Anlamlı soru sorabilmek bilmeyi gerektirir. Bilmek için okumak gerekir. Okumak birikimi gerektirir. Okumak iyidir .... Bilinçli okuyan en sonunda yazmayı başarabilir ....
31 Ocak 2016 Pazar
14 Ocak 2016 Perşembe
Hilâl ve Yıldız *
Stephen Kinzer Boston Üniversitesi Tarih Bölümünden mezun oldu. Dört
kıtaya yayılmış 50’den fazla ülkede dış haberler temsilciliği yaptı. 1966’da
New York Times’ın ilk büro şefi olarak Türkiye’de geçirdiği yıllar boyunca
yüzlerce makale yayımladı ve ülkenin her yerini dolaştı. Şu anda The New York
Times muhabiri olarak Chicago’da yaşıyor.
-İlk baskısı 2002’de yapılan kitap 301 sayfa.
-Kitabın arka kapağında, Orhan Pamuk tarafından kaleme alınan tanıtımda;
“Stephen Kinzer ... .. bize dışardan nasıl gözüktüğümüzü sevgi ve anlayışlagösteriyor.
... .. Türkiye’yi, imkanları ve dertlerini yeniden düşünmek, tartışmak için iyi
bir fırsat...” olarak ifade ediyor.
Kitaptan alıntıları paylaşalım:
-Bir kraliyet habercisi, efendisi Venedik Dükü’nün diğer Venedikli
Lordlarla toplantı halinde olduğunu ve derhal kendisini görmek istediğini
söylemek üzere Othello’yu evlilik yatağından kaldırdığında gecenin geç bir
saatidir. Othello hızla saraya doğru yürürken bu “en güçlü, ciddi ve saygı
değer beyleri” böyle olağandışı bir satte bir araya getirecek kadar acil ne
olabileceğini merak eder. Saraya ulaştığında onları kendisini beklerken bulur.
Daha sorunun ne olduğunu sorma fırsatını bile bulamadan Dük konuşur: “Cesur
Othello, hemen görevlendirmek zorundayız seni / Ortak düşmanmız Osmanlılara
karşı.”
-Shakespearte’nin zamanında ve onraki yüzyıllarda, Avrupalı Hristiyanlar
bundan daha acil bir çağrıyla karşılaşamazlardı. Kuşaklar boyunca Hristiyanlar,
daha çok sadece “Türk” diye bilinen “ortak düşmanımız” Osmanlı’yı uygarlığın
başındaki bela olarak gördü. Önde gelen özelliklerinin yalancılık, kontrolsüz
şehvet, ani şiddet ve mantıksız zalimliğe karşı düşkünlük olduğu düşünülürdü. Din, bu
klişenin temelini oluşturuyordu. Çok az Avrupalı İslâm hakkında herhangi
bir şey bilir,ama neredeyse hepsi İslâmı, bir Hristiyanın kutsal bildiği her
şeye karşı şeytanca bir hakaret olarak kabul ederdi.
-Araplar kutsal topraklar’ı
yedinci yüzyılda fethetmişlerdi, daha sonra ise onların yerini 11. yüzyılda
Orta Asya’dan bölgeye sürüklenen bir başka Müslüman halk, Türkler almıştı. Şovalyelik çağı başlarken, binlerce Avrupalı
İsa’nın doğup öldüğü yerlerin İslam kontrolünde olmasından dolayı o kadar
kızgındı ki, bu topraklartı yeniden ele geçirmek
8 Ocak 2016 Cuma
5 Ocak 2016 Salı
Osmanlı’da ve İran’da Mezhep ve Devlet *
-Taha Akyol’un bu itabı için kaleme aldığı “önsöz”ündeki Ocak 1999
tarihi var. Taha Akyol geçmişteki mezhep kökenleri anlamamızı kolaylaştırdığ
kadar, aynı zamanda günümüz için de geçerli sosyolojik anlayışlara ışık
tutuyor. Ortadoğu coğrafyasında yaşanmakta olan Irak ve Suriye’deki iç savaş
bölgeyi derinden etkilerken son olarak Suudi Arabistan ve İran arasındaki
gerginliği de anlamamıza katkı sağlayacak birikimlerini okuytucu ile
paylaşıyor. Kitap 26ı sayfa. Kısa alıntıları paylaşalım.
Bektaşilik ve Osmanlı Şemsiyesi
-İstanbul’da toplanan Uluslararası 2. Ehl-i Beyt Kurulyayı’nda, eski
Osmanlı coğrafyasından ve çeşitli ülkelerden, özellikle de Balkanlar’dan gelen
Alevi ve Bektaşi cemeat liderleri sırtlarında cübbeleri, başlarında Bektaşi
kavuklarıyla sadece gönülere değil, gözlere de bir kültür ziyafeti çektiler.
-İzzettin Doğan liderliğindeki Cem Vakfı ile, bu kurultayı düzenliyen
Fermani Altun liderliğindeki Ehl-i Beyt Vakfı’nın çalışmaları ... ..
-Kökü Orta Asya’daki Hoca Ahmed Yesevi’ye kadar uzanan bu ‘derviş’ ya da
‘Horasan Erenleri’ geleneği Anadolu’da başta Hacı Bektaş Veli ve Yunus Emre
olmak üzere, Sarı Saltuk, Hacı Bayram, Somuncu Baba, Geyikli Baba, Kılıç Baba
gibi tasavvuf erlerini yetiştirdi ve Balkanlar’a uzandı.
-Nitekim Ehl-i Beyt Kurultayı’na katılan Balkanlı temsilcinin adının
Seyyid Naki Horasani (Horasanlı) olması da bu ‘silsile’yi ortaya koymaktadır.
-Ömer Lütfi Berkan’ın anlattığı gibi, Bektaşi olan bu şeyh ve dervişler,
Balkan fetihlerinde askeri harekattan önce veya ssonra buralara yerleşerek
zaviye ve tekkeler açmışlar, buraları kültürel ve sosyal merkezler haline
getirmişlerdir.
-“Bu merkezlerde Türk dili ve dinini yaymaya başlayacak bu misyonerlere
ve gönüllü muhacirlere malik olmak, yeni kurulmakta olan Türk (Osmanlı)
devletinin en büyük kuvvetini temsil eetmiştir.”
-Bu şeyh ve Dervişler, dünya ekonomik
dengesi Atlantik’e kayıp da Osmanlı timar sistemi bozuluncaya kadar,
Balkanlar’da Osmanlı sosyal nizamının önemli unsurlardan birini
oluşturmuşlardır.
2 Ocak 2016 Cumartesi
“Arabistanlı Lawrence" Bilgeliğin Yedi Sütunu *
-Osmanlı’nın
gerileme döneminden başlayan ve Birinci Dünya Harbi yıllarına uzanan dönem
içinde; Osmanlı toprakları içinde kalan ve Arapça konuşulan topraklardaki
sosyal yapı Lawrence’ın anlatımıyla yansıtılıyor.
-Kitabın
giriş bölümünde, Lawrence’ın da vurgu yaptığı üzere, bu anlatım bir İngiliz
bakış açısıyla yapılıyor.
-Kitap 758
sayfa. Çıkarılacak dersler bugün için bile geçerli... .. ders almak isteyene
... Lawrence eli ile Araplar üzerinde oynanan İngiliz oyunu ve Osmalı'nın Hicaz yarımadası ve Ortadoğu'daki topraklarını kaybetmesinin acı öyküsünü ... ..
-Kitabı sabırla sonuna kadar okuyanlar; Osmanlı coğrafyasının her köşesinden savaşa katılmış ve akıbetleri hakkında bilgi alınamayan vatan evlatlarının nerelerde şehirt düşmüş olabilecekleri konusunda -acı çekerek- fikri edinebiliyorlar ... ..
-"Bir daha benzer acıları çekmemek için hepimize düşen sorumluluklar konusunda muhasebe yapmak zorunda olduğumuz bilinci"; bizi harekete geçirir mi? bilimez ...
-Kitabı sabırla sonuna kadar okuyanlar; Osmanlı coğrafyasının her köşesinden savaşa katılmış ve akıbetleri hakkında bilgi alınamayan vatan evlatlarının nerelerde şehirt düşmüş olabilecekleri konusunda -acı çekerek- fikri edinebiliyorlar ... ..
-"Bir daha benzer acıları çekmemek için hepimize düşen sorumluluklar konusunda muhasebe yapmak zorunda olduğumuz bilinci"; bizi harekete geçirir mi? bilimez ...
-Arap
yarımadası ve kuzeyinde kalan Suriye ve Mezopotamya’daki sosyal yapı ... ..
Arapların Osmanlı’dan kopuşuna giden süreç ... ..
-Kitabın
giriş bölümünde (Derleyen) Gamze Sarı’nın Jeremy Wilson’nun
“Lawrence of Arabia” adlı kitabından yararlanarak hazırladığı biyografik
çalışma Lawrence’ın anlatımını anlamamıza katkı sunuyor.
-Lawrence
1916-1918 yılları arasında, İngiliz irtibat subayı olarak görev yapmış ve Arap
isyanının örgütlenmesinde de büyük bir rol oynamıştır. ... .. İngiltere 1960 ve
1970’lerde Ortadoğuseferleri hakkındaki gizli arşivlerini açıkladığında,
Lawrence’ın Arabistan’daki görevinin gerçekten de efsane kadar inanılmaz olduğu
otaya çıktı. ...
-... ..
Bilgeliğin Yedi Sütunu, Arap isyanındaki görevine ilişkindir. ... ..
-Lawrence
1888 yılında Galler’de doğdu. ... ..
Oxford’da... .. tarih okumak için burs kazndı. 1910 yılında final sınavlarını,
kısmen Haçlı Kaleleri konusunda hazırladığı ... .. tez sayesinde başarıyla
geçti. Bu tez için yaptığı araştırmalar
çerçevesinde Filistin ve Suriye’de uzun süreli bir gezide bulundu. Bu,
Lawrence’ın Doğu’nun büyüsüyle ilk tanışması olacaktı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)