27 Haziran 2024 Perşembe

Mustafa Kemal ve Corine Lütfü *


 … ..  Çocukluğum Atatürk’e ait anılar dinleyerek geçti. Daha ilkokul sıralarındayken ona dair anılar dinleyerek geçmişti. Daha ilkokul sıralarındayken ona dair çok şeyi öğrenme fırsatı bulmuştum. Onu, büyük Atatürk’ü yakından tanımak, çocukluk çağımdan beri tam benliğimi saran bir istekti. Hakkında yayımlanan tüm  kitapların okuyor, doymayarak bir yenisini arıyordum. Şimdi ise kendi el yazısı ile yazdığı mektuplara kavuşmuştum. Mektuplar, hatıra defterleri gibi yazanın kişiliğini yansıtırdı. Ben de, Atatürk’ün gerçek kişiliğini bu mektupları defalarca okuduktan sonra öğrenebildim.

… ..

Atatürk’ün teyzem Corinne Lütfü’ye yazdığı mektuplarda yer alan bazı söylemleri, bilinmeyenleri sergiler nitelişkteydi. Bunları gün ışığına çıkarmanın benim için bir görev olduğu inancındaydım. Şimdi bu görevimi yerine getirerek mektupları tam metinleriyle açıklıyorum. … ..

… .. 

1900 Yıllarında İstanbul

Mustafa Kemal Atatürk’ün, kökeni İtalyan olan ailemle tanışmasını ve ailemin geçmişini anlatmaya başlamadan önce o dönemin Beyoğlu semtine ait bazı bilgiler vermek gerekiyor.

Bilindiği üzere o dönemde Bizans adını taşıyan İstanbul, Dördüncü Haçlı Seferi sırasında istilaya uğramış ve burada 1204-1261 yılları arasında bir Latin İmparatorluğu kurulmuştur. Haçlı Seferleri’ne katılan şövalyeler, Hıristiyan Kilisesine bağlı çeşitli Avrupa ülkelerinden geliyorlardı. İstanbul’u ele geçiren şövalyeler de Fransız, İngiliz, Cenevizli, Venedikli ve Maltalıydılar. Bu karışık topluluğun tek ortak yanı ibadetlerinde kullandıkları Latince diliydi. Bu nedenle topluluğa “Latin” adı verilmişti. İstila sonrası kurulan imparatorluğun ömrü kısa sürmüş İstanbul yeniden Bizanslıların eline geçmişti. İmparatorluğun  dağılmasından sonra şövalyelerin bir kısmı yurtlarına döndüler. Bir kısmı da askerlikten vazgeçerek yaşamlarını İstanbul’da sürdürdüler. Geçimini ticaretten sağlayan bu topluluk yeni kurulan “Galata”

15 Haziran 2024 Cumartesi

Yatıyorum Bir Şey Diyor musun?*


 

… ..

İlişkinin Kimyası

Carl Gustav Jung, yakın ilişkiyi çok uygun bir metaforla açıklar: “İki insanın buluşması, iki kimyasal maddenin birbirine temas etmesi gibidir. Eğer bir reaksiyon olursa, ikisi de biçim değiştirir / dönüşür.”

Kendi yaşamımdave eans odasında tanık olduğum ilişkilerin neredeyse tamamından yola çıkarak söyleyebilirim ki, Jung’un sözünü ettiği ruhsal reaksiyon kendiliğinden olmuyorsa oldurulamaz. Olmuşsa geri döndürülemez. Olmaktaysa ve durdurulmak isteniyorsa, irili ufaklı bedeller ödeyerek yaşantısal düzlemde durdurulabilir. Ancak o sırada iki taraf da karşılıklı olarak birbirlerine nüfuz ve tesir etmektedir. İlişki yaşanmasa da, ilişkiye yerleşilemese de reaksiyon zihinsel temsilleriyle içeride işlemeye devam eder. Ta ki kendi ömrünü tamamlayıp sönümlene dek. Öteki, ruhsal dokulara işlemiştir artık.


İlişkiden ne beklemeli?


Sağlıklı ilişki nasıl olur?

Sağlıklı ilişki ekosistem gibidir. Bireylerin ihtiyaçlarını karşılar. Kendi enerjisini üretir. Çevreyi kirletmez. Sürdürülebilir

Huckleberry Finn*


 

Tom Sawyer’in Serüvenleri adlı kitabı okumadıysanız, beni tanıyamazsınız, ama sorun değil; ama sorun değil! O kitabı Mark Twain yazmış ve genellikle gerçekleri söylemişti. Gerçi bazı düşsel yanları vardı, ama çoğu gerçekti. Polly Teyze, Dul Bayan Douglas, ya da Mary etrafta değilken yalan söyleyen kimseyi görmedim zaten. Polly Teyzeden (Tom’un teyzesi) Bayan Douglas’tan ve Mary’den de söz edilmişti o kitapta.

Kitabın sonu şöyleydi: Tom ve ben hırsızların mağaraya sakladığı parayı bulup zengin olmuştuk. Tam altı bin altın dolar vardı v e kümelendiğinde muhteşem bir görünümü olmuştu. Neyse, Yargıç Thatcher parayı alıp faize yatırdı, ve bu yıl boyunca her gün elimize bir dolar geçecek demekti. Dul Bayan Douglas, beni evine alıp oğlu gibi yetiştirmeye kararlıydı, ama bütün gün evde oturmak , onun ne kadar hüzünlü, düzenli ve terbiyeli olduğunu görmek dayanılır gibi değildi, sonunda ben de kaçtım. Yine eski paçavralarıma ve şeker fıçıma kavuşmuştum, özgür ve mutluydum. Ama Tom Sawyer beni yakaladı ve bana hırsızlar çetesi kuracağını, eğer Bayan Douglas’a geri dönüp uslu olursam benim de katılabileceğimi söyledi. Tabii ben de geri döndüm.

Bayan Douglas, “zavallı kayıp kuzucuk” diyerek bana sarıldı, başka şeyler de söylerdi ama beni kırmak için söylemediğine eminim. Bana yeni giysiler giydirdi, onların içinde ter döküyor ve kendimi boğuluyor gibi hissediyordum. Neyse, sonunda yine, aynı şeyler. Dul bayan yemek için zili çalar, tam zamanında masada olursun, ama hemen yemeğe başlayamazsın, önce onun yemekler üzerine eğilip bir şeyler mırıldanmasını beklersin.

Yemekten sonra kitabını alıp bana İsa ve havarilerini öğretirdi: Ben İsa’nın kim olduğunu bulmak için ter dökerken, onun çok uzun süre önce ölmüş olduğunu söyleyince uğraşmaktan vazgeçtim. Çünkü ölü insanlar

10 Haziran 2024 Pazartesi

Türk Askerî Kültürü*

 

Böyle bir kitabı okuma hayali, küçüklükten beri aklımda vardı. Henüz yazılmadığını görünce ileride yazılacağını düşünürdüm. “İleride” de yazılmadığını görünce biriktirdiğim malzeme ile bir “Türk askerî  kültürü” kitabı yazma fikri doğdu. Fakat daha sonra işin büyüklüğünü görünce zaman zaman kendimi çektiğim oldu. Kendimi yeterli görmediğimi Türk askerî tarihi ve kültürüne hakim olmadığım için böyle bir kitaba başlamamam gerektiğini düşündüm. Kitaba başlama sebebim ise artık kendimi yeterli görmem, alana hakim olmam değil, hiçbir zaman hâkim olamayacağımı kabul etmemdir. Yazma aşamasına geçmeden hemen önce tekrar hata yaptığımı fark ettim ve bu kitabı tek başıma yazmamın doğru olmayacağına, alanın uzmanlarıyla birlikte bir çalışma yapmam gerektiğine kâni oldum. Kendim de biriktirdiklerimi ve önerilerimi genel bir giriş yazısı ile kitabın başına eklemeye karar verdim. Ardından bu kitap çalışması fikrini kitabın diğer yazarlarına açtım. Bundan çok sene evvel bu fikri ilk açtığım kişi Prof. Dr. İlber Ortaylı Hoca oldu. Önemli bir eksiklik olduğunu söyleyerek teşvik etti ve beni kırmayarak bir de “kitap bölümü” lütfetti Ardından Prof. Dr. Feridun Emecen ve diğer hocalarımla görüştüm. Her biri memnuniyet ve desteklerini belirtince, birbirinden kıymetli 30 adet kitap bölümü lütfetmiş oldular. Zamansızlıktan, vefattan veya başka sebeplerden dolayı yazamayan kıymetli isimler de oldu…. ..

… ..

Bu kitabın ortaya çıkma süreci; fikrî olarak 20 yılı, fiilî anlamda ise 6 yılı aşmaktadır. Bu çalışmayı yaparken en çok düşündüğüm kişi askerlerdi. Bunun için hem bu konuları ve dönemleri özellikle seçtim. Hem de kitabın bana ait bölümünde bir askerin kendi tarihi ve kültürüne dair vukûfiyet kazanması gereken bir yaklaşımı teorize ederek ortaya koymaya çalıştım…. .. özellikle Milli Savunma Üniversitesi’nin Harp Okulları ve Harp Enstitülerinde okuyan ve görev yapan muvazzaf asker ve askeri öğrencilere meslekî hafızalarını, mesleğine dair bilim ve tekniği, mesleğine dair sosyal kodları ve entelektüel-kültürel zekâlarını geliştirecek bir fikrî mimari sunmaya çalıştım.

1 Haziran 2024 Cumartesi

Şeker Portakalı *


 Sokakta el ele geziyorduk, hiç acelemiz yoktu. Totoca bana yaşamıı öğretmekteydi. Bense halimden gayet memnundum, çünkü abim elimden tutmuş bana hayatı öğretmekteydi. … ..

… .. Annem uzun boylu, sıska ama çok güzel kadındı. Koyu Yanık tenli, dümdüz kara saçlıydı. Saçları açıkken beline kadar inerdi. En sevdiğim yanıysa şarkı söylemesiydi, ne zaman söylese öğrenmek için yanına sokulurdum.


Denizci, denizci,

Kalpsiz denizcim ah,

Senin yüzünden denizci,

İneceğim mezara…


Dalgalar vuruyordu

Kumlarda köpürüyordu

Gitti uzaklara denizci

Nasıl da severdim onu ah…


Denizcinin sevgisi

Yarım saat sürer

Demir alınca gemi

Denizci yoluna gider…