Daha her birimiz küçücükken doldurulan bu
delhizlerde başlıyor kaderimiz yazılmaya. Bu karanlık yumağın içindeki
acımasızlığı, korkuyu, bencilliği, kıskançlığı, hırsı, öfkeyi, saldırganlık
duygusunu ve doymak bilmeyen cinsel istekleri fark etmek, dayanabileceğimizin
çok üzerinde bir rahatsızlık hissi verir bizlere. İşin en acıklı yanı ise, bu
yumağın şekillenmesinde em büyük rolün, yine en yakınlarımızla olan
ilişkilerimizden kaynaklanıyor
olmasıdır.
Hastalarımı dinlerken ne zaman, nerede ve kimler
tarafından yaralandıklarını gördükçe her zaman içim sızlar. Yaralayanlar ise
genellikle yaraları en derin olanlardır. Bu zincir eğer bir yerlerinden
kırılmazsa kuşaklar boyu sürüp gider. Çocuk yetiştirirken bunları unutmayalım. Unutmayalım ki,
çocuklarımızın kaderi güzel olsun.
… ..
Benim hastalarımın çoğu hanımdır. Eğer bir erkek kalkıp
psikiyatriye geliyorsa, mutlaka çok önemli bir nedeni vardır. Kadınlar kadar
kendilerine ilgi göstermez erkekler. Çok zorda kalmadıkça gelmezler. …
..
… .. Çok ilginç şeyler anlatıyor Şevket Bey. Umduğumdan çok farklı, çok derin sorunlar bunlar. Yıllardır çok şey dinledim insanlardan. Hiçbiri, diğerine benzemedi. Ve yıllar sonra işte böyle, yine şaşkın, yine merakla dinliyorum hastalarımı. Ve diyorum ki içimden, “hayat hiç de göründüğü gibi düz ve basit değil.Bu senaryoyu yazan, bizden çok önde. … ..
Herkesin
düşünceleri, buna bağlı oluşan duyguları, kendi dünyasını oluşturur. Yani iç
dünyalar benzersizdir, tektir, bir takım benzerlikler gösterse de başkalarına
yabancıdır. Hepimiz kendi dünyalarımızın hapishanesinde, vazgeçemediğimiz
düşünce ve duygularımızla adeta tutsaklığımızı yaşarız. Arzularımız,
beklentilerimiz, korkularımız ve düşünce tarzımızdan kaynaklanan ıstıraplar kol
gezer bu hapishanede. Halbuki dünya, kokladığımız şeylerden ibaret değil. Yani
bütün bu dış dünyayı oluşturan ögelerin dışında bir de iç dünya dediğimiz
ruhsal dünyamız var. Düşüncelerimizle, duygularımızla, algılarımızla,
yorumlarımızla, heyecanlarımızla, aşklarımızla renklendiririz bu eşsiz
dünyalarımızı. Dolayısıyla herkesin dünyasının
farklı ve eşsiz bir rengi vardır. İnsanların dertlerini, üzüntülerini,
birbirinden çok farklı sorunlarını paylaşırken, yeni dünyalar keşfetmek, ayni
bu paylaşım, bu katılım, bu armoni, bir başkasını anlamak, onu yaşatmak gibi
olağanüstü bir duygu yaratır insanda. Bu da yaşamanın en gerçekçi tariflerinden
biri değil midir?
… .. Acının ilacı sevgidir, dostluktur.
*günahın üç rengi &
Gülseren Budayıcıoğlu
Birinci basım 2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder