16 Mayıs 2015 Cumartesi

Bir Yolculuk - Tony Blair *

-Eski İngiliz Başbakanın kendi ifadesiyle “kişisel gelişiminin  ve karakterinin gelişmesi ve değişmesi ile ilgili yolculuğunun 736 sayfalık öyküsü”. Üst üste üç genel seçim kazanan ve on üç yıl İngiltere’yi yöneten Tony Blair... ..
-İlk seçim zaferi sonrasında 2 Mayıs 1997’de Waterloo Köprüsü’nde, Thames Nehri kıyısında toplanan kalabalığa hitab etmesi... Downing Sokağı’nda ilk defa yürümesi ... ..10 No’lu  evin yeni misafiri .. ..  İşçi Partisi liderinin serüveni ... ..
-Karar mekanizmalarında görev alanların / alacakların okumasında yarar var. Bazı bölümlerde detaylara boğulmamak için atlayarak da okunabilir. ...  ..Birlikte göz atalım;
-Kraliçe devletin başıydı. Bense onun başbakanıydım. Elinde asa olan uzun boylu bir yetkili yanımda durdu ve “Size bir şey söylemem gerekiyor, Bay Blair” dedi. (Başbakanlık onayı alınana kadar Bay Blair olduğuma dikkat edin). “El öpme töreninde Kraliçe’nin elini gerçekten öpmüyosunuz. Sadece ddudaklarınızı eline hafifçe sürüyorsunuz.”
-Kraliçe, ... .. “Siz benim onuncu başbakanımsınız. Birincisi Winston’du. Ve siz o zaman daha doğmamıştınız.”... ..
-Elinde asa olan uzun boylu adam, bizi merdivendenaşağı indirip bekleyen arabaya doğru götürürken, “Bu taraftan, Başbakan,” dedi.
-... .. hızla değişen dünyanın taleplerine ya da daha hızlı değişen siyasi ortama cevap vermeye uygun ... ..
-Yüz günün sonunda ... .. abartılı farklılıkları, kinci tartışmaları ve mantıksız önyargıları olan kabile kültürlü parti politikaları için sabrım yoktu. ... .. Sadaka dağıtılmayacak, refah getirilecekti; fırsatlarla beraber sorumluluklar da olacaktı; hükümette yenilik arzusu olacak ... .. zenginliğe göre değil, ihtiyaca göre kaliteli kamu hizmeti verilecekti; toplumun değişik kesimlerinde yaygın suç örgütleri ve anti sosyal davranışlardan kaynaklanan korku olmayacaktı. Belki de dinsel konulara yakın yapılan vurgular etkili oluyordu; örneğin kendimizi sağ ve sol kavramlardan, dogmadan kurtaralım ve ülkede ortak refah sağlayalım söylemi güzeldi.
-... ..Clinton Mayıs 1997 sonunda NATO zirvesine giderken Britanya’yı ziyaret etti. .....Onun bir sözünü hep hatırlarım: “Unutmayın: Bilgi çağında iletişim, mücadelenin yüzde ellisi demektir. Onu bir kez, iki kez söyleyin, söylemeye devam edin ve bitiridiğiniz zaman hâlâ daha yeterince söylememiş olduğunuzu göreceksiniz.”
-... ..sorunun kaynağı olan bataklığa indiğinizde ne bulursunuz? Orada daha önce fark edilmemiş sorunlar, mayın tarlaları ve de sorunlara gömülmüş, çözüm bekleyen kazanılmış haklar, çıkarlar vardır. Bu çıkarlar –profesyonel, finansal, sektörel- sizin ortalığı karıştırıp kendilerini rahatsız etmenizden hoşlanmazlar. Çok geçmeden, sizi iktidardan düşürüp yerinizi almak isteyen muhalefet de bu çıkar gruplarıyla ittifak yapar. Ve size savaş açar.
-Ancak açık ve temiz bir savaş vermezler. ... ..işler hiç de bu şekilde yürümez. Onlarüstünüze gelirler. Argümanlarınıza saldırır, motivasyonlarınızı yanlış yorumlarlar; samimiyetinizle, iyi nbiyetli itirazlarınızla ve kamu yararına yaptığınızçalışmalarla alay ederler. ... .. Sizi zehirlemek isteyerek saldırılar, karalarlar, iftiralar atarlar. Sersemlersiniz, başınız döner, şaşkına dönersiniz, kırılırsınız ... .. Değişim girişimleri rakiplerinizin temel özgürlüklerine saldırılar olur.
-Düşünen, tartışan bir topluma geldiğinizi düşünür ama kendinizi birden, dışarıda ne kadar dayanabileceğinizi bağırarak bekleyen bir seyirci kalabalığı ve karşınızda çıplak yumruklu bir savaşçıyla bir kafesin içinde bulursunuz.
-... .. Şimdiüçüncü derse çalışıyordum ki, bu da kontrollü riskin nasıl alınacağı konusuydu. İster istemez, bazı insanları kendimden soğutacak, uzaklaştıracaktım.  Karar verdiğiniz zaman bölünmeye neden olursunuz. Fakat neden olacağım olumsuzluğu hesaplayacak, ayarlayacak, boyutlarını anlayacak, büyüklüğünü değerlendirecek, sonuçlarını düzeltecektim. ... ..
-Doğru olan ile politik olan arasında bir seçim yapmak durumun da kalacağımı görebiliyordum...
-... .. çok zekiydi, .. konusunda benden çok daha fazla bilgi sahibiydi, iiyi bilenmiş bir taktik zekâsı vardı; fakat bu zekâ daha çok bilinen  geleneksel parametrelerde çalışıyordu. Kutunun içindeyken büyüktü, müthişti ama onun dışında riske girmiyordu. ... ..
-Hareketle olduğu kadar hareketsizlikle de taraf olursunuz. (s.81) ... .. bildiğimiz ama yakınında olmadığımız olaylar ne olacak? Bizden uzakta işlenen ama arada olduğunu duyduğumuz cinayetler, göremediğimiz adaletsizlikler, tanık olmadığımız acılar ne olacak? O halde bizler de olanlara karışmadan kenarda duran seyirciler değiliz. Eğer biliyor ve harekete geçmiyorsak biz de sorumluyuz. ... ..
-Prenses Diana... ... Onun ölümü ... .. bunun, ülkenin birleşmesi gereken bir an olduğu kararına varmıştım. Diana için sevgi, Kraliçe için saygı olmalıydı; güçlü bir ülkede yaşadığımız ve böyle bir prensesimiz olduğu için gururlu olduğumuz söylenmeliydi ve onun anısına, dünyanın en uzun süre hayranlık duyacağı bir tavır almalıydık. Bu nedenle, görevimin gerginblik, bölünme ve acı kaynağı olmak yerine, kraliyeti korumak, öfkeleri büyümeden savuşturmak ve olayı pozitif vebirleştirici bir tarzda yönetmek olduğunu düşündüm. ... ..
-... .. Kraliçe bir yandan Diana’nın, bir kurum olarak monarşi üzerindeki etkisini düşünürken, bir yandan da çok sevdiği torunlarının annesi için yas tutuyordu; ancak Diana’nın halkın kabul edebileceğinden daha sorumlu bir insan olduğu izlenimini vermekten de çekiniyordu. ... ..
-Diana’nın ölümünden sonraki günlerde sadece Kraliçe’yi değil, saray mensuplarını da korumak için elimden geleni yaptım.... ..
-Kuzey İrlanda’da barış; ... ..Britanya yıllar boyunca sabahları, terörist saldırıları, mezhep cinayetleri, öldürülen askerler ya da Birlikçiler ile Milliyetçiler arasındaki çatışma haberleriyle uyandı.  ... .. 1970’ler ve 1980’ler sona erip 1990’lara girilirken, başarısız barış girişimlerinin adları zihnimize yerleşti. ... ..
-... .. büyük inançlaımdan biri de, biriyle görüşürken, önce havanın yumuşatılması gereğidir; biraz insanca duygular göstermek, birkaç espiri yapmak, epsinden önemlisi de fikir ayrılığına meydan vemeyecek bir şeyler söyleyerek işe başlamaktır. Karşınızdaki kişiye baş sallatmalısınız. Dostça bir ilişiki kurulabileceğini ve henüz hiçbirşeyin kaybolmadığını gösteren küçük ve ilk işarettir bu baş sallamak. “Bu konuda güçlü duygularınız oldduğunu biliyorum,” dersiniz. Elbette öyledir; konuyu tartışmak için gelmişlerdir oraya ve bunu duyunca baş sallarlar.
-Berendan MacCionnaith ise asla baş sallamayan bir adamdı. ... ..
-... .. bu süreç boyunca, hükümetin iyi aklı değil, hükümetin iyi inancı söz konusuydu. ... ..
-Hayırlı Cuma Anlaşması (Good Friday Agreement)... ..
-... olanlardan ders almıştık; gidilecek daha çok yol vardı. Harita elimizdeydi ama yolculuğun sonundan millerce uzaktaydık. ... ..
-Çözümü tam olarak sağlayabilmemiz dokuz yılımızı daha aldı. Bunların hepsi dopdolu yıllardı ve birçok kez başarısızlığı kabul etmemize ramak kaldı. Verilen sözlere uyulmadı, küçük ayrıntıların görüşmeleri aylarca sürdü ama biz çalışmaya devam ettik. ... ..
-... İnsan zor bir ortamda tartışacaksa, en azından bunun güzel bir yerde olması... .. Bu aynı zamanda, garip bir şekilde insanlara serbestlik duygusu da veriyordu- görüşmeleri Belfast’ın ortasında ya da Downişng Sokağı’nda yaptığımız zaman, insanlar kutsal bulduğu değerlere sıkıca sarılıyor ama yeni bir ortam yeni bir tutum getiriyordu.... ..
-... .. geriye çekilme, silah bırakma konusundaki sonsuz çatışmalar, tartışmalar...
-Hiç kuşkusuz, her ihtilaf farklıdır –hepsinin kendi kökeni, itiraz gelenekleri, ortak tarihi ve çeeitli boyutları vardır- bu nedenle, bir anlaşmazlıktan hepsi için geçerli olacak bir çözüm bulma dersi çıkarmak zordur. Ancak sonuçta; gerçekten genel uygulaması olan çekirdek prensipler olduğuna karar verdim. Dokuz yıllık süreçteki her bir olayı açıklamak yerine, çözümün temel prensipleri olabilecek düşüncelerimi açıklayarak bazı kilit olayları yoruma açık bırakacağım:
1.Herhangi bir ihtilafın temelinde, üzerinde çalışılmış prensiplere dayanan bir çatı olmalıdır. Politikada her zaman yapmaya çalıştığım şeyleden biri, ilk prensiplere geri dönmektir. Anlaşmazlığın nedeni nedir? Ne elde etmek istiyoruz? Sorunun temeli nedir?
-Kuzey İrlanda’da, anlaşmazlığın çözüme ulaşmasını zorlaştıran temel bir fikir ayrılığı vardı: Bir taraf birleşik bir İrlanda isitiyor, diğer taraf ise Birleşik Krallık’a bağlı kalmayı yeğiliyordu. ... ..
2.Daha sonra, sonuca gitmek için konuyu kavramak ve ona odaklanmak gerekir. Sürekli, hiç yorulmadan, acımasızça yapılmalıdır bu. ... ..
-... .. barış aslında silahların tahribatına değil, zihinlerin tahribatına bağlıydı. ... ..
3.uyuşmazlıkların çözümünde, küçük şeyler büyük olabiliyor. ... .. semboller her iki taraf için de önemliydi. ... ..
4.Yaratıcı olmak. ... ..
5.Uyuşmazlığın çözümü taraflara bırakılırsa çözülmez. Eğer sorunu kendleri çözebilecek olsalardı zaten bunu kendileri yapardı. Bu nedenle dış yardıma ihtiyaç vardır. ... ..
6.Anlaşmazlığı çözmenin bir sonuç değil , bir yolculuk, bir süreç olduğunu idrak etmek. İki taraf da geçmişi arkada bırakma konusunda ağır davranır. Bu anlaşmazlık sadece şiddetle tanımlanan bir fikir ayrılığı değildir. Onun bir tarihi vardır, o gelenekleri,âdetleri ve doktrini olan bir kültür yaratır. Anlaşmazlığın bir bedeni olduğu gibi, bir zihni ver ruhu da vardır. Uzun sürer, derindir.
-İki taraf da birbirlerinin acılarını nadiren görür. ... ..
7.Barışa giden yol, anlaşmazlığın devam etmesi gerektiğine inananlar tarafından kasıtlı olarak kesilecektir.  Bu tür engeller için hazır olmalısınız. ... .
8.Liderler önemlidir. Her barış süreci, siyasi risk almayı, hatta siyasi macera duygusu ve hiç kuşkusuz politik cesaret ve bazen de kişisel cesaret gerektirir. ... ..
9.Dış koşulların etkisi barışın aleyhine değil, lehine olmalıdır. ... ..

10.Asla teslim olma. Bu basit ama önemlidir. 
-Kosova ...aslında sorunlar Yugoslavya’nın parçalanmasından ve Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra, ...
-Bosna ... Dayton Anlaşması sonucunda birçok ülkeye bölündü...
-Etnik temizlikti, katliamdı bu...
-2000 yılında Sierra Laone’de ... .. ülkenin bol doğal kaynakları-özellikle elmes madenleri- sürekli olarak yağmalanıyordu...
-11 Eylül... ... birçoğu küreselleşmeye inanmadı... ..
-İslam yüzyıllar boyunca Orta Doğu ve ötesinde, mutlak bir din olarak devem etmekle kalmadı, aynı zamanda politik gücünü de sürdürdü ve dünya bilimine, sanat ve kültürüne öncülük etti.
-Şefkat ve sevgi temeli üzerine kurulmuş bir dinde, üzücü bir tabloydu bu...
-İslam dini ortaya çıkıp, yaklaşık yirmi yıl içinde Hz. Muhammed Peygamber öncülüğünde şimdi Suudi Arabistan ve civarı olan topraklarda hüküm sürünce , amaç biraz da İbrahimi dinlere mensupinsanları kendine çekmek ve onları prensip sahibi, rasyonel ve ahlaklı bir toplum haline getirmekti. Peygamber’e Tanrı’nın mesajını Cebrail Melek getirdi; bu nedenleKur’an Tanrı’nın ifadesidir. ... ..
-... .. Hristiyan orduları düşmanlarını kılıçtan geçirip öldürürken, İslam merhamet gösterdi. Diğer dinler baskı kurarken ; islam hoşgörülü yaklaşıyordu. Rahipler, piskoposlar çoğu zaman sefahat içinde , yoz bir yaşam sürerken , Müslümanlar Tanrı’nın gerçek ve dürüst kulları olarak yaşadılar.
-İslam dini Mekke ve Medine’nin ötesinde yayılırken, çoğu zaman Irak’taki Nasturiler gibi Hristiyan toplumlar tarafından bile kurtarıcı olarak görüldü. Ancak İslam güçlenirken ... .. .. Haçlı seferleri ile onun devamnda ve Avrupa Rönesansı’na kadar İslam, uygar düşüncenin daha büyük koruyucusu oldu.
-11 Eylül olaylarını anlamak için, İslam tarihini –onun köklerini, yükselişini, günümüzdeki durumunu- bilmek gerekir. Ben işte tam bu noktada hata yaptım:... ..
-Irak: Savaşa geri sayım... ..
-Karar...
-Irak: savaş sonrası durum ... ..
, Sünnilerin endişelerini akıllıca kullandılar.
-... Saddam kalıntıları ve El Kaide
-İç reform... ..ABD’deki en büyük elli, hatta yüze üniversitenin önde gelmesinin nedeni tesadü ya da binalarının büyüklüğü değil, ücret sistemiydi. Onlar daha girişimciydi, mezunlarının peşinden gidiyor, güçlü vakıflar kuruyor, burs vererek yoksul öğrencileri eğitiyor ve parasal güçleri büyük olduğu için en iyi öğretim  üyelerini alıyorlardı. En iyi parayı verenler en iyi hocayı kapıyorlardı. İş bu kadar basitti işte. ... ..
-2005:TB/GB (Tony Blair / Gordon Brown)... ..
-Zafer ve trajedi... ..
-Güçlüklere alışma... ..
-Oyunun sonu... ..
-Ayrılış... ..

*Bir Yolculuk – Tony Blair

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder