1 Kasım 2020 Pazar

Camdaki Kız *

… .. hayatın kendine göre bir adaleti var. İlahi adalet… Bunu hayatın içinde yaşarken, oradan oraya koştururken göremiyoruz. Adaleti hemen, o anda görmek istiyoruz, ama hayat bizim kadar aceleci değil. O, neyi, ne zaman yapacağını çok daha iyi biliyor.

Ödül de ceza da duygularımız aracılığıyla geliyor bize. Zaten insanoğlu hayatı duyguları üzerinden yaşıyor. Sevinç de mutluluk da, acı da, hüzün de, aşk da hep bu duygular aracılığıyla ulaşıyor bize. Her ne kadar tüm kararlarımızı düşüne taşına, aklımızı kullanarak aldığımızı sansak da, bu kararları bile çoğu zaman duygularımız aldırıyor bize.

Aslında bizim kaderimiz biz daha dünyaya gelmeden  yazılmaya başlıyor. Bizi kucağına almaya hazırlanan ya da hazırlanmayan, bizi dört gözle bekleyen ya da beklemeyen evlerde açıyoruz gözlerimizi. O evde büyüyor, şekilleniyor ve bize doğru diye tanıtılan şeylere inanıyoruz. Sonradan bir türlü değiştiremediğimiz, kadrimize yön veren katı çocukluk inançlarımız, yine o evlerde kazınıyor zihinlerimize. Duygularımız ise doğduğumuz evlerde şekilleniyor, güçleniyor ve yaralanıyor.

Ah bu yaralar… Kaderimizi de o evlerde aldığımız bu yaralar yazmıyor mu?

… .. Bir bebek istenmediği, sevilmediği, değer verilmediği, güvenebileceği bir sahibinin olmadığı bir dünyaya gözlerini açarsa, sonradan bu dünyaya güvenmesi, huzurla, keyifle, mutlu mesut yaşaması zordur. O zavallı çocuğun bu işte hiç suçu yoksa da hayat daha ilk günden ona açılan güzel yolların önünü keser. O çocuklar da sonradan ortaya çıkan duygusal açlıklarını bazen gerekli gereksiz alışverişler yaparak, bazen durmadan yiyerek, bazen de madde kullanarak doyurmaya çalışırlar.

… .. Mutluluk bir karardır sevgili dostlarım. Eğer bir insan mutsuzsa, onu bu dünyada hiçbir şeyle mutlu edemeyiz. … .. ama ona zamanında mutlu olmayı kimse öğretemediyse, ruhu her zaman bir şeylere isyan ediyorsa,

adalet  duygusu incinmişse artık onu başkaları mutlu edemez ki… İnsanları huysuz ve geçimsiz yapan da sevgisizliktir. O mutsuzluğuyla, huysuzluğuyla barışıktır. Ancak bunu kendisi çok ister ve çok gayret ederse değiştirebilir.

Her birimiz bu hayatın içinde pek çok kez yıkıla yıkıla yaşarken bizi yıkamadığı günlerimiz de olduğunu nasıl da çabuk unutuyoruz değil mi?

Doğduğumuz günden itibaren milyonlarca birbirinden farklı duygu biriktiririz içimizde. Bu duygular, her ne yaşadıysak, onların tüten dumanlar gibidir ve her birinin başka bir rengi, farklı bir kokusu vardır. O duyguları koca bir kavanoza doldursak, sonra da

iyice çalkalasak, ortaya hangi renk çıkarsa, kaderimizin rengi de odur işte. Sonra da ömrümüzün sonuna kadar kendimize, geçmişte en sık yaşadığımız duygularla örülü bir hayat yaşatmanın yollarını arar ve buluruz. Yani çocukluk acılarımızı kendimize tekrar tekrar yaşatırız. … ..

Eğer insan para ile mutlu olabilseydi, bu dünyada sadece zenginler mutlu olurdu. Para insanı rahat ettirir, konfor sağlar ama duygularımız konforu başka yerlerde arar.

Gerçi yoksulluk kendi başına bir mutsuzluk kaynağıdır ama zengin olmasanız da şöyle böyle idare edebiliyorsanız, mutlu olmaya en yakın kişiler arasındasınız demektir.

… .. İnsanların kendine olan, güvenini artırmak, onlara güven vermek ise dünyanın en kolay işidir. Biz insanlar birbirimize bunları her an yapabiliriz. Sıcak bir gülümseme, sevgi dolu bir dokunuş, onu beğendiğimizi, ona değer verdiğimizi gösteren ufak ufak jestler bile, karşımızdaki insana kendini iyi hissettirir.

Bir insanın kendini iyi hissetmesi bütün güzelliklerin başlangıcıdır. Huzur da, mutluluk da, sağlık da, başarı da işte bu küçük küçücük şeylerle yaşanır.

Sevgi ise her derdin dermanıdır. Son yapılan araştırmalar ölümcül hastalıkların çoğunun sevgisizlikten kaynaklandığını gösteriyor. Sevgi, bazen ölüme bile dur diyebiliyor demek ki…

…. .. Hep çocuk kadınları konuşur insanlar, oysa, bizim toplumumuzda çocuk ruhlu erkekler çoktur. Güzeldir, temizdir, sıcaktır, cana yakındır bu tür erkekler. Öfkeleri bile bir çocuğunki gibidir. Özellikle kadınlardan istekleri, beklentileri hiç bitmez. Bu hayatın içinde yaşayan yetişkinlerin hemen hepsi onların ağabeyi, babasıdır. Yetişkin erkekler ve anaç kadınlar çok çok sever bu tipleri. … ..

Kadınlara gelince; en çok kendine güvenen, içlerinde bir erkeğin güçlü ruhunu taşıyanlar bayılır bu çocuk ruhlu erkeklere. Saftır dürüsttür, yalan dolanları pek bilmez bunlar. Bilseler bile kadınlar her zaman onlardan bir adım öndedir zaten. Aslında tam da o kadınların dişine göredir bu tür erkekler.

Gerçi zamanla onlar bile sıkılır bu bir türlü büyümeyen, hep çocuk kalan koca adamlardan. Kimi kaldırır atar, kimi çocuk gibi büyütmeye çalışır onları.

… ..

Çoğumuz bunları göze alamadığımız için, yaşamak istediklerimizi değil, hayatın bize sunduklarını yaşamakla yetiniyoruz.

… .. Nalan Hanım, şimdi yavaş yavaş kendinizi tanımaya başladınız. Belki bir yenilgi yaşadınız ama her yenilgi yeni bir kapı açar insan hayatında. Bu yaşadıklarınızı hemen unutmanızı önermiyorum size. Bunu birkin haline getirin demiyorum ama yaşadıklarınızdan ders almaya çalışın. Ayrıca geçmişi doğru değerlendirin. Hayrı bey, çok düşkün olduğunu söylediği üç çocuğa rağmen … .. Bir insan bir şeyi bir kere yaptıysa, bunu yeniden yapma ihtimali yüksektir. … ..


*Camdaki Kız & Gülseren Budayıcıoğlu

Birinci basım: Mart 2019

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder