en mükemmel bıyıklara sahip bir kralı ve yediğinde insanı mutluluktan ağlatacak kadar nefis yiyecekler sunan kasapları, pastacıları ve peynircileri vardı. Her şey mükemmeldi – tabii efsaneye göre korkunç canavar Ickabog’a  ev sahipliği yapan, Kuzey’deki çamurlu ve Sisli Bataklık Diyarı’nı saymazsak. Aklı başındaki herkes şunu bilirdi ki, Ickabog çocukları korkutarak terbiye etmek amacıyla anlatılan bir efsaneden ibaretti. Fakat efsanelerin tuhaf bir yanı vardır, bazen kendi kendilerine can bulurlar.

Bir efsane çok sevilen bir kralı tahtından edebilir mi? Bir zamanlar refah içindeki bir ülkeye diz çöktürebilir mi? Peki bir efsane iki cesur çocuğu hiç istemedikleri, hatta akıllarının ucundan dahi geçmeyen bir maceraya sürükleyebilir m i?

Cesur olduğunuzu düşünüyorsanız eğer, bu kitabın sayfalarını çevirin; gerçeğin , umudun ve arkadaşlığın gücünün her şeyin üstünden gelebileceğine dair, yaşayan en iyi hikâyecilerden birinin kaleminden yepyeni, nefes kesen bir masal keşfedeceksiniz.

… .. Bayan Kırlangıçkuyruğu’nun Şehir-İçinde’deki, kraliyet hizmetkârlarının yattığı mezarlığa gömülmüştü. Daisy ve babası el ele, mezara bakarak uzun süre durdular. Bert, gözü yaşlı annesi ve asık suratlı babası onu yavaşça oradan uzaklaştırırken sürekli Daisy’ye bakıp duruyordu. Bert en yakın arkadaşına bir şey söylemek istedi ama bu yaşananlar kelimelere sığmayacak kadar büyük ve berbattı. Kendi annesi sonsuza kadar soğuk, sert toprağın içinde kaybolsa nasıl hissedeceğini hayal etmeye bile dayanamıyordu.

Bütün arkadaşları oradan ayrıldığında, Bay Kırlangıçkuyruğu Kral’ın gönderdiği mor çelengi Bayan Kırlangıçkuyruğu’nun mezar taşının üzerinden kaldırıldı ve yerine Daisy’nin o sabah topladığı kardelenlerden oluşan minik bir buket koydu. Sonra Kırlangıçkuyruğu ailesinin iki üyesi artık bir daha asla

eskisi gibi olmayacağını bildikleri evlerine doğru yavaşça yürüdüler. ... ..

 

* Ickabog & J.K. Rowling

Hodder & Stoughton, Londra, 2020

Özgün adı:The Ickabog

1.Baskı: İstanbul, Aralık 2020

Çeviren: Hazel Bilgen


yorum:

Okudukça 15 temmuz öncesi ve sonrasinda; bataklığa batarak etraflarındaki( televizyonlara çıkıp uydurdukları yalanları inanırcasına savunanlar dahil)  yalaka / haramzade /bencil + kendini beğenmiş +  acımasız + yalan ve kibir sahibi yalancıların ( müslüman yalan söylemez....) ve de olayı kavrayamayan zavallı takımının; olan biteni sorgulamak yerine ..... ideolojik refleksle .... yalancıların tarafında kalmalarını  çağrıştırıyor....henüz kitabın yarısındayım ... sonunu merak ediyorum.... .. 

Kralın katmerli yalan uydurma kabiliyetleri gelişmiş danışmanları..... 

Uyduruk nedenlerle (Ickabog'a karşı Olağanüstü Cesaret Madalyası) yüceltilen yalancıların ödüllendirilmesi.... 

Demek ki her yerde durum aynı... .. 

Yalan söyleyen ve kendi yalanına inanarak / kişisel bekası için kendini; kendi yalanına inanmış gibi ; mış oyununa kaptıran kral....

vicdanı, gerçeği (Ickoborg'u görünce kılıcını  düşürüp kaçtın. Kılıcını ona saplamadın. Takımında bile değildin)  itiraf etse bile içindeki şeytanın sesine ( kaçtığını itiraf edersen aptalın teki gibi görüneceksin) uymayı tercih etti

Yani

Kibir ; vicdanının sesini bastırdı

Bu madalyayı hak ediyorum

İşte gerçek hayatta şahit olduğunuz olay da böyle cereyan ediyor

Aynen

Bu olay

Daha o ce Rus İmparatorluğunun çöküşü sırasında da yasanmış....

ve ,

şimdi biz maruz kalmaktayız...

Profesörler hile  hurdacı

Para uğruna her türlü fırıldağı çeviren dolandırıcılar

Kral Fred, nasıl ki yanındaki yalaka takımının gazına gelip  "Ickabog'la savaşırken gösteren portre" sinin yapılması sahtekarlığından heyecan duyuyorsa... günümüzde de bazıları  (heykelleri yapılsa günü şartlarına uymayacağı için   üniversitelere, stadyumlara, gemilere isminin verilmesiyle mutlu olabiliyor... ..

Bunca sahtekârlığın olduğu yerde gerçeği ifade edemeyen "dilsiz şeytanlar" = suça ortak oldular... ..

 ... ..korkularına yenildiler

Kralın  (aslında etrafındaki yalaka takımının...) karalarına itirazlar "vatan haini" sağlıyorlardı....

Bu suçlamalara pek de yabancı değiliz....

Toplanan altin (vergi)'lar...

Nereye harcandığının sorgulaması ...  çok tuhaf değil mi? J.K. Rowling, hangi ülkeden bahsediyor...

Üstelik masalın geçtiği krallıkta yıllar geçtikçe fakirlik artıyor, perişanlık yayılıyor   gitgide daha çok iş yeri kapanıyor,  vergile katlanıyor,  ... .. korku yayılıyor... .. tuhaf benzerlik.... insan (Rowling) yaşamış da, olan biteni masal diye  yazmış .... .. diye düşünüyor... ..

Kralın,  yalan denizi içinde gerçeklere karşı kör olan gözü (vicdanı); en sonun da, onu,  kendine olağanüstülük vehmeder bir dönüşüm atmosferi içinde .... ayaklarını yerden keser hale getirdi.... artık ( şeyh-mürid ilişkisinde olduğu gibi) uçabiliyordu.... .. artık seçilmiş  bir yaratık olarak (her şeyi hak etmiş) mübarek varlık .... ..

Bir kere yalan söylemeye başladınız mı devam etmek zorunda kalıyorsunuz... .. ve

Bu da aynı şu alan bir geminin kaptanı olmaya benziyor... ..

Kendinizi batmaktan kurtarmak için gemideki delikleri tıkamanız  gerekiyor (du)... ..

Masal bu ya; "Kral Fred... .. artık kralsız  bir hayatı denemenin vaktinin geldiğini söyleyince kalabalık sevinçle bağırdı..."... ..

Abi sırada birileri (Lord Tükrer)... .. sakladığı altın yığınını arabasına yükleyip... donra da sınırdan gizlice Pluritanya'ya geçecekti... ..

Masin bu bölümü... .. "yeniden" diye başlıyor....

Yeni atanmış bir danışmanlar ekibiyle  ir başbakan... .. Kral mahkemeye çıktı... ..

ve diğerleri de... ..

Sonunda ne mı oldu?

Mutlu son... ..

Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine... ..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder