-Aliye İzzetbegoviç (1925-2003); Dünya tarihinde
özel öneme sahip gelişmelerin canlı tanığı ... yaşananları bizlerle paylaşıyor. Günümüzdeki
gelişmeleri anlamamıza da yardımcı olacak derslerle dolu olan kitap 590 sayfa. İkinci Dünya Savaşı
sonrasında Avrupa’nın şahit olduğu en büyük katliamlara maruz bırakılan Boşanakların
verdiği bağımsızlık mücadelesini duygulanarak, acısını hissederek
okuyabileceğimiz belgesel niteliğinde bir eser. Kitabın okunması için gerekçe
oluşturabilecek kısa alıntıları paylaşalım:
Bosna-Hersek’in
Kısa Tarihi
-... .. 1580-1878 tarihleri arasında Osmanlı’nun bir eyaletiydi; ... .. 1463’te Bosna Türk yönetimi altına girdi. ...
.. Bir sadrazamlar kuşağı yetiştirmiş olan İstanbul’daki Sokollu ailesi,
Bosna kökenliydi. 16. ve 17. yüzyıllar
boyunca, Bosna kökenli olan dıkuz sadrazam vardı.
-Türk yönetimi altındanüfusun büyük bir kısmının İslamlaşmış olması,
modern Bosna tarihinin en ayırdedici ve önemli özelliği olmaya devam
etmektedir. ... ..
Gençlik ve İlk Mahkumiyet
-... .. Rahmetli annem çok dindar bir kadındı ve dine olan bağlılığımı
–en azından kısmen- ona borçluyum. ... ..
-... .. 15 yaşındayken, inancımda bazı tereddütler oluşmaya başladı. O
zamanki yoldaşlarım ve arkadaşlarımla her şeyi konuşurdum. Kominist ve ataist
yazıları okurduk. O tarihte Yugoslavya, ... .. illegal olarak yaygınlaşan çok
güçlü bir kominist propagandanın etkisi altındaydı. Koministler bu konuda çok
etkindi. Bu kısmen de Avrupa’da faşizmin ortaya çıkışına yönelik bir tepkiydi.
Kominizm demokrasiyi anlamadı. O, Yugoslavya’da antifaşist bir hareketti, bir
karşı ideolojiydi ve diğerinden daha az totaliter değildi. ... ..
-Kominist propagandada Tanrı adaletsizliğin tarafındaydı; çünkü
koministler dini “halkın afyonu” olarak, yani halkın huzursuzluğunu
yatıştırarak onları gerçekliğin dünyasında daha iyi bir hayat için mücadele
etmekten alıkoyan bir araç olarak görüyorlardı. ... ..
-... .. inancım bir iki yıllık sallantıdan sonra geri döndü ama farklı
bir biçimde.İnancımdaki –elbette var olduğu ölçüde-
bu muayyen sarsılmazlık, gençliğimde zuhur etmiş olan şüphelerden geliyor. O artık yanlızca atalarımdan devraldığım bir din değildi.; yeni baştan edinilmiş bir inançtı. Ve onu bir daha hiç değiştirmedim. ... ..
bu muayyen sarsılmazlık, gençliğimde zuhur etmiş olan şüphelerden geliyor. O artık yanlızca atalarımdan devraldığım bir din değildi.; yeni baştan edinilmiş bir inançtı. Ve onu bir daha hiç değiştirmedim. ... ..
-... .. 18-19 yaşlarında Avrupa felsefesinin bütün metinlerini
okuyordum. ... ..
-1945 Nsanında Koministler Saraybosna’ya girdi. Onların 45 yıl sürecek
olan dönemi de böylece başlamış oldu. O yılın sonbaharında ... .. bir gösteri
düzenledik. ... .. tutuklandık. ... ..
ertesi gün salıverildik. ... .. o
tarihte 20 yaşındaydım. ... ..1 Mart 1946’da , benim gibi düşünen 14 kişiyle
birlikte tutuklandımve üç yıl hapse mahkum edildim. ... ..
-... .. ancak “bazıları
diğerlerinden daha eşit”ti. ... .. Ayrıcalı azınlık için ise, sözde
bakanlık mağazaları. Bunların üç kategorisi vardı. ... .. “1 Numara” dükkanlar askeri ve siyasi
tabakanın en üst kademesi için ayrılmıştı. Bu dükkanlarda pastorize Amerikan
sütünden çikolataların her çeşidine kadar herşey vardı. Yugoslavlar, yönetici
kasta yönelik bu özel ilgiyi Ruslardan kopya etmişlerdi. Sözde “reel-sosyalizmin”uygulandığı
ülkelerde (SSCB ve onun uydu devletleri), sözde nomenklatura sistemi (sovyet sisteminde en önemli idarî görevlerin
listesi (merkez komite, partinin bölge komiteleri, vs.) saha geniş kapsamlı
kullanılan nomenklatura sözcüğü, aynı zamanda adları bu listede yer alan
ayrıcalıklılar sınıfını da belirtir. komünizmin kaymağını yiyen seçkin yöneticiler
tabakası. her post komünist dönem yaşayan ülkede, bunların ayrıcalıklı
yaşadıkları semtleri, şimdi birer birer teşhis edebilirsiniz. misal, arnavutluk
tiran'da bu semt, blokku'dur. ve blokku, şimdi de şehrin kalantorlarının,
pahalı yeme içme eğlence mekanlarının semti olmaya devam etmektedir.) aracılığıyla muhafaza edilen bir parti personeli tekeli
mevcuttu.. ... ..
-Kast benzeri
ayrıcalıklar ... ..
-Saraybosna’nın dükkanları boş ama hapishaneleri doluydu; ... ..
Koministler, eski Yugoslavya’dan ve Ustaşa rejiminden kalma bütün hapishaneleri
doldurduktan sonra Cengic Vila’da birkaç bin kişiyi barındırabilen ve “Kamp
505” olarak bilinen yen, bir kamp inşa ettiler. 1952’ye kadar gidişatta bir
değişiklik olmadı. Solun
–sosyal ve politik- adaleti buydu. 1966’ya kadar –yani 21 yıl boyunca-
Yugoslavya, Polis Şefi Aleksandar Rankoviç tarafından yönetildi. Ancak
1975-1978 arasında, 30 yıldan fazla süren kominist idareden sonra durumda küçük
bir iyileşme gerçekleşti ve insanlar çok sınırlı da olsa özgürlük duygusunu
hissedebilir hale geldiler. Ancak bu 20 milyar Amerikan dolarına denk bir dış
borç pahasına gerçekleşti ve ortada
hâlâ konuşma özgürlüğü diye bir şey yoktu.
Saraybosna Davası
-... .. “68” bir yangın gibi bütün dünyayı sardı; 68, sosyalist
fikirlerle dlmuş olan ve kurulu düzene başkaldıran genç entelektüellerin
hareketiydi. ... .. Bu yıllarda Islam izmedu i
Zapada (Doğu ve Batı Arasında İslam) adlı kitabım üzerinde çalışmaya başladım. ... ... El yazması
20 yıldan fazla bir süre saklı kaldı. 1946’da tutuklandığımda... .. metni yeniden yazdım ve Kanada’daki bir
arkadaşıma yolladım; nihayet 1984’te, ben 14 yıllık ağır iş mahkumiyetimden
dolayı ikinci hapis cezamı çekmekte iken Amerikalı bir yayıncı onu bastı. Bu
kitapla ... ..
-... .. Kendilerine sosyalist adı veren ülkeler, daha sonra farklı
yollar içinde gelişmişlerdir. İlk bakışta insanın dikkatini çeken şey,
liderlerinin bu ülkeler üzerindeki güçlü etkisidir. Hepsi temel ayn ideolojik
matrisi paylaşmış olmalarına rağmen, sıradan halkın fiili hayat şartları,
liderlerine bağlı olarak ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir: Jivkov, Enver,
Çavuşeku, Tito; dört farklı adam ve dört farklı rejim. Ancak bu, sistemin
özündeki otoriter karakteri değiştirmemiştir. ... ..
-... .. 23 Mart 1983 sabahının ilk saatlerinde,... .. dairemin kapısının
vurulmasıyla uyandırıldım. ... .. Sorgulamalar 100 günden fazla sürdü. ... ..
bu 100 günü hücrede geçirdim. ... .. Bosna’nın dört bir yanından yüzlerce kişi
daha tutuklandı. Sorgucuların
gerekçelerle pek ilgilenmediği aşikârdı. Onların
görevi bizi suçlamak ve üzerimize atılan suçları kanıtlamaktı. Bunu
başarmak için kullandıkları başlıca araç hapsetmek tehdidiyle aldıkları yalancı
şahitliklerdi. ... .. Suçlamalar, Yugoslavya Sosyalist Federal Ceza Yasasının
... .. maddelerine istinad ediyordu. Bunlardan birincisi devlete karşı fesat tertibi ile, ikincisi ise meşhur ”düşünce suçları” ile ilgiliydi.
Suçlamalar, grup liderliği rolünün bana tahsis edilmiş olduğunu gösterdi; bu düzmece bir seneryo idi çünkü ortada
grup falan yoktu. ... ..
-18 Temmuz sabahı ... .. Saraybosna Davası başlamış oldu. ... .. İlk
suçlanan bendim. ne sürülen suçlamalara cevap vermek için çağrıldığımda şunları
söyledim:
-... .. Üçüncü itirazım basının tavırlarına ilişkindir. Basının bir kısmı, bu
yargılamanın başlamasından önce bile beni bir ulusalcı, karşı-devrimci, devlet
düşmanı ilan etti ve pratikte yargısız infaza tabi tuttu.Bu, mahkemenize yapılmş
bir saygısızlıktır. ... ..
-... .. Devlet düşmanları icat
etmek, kimsenin işlemediği cürümler uydurmak neden gereklidir. ... .. Bu devlet
gerçekten kendisini üniversite profesörleri, hukukçular, ekonomistler, şairler
ve imamlardan oluşan ve dahası birbirini tanımayan 12 Müslüman aydın tarafından
tehdirt altında bırakılmış mı hissediyor? Yoksa amaç Müslümanları yıldırmak
mıdır? Onları yalnızca daha da sertleştirmiş olacaksınız. Size çok açık
söylüyorum ki, sertleşmek için bu davanın dışında da birçok neden var. ... ..
-1994’te Saraybosna’daki bir konferansta, halktan biri bana sansürü
sormuştu: “Sayın Cumhurbaşkanım neler
yazıldığını biliyor musunuz, sonuçta savaş zamanındayız. Buna neden izin
veriyorsunuz? Neden sansürü devreye
sokmuyorsunuz” Yaşadığımonca
şeyden sonra asla bu tür yasaklara
taraftar olmayacağımı söyleyerek karşılık verdim. Bu yanlızca bir ilke
sorunu değildir, aynı zamanda bir verimlilik sorunudur. Yasakların ve baskının insanları ikna etme konusunda yapılabilecek
bir şey olmadığına inanıyorum. ... .. Eğer tehditlerle,
dayaklarla, polis ve hapishanelerle düşüncelere set çekmek mümkün olsaydı,
bu en çok koministlere uyardı.... ..
Savaş Günlüğü
AGİT Toplantısındaki
Konuşmam (Helsinki, 9 Temmuz 1992)
Londra
Konferansı’ndaki Konuşmamdan Bölümler (26 Ağustos 1992)
Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu’ndaki Konuşmamdan Bölümler (New York,, 7 Ekim 1993)
AGİT Zirvesi’ndeki
Konuşmamdan (Budapeşte, 5 Aralık 1994)
-... .. Çünkü Bosna’da olup bitenler, en
yumuşak ifadesiyle Batı’nın bir ayıbıdır.
... .. Bihaç Krizi ... .. Bir ülkedeki korunmuş
bölgeden bir diğer ülkenin güvenli şahsına karşı gerçekleştirilen bu saldırı
organize edilmişti. ... .. Birleşmiş Milletler’de cisimleşmiş
olan küresel topluluğun tamamı ve güçlü NATO, risk altında olan tek bir
kasabayı kurtaramadı. ... .. saldırıın
heme ardından Fransız
taburu Bihaç bölgesini terk etti.
... .. Topyekün bir medya karartması
uygulandı. ... .. UNPROFOR verdiği
haberde saldırının önemini ve çapını küçük gösterdi. Bütün bunların hepsi tesadüf olabilir mi? ...
..
-Paris ve Londra’da baştan itibaren Sırpların patronları ve koruyucuları
gibi konuşmuşlar, Güvenlik Konseyi ve NATO’yu bloke etmişler ve suretle de Sırp
saldırılarını ve bütün olarak savaşı durdurmak üzere atılabilecek her adımı
engellemişlerdir. ... ..
-Peki ya Rusya’nın rolü hakkında ne söyleyebilirim? Güvenlik Konseyi kararlarına karşı veto hakkı
kullanılıyor ve Hırvatistanlı Sırplar, gıda ve ilaç yardımlarının Bihaç bölgesinde açlık çeekmekte olan
halka ulaşmasını engelledikleri bir sırada bu aynı Sırplara akaryakıt tedarik
edilmesi lehinde oy veriyor. ... .. Karadzic’in Sırpları Bosna’nın dört bir
tarafına 150’den fazla füze sistemi yerleştirdiler. Bunları nereden aldılar?
... ..
-Batı gaddar
saldırganlığa, eşi benzeri görülmemiş
ölçekteki bir sokırıma, toplama kamplarına, sözde insancıl bir cevapla karşılık
verdi. Ciddi bir hastalığı tedavi etmek için sakinleştiriciler kullanıldı
ve hastalık, beklendiği ya da hatta planlandığı üzere giderek ağırlaşmakta. Ve
artık bu “insancıl cevap” halkımıza karşı bir şantaja hatta son zamanlarda çifte standarda dönüşmüş durumda. ... ..
İKÖ Zirvesi’ndeki
Konuşmam-alıntılar (Kazablanka, 13 Aralık 1994)
Srebrenica
-BM’in, her ikisi de Nisan 1993 tarihli ve ... .. sayılı BM Güvenlik
Konseyi kararları ile güvenli bbölge ilan edilmiş olan Srebrenica ve Zepa... ..
-Srebrenica’ya yönelik nihai
saldırı 6 Temmuz’da başladı... .. NATO hava kuvvetleri tarafından harekat
yapılmasını talep ettik. Uluslararası topluluğun UNPROFOR askerlerinin bir
güvenli sahanın çiğnenmesine izin vermeyeceğine inanıyorduk. ... ..
-7 Temmuz’da Bosnalı Sırplar Srebneca’daki
Hollanda askeri gözlemci noktalarından birine saldırdılar ve 55 Hollandalı
askeri rehin aldılar. Uluslararası topluluk , rehinelri kurtarmak için hava
saldırıları düzenlemeyi reddetti ve aslında Srebrenica’yı fiilen kurban etmiş oldular. ... ..
-Uluslararası Kızıl Haç Komitesi yanlızcakatliamın ilk dört gününde
sivil ve asker 7079 kişinin öldürüldüğü sonucuna ulaştı. Bu nihai rakam değil.
... ..
-Dünyanın Srebranica
vakasındaki pasifliğinden cesaret alan Mladic, Zepa üzerine yürüdü. Planlarına Gorazde de dahildi ama durduruldu. ... ..
-Zepa 25 Temmuz 1995’te
düştü.
-Srebrenica ve Zepa talihsizliklerinin ondan sonraki
olaylar üzerinde büyük etkisi oldu. ... .. 30 Ağustos 1995’de Srebrenica üzerinden iki ay geçmeden
NATO’nun Bosna çapındaki Sırp mevzilerine yönelik hava müdahalesi başladı..
Bunun o anki gerekçesi, 28 Ağutosta Saraybosna
pazaryeri Markale’ye düşen bombaydı, ama ben gerçek nedenin Srebrenica olduğunu
düşünüyorum ... ..
Savaş ve Lafazanlık
Dayton Günlüğü
Dayton’dan Sonra
*Aliya İzetbegoviç – tarihe tanıklığım
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder