25 Mayıs 2019 Cumartesi

kitap & meraklısına ......


güncelleme 25.5.2019   
kitaplar mutabakatla ödünç verilebilir & iyi niyet......

Din ve Siyaset / Ülkeler / Mitoloji / İnceleme.... 
Rumeli'ye ElvedaTaha Akyol
NapoleonŞule Türker
Derviş ve KomutanMim Kemal Öke
Osmanlılar Safeviler BabürlülerDouglas E. Streusand
Dünya DüzeniHanry Kissinger
Cumhuriyet Devrinin Perde Arkası (1923-1933)Dr. Rıza nur
Osmanlı'nın ŞifreleriTalha Uğurluel - Cansu Canan Özgen
Eyüp Sultan'ın Manevi İkliminde Osmanlı'nın Kalbini BekleyenlerTalha Uğurluel
KanuniTalha Uğurluel
İnanç ve İktidar Orta Doğu'da Din ve SiyasetBernard Lewis
Türkiye'de Teyyarecilik (1910-1924)

18 Mayıs 2019 Cumartesi

Satranç *


- Gestapo tarafından bir otel odasına kapatılan, oyalanacak hiçbir şey bulamadığı bu odada, tek başına  çok uzun süre kalan, yalnızca sorgulama için dışarı çıkarılan Dr. B. Bir gün, ratlantı sonucu bir satranç kitabı ele geçirir. Bu kitaptan satrancın bütün inceliklerini öğrenir. Ancak elinde ne satranç tahtası, ne de taşları vardır. Önce ekmek içinden sıkıştırıp kuruttuğu satranç taşlarıyla oynar. Bir süre sonra onu da bırakıp beyninde oyunlar oynamaya başlar. Ancak bu aşırı tukusu yüzünden sinir krileri geçirir, beyin hummasına yakalanır. Tedavi olur, sonra da serbest bırakılır. Yıllar sonra New York’tan Buenos Aires’e giden bir yolcu gemisinde dünyasatranç şampiyonuyla karşılaşır. Yirmi beş yıldır elini satranç taşlarına sürmemiş olan Dr.  B.şampiyonun karşısına oturur. Oyun başlar. Stefan Zweig ....  .. gerilimli kutgusunu , kahramanının ruhsal gelgitlerini incelikle işlendiği dokusuyla  kısa ama müthiş bir uzun öykü.
-Gece yarısı New York’tan kalkıp Buenos Aires’e gidecek olan büyük yolcu vapurunda, son saatin alışılmış telaşı ve koşuşturmacası yaşanıyordu. Karadakiler arkadaşlarını geçirmek için itişip kakışıyor , eğik kasketli telgrafçı çocuklar birtakım adlar bağırarak yolcu salonlarında oradan oraya koşturuyor, bavullar ve çiçekler sürüklenerek  vapura yükleniyor, orkestra güvertede durup dinlenmeden çalarken çocuklar medivenlerde merakla bir aşağıya bir yukarıya koşuşturuyorlardı.
--Bu kargaşanın biraz ötesinde, gezinti güvertesinde bir tanıdıkla laflıyordum ki, yanıbaşımızda iki ya da üç kez keskin bir flaş patladı; tam kalkıştan önce gazeteciler ünlü birini soru yağmuruna tutuyor ve fotoğraflarını çekiyordu anlaşılan. Arkadaşım o tarafa bakıp gülümsedi. “Ender bulunan bir kuş düşmüş ağlarına, Czentoviç.” Bu açıkjlamanın üzerine ona anlamaz gözlerle bakmış olmalıyım ki, ekledi: “Mirko Czentoviç, dünya satranç şampiyonu. Turnuva oyunlarıyla doğudan batya bütün Amerika’yı bucak bucak dolaştı, şimdi de yeni zaferler kazanmak için Arjantin’e gidiyor.”
-Bu genç dünya şampiyonu ve hatta ışık hızıyla yükselmesiyle ilgili bazı ayrıntıları bile anımsadım o an;

14 Mayıs 2019 Salı

Kuluke, Turuke, Bereke *

            Çok eski zamanlarda bir yaşlı karı koca yaşardı.Onların üç oğulları vardı. Büyüğü Kuluke, ortancası Turuke ve en küçüğü Bereke idi. Birgün yaşlı anne baba oğlullarını çağırp:
            “Çocuklarım, biz artık yaşlandık, güçsüz düştük, çalışamıyoruz ve ölmeden önce evlenmenizi istiyoruz,” dediler.
İlk olarak büyük oğulları Kuluke’yi eş aramaya göndediler.
Kuluke uzun süre dolaştı; fakat bir eş bulamadı.
Yorgun argın geri dönerkenbir ihtiyara rastladı.Bu, sakalı kendisinden büyük bir cüce idi. Kuluke korkarak kıyıya çekildi.
İhtiyar, “Korkm aoğlum. Bkıyorum çok yorulmuşsun. Ne arıyorsun?” dedi.
Kuluke kendine eş aradığını; fakat bulamadğını söyledi.
“Ardıma düş, aradığını bulacağız,” diye

Kölenin oğlu ve Zımırık kuşu *

Kölenin oğlu ve Zımırık kuşu
-Çok eski zamanda bir han yaşıyordu. Hanın Zımırık adlı güzel bir kuşu vardı. Kuş her sabah ona dünyada olup bitenleri haber verirdi.
-Bir gün Zımırık kuşu kayboldu. Han kuşu bulmaları için dört bir yana adamlarını yolladı ve elleri boş geri döndüler.
-O zaman han, halkına:
-“Her kim Zımırık kuşumu bulursa, hanlığımın yarısını ona vereceğim,” diye ilanlar yaptırdı.
-Bu haber bir kölenin  oğlu olan Bekcal’a ulaştı. O da eline değneğini ve silahını alarak hanın kuşunu  aramaya çıktı. Delikenlı gece gündüz demeden, dinlenmeden, yorgunluk nedir bilmeden kuşu aradı durdu. Bir gün yine böyle kuşu ararken arhar (Dağ koyunu. Tantı Dağı koyunu olarak da bilinir.)  sürüsüyle karşılaştı. Silahını onlara doğrulttu. Arharlar konuşmaya başladılar:

6 Mayıs 2019 Pazartesi

METASTAZ*


-Tarih baştan sona yaşanır, öte yandan, sodan başa doğru yazılır. En zoru ise yaşarken yazmaktır. Zira yazan el, bakan göz, analiz eden akıl nesnesiyle hareket halindedir.

-Çoğunlukla 10 yıllarla sınıflandırıyoruz. 2000’li yıllar FETÖ_AKP ittifakının  eski sistemi yıkıp yenisini kurduğu dönemdi. 2010’lı yıllarda ise yolların ayrıldığını görüyoruz. Üstüne çok söz söylendi, çok kitap yazıldı. Belki söylenmemiş olanı aramak beyhude bir çaba oldu. Ancak bugüne kadar pek az kişi, hali hazırda kurulmakta olan düzeni tarife girişti.
-... .. Zenginlerin suç işlediği ancak yoksulların yargılandığı bu düzeni tastamam nasıl anlatabiliriz? “İlk taşı en günahsız atsın” dendiğinde en günahkârın kürsüye oturduğu bir mahkemenin hükmünü şimdiden nasıl söyleyebiliriz?
-Öte yandan yanlış yöne akan bu derenin denize hiç varmayacağın gösterebiliriz. Çünkü doğanın yasalarını keşfetmiş aklı, geleceğin hikmetini de çözebilir. Yerçekimini bilenler, düşüşü anlatabilir.
-Bir sabah  çocuklarını almaya gelmeseler FETÖ’yle hiç hesaplaşmayacaklardı.”Hiç ibret alınsaydı, tekerrür edermü ederdi” diyor ya Akif, haklı değil mi? Paralel diyorlardı; devletin içinden çıkan koca boşluğa FETÖ'nün gölgesindeki başka tarikatları doldurdular. "Tekerrür"ü başlatıyorlar.
-Shakespeare’in anlattığı en eski günahları en yeni yollardan işleyenler” bunlar değil mi? Devleti yüzeyi ekşi, ortası tuzlu, dibi acı bi,r çorbaya dönüştürdüler. Her bir parçasında ayrı bir egemenlik alanı var. Bir suç tamir edilirken , yenisi işleniyor.
-FETÖ’yü en çok kansere benzetiyorlar. Organda kontrolsüz çoğalıyor. Bünyeyi esir alıyor.Tedavi için hastalıklı doku kuşatılıp büyümesi durduruluyor ve ortadan kaldırılıyor.