3 Aralık 2015 Perşembe

Aliya İzzetbegoviç *

Tarihe tanıklığım
-Aliye İzzetbegoviç (1925-2003); Dünya tarihinde özel öneme sahip gelişmelerin canlı tanığı ...  yaşananları bizlerle paylaşıyor. Günümüzdeki gelişmeleri anlamamıza da yardımcı olacak derslerle dolu  olan kitap 590 sayfa. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın şahit olduğu en büyük katliamlara maruz bırakılan Boşanakların verdiği bağımsızlık mücadelesini duygulanarak, acısını hissederek okuyabileceğimiz belgesel niteliğinde bir eser. Kitabın okunması için gerekçe oluşturabilecek kısa alıntıları paylaşalım:
Bosna-Hersek’in Kısa Tarihi
-... .. 1580-1878 tarihleri arasında Osmanlı’nun  bir eyaletiydi; ... ..  1463’te Bosna Türk yönetimi altına girdi. ... .. Bir sadrazamlar kuşağı yetiştirmiş olan İstanbul’daki Sokollu ailesi, Bosna  kökenliydi. 16. ve 17. yüzyıllar boyunca, Bosna kökenli olan dıkuz sadrazam vardı.
-Türk yönetimi altındanüfusun büyük bir kısmının İslamlaşmış olması, modern Bosna tarihinin en ayırdedici ve önemli özelliği olmaya devam etmektedir. ... ..
Gençlik ve İlk Mahkumiyet
-... .. Rahmetli annem çok dindar bir kadındı ve dine olan bağlılığımı –en azından kısmen- ona borçluyum. ... ..
-... .. 15 yaşındayken, inancımda bazı tereddütler oluşmaya başladı. O zamanki yoldaşlarım ve arkadaşlarımla her şeyi konuşurdum. Kominist ve ataist yazıları okurduk. O tarihte Yugoslavya, ... .. illegal olarak yaygınlaşan çok güçlü bir kominist propagandanın etkisi altındaydı. Koministler bu konuda çok etkindi. Bu kısmen de Avrupa’da faşizmin ortaya çıkışına yönelik bir tepkiydi. Kominizm demokrasiyi anlamadı. O, Yugoslavya’da antifaşist bir hareketti, bir karşı ideolojiydi ve diğerinden daha az totaliter değildi. ... ..
-Kominist propagandada Tanrı adaletsizliğin tarafındaydı; çünkü koministler dini “halkın afyonu” olarak, yani halkın huzursuzluğunu yatıştırarak onları gerçekliğin dünyasında daha iyi bir hayat için mücadele etmekten alıkoyan bir araç olarak görüyorlardı. ... ..
-... .. inancım bir iki yıllık sallantıdan sonra geri döndü ama farklı bir biçimde.İnancımdaki –elbette var olduğu ölçüde-

bu muayyen sarsılmazlık, gençliğimde zuhur etmiş olan şüphelerden geliyor. O artık yanlızca atalarımdan devraldığım bir din değildi.; yeni baştan edinilmiş bir inançtı. Ve onu bir daha hiç değiştirmedim. ... ..
-... .. 18-19 yaşlarında Avrupa felsefesinin bütün metinlerini okuyordum. ... ..
-1945 Nsanında Koministler Saraybosna’ya girdi. Onların 45 yıl sürecek olan dönemi de böylece başlamış oldu. O yılın sonbaharında ... .. bir gösteri düzenledik.  ... .. tutuklandık. ... .. ertesi gün salıverildik.  ... .. o tarihte 20 yaşındaydım. ... ..1 Mart 1946’da , benim gibi düşünen 14 kişiyle birlikte tutuklandımve üç yıl hapse mahkum edildim. ... ..
-... .. ancak “bazıları diğerlerinden daha eşit”ti. ... .. Ayrıcalı azınlık için ise, sözde bakanlık mağazaları. Bunların üç kategorisi vardı. ... ..  “1 Numara” dükkanlar askeri ve siyasi tabakanın en üst kademesi için ayrılmıştı. Bu dükkanlarda pastorize Amerikan sütünden çikolataların her çeşidine kadar herşey vardı. Yugoslavlar, yönetici kasta yönelik bu özel ilgiyi Ruslardan kopya etmişlerdi. Sözde “reel-sosyalizmin”uygulandığı ülkelerde (SSCB ve onun uydu devletleri), sözde nomenklatura sistemi (sovyet sisteminde en önemli idarî görevlerin listesi (merkez komite, partinin bölge komiteleri, vs.) saha geniş kapsamlı kullanılan nomenklatura sözcüğü, aynı zamanda adları bu listede yer alan ayrıcalıklılar sınıfını da belirtir.  komünizmin kaymağını yiyen seçkin yöneticiler tabakası. her post komünist dönem yaşayan ülkede, bunların ayrıcalıklı yaşadıkları semtleri, şimdi birer birer teşhis edebilirsiniz. misal, arnavutluk tiran'da bu semt, blokku'dur. ve blokku, şimdi de şehrin kalantorlarının, pahalı yeme içme eğlence mekanlarının semti olmaya devam etmektedir.) aracılığıyla muhafaza edilen bir parti personeli tekeli mevcuttu.. ... ..
-Kast benzeri ayrıcalıklar ... ..
-Saraybosna’nın dükkanları boş ama hapishaneleri doluydu; ... .. Koministler, eski Yugoslavya’dan ve Ustaşa rejiminden kalma bütün hapishaneleri doldurduktan sonra Cengic Vila’da birkaç bin kişiyi barındırabilen ve “Kamp 505” olarak bilinen yen, bir kamp inşa ettiler. 1952’ye kadar gidişatta bir değişiklik olmadı. Solun –sosyal ve politik- adaleti buydu. 1966’ya kadar –yani 21 yıl boyunca- Yugoslavya, Polis Şefi Aleksandar Rankoviç tarafından yönetildi. Ancak 1975-1978 arasında, 30 yıldan fazla süren kominist idareden sonra durumda küçük bir iyileşme gerçekleşti ve insanlar çok sınırlı da olsa özgürlük duygusunu hissedebilir hale geldiler. Ancak bu 20 milyar Amerikan dolarına denk bir dış borç pahasına gerçekleşti ve ortada hâlâ konuşma özgürlüğü diye bir şey yoktu.
Saraybosna Davası
-... .. “68” bir yangın gibi bütün dünyayı sardı; 68, sosyalist fikirlerle dlmuş olan ve kurulu düzene başkaldıran genç entelektüellerin hareketiydi. ... ..  Bu yıllarda Islam izmedu i Zapada (Doğu ve Batı Arasında İslam) adlı kitabım üzerinde çalışmaya başladım. ... ... El yazması 20 yıldan fazla bir süre saklı kaldı. 1946’da tutuklandığımda... ..  metni yeniden yazdım ve Kanada’daki bir arkadaşıma yolladım; nihayet 1984’te, ben 14 yıllık ağır iş mahkumiyetimden dolayı ikinci hapis cezamı çekmekte iken Amerikalı bir yayıncı onu bastı. Bu kitapla ... ..

-... .. Kendilerine sosyalist adı veren ülkeler, daha sonra farklı yollar içinde gelişmişlerdir. İlk bakışta insanın dikkatini çeken şey, liderlerinin bu ülkeler üzerindeki güçlü etkisidir. Hepsi temel ayn ideolojik matrisi paylaşmış olmalarına rağmen, sıradan halkın fiili hayat şartları, liderlerine bağlı olarak ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir: Jivkov, Enver, Çavuşeku, Tito; dört farklı adam ve dört farklı rejim. Ancak bu, sistemin özündeki otoriter karakteri değiştirmemiştir. ... ..

-... .. 23 Mart 1983 sabahının ilk saatlerinde,... .. dairemin kapısının vurulmasıyla uyandırıldım. ... .. Sorgulamalar 100 günden fazla sürdü. ... .. bu 100 günü hücrede geçirdim. ... .. Bosna’nın dört bir yanından yüzlerce kişi daha tutuklandı. Sorgucuların gerekçelerle pek ilgilenmediği aşikârdı. Onların görevi bizi suçlamak ve üzerimize atılan suçları kanıtlamaktı. Bunu başarmak için kullandıkları başlıca araç hapsetmek tehdidiyle aldıkları yalancı şahitliklerdi. ... .. Suçlamalar, Yugoslavya Sosyalist Federal Ceza Yasasının ... .. maddelerine istinad ediyordu. Bunlardan birincisi devlete karşı fesat tertibi ile, ikincisi ise meşhur ”düşünce suçları” ile ilgiliydi. Suçlamalar, grup liderliği rolünün bana tahsis edilmiş olduğunu gösterdi; bu düzmece bir seneryo idi çünkü ortada grup falan yoktu. ... ..
-18 Temmuz sabahı ... .. Saraybosna Davası başlamış oldu. ... .. İlk suçlanan bendim. ne sürülen suçlamalara cevap vermek için çağrıldığımda şunları söyledim:
-... .. Üçüncü itirazım basının tavırlarına ilişkindir. Basının bir kısmı, bu yargılamanın başlamasından önce bile beni bir ulusalcı, karşı-devrimci, devlet düşmanı ilan etti ve pratikte yargısız infaza tabi tuttu.Bu, mahkemenize yapılmş bir saygısızlıktır. ... ..

-... .. Devlet düşmanları icat etmek, kimsenin işlemediği cürümler uydurmak neden gereklidir. ... .. Bu devlet gerçekten kendisini üniversite profesörleri, hukukçular, ekonomistler, şairler ve imamlardan oluşan ve dahası birbirini tanımayan 12 Müslüman aydın tarafından tehdirt altında bırakılmış mı hissediyor? Yoksa amaç Müslümanları yıldırmak mıdır? Onları yalnızca daha da sertleştirmiş olacaksınız. Size çok açık söylüyorum ki, sertleşmek için bu davanın dışında da birçok neden var. ... ..
-1994’te Saraybosna’daki bir konferansta, halktan biri bana sansürü sormuştu: “Sayın Cumhurbaşkanım neler yazıldığını biliyor musunuz, sonuçta savaş zamanındayız. Buna neden izin veriyorsunuz? Neden sansürü devreye sokmuyorsunuz”  Yaşadığımonca şeyden sonra asla bu tür yasaklara taraftar olmayacağımı söyleyerek karşılık verdim. Bu yanlızca bir ilke sorunu değildir, aynı zamanda bir verimlilik sorunudur. Yasakların ve baskının  insanları ikna etme konusunda yapılabilecek bir şey olmadığına inanıyorum. ... .. Eğer tehditlerle, dayaklarla, polis ve hapishanelerle düşüncelere set çekmek mümkün olsaydı, bu en çok koministlere uyardı.... ..
Savaş Günlüğü
AGİT Toplantısındaki Konuşmam (Helsinki, 9 Temmuz 1992)
Londra Konferansı’ndaki Konuşmamdan Bölümler (26 Ağustos 1992)
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki Konuşmamdan Bölümler (New York,, 7 Ekim 1993)
AGİT Zirvesi’ndeki Konuşmamdan (Budapeşte, 5 Aralık 1994)
-... .. Çünkü Bosna’da olup bitenler, en yumuşak ifadesiyle Batı’nın  bir ayıbıdır. ... .. Bihaç Krizi ... .. Bir ülkedeki korunmuş bölgeden bir diğer ülkenin güvenli şahsına karşı gerçekleştirilen bu saldırı organize  edilmişti.  ... .. Birleşmiş Milletler’de cisimleşmiş olan küresel topluluğun tamamı ve güçlü NATO, risk altında olan tek bir kasabayı kurtaramadı. ... ..  saldırıın heme ardından Fransız taburu Bihaç bölgesini terk etti. ... ..  Topyekün bir medya karartması uygulandı. ... .. UNPROFOR  verdiği haberde saldırının önemini ve çapını küçük gösterdi.  Bütün bunların hepsi tesadüf olabilir mi? ... ..
-Paris ve Londra’da baştan itibaren Sırpların patronları ve koruyucuları gibi konuşmuşlar, Güvenlik Konseyi ve NATO’yu bloke etmişler ve suretle de Sırp saldırılarını ve bütün olarak savaşı durdurmak üzere atılabilecek her adımı engellemişlerdir. ... ..
-Peki ya Rusya’nın rolü hakkında ne söyleyebilirim?  Güvenlik Konseyi kararlarına karşı veto hakkı kullanılıyor ve Hırvatistanlı Sırplar, gıda ve ilaç yardımlarının Bihaç bölgesinde açlık çeekmekte olan halka ulaşmasını engelledikleri bir sırada bu aynı Sırplara akaryakıt tedarik edilmesi lehinde oy veriyor. ... .. Karadzic’in Sırpları Bosna’nın dört bir tarafına 150’den fazla füze sistemi yerleştirdiler. Bunları nereden aldılar? ... ..

-Batı gaddar saldırganlığa, eşi benzeri görülmemiş ölçekteki bir sokırıma, toplama kamplarına, sözde insancıl bir cevapla karşılık verdi. Ciddi bir hastalığı tedavi etmek için sakinleştiriciler kullanıldı ve hastalık, beklendiği ya da hatta planlandığı üzere giderek ağırlaşmakta. Ve artık bu “insancıl cevap” halkımıza karşı bir şantaja hatta son zamanlarda çifte standarda dönüşmüş durumda. ... ..

İKÖ Zirvesi’ndeki Konuşmam-alıntılar (Kazablanka, 13 Aralık 1994)
Srebrenica
-BM’in, her ikisi de Nisan 1993 tarihli ve ... .. sayılı BM Güvenlik Konseyi kararları ile güvenli bbölge ilan edilmiş olan Srebrenica ve Zepa... ..
-Srebrenica’ya yönelik nihai saldırı 6 Temmuz’da başladı... .. NATO hava kuvvetleri tarafından harekat yapılmasını talep ettik. Uluslararası topluluğun UNPROFOR askerlerinin bir güvenli sahanın çiğnenmesine izin vermeyeceğine inanıyorduk.  ... ..
-7 Temmuz’da Bosnalı Sırplar Srebneca’daki Hollanda askeri gözlemci noktalarından birine saldırdılar ve 55 Hollandalı askeri rehin aldılar. Uluslararası topluluk , rehinelri kurtarmak için hava saldırıları düzenlemeyi reddetti ve aslında Srebrenica’yı fiilen kurban etmiş oldular. ... ..
-Uluslararası Kızıl Haç Komitesi yanlızcakatliamın ilk dört gününde sivil ve asker 7079 kişinin öldürüldüğü sonucuna ulaştı. Bu nihai rakam değil. ... ..
-Dünyanın Srebranica vakasındaki pasifliğinden cesaret alan Mladic, Zepa üzerine yürüdü. Planlarına Gorazde de dahildi ama durduruldu. ... ..
-Zepa 25 Temmuz 1995’te düştü.

-Srebrenica ve Zepa talihsizliklerinin ondan sonraki olaylar üzerinde büyük etkisi oldu. ... .. 30 Ağustos 1995’de Srebrenica üzerinden iki ay geçmeden NATO’nun Bosna çapındaki Sırp mevzilerine yönelik hava müdahalesi başladı.. Bunun o anki gerekçesi, 28 Ağutosta Saraybosna pazaryeri Markale’ye düşen bombaydı, ama ben gerçek nedenin Srebrenica olduğunu düşünüyorum ... ..
Savaş ve Lafazanlık
Dayton Günlüğü

Dayton’dan Sonra

*Aliya İzetbegoviç – tarihe tanıklığım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder