Osmanlılar’da Siyasî Yönetim ve Ordu
İlişkileri
16.
Asrın ortalarında bir dünya devleti büyüklüğüne erişmiş olan Osmanlı Devleti,
çağının gereklerine cevap verebilen, iyi düzenlenmiş bir orduya sahipti.
Genişleyen sınırlar gerçeğine göre biçimlendirilmiş yönetim mekanizması içinde
ordu, fonksiyonuna uygun ve ağırlıklı bir yer tutuyordu. I. Murat zamanında
Acemi Ocağı’nın kurulmasıyla teşkilâtlanan ordu, fütuhat devrinde hacim
itibariyle artmış, yeni ihtiyaçlara göre düzenlenmişti. 15. Asırda organizasyon
itibariyle nen olgun biçimine kavuşan Osmanlı ordusu, maaşlı kapıkulu askerlei,
eyalet askerlei şeklinde tertip edilerek
etkili bir silah gücü haline gelmmiş bulunuyordu. Barış
zamanlarındadevlet merkezinde üstlenen kapıkulu askerleri, ordu içinde yönetime
müdahil olabilecek bir zümre teşkil ediyordu. Eyalet askerleri ise savaş
zamanındamuhtelif eyaletlerden derlendiği için, merkezi yönetim üzerinde
kapıkulları kadar etkili olmak imkanuından uzaktı.
Osmanlı
Devleti, Osmanlı Hanedanı tarafından yönetilmiştir. Hanedan içinde, kimin
saltana geçeçeği, II. Mehmed devrine kadar bir tertbe tâbi olmaksızın, devlet
işlerinde mühim rolleri olan Ahi’lerle, devlet adamlarının ellerinde idi ve
devlet reisliğine hanedan içinde muktedir ve liyakatli olanın getirilmesi,
teamül olarak kabul edilmişti. İlk defa II. Mehmed (Fatih) devrinde bir
kararnâme ile, “her kimse evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizam-ı
âlem için katletmek münâsiptir” hükmü getirilerek Fetret devrinde yaşanmış olan
hanedan kavgalarının önlenmesi hedef alınmıştı. Saltanatın aile içinde en büyük
evlâda verilmesi ise, I. Ahmed zamanında başlayarak devam etmişti.
Oğuz
geleneğinden başlayarak, memleketin, hükümdar hanedanının müşterek malı
addedilmesi, devletin en yetkili yöneticisi padişahı, hanedan dışındaki iktidar
heveslileri için bir hedef olmaktan çıkarıyordu. Ancak, iktidar kavgası bu defa
hanedan içinde cereyan ediyor ve çok defa trajik bir şekilde sonuçlanıyordu.
Hanedan içindeki hesaplaşmalar, tabiîdir ki hanedan dışındaki güç odaklarıyla
kurulan ittifaklarla desteklenmekteydi. Devlet merkezinde bu açıdan etkili
olabilecek iki güçten ilkini ‘ilmiye’ sınıfı, diğerini ise dar anlamda Yeniçeri
Ocağı’nın oluşturduğu ordu meydana getirir.