PKK
bölücü terörü
-E.Korgeneral
Altay Tokat’ın kitabı 249 sayfa. İç Güvenlik bölgesindeki mücadelesini
anlatıyor. Kitaba ismini veren çözüm önerileriyle; görev aldığı dönemde
yaptıklarını ve bakış açısını aşamamış görünüyor. Bölgede uzun süreler görev
yapmış emekli komutanının kendini de sorgulaması geleceğe tecrübelerini
aktarması beklenirdi...
-Verilen
emekleri inkâr edemeyiz....Şemdinli-Derecik-Yeşilova Karakolu’nu ve diğer
yerleri anlatan komutana saygı duymamız gerekir. Büyük emekleri var...
-Bölgenin
muhteşem arazisini ve doğal güzelliklerini, turizme açılmasını anlatıyor
olabilseydik....
-Yaşanılan
zorlu şartları yok sayamayız.... Aziz milletimizin, vatanın diğer köşelerinde
özgürlük içinde evlerinde, sıcak yataklarında ve iş yerlerinde rahat hareket
edebilmelerinin; vatanın bu köşelerinde zor şartlarda görev yapan
kahramanlarımız sayesinde olduğunu unutamayız... vefa duygumuz heran üst
seviyede...
-Diğer
taraftan geldiğimiz duruma da bakmalıyız.... Ne oldu, neden, nasıl oldu. “Ne
olmalıydı?” anlamında dersler de çıkarılmalıydı... Karar mekanizmalarında görev
almakta olanlara, görev alacaklara ışık tutulmalıydı....
-Elimizde
sopa ve silah gücüyle sorunu zorla çözmek...
-Sovyetler
Birliğinin insanlarını hizaya sokmaya çalışan yöntemleri onları dönüştürmeye
yetmedi... Sovyetler Birliği dünyada yanlız değildi, dış etkilere açıktı...
-Biz
de dünyada yanlız değiliz, dış etkilere açığız ... bulunacak çözümler dünyada
kabul görmeli... herkesi karşımız alan bir çözüm olabilir mi?...
düşünmeliyiz.... 21 Ekim 1998’de Abdullah Öcalan’nın Suriye’den çıkarılması siyasi
güç sayesinde olmamış mıydı?.... Askeri güç elbette masadaki en etkili
faktördü...
-İnsana
değer vermeyi öne çıkaran bunun yanında kuralları da koyan bilimsel yönetmeler
bulunamaz mı?... Bulunmalı...
çünkü devlet güçlü...
çünkü devlet güçlü...
-Altay
Tokat’ın görevi sırasındaki yaşananlara ilişkin anlattıkları elbette çok önemli....
tarihe notlar düşülüyor... terör sorununu ortaya çıkaran nedenlerden, istismar
edilen halktan, feodal yapıdan, ağalık düzeninden, dış güçlerin ekilerinden
bahsediliyor...
-Terör
örgütünün yapılanması, hedefleri, taktikleri, kaynakları...
-Devletin
gitmediği yer kalmaması tavsiyelerri ... sadece asker değil bütün kamu
görevlileri de ...
-Devletin
bölgedeki mevcut görevlilerinin durumu... vekâleten yürütülen işler...
-“Bu
mücadeleyi halkı kazanan taraf kazanır” veciz sözü yeterince işlenmiş mi?...
emin olamıyorsunuz... halkı kazanmak
sopa ile olur mu?...
-Onca
şehit, onca emek ve sarf edilen kaynaklar.....
sonrasında gelinen durum ...
-“Talimnameler
alın teriyle-kanla yazılmıştır” veciz sözü hal+a geçerli değil mi?... Askeri
talimnamelerde yer alan “Bu mücadeleyi halkı kazanan taraf kazanır” ifadesinin
hakkı verilebildi mi?... Şimdiye kadar kullandığımız yöntemlere devam mı
edelim?
-Şunun
sorulması gerekmez mi?
-On
binlerle ifade edilen şehitlerimiz, bu toprakların insanı olan ve etkisiz hale
getirilen teroristler, kalkınmaya kullanılabilecekken silah devlerinin
kasalarına giren devasa kaynaklarımız.... ve aziz milletimizin bağrından çıkmış
olan ordumuzun vefakâr Mehmetcikleri, oğullarımız, torunlarımız..., göz
yaşlarımız, emeklerimiz... sorunu çözmeye yetti mi? ... Bunca emek ve
gelinen durum...
-“Nerede
hata yaptık?” diyemez miyiz...
-Cervantes’in
Don Kişot’u gibi yel değirmenlerine saldırmaya devam mı edelim?
-“Sorunları
askere havale et” mantığının yanlış olduğunu şimdi yüksek sesle söyleyebiliyoruz...
önceleri bu işi asker çözer diyorduk...
-Dış
mihraklar vb. yok diyemeyiz, tamam da...
-Sorunu-“şiddeti”
daha büyük olan devletin gücü ile yani yine “şiddet”le çözmeye devam edebilir
miyiz?
-Devlet
güçlü ve elindeki Türk Ordusu şehitliği kutsal bir kavram olarak görüyor;
burada sorun yok... Peki devletin şefkat eli yeterince kullanılabildi mi?...
Bir anne baba ya da yılların olgunlaştırdığı büyük anne-dedeleri dü
Şünelim.
Karşılarında evlâtları-torunları var. En küçük bir hatalarında minik
yavrularına nasıl davranmaları beklenir? Şefkat, merhamet, sevgi, anlayış,
aortak değerler kavramlarına ne oldu...
-Belgeselleri
izliyoruz... yırtıcı hayvanlar
yavrularına karşı nasıl davranıyorlar...
-Cumhuriyet
öncesiden başlayarak; devletin vatandaşlarna nasıl davrandığını sorgulayamaz
mıyız?... Devletin otoriter gücü kadar şefkat eli de kendini gösteremez mi? Bu
mümkün değil mi?
-Savaşın
bazen kaçınılmaz olması... gerektiğinde savaşı göze almayı, kaçarak savaşın
önlenemeyeceği... düşünceleri... her
zaman doğru mu...
-Terör
örgütüyle müzakere... Güçlü devletlerin müzakereyi ve tavzi vermeyi
düşünmemeleri...
-ABD
ve İsrail’in Kürt Devleti yaklaşımı...
-Çekiç
Güç...... 36’ncı paraleel kuzeyinde kalan bölge ... Kürtler ve Türkmenlerin
durumu... Türkmenlere yapılan haksızlıklar
ve Türkiye’nin tutumu...
-Yüksek
Askeri Şüra kararları ile terfi ettirilenler ve terörle mücadelede görev
verilenlere ilişkin değerlendirmer... ..dikkat çekici.... birilerinin ilgisini
çekiyor mu?.... durumda değişiklik var
mı...
-Önceleri
OHAL ve sonraları İç Güvenlik Bölgesi olarak isimlendirlen bölgede hiç görev
yapmamış ama Silahlı Kuvvetlerin karar verici makamlarına çıkarılmış
olanlar....
-Bu
durum sadece askerler için geçerli değil.... devletin bütün görevlileri için de
aynı konu sorgulanmalı... vatanın hiç bir köşesi sürgün-ceza amacıyla
kullanılmamalı.... terfi ve görev yerine atamalarda hakkaniyet-liyakat esas
alınmalı....
-Zaten
öyle oluyor diyebilir miyiz?....
-Emekli
Korgeneral Altay Tokat’ın satırlar arasında dikkat çektiği; Yüksek Askeri Şüra
kararları ile yapılan terfiler. Bu kararların yargıya kapalı olmasının
demokrasi anlayışına, hukukun üstünlüğüne ve şeffaflık anlayışına
aykırılığı.... alınan bu kararların keyfiliğe yol açtığı.... hakkını
alamayacağı düşüncesine kapılan bazı personelin Şüra Üyeleriyle tanışma ve
spekülasyonlara neden olan davranışları... Yüksek Askeri Şüranın işleyişindeki
yanlışlıklar... ordu içinde fraksiyonların oluşması, hiyerarşide küskünlükler,
kırgınlıklar....(s.116)...
-Bölgede
görev yapıp mücadele edenler ve o bölgede görev yapmayanların mücadelesi..... Savaşanlar
ve savaşmayanlar arasındaki kutuplaşmalar...(s.117)...
-İç
Güvenlik sorumluluğu bulunan iki komutanlık (her ikisininde komutanları
korgeneral olan-Jandarma Asayiş Komutanlığı ve 7. Kolordu Komutanlığı)
karargâhının Diyarbakır’da bulunması....
-Kitabın
sonlarında yer alan;
*“Siyasi
ve askeri şartları hazırlayarak Kandil Dağı’na karadan bir askeri harekat
düzenlenmesi ve terör örgütünü eylem yapamayacak seviyeye indirmek... “ düşüncesi....
makul mü?... gerekleştirilebilir mi?... dünyada yanlız mıyız? ... diyelim ki
yaptık...
*”PKK
terörünün 30 yıldır sürmesini ve geleceği objektif analiz etmek zorundayız”
düşüncesinin hakkını vermek gerektiğini paylaşmalıyız.
*Mücadele ve Çözüm, PKK bölücü terörü – E.Korg.Jan. Asayiş Komutanı
Altay Tokat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder