12 Aralık 2015 Cumartesi

Asr-ı Saadet’in Köprüsü *

Kitabın arka yüzünde vurgu yapıldığı üzere; “Bir kölenin oğlu olan iman önderinin, iyilik, hac ve savaşta ibret alınacak hikâyeleri...
-Maddeyi manâya çeviren, manâyı da harekete geçiren insan...
-Mezhep imamlarımız, İmâmı Azam ve İmâmı Mâlik’i tanıyıp takdir eden, Ahmet İbni Hanbel tarafından da takdir edilen, üzerinde ittifak edilip ihtilafedilmeyen, savaş dönüşü şehadetle ebedileşen, Horasanlı Türk Hadîs doktoru Abdullah İbnü’l Mübarek .... Radıyallahu anh.” ve düşünceleri anlatılıyor. Günümüzde daha çok ihtiyaç duyulan değerler sunuluyor...
Yazar M. Adil Teymur’un önsözü 1975 tarihli olan kitap 181 sayfa. Kitabın özellik arz eden bölümlerini paylaşalım:
-Önsözden: Bu kitapta bizim için bir hasret konusu olan “Asr-ı Saâdet”e ulaşmanın en güzel yolu olan Abdullah İbnü’l Mübârek’in hayatını takdim ediyoruz. o, bizim için böye bir vasıta olduğu gibi, bundan 1200 sene evvel, Buhârî için de böyle olmıuştu.
-Biz de hadîslerden Resûllah (s.s.s) efendimizin haytına ait açık bilgiye ulaşmak isterken, efendimizin yaşamış olduğu ortamı tanıma lüzümu duyuyor ve bu hususta onun kitaplarında aradığımız havayı buluyoruz. Çünkü, Efendimizin ashâbındaki, hatta tâbindeki anlayış ve fedekârlık bilinmediği takdirde  hadiselerin de anlaşılması mümkün olamamaktadır.
-A. İbnü’l Mübârek sahabe ve tâbînde bulunmayı düşünüp tasavvur ettiğimiz hayatın gerçek bir misali olmuştur. Hattâ her naklettiği hadîs, onun hayatındaki macera veya özelliğin bir kaynağı olduğunu bize göstermiştir. Hayatını tedkik ettikçe; bildiğimiz bazı hadîslerin , onun tarafından yaşandığını gördüğümüz gibi, ... ..
Kitaptan; A. İbnü’l Mübârek, hicrî 118 senesinde Merv şehrinde doğdu. ... ..
- A. İbnü’l Mübârek anlatır ... ..  “Sizlerden biriniz, Kur’ân’ı, namazını kılacak kadar öğrenince, ilimle meşgul olmalıdır. Çünkü, Kur’ân’ın manaları, ancak onunla bilinir.”  Yani, tefsir, hadîs ve fıkıhtan istifade edilerek, Kur’ânın manasıyla meşgul olmak, sırf onu okuma ve çok okumaktan daha üsütündür. ... .. “Alim için, birinci şart, dünya sevgisinin kalbine girmemesidir.” Dünya sevgisi deyince, bu yanlış anlaşılmamalı. Kendisi ve ailesi için
kazanmak insanın vazifesidir. Ancak bu, ihtiyaçtan fazla olarak ve başkalarını düşünmeksizin, sırf toplamak hırsıyla olmamalıdır.
-... .. “Senin kazanmak için çalışman, tefvîz ve tefekkürüne mani değildir. Yeter ki sen, bu iki duyguyu (tefviz ve tevekkülü) kazanma esnasında kaybetme.” buyurmuştur. ... ..
Ne Güzel Bir Ticaret; Hem Dünya Hem âhiret
Örnek Hac Seferleri
İşini Şöhretine âlet Etmeyen İnsan
Şöhreti ve Ondan Kaçışı
“Doğruluk, dost pazarı
Şüpheli, pisler malı
Şüphe alır imanı
Şüpheden sakınmalı.”
-... ..Nice küçük işler vardır ki, niyet onu büyük kılar. Nice büyük işler vardır ki, insanın niyeti onu küçültür. Şöhretten nefret ederek ondan kaçmayı tercih et, yoksa, nefsin kabarır. ... ..
Farzları Hafif Gören Mârifetten Mahrum Olur.
-... .. Her işi edebiyle yapmayı itiyad edindiği halde, sultana yakın olmaktan daima sakınmıştır. Zira, sultana karşı edeb’e riayet edeyim derken, “Hakkı söylemek, marufu emr etmek” farzını, yerine getirmemekten korkmuştur. ... ..
Nefsine  Söz Geçiren Sultanlardan Çekinmez
Cömertlikten de Üstün
-... .. “İnsanların sahip olduklarına haset etmemek, razı olmak, onlara nefsin bol bol ihsan etmesinden daha fazla bir ikramdır.”
-Bu sözün doğruluğuna, çok zaman şahit olunmaktadır. Zira nefis, bazan ihsan ederek karşısındakini minnet altında bırakmaktan zevk duyar. Bu da yapılan işin değerini azaltır. ... ..
-... .. “Resûlullah(s.a.s) buyurdu: “Zemezm suyu içildiği maksada’dır.” -A. İbnü’l Mübârek bu hadîsi okuduktan sonra, “Allah’ım! Şu, kıyamet gününün susuzluğu içindir.” dedi ve bol bol içti. ... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder