Türkçe Baskıya Önsöz
İnsan olabilmenin evrensel kök ilkesi adalettir. Adalet tanrısal yaratımın da aklın, dinin ve bilimin de ilkesidir. Kur’an’da yer alan şu uyarı dikkat çekicidir. “Ey iman edenler! Allah hakkı için dosdoğru, adaletli şahitler olun. Sakın bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sevk etmesin.” (⅝) Adalet aynı zamanda barışın da temelini oluşturmaktadır; bu anlamda devletin dini adalettir. Uygarlığın omurgasında bilim ve sanat vardır. Ancak özgürlüğün ve adaletin yaşam biçimi haline geldiği, yüksek güven kültürünün yaratılabildiği ortamlarda uygarlıklartan söz edilebilir.Bu çerçevede insanlığın bugün bir takım varoluşsal sorunlarla karşı karşıya olduğunu, bir “uygarlık krizi”nin ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Toynbee’nin dediği gibi, “Uygarlık diye adlandırdığımız gelişme teknolojide, bilimde ve gücün gayri şahsi kullanılışında meydana gelen gelişmedir; dürüstlükle yani ahlakta meydana gelen bir gelişme değildir.” Teknolojinin insanlığın geleceğini tehdit ettiği, insanı esir almaya başladığı bir süreçten geçiyoruz. Artık insanca yaşayabilmek, birey ve toplum planında insanların birbirlerini dürüstçe anlamalarına bağlıdır. Farklı dinlere farklı geleneklere mensup olmak “insanı” anlamaya engel olmamalıdır.
İnsanın bilgi varlığı olması, öncelikle hazır bulduğu mirası anlamasını gerektirir. Anlama faaliyeti bütünüyle geçmişe yöneliktir; olaylar ve olgular yaşanırken onların farkına varabiliriz fakat onları ancak olup bittikten sonra anlayabiliriz. Ne var ki içinden geçtiğimiz süreçler, olaylar ve olgular ile “anlama” arasındaki mesafeyi çok kısaltmıştır. Öyle ki değişimin hızı anlamayı güçleştirdiği gibi, bir olay olurken onun nasıl anlaşılması gerektiği hakkında yapılan yönlendirmeler, yani algı
yönetimi de bugün tarihin inşasında karşımıza çıkan yeni bir aşamayı işaret etmektedir. Olgu ile algı iç içe girmiştir; Hayal ve hakikat arasındaki sınır belirsizleşmiştir. İnsanın varoluşsal korkuları derinleşmiş, “anlam” ve “anlam arayışı” küresel bir krize dönüşmüştür.
İçinden geçtiğimiz süreçlerde ortaya çıkan devasa sorunlar insanlık için bir tür “beka” meselesi anlamı taşımaktadır. Şimdiye kadar olup bitenlerden, yaşananlardan gerekli dersleri çıkarmazsak belki de kendi sonumuzu kendi ellerimizle hazırlamış olacağız. Bilim ve teknolojideki muazzam gelişmeler, güç artışı insanın gözünü kamaştırmaktadır. Fakat dünyayı silah deposuna dönüştürdüğümüz de yadsınamaz bir gerçektir. Açlıktan dolayı gerçekleşen ölüm vakaları kadar obezite nedeniyle meydana gelen ölüm vakalarının da insan onurunu yaraladığını görmezden gelemeyiz. Gelecek kaygısı, bilim ve teknolojideki gelişmelerin insanı esir almaya başlaması, insanoğlunun dikkatinin yeniden ve daha anlamlı bir biçimde “geçmiş”e yönelmesine sebep olmuştur. Geçmişi dürüstçe, samimiyetle anlamaya çalışmak artık bir varoluşsal ihtiyaç haline gelmiştir. Tarihin geçmişten gelen bilgi, belge ve bulgularla inşa edildiği gerçeği bugün daha büyük bir önem kazanmıştır. İnsan aynı zamanda bir tarihsel varlık olduğunu da yeniden hatırlamak durumundadır.
İnsanlığın geleceği yeni bir bilim paradigmasına, daha insani ve çevre dostu bir teknolojiye, insan onurunu her şeyin üstünde tutan, temel haklardan ve özgürlüklerden ödün vermeyen bir yaklaşıma ve adaletin insanı ilgilendiren her alanda temel kurucu ilke olarak kabul edilnmesinden öte işlevsel de kılınmasına bağlıdır. İnsanlığı bir bütün olarak göremediğimiz müddetçe insan onurunu korumak da insanca yaşamak da dünyanın yaşanabilir bir yer olmasını sağlamak da mümkün olmayacaktır. Aynı şekilde insanlığın bütün kazanımları da bir bütün olarak görülmek durumundadır. Bu bilgi ve bilinci ancak adaletle inşa edilmiş bir tarih anlayışı ile sağlamak mümkündür.
Marshal G.S. Hodgson’ın İslam’ın Serüveni insanlığın ihtiyaç duyduğu bilinç ve tarih için hem bir örnek hem de gerçekten iyi bir başlangıç kitabı olabilecek nitelikleri haizdir. … ..
… ..
İslam’ın Serüveni Hodgson’ın 1968 yılında henüz 47 yaşındayken vefat ettiği düşünülerek okunmalıdır. Yazarın ömrü elinizdeki eserin son cildine nihai şeklini vermeye yetmemiş, eseri yayıma hazırlayıp yayımlamak Hodgson’ın yakın dostu Reuben W. Smith’e nasip olmuştur.
Hodgson’ın İslam’ın Serüveni İslam’ı ve Müslümanların uygarlığa katkılarını anlamak isteyenler için gerçekten ufuk açıcı bir çalışmadır. İnsanlığın geleceğimde barıştan, insanca yaşamaktan söz edilecekse Hodgson gibi bilim insanlarının sayısının artması gerekmektedir. İnsan onurunun korunması, yaşamının en yüksek değer olduğu bilincinin aşılanması ve insanlığın mutluluğu, din ile ve bilimin işbirliğine bağlıdır. Bilim kötü insanların elinde kötülüğü çoğaltsa da insanlığın yolunu aydınlatan tek meşaledir.
… ..
s.10
*İslam’ın Serüveni & Marshall G. S. Hodgson
Cilt İslam’ın Klasik Çağı
Cilt Orta Dönemlerde İslam’ın Yayılışı
Cilt Barut İmparatorlukları ve Modern Zamanlar
Özgün adı:The Venture of Islam: Conscience and History in a World Civilisation
Volume 1: The Age of Islam, The University of Chicago Press
Volume 2: The Expansion of Islam in The Middle Periods, The University Chicago Press
Çeviren: Berkay Onat
Siyasal Kitabevi
5.Baskı: Mayıs 2024, Ankara
Marshall G.S. Hodgson’un eserini varlığını ilk öğrendiğimde bir yabancı yazarın dinimize bakış açısının ne olacağı merakıyla satın aldım. Üç ciltlik eserin Türkçe baskısının ilk cildine “önsöz” yazan Prof. Hasan Onat’ın (ki Covid19 salgını sırasında 47 yaşında vefat etmiş) değerlendirmelerini okumayı bile kıymetli buluyorum.
Hodgson’un yazdıklarını okumaya başlamadan; önsöz aşamasında yapılan “durum tespiti” ile daha önce okuma şansını bulduğum eserlerdeki anlatılanların sonraki aşamalarını okuyacak olmanın memnuniyetini hissetmek güzel bir duygu…
*Hasan Onat | İSAM - İslam Araştırmaları Merkezi
*Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi » Makale » Merhum Hocamız Prof. Dr. Hasan Onat
*1957 yılında Çankırı'da dünyaya gelen Prof. Dr. Hasan Onat, burada ilkokul tahsilini tamamladıktan sonra ortaokul ve liseyi parasız yatılı olarak Yozgat'ta bitirdi. 1979 yılında Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nden mezun oldu ve burada İslâm Mezhepleri Tarihi asistanlığına başladı. 17 Ağustos 1999-16 Ağustos 2002 tarihleri arasında Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dekanlığı yaptı. Uzun süredir görev yaptığı Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi'nde çalışmalarına devam ederken, maruz kaldığı Covid 19 salgını nedeniyle 27.09.2020 tarihinde Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Hasan Onat ismi anıldığında ilk aklımıza gelen konular; İslâm ortak paydası, geleneği çok iyi anlamak, insan olmayı merkeze koymak, bilgi çağını anlamaya çalışmak, farklılıkları zenginlik olarak değerlendirmek, değişimi anlamak, fikir-hadise irtibatı, akıl-vahiy birlikteliği, din-bilim ilişkisi ve modern Batı düşüncesini anlamak gibi hususlardır. Ayrıca sık sık dinin bireysel kurtuluşa vurgu yaptığını belirtir ve Müslüman toplumun ancak bireyi güçlendirerek kalkınabileceğini düşünürdü. İslâm ümmetinin geleceğinden umutluydu. Fakat gelgitler zaman zaman onun umutlarını da sarsmaktaydı. Buna rağmen Cenabı Hakk’ın kendisine bahşetmiş olduğu insanlık onurunu koruma adına çalışmalarını ve mücadelesini hiçbir zaman aksatmamıştır.
*Arnold Joseph Toynbee - Vikipedi
*Arnold Joseph Toynbee (14 Nisan 1889, Londra - 22 Ekim 1975), İngiliz tarihçi. Tarihin konusunun kültürler olduğunu söyleyen, kültürlerin ise dinamik yapılar olup, özelliklerini yaratıcı kişilerden aldığı, dolayısıyla tarihin kültürler hakkında olumlu ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunmak yerine, kültürleri anlamaya çalışması gerektiği düşüncesiyle seçkinleşen tarih felsefecisidir.
Hayatı:
14 Nisan 1889'da Londra'da dünyaya geldi. Winchester, Balliol Koleji ve daha sonraları öğretim kadrosu içinde yer alacağı Oxford'da eğitim gördü. I. Dünya Savaşı çıktığında ülkesinin edebiyatçılarından birçoğu gibi o da savaş bakanlığına bağlı propaganda bürosunda çalıştırıldı. Bu esnada birçok propaganda eserine imzasını attı. Bunların arasında o zamanlar Britanya İmparatorluğu ile harp halinde bulunan Türkiye'yi karalayan mavi kitap ve benzeri kitaplar da bulunmaktaydı.
Daha sonraları, Londra Üniversitesi'ndeki Bizans ve Modern Yunan Dili, Edebiyatı ve Tarihi üzerine Koraís kürsüsünün kurucu profesörü olarak göreve başladı. 1921 yılında, mevcut görevinden izin alarak "Manchester Guardian" adına Anadolu'daki Türk-Yunan savaşını yerinde izledi ve Yunan birliklerinin giriştiği vahşet hareketlerini bu gazetenin okurlarına aktardı. Dönüşünde, Türkiye'de ve Yunanistan'da Batı Meselesi adlı eserini kaleme aldı. Bu kitap Mustafa Kemal önderliğindeki Millî Türk Ordusunun Yunan kuvvetlerini bozguna uğratmalarının hemen öncesinde, 1922 yılının yazında yayınlandı. Toynbee'nin bu yazıları ve Türklerin davasına karşı giderek artan sempatisi Koraís kürsüsünün finansmanına katkıda bulunan Yunan hükûmetinin ve destekçilerinin tepkisini çekti. Baskı ve suçlamalardan bunalan Toynbee 1924 yılında kürsüden ayrıldı. Daha sonra, Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsünde 1955 yılında emekli oluncaya dek çalışacak ve önemli eserlerini bu kurumda kaleme alacaktı. 22 Ekim 1975'te öldü.
Eserlerinin özellikleri:
Tarihçinin insan türünün birtakım temel bölümlerinin yaşamlarını ele aldığını, toplum denen söz konusu varlıkları seçip incelediğini dile getiren Toynbee, tarih araştırmacısının toplumlar arasındaki ilişkileri yalnızca belli kavram ve kategoriler altında incelediğini savunur.
Kendisi bilhassa Yunan ve Doğu Medeniyetleri üzerine önde gelen tarihçilerden biri olup eserlerinde ehliyetli bir bilim adamı tarafından yapılan yüksek kaliteli yorumların ağırlığı hissedilir. Ufkunun genişliği ve anlatım gücü, dünya tarihini 26 medeniyete bölerek, yükseliş ve çöküşlerini "tehlikelerle yüz yüze gelme ve bunlara cevap verme" dönemlerine göre analiz ettiği, en önemli eseri olan, on iki ciltlik A Study of History - Tarih bilinci isimli eserinde de görülmektedir.
*arnold joseph toynbee - ekşi sözlük
*1889-1975 yılları arasında yaşamış* ingiliz tarihçi. bilinen yazılı iki eseri vardır: birincisi, an historian's approach to religion, ikincisi ve daha popüler olanı; a study of history. insanlık ve uygarlıklar tarihinin belirli bir düzeni olduğunu (ki bunu savunurken kaderci bir yaklaşım sergiler) savunur. tarihçilerin cyclical olarak adlandırdığı, döngüsel tarih anlayışını savunur. bu anlayışa göre uygarlıklar yaşayan canlı organizmalar gibidir, dolayısıyla belirli bir doğma, büyüme, gelişme ve ölüm dönemleri vardır, ve bütün uygarlıklar eksiksiz bu sırayı takip etmek durumundadır. bu tarihin düzenidir. şüphesiz ki, dünyanın yaşadığı iki büyük dünya savaşının yıkıcı, olumsuz etkileri görüşlerini etkilemiş, uygarlığın ve modernitenin beşiği olarak kabul edilen batının kalbinde yaşanan bu iki savaştan sonra, en gelişmiş uygarlığın bile bir sona sürüklenebileceğini görmüş bir yazar olarak, savunduğu görüşlerde yaşadığı çağın etkisinin olmadığını söylemek yanlış olur. benzer kaderi paylaşan bir diğer tarihçi için (bkz: oswald spengler), karşıt argümanı savunan başka bir tarihçi için ise (bkz: william mcneill)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder