23 Aralık 2014 Salı

Yolların Başlangıcı *

-Yazar ailesinin 1860’lara kadar uzanan aile serüvenini kalem almış. Bunu yaparken birçok insanın kendi geçmişine duyduğu özlemi, hayatın akışı içinde gevşeyen, hatta kopan aile bağlarının ortaya çıkardığı duyguları, özlemleri dile getiriyor. Ortadoğu’da bugün yaşanan acıların, geçmişteki köklerinin izlerini bir başka pencereden izleyebiliyoruz. Daha o dönemde ülkemize doğru başlayan mülteci hareketlerinin arka planında olup bitenleri ve Osmanlının son günlerindeki gelişmelerin ortaya çıkardığı izleri görüyoruz.  Günümüzde yaşanan küçük büyük insan hareketlerinin nedenlerini anlayabiliyoruz. Göç etmek, mülteci olmak, yönetimlerin değişmesi  ... ... ..insanlar, aileler, küçük büyük topluluklar, milletler bir diğerinin yaşadıklarından etkileniyor. Kitaptaki satırlardan kısa alıntılarla bu duyguları paylaşmaya çalışalım:
-Uzaklarda olmanın yüreğimize saldığı acılar ... ..
-Büyük amcam Cebrail de dedemle-onun ondokuz yaş küçüğüydü- aynı yolu izleseydi o da göç etmeyecekti ve ailemin küba serüveni ... .. yazılmamış olacaktı. ... .. İki kardeş, büyük olasılıkla hep aynı düşü, günün birinde kalkıp yeni bir ülkeye gitme düşü kurmuşlardı; ama yaradılışları aynı değildi. Küçüğü... ... On sekiz yaşında, Amerika’ya giden bir gemiye binip gitme olmuştu tek yaptığı.
-... .. ne dünyaya geldiği bu ülkenin bir geleceği olduğuna, ne de bu dağ
yamacında
kendisini bir geleceğin beklediğine inanıyordu.
-... .. Demek ki, yüzyıllar süren karanlıkların, yazgısına razı olmaların, onun bunun keyfine boyun eğmelerin ardından,  dedem, benim Osmanlı köylüsü büyük dedem, bir vatandaş gibi tepki vermeye başlıyordu ... ..
-Mustakbel dedem, Beyrut’ta üç yıl kalacak, ... yaşamı boyunca birkaç kez gelip yaşayacaktı burada. O sıralar tam bir yayılma aşamasındaydı Beyrut; 1860 kıyımları, kentin gelişine yardımcı olmuştu.O güne dek Dağ’ın köylerinde tembel
tembel uyuklayan ve dünyanın vahşetinden korunduğunu düşünen bir sürü insan, bu olaylarla sarsılarak uyanmışlardı uykularından. En gözü pek olanlar, denizler ötesine gitmeyi seçtiler, bir daha durmayacak, çok büyük bir göç hareketi başladı; önce Mısır’a ve İstanbul’a, sonra daha da uzaklara, Birleşik Devletler’e Breziya’ya, tüm Amerika kıtasına ve Avustralya’ya doğru. Daha az serüven düşkünü olanlar-çoğu zaman ı zamana kadar çoluğa çocuğa karışmış ve hareketi kısıtlanmış olanlar- köylerinden, liman kentine “inmekle” yetindiler ve Beyrut  yavaş yavaş bir metropol görüntüsüne kavuşmaya başladı.
-... .. o da özgürlük ve gönenç , Amerika ve Avustralya düşleri kuruyordu. Ne var ki ... ... Ülkesini bırakıp yaşamın daha iyi olacağı bir başkasına gideceğine, neden kendi ülkesinin daha iyi olması için çaba harcamasın insan?
-Onu daha iyi kılmak için de bilgisizlikle savaşmak gerekiyordu! Böyle bir hedef, en az kardeşi Cebrail’inki, kadar büyük bir hedef değil miydi? Bu savaş, Amerika yolculuğundan çok daha heycan verici bir serüven olmaz mıydı? Gidip, zaten var olan bir Amerika’ya aptalca katılmak yerine, bizim burada, Doğu’da, atalarımızın topraklarında başka bir Amerika kurmak, çok daha övgüye değer bir davranış olmaz mıydı? ... ..
-... .. dedemin.. yardımseverliği ve zekâsı olmasa ..... Cebrail, en güvendiği kişiyi, Butros’u yanına getirtmek istemişti. ... .. Küba serüveni ... ..
-... .. verdiği mesaj da, olayları, ait oldukları yere ya da topluluğa göre değil, evrensel ilkeler ışığında değerlendirmemiz gerektiğiydi.
-Doğu’nun alt üst oluşu, ... .. 1908 yılının ilk günlerinde, Niyazi ve Enver adlı iki genç Osmanlı subayı, gidip Makedonya dağlarında mevzilendiler ve yeni bir anayasa çıkartılana dek isyan bayrağını açtıklarını ilan ettiler. İkisi de Selanik’te kurulmuş gizli bir derneğin, İttihat ve Terakki’nin üyeleriydiler... ... .. ”Osmanlı toplumu, artık zincirlerinden kurtuldu ... ..
-Selanik’te halkın büyük bir bölümü ... .. 1908 devrimini çoşkuyla karşılamıştı.... .. üyeleri arasında gerçekten de Sebetaycılar,”normal” Yahudiler, İtalyan uyruklular, Bulgarlar olduğu gibi Niyazi benzeri Müslüman Arnavutlar, Çerkezler ve çok sayıda Türk vardı. Ama sultan ... .. şimdi halka ne hakla İmparatorluğun işlerine karıştığını sorabiliyorlardı. .... .. “Bunların hepsi mason, dolayısıyla dinsiz ve dönme” demeye getiriyorlardı. ... ..
-Burada da yalan, gerçeğe karışıyordu ... ..
-“Doğu’nun uyanışı”na duyulan özlem, çoktandır, onyıllardır, İmparatorluğun birçok bölgesinde- benim köyüme kadar- tomurcuklanıyordu.
-Bundan sonra tüm ülkede karanlık olaylar meydana gelmeye başladı; o dönemde hep sultanın hafiyelerine yüklendi bunlar, olmayacak şey değildi. Ama kimse de tam olarak emin değildi. Güneydoğu Anadolu’da, özellikle de Adana kentinde, ... .. şiddetli bir Ermeni karşıtı harekete dönüşen ayaklanmalar patlak verdi.... ..
-... ... tıpkı 1908 Temmuz’unda olduğu gibi, kimsenin beklemediği bir şey meydana geldi. Aynı Enver ve aynı Niyazi’nin yüreklendirdiği birkaç ordu birimi, Selanik’ten İstanbul’a yürüdüler, neredeyse hiçbir çatışmaya gerek kalmadan karşı devrimi ezdiler ve imparatorluk sarayını ele geçirdiler. ... ..
-Meclis, tahttan indirildiğini bildirmek için  sultana, dört milletvekilinden oluşan ... heyette iki Müslüman, bir Hristiyan Ermeni ve bir Yahudi vardı. Bu bileşim özellikle anlamlıydı; üstüne üstlük sonuncu üye Emanuel Carasso, Selanik’in çok önemli kişilerinden biriyidi ve masondu. ...
-Osmanlı Anayasası’nın yürürlüğe girişinin birinci yıldönümü olan 24 Temmuz 1909 günü, “Hürriyet Bayramı” ilan edildi... Osmanlı Anayayasası’nın kapağında yazılı üç temel kavramı, Özgürlük, Kardeşlik ve Eşitlik... ..
-1918’de yenilen Osmanlı İmparatorluğu, Doğu Akdeniz’e dört yüzyıldan uzun bir süre egemen olduktan sonra parçalanmıştı. ... ..
-Kızına, yani halam Atatürk’ün ön adı verilmişti... .. Kamal - ondan söz etmek için bu anı bekliyordum... ..

*Yolların Başlangıcı-Amin Maalouf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder