19 Nisan 2017 Çarşamba

Huzursuzluk *

Merhamet zulmün merhemi olamaz!
-Kitabın arka kapak tanıtımında; “İstanbul’un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren İbrahim, çocukluk arkadaşı Hüseyin’in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent Mardin’e gider. Onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, Mardin’de başlayıp Amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. Böylece âdeta bir girdabın içine çekilir, tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer.

-Harese nedir, bilir misin? Develerin çölde çok sevdiği bir diken var. Deve dikeni yedikçe ağzı kanar. Tuzlu kanın  tadı dikeninkiyle karşınca bu, devenin daha çok hoşuna gider. kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz...

-Ortadoğu’nun adeti budur, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur.

-Kafası hep ölüm düşünceleri ile dolu Mardin Kızıltepe’li Hüseyin ve Suriyeli mülteci Meleknaz’ın yaşamını anlatan roman 154 sayfa. Irak ve Suriye’de yaşananlara televiyon haberi gözüyle bakmak yerine o bölgedeki insanlık dramına biraz daha yakından bakılıyor. İnsan olmak, bir dine mensup olmak gibi kavramların yok edildiği, acıların zirve yaptığı toprakların sürükleyici öyküsü...

-Daha önce de dünyanın başka yerlerinde, Ortadoğu’da, Kafkaslar’da, Bosna’da olanlara seyirci kalan dünya...

*Huzursuzluk & Livaneli

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder