24 Mayıs 2024 Cuma

Hatice Sultan*


 … ..

Hatice… .. Ağabeyi Selim Han’ın kendini nasıl sevdiğini çok iyi biliyordu. Babası III. Mustafa Hatice altı yaşındayken ölmüştü. Belleğinde babasından pek bir şey kalmamıştı.  Zaten onu o kadar az görmüştü ki. Annesi Korsika güzeliydi. Köle olarak İstanbul’a getirilmiş ve cariye olarak Saray’a girmişti. Uzun siyah saçlı, uzun boylu bir Korsika güzeliydi. İlk kızı Beyhan’ı doğurduktan sonra  Adilşah adını almış, Beyhan’ın doğumundan üç yıl sonra da Hatice dünyaya gelmişti. Kızlar birlikte büyüdüler. Adilşah’ın ana dili İtalyanca olduğu için kızlar annelerinin dilini de öğrendiler. Hatta Adilşah Kadın kızlarına Lâtin harflerini okumasını da öğretti.

Babası III. Mustafa’nın ise çocuklarıyla uğraşacak zamanı pek olmuyordu…. ..

… .. 

I.Abdülhamit döneminde Beyhan da, Hatice de artık evlenecek çağa gelmişlerdi ama Hünkâr damat adayını vermedikçe evlenemiyorlardı. Beyhan Sultan evlenmekten biraz da çekiniyordu, çünkü genç kız günde birkaç kez baygınlık geçiriyor, sonra da bunalımlara düşüyordu. Beyhan on dokuz, Hatice de on altı yaşına gelmişti. Ablası evlenmedikçe Hatice’nin evlenmesi söz konusu olamıyordu. Anneleri Adilşah Kadın bu yüzden çok mutsuzdu. Bir gün Padişah’a içini dökmek zorunda kaldı. I. Abdülhamit kendisine çok acıdı ve hemen Sadrazam’a bir tezkere göndererek “Merhum biraderimin kerimeleri Beyhan Sultan’la Hatice Sultan’ın izdivaçları için “ uygun birere damat adayı bulunmasını istedi. Beyhan Sultan’ın Halep Valisi Silahtar Mustafa Paşa ile evlendirilmesine karar verildi. Paşa gelinden on sekiz yaş büyüktü ama, bu yaş farkı hiç de çok sayılmazdı. Padişah Beyhan Sultan’a Çiftehavuzlar’da bir saray verdi,

10 Mayıs 2024 Cuma

Başımıza Gelenler*


 

… …

Lakin, “bağla ve tevekkül et” kuralı gereği, önce deveyi sağlam bağlamalı, sonra Allah’a güvenerek haklarımızı savunmalıyız. Yani önce savunma gücümüzü kazanıp, sonra “geleceğiniz varsa göreceğiniz de var” sözünü Allah’ın yardımına sığınarak rahatça söylemeliyiz. Çünkü”(...) Aralarına kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa (fitneyi uyandırmışlarsa) Allah onu söndürmüştür.” (Maide Suresi, Ayet:64) hükmünce, diğer devletler arasındaki rekabetin , siyasî varlığımızın şimdiye kadar devam etmesinin payının olduğunu inkar etmeyelim.

Şunu da bilmeliyiz kİ; her devlet gerektiğinde kendi başına kolayca hazmedebilmek için Osmanlı Devleti’nin kuvvet ve kudret kazanmasını istemez. Devlet ağacımızın kurumasını, çeşitli felaketlerle dalının budağının kırılıp kopmasını arzu eder. Ana gövdenin, kendisinden başkasının baltalamasıyla devrilmesini de razı olamaz.

Diğer devletlerin bu sinsi politikaları, Devlet-i Aliye (Osmanlı) idarecilerine korunma ve ilerleme yolunda çok faydalı olmuştur. Onlar, çekişirken aradan sıyrılıp, genel hayat gücümüzü meydana çıkaracak araçlar hazırlanabilirdi. Fakat,


Müşkilî  nîst âsân neşevet

Merd bâyet ki hirâsân  neşeved


(*Kabiliyetli ve ehliyetli kişilerin varlığı hâlinde, kolaylaşmayacak zorluk yoktur.)


Hatta maalesef Rus savaşında bile iş, ne yapalım “iki el bir baş içindir” denilecek dereceyi bulmamıştı. Her neyse, “çıkacak kan damarda durmaz” atasözünü teselli kabul edip, konumuza dönelim.

Devletler, “Rumeli'de meydana gelen ihlalleri Osmanlı Devleti kendi başına bastıramaz, iş kendi

2 Mayıs 2024 Perşembe

Yerdeniz Büyücüsü*


 Fantastik öykü, büyücüleriyle ünlü, Kuzeydoğu Denizi’nde yer alan ve tek bir dağdan oluşmuş Gont Adasında başlıyor. Romanı daha iyi anlayabilmek için, kitabın ilk sayfalarında yer alan ve  sık sık geçen ada ve deniz isimlerinin yer aldığı haritayı her fırsatta incelemekte yarar var.  Yerdeniz bölgesindeki çok sayıdaki adalar, limanlar, kumullar, boğaz ve diğer doğal çeşitlilik ile bölge  insanlarının  aşina oldukları büyücüler, sihirbazlar, cadılar, efsun yapanlar, efsaneler ve benzeri kavramlar okuyucuların ilgisini çekiyor. 

Roman kahramanı, Yerdeniz’de adadan adaya büyüler yaparak dolaşan büyücülerin en büyüğü olarak kabul edilen, hem ejderhalar efendisi hem de Başbüyücü olan Çevik Atmaca’nın hayat hikayesini özetlemek gerekirse:

Çocukluğunun ilk döneminde annesi vefat eden Çevik Atmaca’nın asıl adı Duny idi. Bu dönemde bir bebeğe yapılması gerekenleri aynı köyde yaşayan teyzesi yerine getirmişti. Küçük Duny’nin büyücülük konusundaki kabiliyetlerinin farkına varan ve aynı zamanda kendisi de bir cadı olan teyzesi sihir sanatı konusunda onu yetiştirmeye başladı. Duny, şahinleri, atmacaları, balık kartallarını gerçek isimleriyle  çağırmayı, tılsım kullanmayı, çeşitli iksirler yapmayı ondan öğreniyordu. Onu sık sık yüksek çayırlarda, etrafında yırtıcı kuşlarla gören diğer çocuklar Çevik Atmaca adını takmışlardı ona.


Cadı kadın, bir sihirbazın insanlar üzerinde edinebileceği büyük gücü, şerefi ve zenginliği anlattıkça Duny’nin kendini çok hızlı olarak geliştirdiğini görüyordu. Teyzesi ona bulma, bağlama, onarma, açma ve ortaya çıkarma tılsımlarını ve şifalı otlarla tedavi konularındaki bütün bildiklerini de öğretti. Duny, öğrendikleriyle adalarına saldıran Karglar’ı, uyguladığı büyü ile adalarından uzaklaştırmayı başarmıştı.