Stephen Kinzer Boston Üniversitesi Tarih Bölümünden mezun oldu. Dört
kıtaya yayılmış 50’den fazla ülkede dış haberler temsilciliği yaptı. 1966’da
New York Times’ın ilk büro şefi olarak Türkiye’de geçirdiği yıllar boyunca
yüzlerce makale yayımladı ve ülkenin her yerini dolaştı. Şu anda The New York
Times muhabiri olarak Chicago’da yaşıyor.
-İlk baskısı 2002’de yapılan kitap 301 sayfa.
-Kitabın arka kapağında, Orhan Pamuk tarafından kaleme alınan tanıtımda;
“Stephen Kinzer ... .. bize dışardan nasıl gözüktüğümüzü sevgi ve anlayışlagösteriyor.
... .. Türkiye’yi, imkanları ve dertlerini yeniden düşünmek, tartışmak için iyi
bir fırsat...” olarak ifade ediyor.
Kitaptan alıntıları paylaşalım:
-Bir kraliyet habercisi, efendisi Venedik Dükü’nün diğer Venedikli
Lordlarla toplantı halinde olduğunu ve derhal kendisini görmek istediğini
söylemek üzere Othello’yu evlilik yatağından kaldırdığında gecenin geç bir
saatidir. Othello hızla saraya doğru yürürken bu “en güçlü, ciddi ve saygı
değer beyleri” böyle olağandışı bir satte bir araya getirecek kadar acil ne
olabileceğini merak eder. Saraya ulaştığında onları kendisini beklerken bulur.
Daha sorunun ne olduğunu sorma fırsatını bile bulamadan Dük konuşur: “Cesur
Othello, hemen görevlendirmek zorundayız seni / Ortak düşmanmız Osmanlılara
karşı.”
-Shakespearte’nin zamanında ve onraki yüzyıllarda, Avrupalı Hristiyanlar
bundan daha acil bir çağrıyla karşılaşamazlardı. Kuşaklar boyunca Hristiyanlar,
daha çok sadece “Türk” diye bilinen “ortak düşmanımız” Osmanlı’yı uygarlığın
başındaki bela olarak gördü. Önde gelen özelliklerinin yalancılık, kontrolsüz
şehvet, ani şiddet ve mantıksız zalimliğe karşı düşkünlük olduğu düşünülürdü. Din, bu
klişenin temelini oluşturuyordu. Çok az Avrupalı İslâm hakkında herhangi
bir şey bilir,ama neredeyse hepsi İslâmı, bir Hristiyanın kutsal bildiği her
şeye karşı şeytanca bir hakaret olarak kabul ederdi.
-Araplar kutsal topraklar’ı
yedinci yüzyılda fethetmişlerdi, daha sonra ise onların yerini 11. yüzyılda
Orta Asya’dan bölgeye sürüklenen bir başka Müslüman halk, Türkler almıştı. Şovalyelik çağı başlarken, binlerce Avrupalı
İsa’nın doğup öldüğü yerlerin İslam kontrolünde olmasından dolayı o kadar
kızgındı ki, bu topraklartı yeniden ele geçirmek
için Haçlı Seferleri’ne katıldılar. Bu seferler, tüm kıtada Müslümanların, özellikle de Türklerin Tanrı’nın düşmanı olduğu imajını yaygınlaştıran kanlı seferlerdi. İlk Haçlı Seferi Papa II: Urban’ın çağrısı üzerine 1095’te başladı; iki yüzyıl sonra sonuncusu bittiğinde Türkler halen yükseliyordu, siyasi ve dini güç dengesi temelde değişmemişti. Ancak bu savaşlar devam ettikçe Avrupalılar Türkleri kötülüğün somut bir örneği olarak algılamaya başladılar. Türklerin yalnızca Hristiyanlığı yok etmekle kalmayıp aynı zamanda Hristiyan Dünyası’ndaki bütün erkek, kadın ve çocukları öldürmeye ya da köle yapmaya kararlı olduklarına da inanılıyordu. Martin Lüter “Türkler Tanrı’nın gazabının halkıdır” demiştir.
için Haçlı Seferleri’ne katıldılar. Bu seferler, tüm kıtada Müslümanların, özellikle de Türklerin Tanrı’nın düşmanı olduğu imajını yaygınlaştıran kanlı seferlerdi. İlk Haçlı Seferi Papa II: Urban’ın çağrısı üzerine 1095’te başladı; iki yüzyıl sonra sonuncusu bittiğinde Türkler halen yükseliyordu, siyasi ve dini güç dengesi temelde değişmemişti. Ancak bu savaşlar devam ettikçe Avrupalılar Türkleri kötülüğün somut bir örneği olarak algılamaya başladılar. Türklerin yalnızca Hristiyanlığı yok etmekle kalmayıp aynı zamanda Hristiyan Dünyası’ndaki bütün erkek, kadın ve çocukları öldürmeye ya da köle yapmaya kararlı olduklarına da inanılıyordu. Martin Lüter “Türkler Tanrı’nın gazabının halkıdır” demiştir.
-Eğer Türkler uzaktaki bir kötülük odağından ibaretolsalar Avrupalıların
kalbinde dinsiz Çinlilerin yarattığı korkudan daha fazla bir korku
yaratamazlardı. Onlar hakkında düşünmeyi bile bu kadar korkunç yapan şey; Türk
güçlerinin Avrupa’nın kapılarını yumruklamakta olmasıydı. Sultan Osman
tarafından kurulan ve İngilizce’deOttamans olarak bilinen en başarılı Türk
kabilesi 1453’de Konstantinopolis’i fethetti. Böylece bir zamanlar Roma
İmparatorluğu’nun başkenti olan ve ondan sonra da bin yıldan daha uzun bir süre
boyunca Bizans İmparatorluğu’nın başkentliğini yapan bir Hristiyan kentinin
sahipliğini elde etmiş oldu. Bu fetih Türkleri tüğm insanlık tarihinin en güçlü
ve kültürel olarak en etkili iki
krallığının en azından coğrafi mirascısı haline getirdi. Yalnızca bir zamanlar
Bizans’ı yöneten Yunanlılar değil, sayısız diğer Avrupalı ve Ortadoğulu
Hristiyan bu gerçeği kabul etmekte büyük zorluk çekmiştir. Bunların birçoğu
halen Türklerin “İstanbul” olarak yeniden adlandırdığı Konstantinopolis’ düşman
bir halkın üzücü ama belki de geçici işgali altında görmektedir.
*Hilal ve Yıldız İki dünya arasında Türkiye
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder