14 Mayıs 2019 Salı

Kuluke, Turuke, Bereke *

            Çok eski zamanlarda bir yaşlı karı koca yaşardı.Onların üç oğulları vardı. Büyüğü Kuluke, ortancası Turuke ve en küçüğü Bereke idi. Birgün yaşlı anne baba oğlullarını çağırp:
            “Çocuklarım, biz artık yaşlandık, güçsüz düştük, çalışamıyoruz ve ölmeden önce evlenmenizi istiyoruz,” dediler.
İlk olarak büyük oğulları Kuluke’yi eş aramaya göndediler.
Kuluke uzun süre dolaştı; fakat bir eş bulamadı.
Yorgun argın geri dönerkenbir ihtiyara rastladı.Bu, sakalı kendisinden büyük bir cüce idi. Kuluke korkarak kıyıya çekildi.
İhtiyar, “Korkm aoğlum. Bkıyorum çok yorulmuşsun. Ne arıyorsun?” dedi.
Kuluke kendine eş aradığını; fakat bulamadğını söyledi.
“Ardıma düş, aradığını bulacağız,” diye
cevap verdi ve delikanlıyı batıya doğru götürdü.
Uzun bir süre yürüdükten sonra bir yol ağzına ulaştılar. İhtiyar, Kuluke’ye büyük bir taş gösterdi ve:
“Bu taşı yerinden kaldırabilirsen aradığına kavuşursun, “dedi.
Kuluke bütün gücünü toparlayarak taşı kaldırmaya uğraştı; fakat taş yerinden bile kıpırdamadı.
İhtiyar, “Bu kadar güçsüzsen sen kendine eş bulamazsın,” dedi ve bir anda kayboldu.
Kuluke çok üzüldü, zar zor eve dönüp anne ve babasına her şeyi anlattı.
O zaman yaşlı adam ve karısı ortanca oğulları Turuke’yi eş aramak üzere gönderdiler. O da çok gezdi; fakat eş bulamadan döndü.
Anne babaları, “Bereke, sen en küçüklerisin, sen de gitmelisin,“ dedi.
Bereke eş bulmak için gece gündüz yürüdü ve bir gün o ihtiyara rastladı. Bereke ondan hiç korkmadı, onu selamladı. Yaşlı adam da ona şöyle sordu:
“Oğlum çok yorgun görünüyorsun. Ne arıyorsun?”
Delikanlı, “Baba kendime layık bir eş arıyorum,” dedi.
“Ardıma düş. Aradığın bulunur elbet ,” dedi ve çocuğu batıya doğru götürdü.Yol ağzına ulaştıklarında ihtiyar, büyük taşı gösterdi ve:
“Bu taşı yerinden kaldırabilirsen aradığını bulursun,” dedi.
Bereke bütün gücünü topladı ve taşı yerinden kaldırdı. Taşın altında büyük ve derin bir kuyu gördü. Girişi ağaçtan yapılmış bir kapı ile kapalıydı. Bu kapıda uzun bir bağlıydı.İhtiyar kapıyı açtı ve:
“ipi tut ve aşağı in,” dedi. “Ayakların yere değdiğinde ,korkmadan ilerle.Yolda üç han ile karşılaşacaksın. Onların her birinin birer kızı var. Onlardan birini seç.”
Bereke yaşlı cüceyi dinledi. Ye altına indi uzun zaman yürüdükten sonra , ilk hanlığa ulaştı. Hanın sarayında güzel birkız vardı. Kız Bereke’ye selam vererek sordu:
“Deikenlı nereden geliyorsun? Kendini tanıtır mısın? Adın ne?, baban kim?”
“Niçin acele ediyorsun güzel kız, misafir önce doyurulur, sonra soru sorulur; yoksa sizn âdetleriniz başka türlü mü? Dedi.
Kız çok utandı. Özür dileyip onu baş köşeye oturttu ve güzel bir sofra hazırladı. Çeşitli yemekler ikram etti. Bereke acele etmeden yemeği yedi. Doyduktan sonra, kıza kendisine eş aradığını söyleyip,
“Benimle evlenir misin?” diye sordu.
Kız, “Neden acele ediyorsun? dedi. Buradan biraz ileride başka bir han var, onun da güzel birkızı var. O benden daha güzel. Onu bir gör, belki onu beğenirsin.”
Kız parmağındaki bakır yüzüğü çıkardı ve delikanlıya hediye etti.
Bereke yedi gün yedi gece gittikten sonra ikinci hanın yanına geldi.
Hanın sarayındaki o kızla karşılaştı. Kız, güneş gibi güzeldi.
İlk önce delikanlı selam verdi. Kız yerinden kalkıp selamını aldı.
“Delikanlı nereden geliyorsun? Kendini tanıt; adın ne, baban kimdir?”diye sordu.
Bereke, “Neden acele ediyorsun güzel kız? Misafir önce doyurulur; sorular sonra sorulur; yoksa sizin âdetleriniz başka türlü mü?” dedi.
Güzel kız yaptığından uatandı ve özür diledi. Delikanlıya sofra hazırladı, onu başköşeye oturttu ve çeşitli yemekler ikram etti.
Bereke acele etmeden yemeğini yedi. Doyduktan sonra kıza eş aradığını anlattı ve:
“Benimle evlenir misin?” diye sordu.
Kız, “Neden acele ediyorsun? Biraz ileride bir han daha var. O hanın bir kız var. O benden daha güzel, onu gör, belki onu daha çok beğenirsin,”  dedi.
Parmağından gümüş yüzüğünü çıkartıp delikanlıya hediye etti. Bereke yola çıktı. Yedi gün yedi gece sonra üçüncü hanın yanına geldi. Hanın güzelliğinin eşsiz güzelliğ karşısında gözleri kamaştı. Bereke kızla selamlaştıktan sonra, kız hemen:
“Nereden geliyorsun? Kendini tanıt; adın ne, baban kim?” diye sordu.
Bereke,” Neden acele ediyorsun, güzel kız? Misafir önce doyurulur, sorular sonra sorulur; yoksa sizin âdetleriniz başka türlü mü?” dedi.
Bereke acele etmeden yemeğini yedi. Yemeğini bitirdikten sonra, kıza eş aradığını anlattı.
“Benimle evlenir misin?” dedi.
Bu defa Bereke’yi reddetmediler. Kız ona altın yüzüğünü  hediye etti. El ele tutuşup delikanlının evine doğru yola çıktılar. İlk olarak gümüş yüzüğü hediye eden kızın yanına  geldiler. Sonra onu da alıp bakır yüzüğü hediye eden kızın yanına geldiler. Sonra dördü birlikte delikanlının yer altına indiği girişe  ulaştılar. Orada onları, kaybolan kardeşlerini aramak üzere yola çıkan Kuluke ve Turuke bekliyordu.
Kuluke ve Turuke ipi aşağı sarkıttılar ve üç güzel kızı yukarı çektiler. İpi dördüncü defa  aşağı sarkıttıklarında küçük kardeşlerini çıkardıklarını gördüler. Bu üç güzel kızdan birini dahi kendilerine vermeyeceğinden korkup ipi kestiler.Bereke yer altında kaldı.
Bereke ne yapacağını bilmiyordu, kalktı ve birinci hanın yanına götüren yolda ilerledi. Yolda bir ihtiyarla karşılaştı; buna sevindi, ihtiyarı selamladı ve ona başından sonuna kadar her şeyi anlattı.
“Önemli değil üzülme oğlum,” dedi ihtiyar. “Yoluna devam et, yolda başka bir ihtiyarla karşılaşacaksın. Ona yukarıya nasıl çıkabileceğini sor. O sana çıkman için bir yol gösterir,” dedi.
Bereke yoluna devam etti. Yedi gün yedi gece gittikten sonra o ihtiyarla karşılaştı. Onu saygıyla selamladı ve nasıl yukarı çıkacağını sordu.
“Oğlum, durumun çok kötü,” dedi ihtiyar. Fakat sana yardım edeceğim. Beni dikatle dinle. Buradan bir ay yürüyeceksin, yolda bir cadıya rastlayacaksın. Onun Alp Karakuş’u (Büyük ve kara, efsanevî kuş) var. O kuş seni yukarıya çıkarabilir. Bunu ondan başkası yapamaz.”
Bereke cadının yanına varana kadar gece gündüz yürüdü.
Cadı onu görünce gözleri kanla doldu, dişlerini gösterdi ve kızgın kızgın şöyle sordu:
“Sen de kimsin? Ölmek mi istiyorsun?
Bereke şöyle cevap verdi:
“Acımasız cadı, bana bağırma. Yolda senden daha güçlü bir ihtiyara rastladım. O beni sana yolladı. Bana Alp Karakuş’u ve, yukarı çıktıktn sonra onu salveririm,” dedi.
“Öyleyse bu anahtarları al ve ambarları aç. Benim otuz ambarım var: otuzuncu ambarda Alp Karakuş’u bulacaksın.  Ambara ulaşırsan kuşu al ve istediğin yere git.
Bereke anahtarı aldı. Birinci ambarın kapısını açtı, altı başlı bir yılan gördü. Yılan Bereke’yi gördüğünde kuyruğunu şıngırdatarak yere vurdu ve onun üzerine atıldı. Bereke eline kılcını aldı ve bir vuruşta yılanı öldürdü. İkinci amabarda kaplan vardı. Üçüncüsünde arslan, dördüncüsünde pars ve Bereke hepsini yendi.
Öbür mabarlar altın ve gümüşle dluydu. Otuzuncu ambarda Alp Karakuş’u buldu.
Bereke Alp Karakuş’un sırtına bindi ve kolayca evine ulaştı.
Kardeşleri onu görünce korkularından kaçtılar.
Bereke altın yüzüğü hediye eden kız ile evlendi. Mutluluk ve sevgi içinde birlikte yaşadılar.

*Kırgız Masalları ve Efsaneleri & D.Brudniy – K.Eşmambetov

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder