Anlamlı soru sorabilmek bilmeyi gerektirir. Bilmek için okumak gerekir. Okumak birikimi gerektirir. Okumak iyidir .... Bilinçli okuyan en sonunda yazmayı başarabilir ....
11 Mayıs 2022 Çarşamba
Şahbaba *
. Ben tarihçi değilim… Memleketiyle birlikte bedenen ve ruhen bahtsız bir hükümdarın kızıyım…
Bana dinimin İslâm olduğunu, ecdâdımın kurduğu vatanın sevgisiyle beraber telkin ettiler… Bu iki akideyi kanımın içinde duyarak büyüdüm ve ihtiyarladım…
Gönlüm ister ki Türk Milleti tarihine karşı hürmetkâr olsun, geçmiştekilerin hizmetlerini, Osmanlı Devleti’nin tarihte kazandığı azametli, vekarlı yeri küçümsemesin… Maziye karışan bedbaht hükümdarlara şimdiye kadar yüklenen ithamların yerinde olup olmadığını tam bir müsamaha ve titizlikle tedkik etsin…
Bugün Cumhuriyet kurulmuş, ailemiz vazifesini yapıp geçmiştir… Türk Milleti’nin bizleri artık dedikodu mevzuu etmesi ayıptır, çünki milletimiz için Osmanlı Tarihi iftihar edilecek bir mirastır…İmparatorluk ayrı bir devirdi, fakat o da Türk’ün idi, bugünkü Cumhuriyet de Türk’ün malıdır…
Taşıdığım kandan içimdeki imana kadar kendisine her şeyimle bağlı olduğum babamın kuvvetli varlığını o dünyayı terk etmiş, ben bu yaşa gelmişken halâ duyarım…
Babamın yolunu şaşırtmaya uğraştılar… Bir kısmı kasden hareket ediyordu, bir kısmı ise gizli ellerle idare edilen zavallı ve zayıf ahlâklı insanlardı…
Kanaatini ve sözünü bütün hayatında tutmasını bilen babam kendisine verilen söze de tam bir emniyetle inanmıştı…
Yazdıklarım sırf şahsi kanaatlerimdir… Hakikate nisbetleri hakkında iddiada bulunamam… Ama tarih için bu gibi tahliller elzemdir. ve tarihe intikal etmiş kimseler hakkında umumî efkârı yanlış hükümlere sahip olmaktan korumak bir insanlık borcudur…
*
,Saltanat ve hilâfetin ilgasından sonra Osmanlı hanedanı hakkında muhtelif risaleler, kitaplar neşredildi; gazete sütunlarında kanı ve tarihiyle birtakım yazılar görüldü… Fakat bunların hiçbiri kanı ve tarihiyle Türk yurdunun ve Türk milleti’nin bir cüz’ü olan son Osmanoğulları’nın hayat ve hüviyetlerini tedkik etmemiş, çekdiklerini bilememiş ve haklarında doğru bir fikir edinmeye lüzum bile görmemiştir…
5 Mayıs 2022 Perşembe
Panislâmizm'den Büyük Asyacılığa *
Osmanlı İmparatorluğunun Orta Asya Politikaları
*1876 Öncesi Orta Asya ve Osmanlılar
Köklerini,temel kültürel özelliklerini Orta Asya’dan (Türkistan) alan Osmanlı İmparatorluğu, bir dünya imparatorluğu hâline geldikten sonra, özellikle Kanunî Sultan Süleyman Dönemi’nde yönünü daha çok Batı’ya çevirmiş, Doğu’ya yönelik olarak plânlı, sürekliliği olan bir politika takip etmemiştir. Doğu’daki muayyen askeri hedeflerin ele geçirilmesi ve sınırların kısmen güvence altına alınmasıyla Osmanlılar, çoğu zaman dikkatlerini Avrupalı rakiplerine yöneltmişler, bu durum Osmanlı İmparatorluğu’nun Orta Asya’ya yönelik pasif bir dış politika izlemesine sebep olmuştur. 18. yüzyılda Rusya ve Çin’in Türk topluluklarının yaşadığı toprakları işgal etmeye başlamasıyla, Osmanlı İmparatorluğu'nun Orta Asya politikalarında da değişiklik olmuştur. Bu iki işgalci güçten ayrı olarak, İngiltere’nin de Hindistan’daki ve diğer Güney Asya topraklarındaki çıkarlarını korumak amacıyla-Afganistan örneğinde olduğu gibi- Müslümanların topraklarını işgal ederek tehditkâr bir politika izlemesi, Osmanlı İmparatorluğu ile Orta Asya’daki Türk Hanlıkları arasında ilişkilerin artmasına neden olmuştur.
Başlangıçta, Osmanlı İmparatorluğuyla Orta Asya arasındaki ilişkilerin niteliğini ve niceliğini belirleyen en önemli faktörlerden biri de hiç kuşkusuz İran, bir başka deyişle Safevi Devleti olmuştur. Safevi Devleti’nin kurulmasıyla başlayan süreçte Sünnî çizgideki Osmanlı İmparatorluğu ve Şiîliğe karşı tavır alan Orta Asya’lı Türk yöneticiler-özellikle Türkistan uleması-, birbirlerini desteklemişlerdir. Şiîliğin bölgede kendine yayılma alanı bulması ve nüfuzunu artırmaya başlamasına karşı Türkistanlı sünnîlerle (Özbekler ve Şirvanşahlar gibi) dünya Müslümanlarının lideri konumundaki Osmanlı İmparatorluğu arasında doğal bir ittifak meydana gelmiş, Osmanlılar batıdan; Şiîlere karşı savaşmayı neredeyse bir gelenek haline getirmiş olan Özbekler ise doğudan, Safevîlere karşı mücadele etmişlerdir. … .. 24 Ağustos 1514’de Çaldıran Savaşı’nın Osmanlılar tarafından kazanılması üzerine Özbek Hanı Ubeyd Han harekete geçerek, Şah İsmail tarafından ele geçirilen Horasan ve Herat’ı işgal etmiştir. … ..
… ..
*Osmanlı İmparatorluğu ve Orta Asya Hanlıkları