21 Şubat 2017 Salı

Türkiye ve Arap Baharı *

-On beş Temmuz alçak kalkışmasının arka planındaki isimlerden birisi olduğu iddialarının hedefindeki isimlerden birisi olan Graham Fuller ilginç yorumlar yapıyor. Kitap484 sayfa. Satır aralarında FETÖ lideri Gülen hakında olumlu kanaatlerini paylaşan, hatta son bölümlerde yaşadığımız alçak girişimin ipuçlarını da veriyor.
 -2011’de otoriter yönetimlere karşı bir özgürlük, demokrasi ve haysiyet arayışı olarak başlayan Arap Baharıi sadece uzun yıllardır müzmin sorunlarla boğuşan Orta Doğu’da değil, tüm dünyada heyecan yaratmıştır. Ancak çok geçmeden bu gelişmeler bahardan çok kışı andıran bir siyasal ve toplumsal karmaşaya dönüşmüştür. Hatta Suriye gibi örneklerde kanlı bir iç savaş ve büyük güçlerin Suriye topraklarında yürüttüğü vekâlet savaşlarına ve küresel bir mücadeleye dönüşmüştür.
-Orta Doğu’daki be geniş çaplı ve derin sarsıntılar esnasında bilhassa ABD gittikçe etkisizleşmiş, bu ise bölgede bir liderlik arayışını daha güçlü bir şekilde gündeme getirmiştir. Bir kez daha derin bir karmaşa içindeki Orta Doğu’da bir rol model ülke arayışında gözler önce Türkiye’ye çevrilmiştir.  Birçoklarınca otoriter yönetimlerden kurtulma mücadelesi veren Arap halklarına Trkiye’nin siyasi-iktisadi dönüşümü ve kurduğu model örnek olarak sunulmuştur.
-Tabii hem Orta Doğu’da hem de Türkiye’de her şey çok büyük bir hızlagelişmekte ve değişmektedir. O kadar ki, dünyanın sayılı Orta Doğu uzmanlarından olan Graham Fuller’in bu kitabı kaleme aldığı sırada yaşananlar ile Türkçe baskısının yayına hazırlandığı dönem arasındaki gelişmeler bile yeni bir kitap konusu olabilir.  Ancak tüm bu yerel ve bölgesel aşırı dinamizme rağmen Fullerin ferasetli analiz ve öngörüleri Arap devrimlerini ve Türkiye’nin bu kompozisyon içindeki konumunu net ve ufuk açıcı şekilde göz önüne sermektedir. Görüşlerine katılsak da katılmasak da, Fuller’in tespit, tahlil ve önerileri üzerinde ciddiyetle durmayı hak etmekte, Türkiye’yi doğrudan ilgilendirmektedir.
-Kitabın Türkçe baskısı için yazdığı önsözde de belirttiği gibi Fuller , son bir kaç yıldaki gelişmeleri, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, iktidarının ilk yıllarınd başardıklarıyla karşılaştırdığında bir nebze hayal kırıklığı içerisindedir. Ancak bölgeyi ve ülkeyi çok yakından tanıyan bir isim olarak, yine de Türkiye’ye olan kuvvetli inancıkendisini iyimser kılmaktadır.
-Dört yüz seksen dört sayfadan oluşan kitabın arka kapak tanıtımından sonra kısa alıntıları paylaşalım; “Çevirenin Takdimi” bölümünde: “Türkiye ve Arap Baharı, Türkiye’yi yakından ilgilendiren, önemli bir eser. Doğrudan bizi ve yakın çevremizdeki gelişmeleri konu alıyor. “Bahar” olarak başlayan, ama bugün çoktan”kış”a dönüşmüş olan, yine de “gâlat-ı meşhur” haline geldiği için “Arap Baharı” olarak andığımız sürecin sonuçları hepimizi, büütün Türkiye toplumunu yakından ilgilendiriyor. Suruç’ta, Ankara’da, İstanbul’da patlayan bombalar Arap Baharı’nın sonuçlarıyla doğrudan bağlantılı. Bugün Arap Baharı’nı sevsek de sevmesek de, günlük hayatımızı doğrudan ve dolaylı yollarla etkileyen, zaman zaman can güvenliğimizi ve istikrarımızı bile tehdit eden bir olgu.” vurgusu yapılıyor.
-Sonraki bölümlerde; 2011’de başlayan Arap Baharı ve Orta Doğu’daki siyasi düzeni parçalamış, birçok Arap diktatörünün devrilmesine yol açmıştır.      Sözkonusu siyasi değişimlerin pek çoğunun zamanı çoktan gelmişti; ancak sorun daha demokratik bir düzene geçişin nasıl olacağıydı. Türkiye, özelikle de Suriye sözkonusu olunca, Arap Baharı’nı yönetme konusunda yanlışlar yapmaya başladı. Fakat hakkaniyetli olmak adına  hemen hiçbir ülkenin Arap Baharı’nı başarılı bir şekilde yönetemediği belirtilmelidir.  ... ..
-... 2011 itibariyle AKP hükümeti de yıpranmaya başlamıştı, özellikle de yaptığı işlere yolsuzluk bulaşmaya başladıkça. 2013 Gezi Parkı olayları hükûmet tarafından fena halde yönetilmişti; bunlar Erdoğan’ın hem toplumsal ve siyasî realitelerden uzaklaşmakta olduğunu, hem de kendisine yönelik herhangi bir muhalafete karşı yapacağı muamele konusunda yeni ve sert bir yaklaşım benimsediğini gösteriyordu. ... .. Öyle görünüyor ki, herhangi bir ülkede iyi liderliğin başarılı bir şekilde işlev göreceği maksimum sürenin on yıl olduğu şeklinde genel bir kural vardır. Ondan sonra liderlik şevk ve heyecanını kaybeteye başlamakta, yolsuzluk kaçınılmaz olmaktadır. (“güç yozlaştırır”); liderler de artık yaratıcı yönetişimden ziyade, kendi bekasını düşünmeye başlamaktadır. ... ..
-Kürt Sorunu bağlamındaki kötüleşme özellikle endişe vericidir. Geçtiğimiz yıllarda ... ..kayda değer bir ilerleme kaydettikten ssonra ve Kürt liderlerle yeni bir diyalog başlattıktan sonra, sonradan bu tür müzakerelere sırt çevirmiş ... .. Erdoğan Türkiye’nin gelecekteki istikrarını ve demokrasiyi riske atma pahasına durumun daha da kızışmasına müsaade etmiştir.
-Suriye, Türk dış politikasının şüphesiz en büyük kaynağı olmuştur. ... ..
-Bu kitap iki paralel zaman çizelgesinin parlak hikayesini anlatıyor: birincisi ,Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) iktidardaki 12 yılı. AKP’nin onyılı, muhtemel hızlı düşüşüne tanık olacağımız yıllarda partiye ne olursa olsun, gerek iç gerekse dış politikada Türkiye’yi yeni bir rotayasokmuştur. ... .. Kitap aynı zamanda 2010 sonlarında başlamış olan Arap Baharı’nın seyrine bakıyor.Bu iki konu bir anlamda birbirinden ayrı ancak birbiriyle çok yakından bağlantılıkonulardır. Modern Türkiye devleti daha önce hiçbir zaman Orta Doğu’daki gelişmelerle bu kadar ilgilenmemişti. Türkiye’nin Orta Doğu ile etkileşimi öğreticidir. Kitap birbirini güçlü şekilde etkilemiş olan her iki alanda çarpıcı ve hızlı bir değişimin meydana geldği on yılı birazcık aşan  bir döneme bakmaktadır. Ardından ikinci on yıllık döneme -2013’ten 2020’ye ve ötesine zemin hazırlamaktadır, ki bu dönemdedaha önceki dönemin olayları birbirini kuvvetle etkilemeyi sürdürecektir. Ne Türkiye, ne İran, ne de Arap dünyası bundan sonra aynı kalacaktır.... ..
-Ne kadar başarılı olursa olsun, iktidardaki bütün siyasi partilerin ömrü, bir noktada sona ermek zorundadır; biriken hataları ve başarısızlıkları, halkın değişen tercihleri ve ihtiyaçları ve nihayet halkın gözünde memnuniyet ve güven kaybı sonucunda hakim konumlarını kaybedecek, yerlerini seçimler sonucu iktidara elen yeni bir partiye bırakacaklardır. AKP şu anda böyle bir düşüş sürecindedir. ... ..
-ABD’nin bölgeye bakışı bölgesel realitelerinden giderek daha fazla uzaklaşmış, yanlızlaşmış, gittikçe kafası karışmış...
-... .. bölgesel dinamikleri anlamaktan uzak, yahut bölge halklarının (rejimlerinin değil) özlemlerine dönük herhangi bir empati kurmaktan yosundur. ABD politikası bu sebeple bölgesel dinamikleri anlama konusunda beklentilerin gerisinde kalmakta... ..
-... .. ABD dış politikasının dayandığı –dış olayların nasıl ele alınacağını belirleyen anahtar unsur ABD çıkarlarıdır... ..
Küresel jeopolitik değişim
Yeni bir Orta Doğu uyanışı
-Onlarca yıldır Arap devletleriliderlik ya da vizyondan yoksun. Yüzeyin altında, tabii, sosyal değişme sessiz sedasızsüzülmeyi sürdürüyor fakat sistemin tepesindeki yaşlı egemenler neredeyse değişmez demirbaşlar olarak kalmaya devam ediyorlar. ... ..
-Hal böyle iken, 2010 yılı sonlarında, Arap Dünyası beklenmedik şekilde sallanmaya başladı. Yeerleşik diktatörlüklerve baskıcı devlet aygıtı altında geçen onlarca yıldan sonrazemberek âniden boşaldı.
–Bu defa başka bir savaş ya da askeri darbeyle değil fakat küçük bir üzücü olay sonucu. 17 Aralık 2010 tarihinde Tunus’unj bir taşra kasabasında, çaresisz bir seyyar satıcı yerel belediyenin önünde kendini yakarak kurban etmek gibi dehşet verici bir eyleme girişti –bitmek bilmez bürokratik aşağılamalar ve katı bir polis devletinde geçimini sağlamaya çalışırken çektiği berbat sıkıntılar karşısında verdiği vahim bir tepkiydi bu.
-Bu olay kasabanın dışında ya da Tunus’ta, hele hele bütün bölgede pek duyulma ihtimali olmayan bir olaydı. Ancak bu gencin ölümü ... bir kıtılma noktası oldu. Bu özel hadise ...  .. Tunus halkının toplumsal tepkisine kapıları araladı. ... ..  İşte bu yangınlar sekiz ay içinde Tunus, Mısır, Libya ve Yemen’deki muhkem dört Arap diktatörlüğünün çökmesine yol açmıştır.
-Süreç burada da bitmemiştir. ... ..
-Türkiye Arap Baharı’nın açık ve yakın kıvılcımı değildi fakat Orta Doğu’ya komşu bir Müslüman ülkede meydana gelmiş başarılı bir değişimin canlı bir örneğini sunmuştu.Türkiye’nin yükselişi değişim özlemiyle dolu Arap halklarına yeni umutlar, bakış açıları .. aşılamıştır.  ... ..
Küresel güç Kayması
-... .. Doğu’nun üzerindeki Batı hakimiyeti, daha önce olmadığı kadar... .. geri çekilmekte; Batı’nın uzun süren küresel hegemonyasının yükselişitersine dönmektedir. ... ..
Anti Batıcılığın (Batı karşıtlığının) doğası
-... .. “Bağımsızlık” elbetteki göreli bir kavramdır. Her ne kadar sömürgeci kontrol altındaki ülkelerin çoğu 20. Yüzyıl’daeninde sonunda eski patronlarından kağıt üzerinde siyasi bağımsızlıklarını kazanmayı başarmışlarsa da, yeni kazandıkları bağımsızlık pek umdukları gibi bir şey olmamıştır. ... .... eski sömürgeci güç, eski sömürgesi üzerindeki ciddi etkisini sürekli kılacak siyasi ve iktisadi altyapılar kurmuştur. Yerel iktidar seçkinleri çoğu zaman merkeze bağımlı durumdaydı; merkez ülke, yeni devletin fena halde kırılgan olduğu hayati ekonomik bağlantilarını istediği zaman manipüle edebiliyordu. Merkez ülke eski sömürgelerine karşı devamlı siyasi ve askeri müdahalesi ‘vakayı âdiye’dendi. esasen, şu veya bu biçimde, ekonomik, siyasi ve hatta askeri anlamda Batılı müdahale bugün bile sona ermiş değildir. ... ..
Avrupa’nın gücü ve modernleşme konusunda Osmanlı’nın görüşü
-... ..Onlara göre batılı beceri ve teknikleri öğrenilebilir ve aktarılabilirşeylerdi. Pek çok müslüman için yapılması gereken iş Batılı “donanım”ın öğrenilmesi ve yeniden üretilmesinden ibaret görünüyordu; Batı’da buna eşlik eden  ve ayrıca öğrenilmesi gereken bir de medeniyetsel “yazılım”ın olup olmadığı konusuyla fazla ilgelenilmiyordu. ... ..
-İmparatorluğu modernize etmek ve onu “Doğu”nun özgür ve ileri Amerikası” haline getirmek devlet ve toplumu her düzeyde reforma tâbi tutacak yoğun bir emperyal reform projesini gerekli kılıyordu. Bu Tanzimat (reformlar) (1839-1876, kelime anlamı olarak imparatorluğu “düzenlemek” demek), döneminde başlamıştı; ki bu dönem, Osmanlı devletinin kendisini İslami bir hanedanlık değil de, daha çok modern, bürokratik ve hoşgörülü bir devlet, Batı’nın hasmı değil, ortağı olarak yeniden tanımladığı bir dönemdi.
-Ancak Osmanlı’nın, “evrensel” medeniyet ve modernite kavramlarını tesis etme konusundaki Avrupalı iddiaları kabulü için bir şartı vardı: ilan edilen özgürlük, eşitlik ve hukuk devleti gibi değerler Avrupa’nın Doğu’ya karşı tutumuna da aynen uygulanmalıydı. Bu konunun Türk düşüncesinde bugün bile derin bir yeri vardır. ... .. Avrupalı değerler kabul edilmekte ve büyük oranda saygı duyulmaktadır. Ancak bunlar gerçekten evrensel ise, bu değerler Batı’nın kendisinin ötekilerle olan ilişkilerine de aynen uygulanmalıydı., özellikle de dış politikasına. ... ..
-... .. gelişmekte olan dünyada rejim dayatma ve Batı’nın “evrensel” olduğunu iddia ettiği Batılı düzen ile uyuşmayan “yaramaz” rejimleri devirme şeklinde tezahür eden – “medenileştirme misyonu” bağlamında, bugün bile devam etmektedir. ... ..
-... .. bugün hâlâ devam eden, özellikle de 11 Eylül olayından sonra belirgin hele gelmiş duygusal ağırlıklı bir tartışmanın kökleri işte buradadır; bu olayın ardından çoğu Müslüman aslında şunu demiştir.: “biz sizin değerlerinizden nefret etmiyoruz, sizin politikalarınızdan nefret ediyoruz.Sizin değerlerinizin bize yaptığınız muameleye de uygulanmasını istiyoruz. ... .. Bu görüşler Batılı çifte satandartların keskin ve daimi bir reddi anlamına gelmektedir. ... ..
Güç kaymasında Türkiye’nin yeri
Batı hakkında çelişik duygular
Ortadoğu liderliği
Müslüman düyada liderlik: Ne demek?
Hilafet ve birlik
Osmanlılar ve Orta Doğu dünya görüşü

-... .. Gücünü ve kontrolünü Müslüman dünya üzerine empoze ederken , işgalleri ve fetihleri aracılığıyla, “biz” ve “onlar” arasında kesin kültürel hatlar çeken taraf, çok defa Batı’dır. Doğu, çoğu defa silah tehdiyle,Batı’yı kabule zorlanmıştır. Batılı stratejik düşüncede bu paradigma henüz tamamen ortadan kaybolmuş değildir. ... ..
Hilafet’ten kim korkar
-3 Mart 1924’te, Müslüman dünyanın tarihindeki sembolik anlamı en büyük olaylarından biri gerçekleşiyordu. ... .. Batılı bir devlet inşa etmek içindi bu: Böylece ertesi gün , oylamanın sonucu olarak,son Osmanlı halifesi II. Abdülmecit, ailesiyle birlikte İstanbul’da bir gemiye bindirilerek sessiz sedasız sürgüne gönderildi. 20 yıl sonra Paris’te ölecek, naaşı sembolik olarak Suudi Arabistan’da Medine’ye gömülecekti. Hilafet ortadan kalkmış ve en azından Türkiye için, mesele birmişti. Oysa Müslüman dünya bu lağvedilme haberiyle sarsılmıştı; bu olayın içerimleri ve artçı sarsıntıları uzun bir süre yaygın bir şekilde hissedilecekti. ... ..
-Bugün hilafet hâlâ, şiddet yanlısı olsun olmasın birçok aşırı Müsslüman grubun radikal programlarına yerleştirilen bir terimdir. ... ..
Müslüman dünyada liderlik: İslamın yeri
-.... .. Bu dönemde Türkler İslâm ve yönetişim arasındaki ilişkiye dair iki farklı, hatta birbiriyle çelişen model  geliştirmişlerdir. Birincisi radikal seküler Kemalist model olup , (bu modelde) devlet dini sıkı bir kontrol altında tutar.  İkinci model çoğunluk görüşünü yansıtır bir biçimde   devletin kamusal alanda, toplumda ve yönetişimde İslamın rolüne dair çok daha müsamahakar bir tutum takınmasına izin verir.  ... .. Bu katı sekülerizm (laiklik) kavramı –akılcılık ve bilime olan nevzuhur seküler “inancı” ile –Avrupa Aydınlanması’na kadar gider; ... ..
Müslüman dünyada hilafetin imajı
Liderlik ve etnisite
Türkler, Pan-Arabizm ve Farslar
Arap gündemi ve Türkiye
Türkiye’ye olumsuz tepkiler
Bir model olarak Türk tecrübesi
Otoriteryenizm ve Kemalist ruh
Askeriyenin kışlaya geri döndürülmesi
Türk Ordusu
Kemalist ruhu anlamak
Ergenekon krizi
İslam, siyaset ve toplum
- ... .. İslam 20. ve 21. Yüzyıllardabüyük bir değişim geçirmiş ve geçirmektedir. Esasen değişen şey İslamın kendisi değildir ama İslamım uygulnışıdır. –zamanın geçmesi ve yeni koşulların ortaya çıkmasıyla Müslümanlar dinin pratiğe aktarılmasını yeni bir ışık altında görmektedirler. Dinin kendisini reforme etmekten bahsetmiyoruz; fakat daha çok dinin anlaşılma şeklinin değişmesinden bahsediyoruz. Bu hemen bütün dinler için geçerlidir. ... ... Müslümanlar içine düştükleri zor durmu anlamaya çabalamışlardır. Bir zamanlar büyük olan, Batı’dan daha gelişmiş olan medeniyetleri, neden şimdi Batılı güç karşısında zayıf ve çaresiz duruma düşmüştür. Bazı Müslümanlar kendi kültürrlerini tamamen terk edip Batılı yolları benimsemeyi önermişlerdir. Ötekiler kendi kültürleri ile Batı medeniyetinin ileri olduğu şeyler arasında bir uzlaşma yolunun bulunabileceğini düşünmüşlerdir.
Türkiye’de İslam şekilleri
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin on yılı
Türk İslam sentezi
Resmi İslam ve Diyanetin rolü
Yeni Türk dış politikasının öncüsü olarak Ahmet Davutoğlu
İslam İşbirliği Teşkilatı
Popüler İslam
Sufizm ve Popüler İslami hareketler
-... ..Nakşibendi, Kadiri ve Ticani gibi Türk Sufi tarikatlarının çoğunun aynı zamanda uluslararası bağları olup, sınır ötesi faaliyet österirler; sökonusu uluslararası bağlar ise bu hareketleri kuvvetlendirir ve devletin bunları kontrol etmesini zorlaştırır.Birçok önde gelen Türk siyaset adamı zaman zaman bu çevrelerin sessiz sedasız takipçisi lmuştur. ... ..
İslam şekilleri
Popüler İslam-Hizmet ve Gülen hareketi
“Cami yapma, okul yap”- Gülen okulları
Gülen bağlantılı kurumlar ağı
İş dünyası
Dinlerarası diyalog
AKP ve Hizmet: Kapışmaya giden yol
Hizmet ve bürokrasideki nüfuzu
Kimin”Derin Devlet”i?
AKP-Gülen anlaşmazlığının büyümesi
“Arap Baharı”nın meydan okuması
Tunus
Mısır
Libya
Suriye
Yemen
İslam ve Sünni devrim
İslam ve devrim
Müslüman Kardeşler
İhvan ve Suudi Arabistan
Mısır bölgesel liderliğini yeniden kazanabilir mi?
Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan
Türkiye’nin Körfez’le ekonomik bağları
Selefiliğin yükselişi
R4BIA – İhvan nereye?
Şiilik ve devrim
Şii Devrimi
Sünniler ve Şia
İran jeopolitik bir tehdit midir?
İran, Arap Dünyası, Nükleer meselesi: Şii bombası mı?
Körfez’deki Şii azınlıklar (ve çoğunluklar)
Şiiliğin meydan okuması
Irak dengeyi değiştiriyor
Irak kimlik sorunu
İran ve Irak-yeni bir ilişki
Irak ve Suriye
Yeni Irak siyasetinde Türkiye
Dünyanın Suriye ile imtihanı
Suriye ile İran: aradaki bağlar nedir, ne değildir?
Kürt sorunu, İsrail ve gelecek

Kürt bölgesel ağı
Suriye ve Kürtler
Irak ve Kürdistan’ın geleceği
İsrail faktörü
AKP ve Türkiye’nin geleceği
Ortadoğu nereye?
Mıknatıs devlet olarak Türkiye

-... ..Gülen Hareketi bu yöne gitmeyi arzulayan bir örgüttür. “Laikçiler” “İslamcılar” ile çatışabilirler: ancak gerçekte uğruna çatıştıkları şey, devlet iktidarının ele geçirilmesidir; hiçbiri yekdiğerine güvenmez. Fakat daha büyük bir süreç yoldadır.
*Türkiye ve Arap Baharı – Graham E. Fuller

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder