18 Mayıs 2019 Cumartesi

Satranç *


- Gestapo tarafından bir otel odasına kapatılan, oyalanacak hiçbir şey bulamadığı bu odada, tek başına  çok uzun süre kalan, yalnızca sorgulama için dışarı çıkarılan Dr. B. Bir gün, ratlantı sonucu bir satranç kitabı ele geçirir. Bu kitaptan satrancın bütün inceliklerini öğrenir. Ancak elinde ne satranç tahtası, ne de taşları vardır. Önce ekmek içinden sıkıştırıp kuruttuğu satranç taşlarıyla oynar. Bir süre sonra onu da bırakıp beyninde oyunlar oynamaya başlar. Ancak bu aşırı tukusu yüzünden sinir krileri geçirir, beyin hummasına yakalanır. Tedavi olur, sonra da serbest bırakılır. Yıllar sonra New York’tan Buenos Aires’e giden bir yolcu gemisinde dünyasatranç şampiyonuyla karşılaşır. Yirmi beş yıldır elini satranç taşlarına sürmemiş olan Dr.  B.şampiyonun karşısına oturur. Oyun başlar. Stefan Zweig ....  .. gerilimli kutgusunu , kahramanının ruhsal gelgitlerini incelikle işlendiği dokusuyla  kısa ama müthiş bir uzun öykü.
-Gece yarısı New York’tan kalkıp Buenos Aires’e gidecek olan büyük yolcu vapurunda, son saatin alışılmış telaşı ve koşuşturmacası yaşanıyordu. Karadakiler arkadaşlarını geçirmek için itişip kakışıyor , eğik kasketli telgrafçı çocuklar birtakım adlar bağırarak yolcu salonlarında oradan oraya koşturuyor, bavullar ve çiçekler sürüklenerek  vapura yükleniyor, orkestra güvertede durup dinlenmeden çalarken çocuklar medivenlerde merakla bir aşağıya bir yukarıya koşuşturuyorlardı.
--Bu kargaşanın biraz ötesinde, gezinti güvertesinde bir tanıdıkla laflıyordum ki, yanıbaşımızda iki ya da üç kez keskin bir flaş patladı; tam kalkıştan önce gazeteciler ünlü birini soru yağmuruna tutuyor ve fotoğraflarını çekiyordu anlaşılan. Arkadaşım o tarafa bakıp gülümsedi. “Ender bulunan bir kuş düşmüş ağlarına, Czentoviç.” Bu açıkjlamanın üzerine ona anlamaz gözlerle bakmış olmalıyım ki, ekledi: “Mirko Czentoviç, dünya satranç şampiyonu. Turnuva oyunlarıyla doğudan batya bütün Amerika’yı bucak bucak dolaştı, şimdi de yeni zaferler kazanmak için Arjantin’e gidiyor.”
-Bu genç dünya şampiyonu ve hatta ışık hızıyla yükselmesiyle ilgili bazı ayrıntıları bile anımsadım o an;
benden daha dikkatli bir gazete okuyucusu olan arkadaşım, bu ayrıntıları tamamlayan bir sürü gülünç hikâye biliyordu adamla ilgili. Bir yıl kadar önce beklenmedik bir çıkış yapan Czentoviç’in adı Aljechin, Casaplanca, Tartakower, Lasker, Bogoljubow gibi en saygın ustalarla birlikte anılır olmuştu.
... ..


-... satranca oyun demekle, haksız bir kısıtlama yapmış olmuyor mu insan? Satranç aynı zamanda bir bilim, bir sanat değil mi, yerle gök arasında süzülen Muhammed’in tabutu gibi bu iki kategori arasında gidip gelmiyor mu, bütün karşıt çiftlerin bir kerelik bileşimi değil mi? Hem çok eski, hem de yepyeni, düzeneği hem mekanik hem de düş gücüne bağlı, hem sabit hem geometrik bir alanla sınırlı hem de bileşimleri sınırsız, hem sürekli gelişen hem de kısır, hiçbir şeye götürmeyen bir düşünme, hiçbir şeyi hesaplamayan bir matematik, yapıtları olmayan bir sanat, maddesi olmayan bir mimari, bunula birlikte varlığıyla bütün kitap ve yapıtlardan daha dayanıklı olduğu su götürmez; bütün halklara ve bütün zamanlara ait olan tek oyun; can sıkıntısını öldürmesi, zihni açması, ruhu canlandırması için hangi tanrının onu yeryüzüne gönderdiğini kimse bilmez. Başlangıcı ve son nerededir? Her çocuk onun temel kurallarını öğrenebilir, her acemi onda şansını dener, ama yine de bu değişmez dar karenin içinde özel ustalar yaratır satranç, öteki insanların hiçbiriyle karşlaştırılamaz bunlari yalnızca satranca yönelik bir yeteneği olanin sanlar; görüş, sabır ve tekniğin tıpkı matematikçiler, şairler ve müzisyenlerdeki gibi belirli bir oranda, ama farklı katman ve bağlamlarda etkin olduğu özgül dahiler. Fizyonomiye duyulan tutkunun ilk zamanlarında Gall (Franz Josef Gall: Alman doktr, ünlü sinir sistemi anatomicsi. Her zihinsel etkinliği beynin belli bir bölgesine bağlayan ve insan yetilerinin durumunun kafatasının biçiminden belli olduğunu savunan frnolojiyi kurmasıyla ünlüdür.)  gibi biri, böyle satranç dehalarının beyninde, bu insanın yeni bir gri kütlesi içinde  özel bir kıvrım olup olmadığını, başka beyinlerdekine oranla daha gelişmiş bir satranç kası ya da satranç yumrusu bulunup bulunmadığını araştırmıştır belki de. ... ..




*Satranç & Stefan Sweig

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder