29 Ağustos 2017 Salı

Beyin *

Senin Hikâyen
Kitap, beyin fonksiyonları hakkında tahmin edilebileceklerin de ötesinde özellikler olduğunu anlatıyor. Sıradan okuyucunun anlayabileceği sade ve sürükleyici bir dil kullanılan kitaptan kısa bir alıntı;
Beyin , çekişmeler üzerine kurulu bir makinedir
-Karar verme sürecinde sahne arkasında olup bitenlere biraz daha yakından bakalım. Farz edin ki bir dondurma dükkânının önünde duruyor ve aynı derecede sevdiğiniz iki çeşit arasında karar vermeye çalışıyorsunuz; diyelim ki naneli ve limonlu. Dışarıdan bakıldığında öyle pek bir şey yapıyor gibi değilsiniz: Yaptığınız tek şey, orada dikilip gözlerinizle iki seçenek arasında gidip gelmek.Ama bu ölçüde basit bir seçim bile, beyninizde bir etkinlik fırtınası başlatmaya yetti de arttı bile.
-Bir nöron, tek başına anlamlı bir etkiye sahip değildir. Ama her nöron binlerce başka nöron ile, onlarda yine binlercesi ile bağlantılıdır ve bu ilişki devasa, döngüsel ve dallı budaklı bir ağ içinde devam edip gider. Bu arada bütün nöronlar, birbirini uyaran ya da baskılayan kimyasallar salmaktadırlar.
-Ağ içindeki belirli bir grup, naneli dondurmayı temsil eetmektedir.. Bu örüntü, birbişrlerini karşılıklı olarak uyaran nöronlardan oluşmuştur. Nöronların mutlaka yan yana olmaları gerekmez; hatta koku, tat, görme işlevleri ve bunların yanı sıra naneli dondurmayı içeren benzersiz anılar tarihinizle ilgili, birbirinden uzak beyniniz için beyin bölgelerini kapsamaları daha olasıdır. Bu nöronların tek başına hiç birinin, naneli dondurmayla bir ilişkisi olduğu söylenemez. Dahası, her biri farklı zamanlarda, sürekli değişim halindeki farklı ortaklıklara giderek çok çeşitli roller üstlenebilirler. Ama bu düzenleme dahilinde hepsinin birden etkin hele gelmeleri, beyniniz için “naneli dondurma” anlamını taşır. Siz dükkânda sergilenen dondurma çeşitlerinin önünde dururken, bu nöronlar federasyonunun üyeleri de birbirleriyle heyecenlı bir iletişim içine girmişlerdir; tıpkı birbirinden uzak insanların internet üzerinden topluca yaptığı konuşmalar gibi.
-Seçim kampanyası yapan tek grup, bu nöronlar değildir. Rakip olasılık –limonlu dondurma- da bu sırada kendi nöron partisiyle temsil edilmektedir. Naneli ve limonlu partilerinden her biri, kendi etkinliğini güçlendirip diğerininkini baskılayarak üstünlük sağlamaya çalışmaktadır. Tek bir galibi olan bu yarışta, mücadele taraflardan biri kazanana kadar sürer ve galip gelen taraf da bir sonraki eyleminizin ne olacağını belirler.
-Beynin işleyişi, bilgisayarların aksine, her biri bir diğerine üstün gelmeye çalışan farklı olasılıklar arasındaki çatışmalardan beslenir; üstelik seçenekler de her zaman birdeb fazladır. Nane ya da limonlu dondurmadan birine karar verdikten sonra bile kendinizi yeni bir çatışma içinde bulmanız an meselesidir: hepsini mi yemeli? Bir tarafınız bu lezzetli enerji kaynağını arzularken, bir diğer tarafınız da bunun şekerli olduğunu ve onu yemek yerine koşu yapıyor olmanız gerektiğini bilmektedir. ... ..
-Bunlar bilim kurgu izlenimi verse de, beynin –çaba göstermediğimiz zamanlarda bile- örüntü bulma yeteneği sayesinde bu tür bir gelecekten çok da uzak sayılmayız. Karmaşık verileri bünyemize alıp bunları dünyayla ilgili duyusal deneyimimizin bir parçası haline getirmemizi mümkün kılabilecek olan dabeynin bu özelliğidir. Bunun gerçek olması durumunda yeni veri akışlarını almak, bu sayfayı okumak kadar zahmetsiz olacaktır. Ancak yeni duyu ilavesi, dünyayla ilgili bilgi almanın bir yoludur yanlızca; kitap okumaktan farklı olarak, bilinçli katılımınızı gerektirmez.
-Beynin kapsamına alacağı veri türlerinin sınırlarını  -ya da bunlarınbir sınırının olup olmadığını- halihazırda bilmiyoruz. Ama artık evrimin zaman ölçeğinde gerçekleşecek duyusal uyum süreçlerini beklemek zorunda olan doğal türlerden sayılamayacağımız açık. Geleceğe doğru ilerledikçe, dünyaya açılan duyusal kapılarımıza da giderek artan oranda kendimiz tasarlayacak, bizi genişlemiş bir duyusal gerçekliğe götürecek olan bağlantıları yine kendimiz kuracağız. ... ..
-İlerlemekte olan beyin-makine arayüz teknolojisi, kol ve bacak protezlerinin ötesinde, başka olasılıklara da gebe görünüyor. Vücudunuza, şimdikinden çok farklı kılacak eklemeler yaptığınızı düşünün. Şöyle bir fikirle yola çıkabilirsiniz: Beyin sinyallerinizi, odanın diğer köşesindeki bir makineye kablosuz olarak kumanda etmekiçin kullanmak nasıl bir şey olurdu? Ya da bir yandandan e-postalarınızı yanıtlarken bir yandan da motor korteksinizi, düşünceyle kumanda edilebilen bir elektrikli süpürgeyi çalıştırmak için kullanabilmek? Bu fikri uygulamaya dönüştürmek başlangıçta olanaksız gibi görünebilir; ama bu noktada beynin işleri perde arkasından yürütmede çok başarılı olduğunu ve bunun için bilince pek de ihtiyaç duymadığını hatırlamak gerek. Araba kullanırken bir taraftan yanınızdakiyle konuşup bir yandan da radyonun düğmesiyle oynamanın ne kadar kolay olduğunu düşünün yeter.
-Uygun bir beyin-makine arayüzü ve kablosuz teknolojinin varlığında , bir vinç ya da forklift gibi büyük makineleri düşüncelerinizle kablosuz olarak ve belirli bir mesafeden kaldırmamanız için neden yoktur. Bu bir kürekle kumu kazmanız ya da gitar çalmanızdan çok da farklı bir şey... ... Bu konudaki beceriniz, görme duyunuzdan yararlandığınız duyusal geri bildirimle (makinenin hareketlerini izleyerek), hatta belki de geribildirimin  duyu-motor korteksine yapılmasıyla (makinenin hareketlerini hissederek  güçlendirebilir. Kol ve bacaklarını kontrol etmeyi öğrenene kadar, elinden onları sağa sola savurmaktan başka bir şey gelmeyen bir bebekte olduğu gibi, bu yeni kol ve bacakları kontrol etmek birçok alıştırma gerektirecek ve hareketler başlangıçta belki hantalca olacaktır. Ancak bu makineler zamanla sıradışı güce sahip (hidrolik ya da başka türden), etkili birar ilave kol ya da bacağa dönüşecektir.  Bütün bunlar gerçekleşirse, şu anda kol ve bacaklarınızı nasıl hissediyorsanız, bu makineleri de öyle hissedebileceksiniz. Bunlar, sizin basit birer uzantınız; fazladan sahip olduğunuz kol ya da bacak konumunda olacaklar.

-Beynin, bünyesine dahil etmeyi öğrenebileceği sinyal çeşitlerinde teorik olarak bir sınırlama yok. Belki de istediğimiz herhangi bir vücuda sahip olabilir, dünyayla istediğimiz her türlü etkileşime girebiliriz. Uzantılarımızdan biri gezegenin öbür ucundaki bir işle meşgulken ya da Ay’daki kayaları kazarken, bizim de Dünya’ya geldiğimizde sahip olduğumuz vücut, aslında insanlık için yanlızca bir başlangıç noktasıdır. Uzak gelecekte yanlızca fiziksel vücudumuz değil, benlik duygumuz da  genişlemeye tabi olacaktır. Yeni duyusal deneyimler kazanıp yeni vücut türlerini kontrol etmeye başlamamız, birer birey olarak bizi de derinden değiştirecektir: Nasıl hissettiğimiz, nasıl düşündüğümüz ve kim olduğumuzla ilgili olarak sahneyi hazırlayan, fizikselliğimizdir. Standart duyular ve standart vücudun sınırlamaları ortadan kalktığında, biz de farklı insanlar oluruz. İleriki nesillerde dünyaya gelen torunlarımız, bu nedenle kim olduğumuzu ve bizim için önem taşıyan şeyleri anlamak için çaba sarf etmek zorunda kalabilirler. Tarihin bulunduğumuz şu noktasında Taş Devri atalarımızla paylaştığımız ortak yönlerimiz , yakın gelecekteki torunlarımızla kıyaslandığında daha fazla olabilir.

* Beyin / Senin Hikâyen & Davit Eagleman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder