… ..
İlişkinin Kimyası
Carl Gustav Jung, yakın ilişkiyi çok uygun bir metaforla açıklar: “İki insanın buluşması, iki kimyasal maddenin birbirine temas etmesi gibidir. Eğer bir reaksiyon olursa, ikisi de biçim değiştirir / dönüşür.”
Kendi yaşamımdave eans odasında tanık olduğum ilişkilerin neredeyse tamamından yola çıkarak söyleyebilirim ki, Jung’un sözünü ettiği ruhsal reaksiyon kendiliğinden olmuyorsa oldurulamaz. Olmuşsa geri döndürülemez. Olmaktaysa ve durdurulmak isteniyorsa, irili ufaklı bedeller ödeyerek yaşantısal düzlemde durdurulabilir. Ancak o sırada iki taraf da karşılıklı olarak birbirlerine nüfuz ve tesir etmektedir. İlişki yaşanmasa da, ilişkiye yerleşilemese de reaksiyon zihinsel temsilleriyle içeride işlemeye devam eder. Ta ki kendi ömrünü tamamlayıp sönümlene dek. Öteki, ruhsal dokulara işlemiştir artık.
İlişkiden ne beklemeli?
Sağlıklı ilişki nasıl olur?
Sağlıklı ilişki ekosistem gibidir. Bireylerin ihtiyaçlarını karşılar. Kendi enerjisini üretir. Çevreyi kirletmez. Sürdürülebilir
ve geliştirilebilir yapıdadır. Yaratıcılığa, üretkenliğe, içinde serpilip büyümeye elverişlidir.… ..
“Ne istiyorum?”
… ..
… .. İlişkideki kendimden ne istiyorum peki?
İstek başka, ihtiyaç başkadır. İhtiyaçlar mümkün olduğunca karşılanmalı, istekler ise sık sık gözden geçirilmeli. Sadece karşımızdakini değil, bizi de tüketiyor olabilirler.
İlişki gerekli mi?
İnsan, ötekine tutunan canlıdır.
… ..
Yakın ve anlamlı ilişki kurmak, yetişkinler için de doğal bir ihtiyaç. Ne kadar özerk olursak olalım, günün sonunda hepimiz okşanmak isteyen bir baş, tutulmak isteyen bir el, tatlı sözler duymak isteyen bir çift kulağız. Görülmek, onaylanmak, varlığımıza karşılık bulmak isteriz. Bu ihtiyacın inkârı, ergenliğe özgü bir savunmadır.
… .
İlişki doğayla uyumludur.
İnsan ruhu da bitkiler gibi büyümeye, filizlenmeye, meyve vermeye programlı. Bu doğal gelişim ancak sağlıklı ilişkiler yaşamakla mümkün. İlgi, sevgi, kabul görme, bağ kurma, dokunma ve cinsel birliktelik ihtiyaçlarının karşılanmadığı, engellendiği durumda; ya yeraltı geçitleri yaratır insan, ya da katılaşır. Ruhun filizlenemediği yerde patoloji filizlenir. Sağlıklı olan doğal akışına, doğanın devinimine uygun olandır.
Bunca herkesi kim arzu edecek?
Narsizmi destekleyen, hatta dayatan bir çağda ve sistemde yaşıyoruz. Sistemin, bireyi işlevsel, ekonomiyi ayakta tutmak için sürekli olarak verdiği mesaj: “Her şeyin merkezinde sen ol, kaybeden olma kazanan ol, ezik olma ezen ol, depresif olma keyif alan ol, kıyıda köşede kalma ilgi odağı ol, bakan değil, bakılan ol ve şunu hiç unutma; kırılganlık hastalıktır, kaybetmek en büyük utançtır, sıradanlık korkunçtur. Sen özelsin…”
Gündelik yaşam koşullarının da son derece ağır olduğu Narsizm Çağı’nın bu çok özel kendi derdiyle, kendini kurtarmakla fazlasıyla meşgul; kendi etrafında dönmekten kendisinin yörüngesine girmiş, kendi içine emilmiş, kendi kendini soğurmuş durumda.
… ..
Sorundan daha büyük sorun olan çözüm
Hayatta baş edebilmek ya da sorunları çözmek için önlemler alır, stratejiler geliştiririz. Bazen önlemve stratejiler sorundan daha büyük sorun teşkil eder. …..
… .. Kişi fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılayamaz olur. Libidosu tıkanır ve bu tıkanıklık saldırganlık olarak dışa vurulmaya başlar. Devamında kronik yalnızlık, artmış kaygılar kaygılarla baş edebilmek için aşırı kullanılan ve patolojiye dönüşen diğer savunmalar gelir.
İlişkiye inancınızı ve ilişkiye girme cesaretinizi kaybetmeyin, çünkü ilişki ihtiyacımız bakidir.
… ..
… ..
Demek ki sevmiyor
… ..
Yarı makul bir sevme biçimi olarak; zamanla alışmak…
Milyonlarca insanın hayatı böyle geçiyor.
Yakınlık ve mesafe
… ..
… .. Makul mesafede durabilmek; kendini ötekinden koruyabilmeyi sağlar. Hem bireyin hem de ilişkinin kaderini belirler. Gerçek yakınlık ve samimiyet de makul mesafede olmakla mümkündür.
Makul ilişki aralığı, her şeyden önce, ilişkinin gerçekleşebilmesi için gereken uzamı teşkil eder. İlişkiye var olma alanı sunar. Tarafların ilişki içinde nefes almasını , rahatça hareket edebilmesini sağlar. Bu sayede taraflar ilişki içinde bireyselleşebilir, kendilerini gerçekleştirebilir., İlişkiden beslenir ve ilişkiyi besleyebilirler.
Sınır olmadan samimi olunmaz.
Olsa olsa yüz göz olunur.
… ..
Küslük
Ötekine gereğinden fazla yaklaşmış olmanın
İstenmeyen sonucu
Makul ilişki aralığı korunamamış, ötekinin dikenleri derin dokulara batmış, can havliyle ilişkiden geri çekilmiş, gel gör ki batmış olan dikenlerden bazıları küserek geri çekilen kişiye saplanmıştır. Geç kalınmış mesafe, saplı kalan dikenlerin acısını dindirmeye yetmez.
…..
Sürekli suçlamak tutsaklıktır
… ..
Peki affettiğimiz kişiyi hayatımızda tutmalı, bağrımıza basmalı mıyız? Bu her durumda gerekli değil. Çocuklarımız dışında hiç kimseyi sevmek ya da hayatımızda tutmakla yükümlü değiliz.
Suçluyu serbest bırakmak, onu eve davet etmeyi gerektirmez.
… ..
Geniş zamanda yaş yoktur
Bir ilişkiden çıkanlar, bazen geri dönüp kendilerini o ilişkiden önce bıraktıkları yerde arar. Yirmi-otuz yıllıkn beraberlikler bittiğinde kişinin biten ilişki başlamadan önceki sevgiliyi (ya da o zamanki alternatif sevgiliyi) rüyalarında görmeye başlaması, onu arayıp şansını tekrar deneme arzusu, insana dair hüzünlü reflekslerden biri.
Onca yıl geçmemiş, kişi onca yıl hiç yorulmamış, hiç yaşlanmamış gibi, mümkünse kaldığı yerden başlamak ister. Bir versiyonu öldüyse bir başkasını var etmek ister. Ve insan bir yanıyla sahiden de hazırdır buna. Bilinçdışı yaşsızdır çünkü. Hem çocuk, hem genç, hem ihtiyardır ya da. Sonsuz kayıt alanı, sınırsız enerjisi vardır.
… ..
Bir türlü ayrılamamak
Ayrılık süreci,ilk yabancılaşma belirtileriyle başla ve aylar, yıllar, kimi zaman da bir ömür sürer. İşin kötüsü taraflar bu süreç içinde fiziksel olarak ayrılmayabilir de. Ayrılmak, yabancı olmaktır; aynı mekânda yaşansa da.
Bir veda sahnesini yıllarca oynayabilir insan
… ..
Ancak zaaflarını kabul eden güçlenir
O sizi aldattı, kırdı, üzdü, öfkeden deliye döndürdü ama siz ona karşı hiç olmadığınız kadar ilgilki, meraklı, arzulu, şehvet dolusunuz. O da karşılık veriyor. Her fırsatta sevişiyorsunuz ve sevişmeleriniz hiç bu kadar ateşli olmamıştı.Bunun için de “Senin gururun yok mu?” diyerek kendinize kızıyorsunuz. Kızmayın. Çünkü insansınız ve insan, zaafları olan canlıııııııııdır. Kaybetme korkusuyla harekete geçer. Çiftleri bir arada tutan , üçüncü kişilerdir.. Biraz da, ötekinin olmasın diye sahipleniriz.
Karşılıklı olarak ilişkiyi sürdürmeye niyetliyseniz, bu erotik canlanma size iyi gelecek. Erotizmin yanı sıra duygusal ve düşünsel yakınlaşma fırsatlarını da değerlendirin. Birbirlerini gerçek anlamda ancak üçüncü kişi hayatlarına girdikten sonra tanıdıklarını itiraf eden pek çok çift vardır.
… ..
İlişkiye zarar veren tutumlar
… ..
İlişkiye yatmak
Ötekinin duygularını, özverisini, ilişkiye verdiği emeği kötüye kullanan kişi ilişkiye yatan kişidir. Karşısındakini annesi, babası, terapisti, hemşiresi, hamisi, hizmetçisi, şoförü, sekreteri, seks objesi olarak, arzu ve ihtiyaçlarını karşılayacak her role sokar ve kullanır. Kendini ise ilişkiden itina ile sakınır, yani karşısındakine yüklediği rollerin pek çoğunu kendisi almaz. Sadece ilişkiyi değil, kendisini de taşıtır.
Ötekini can simidi olarak kullanmak
Otto Rank, terk edilme kaygısı ve sürekli başka birine yaslanma gereksinimiyle karakterize bir yaşam korkusundan söz eder. Özerk olarak yaşama korkusudur.bu. Yaşam korkusu duyan kişi, yalnız kaldığında devrilir ve kendi kabından dökülüp saçılır. Bunu engellemek için de kendisine ,içine güvenle dolup şeklini alabileceği devrilmez bir kap arar. “İlişkiye girecek bir benliği kalmayıncaya kadar kendini ilişkiden ilişkiye fırlatır.
Yaşam korkusu duyan kişi için önemli olan yaşanan ilişkinin sağlığı, değeri, anlamı değil can havliyle tutunulacak biri olmasıdır. Bu kaygı düzeyi ve tutunma refleksiyle kurulan ilişkileri yürütmek zordur. Bu kaygı düzeyi ve tutunma refleksiyle kurulan ilişkileri yürütmek zordur. Yaşam korkusu olan kişinin, kendi ruhsal içeriğini kendi kabında tutabilecek, yalnız kaldığında devrilmeyecek, devrilse bile tekrar ayağa kalkabilecek gücü ve cesareti kazanabilmesi hayati önem sahiptir.
İlişkiyi alacaklı gibi yaşamak
Ebeveynden tahsil edilemeyen ve vazgeçilemeyen çocukluk alacaklarını sevgiliden tahsil etmeye çalışmak, hem bireyin mutsuzluğuna hem de ilişkinin mahvına sebep olur.
Yetişkinlikte sorun, gerçek anne-babayla değil, anne-babanın çocuklukta içselleştirilen ebeveyn yanıyla ilgilidir. İçerideki ebeveynle ilgili sorunlar az çok giderilmeden, kişinin bir yetişkin olarak başka bir yetişkinle ilişkiye girmesi zordur.
Ana-babasıyla kavgası bitmeyen kişinin sevgilileri, talihsiz temsilcilerdir.
… ..
İktidar kavgası / Müsabaka iletişimi
Çiftler kadın erkek olarak ya da hayatı ve yatağı paylaşan iki yetişkin olarak değil, iki rakip ya da birbirini kıskanan iki kardeş gibi ilişki kurmaya başladıklarında; iletişim, duygu ve düşünce aktarımı olmaktan çıkar ve bir müsabakaya dönüşür. Bu noktada bütün dinamikleri güç ve haklılık yarışı belirler. … ..
… ..
… .. Bu mücadele yorgunluk ve yılgınlık yaratır. Her iki taraf da, ötekinden yorulduğunu zanneder. Oysa ki çoğunlukla haklılık mücadelesinden ver bu mücadele
içindeki varoluşlarından yorgun düşerler.
… ..
Kopukluk, temassızlık
Bazen ötekinin kabuğuna çarpa çarpa yorulan çabalayan das onunda vazgeçip kabuk bağlar ve içine kapanır.
O vakit ilişki kopar ya da temassızlık hali başlar. Çiftler, aynı evde yaşayan, aynı sofrada yiyen, aynı
yatağa giren ama gerçek anlamda etkileşime giremeyen, koridorda göz göze gelmemeye çalışarak paralel
hatlarda yürüyen, karşılaşmadan geçip gidenyabancılara dönüşürler. Bu durum çatışmaları minimuma
indirir belki ama taraflar ilişkiye yerleşemez. (yersiz yurtsuz hisseder), ilişkiden beslenemez (ilişki içinde serpilip geli
şemez), en yakınındakiyle bağ kuramaz ( güvensiz, hoşnutsuz, tatminsiz kalır) ve derin bir mutsuzluğa gömülürler.
Ötekiyle ilgilenmeyen, ötekini tanımayan, ötekinin varlığını görmezden gelen sadece ötekiyle değil,
kendisiyle de baş edemez.
Yoğun çatışmalı ilişkilerin mutsuzluğu ikide bir patlayan bir volkanın lavları gibi yaşamın yüzeyine dökülüp saçılmıştır. Temassız ilişkilerin mutsuzluğu ise daha dipte ve derinde seyreder, içten içe sessizce kaynar. Hangi örüntüde olursa olsun çiftlerin mutsuzluğu çocuklara yansır, onları da mizaçlarına göre değişen oranlarda
mutsuz eder. Mutsuzluğu çocuğa belli etmemek pek de mümkün değildir.
… ..
“Zihnimi oku!” beklentisi
“Ben söylemeden bilsin, ben istemeden versin” zihniyetinin sonu kronik tatminsizliktir. Biz hiçbir şey
söylemeden ihtiyaçlarımızı şap diye anlayıp karşılayan (ya da karşılaması gereken) kişi annemizdi. O da
bebekliğimizdeydi.
Yetişkinler konuşarak anlaşır. Açık iletişim kurun; ihtiyaçlarınızı, arzularınızı talep edin. Karşınızdaki müneccim değil, olmasını da istemezsiniz zaten.
Rol örtüşmezliği
… ..
… ..
… .. Ancak birbirine denk iki yetişkin sorunlarına konuşarak, dinleyerek, ötekini anlamaya çalışarak,
rasyonel ve yapıcı çözümler üretebilir.
Öneriler
… ..
Mutluluğa dair öneriler
… ..
Haklı mı olmak istiyorsunuz, mutlu mu?
Seans odasında çiftlerle çalışırken sık sorduğum sorulardan biridir: “Haklı mı olmak istiyorsunuz, mutlu
mu?” Verilen karşılık genellikle “mutlu olmak istiyorum”dur. Ve çiftler bu cevabı verirken aslında başlangıçta mutlu
olmak için bir araya geldiklerini anımsarlar. Mutlu olma için başlayan bir ilişki mutsuzluk veren bir
yarışa; yoran, yıldıran, hayattan bezdiren bir tırmanışa ya da tarafları yapayalnız bırakan bir kopuşa
dönüştürtmüştür.
Peki, başa dönmek mümkün müdür?
Maalesef hayır.
Her şeyi eldeki malzemelerle yeniden tesis etmek mümkün müdür*
Neyse ki evet.
… ..
Cinselliğe dair öneriler
Olmazsa olmaz
Cinsel arzu ve uyum, çifti bir arada tutan organik ilişki harcını teşkil eder. Cinsel birliktelik ilişkide duygusal ve dokunsal ahengi sağlar. Etkileşimin tınısını akort eder. Bireylerin
korkularını, kaygılarını, ağrılarını azaltır. İlişkiyi negatif titreşimlerden arındırır. Cinsellik yoksa ilişki
enfekte olmaya yatkındır. İlişkideki cinsel uyum ve tatminle, çiftin birbirine ve hayatın güçlüklerine toleransı doğru orantılıdır. Kötü
yetersiz seks, kötü/yetersiz beslenmedir. Hem sizin hem ilişkinin sağlığını bozar.
Cinselliği ihmal etmeyin. Sorun yaşıyorsanız görmezden gelmeyin. Cinsel sorunlar genellikle çözümü olan sorunlardır. Kendi çabanızla çözemediğiniz sorunlar için cinsel terapi
desteği almanız tavsiye olunur.
Farkınızı ve mesafeyi koruyun
… ..
Yakın ve birlikte hissedin, hissettirin ama ait ve sahip olmayın. İnsan sahip olduğu şeyi arzulamaz. Bütünüyle sahip olamadığımızı, ele geçiremediğimizi, bizde merak ve ilgi uyandıran ı arzu ederiz.
Havasız kalan ateşin sönmesi gibi, sürekli bedensel temas da cinsel arzuyu sönümlendirir. Seks dışında da
birbirinize dokunun, şefkat gösterin ama kedi yavruları gibi kucak kucağa yaşamayın. Bedenlerinizin
birbirini özlemesine fırsat tanıyın.
Yeniliklere açık olun
İlişki tarafların hem güven hem de heyecan ihtiyacını karşılamalı. Bunu sağlamak için makul mesafeyi
korumanın yanı sıra değişime ve gelişime açık olun. (Yeni deneyimler de aşk duygusu gibi dopamini artırır.)
Hiçbir gezgin, heyecan verici bir yolculuk için her caddesini, her sokağını, her dükkânını avucunun içi gibi
bildiği bir şehre gitmek istemez. Kendinizi yenileyin. Yeni alışkanlıklar, bilgiler, görgüler, zevkler,
beceriler edinin. Bunu sadece partnerinizin size olan arzusunu diri tutmak için değil, hayatla bağınızı güçlü, yaşam sevincinizi
daim kılm ak için yapın.
Kendi orgazmınızın sorumluluğunu alın
Partnerinizle yaşadığınız cinsellik sizin için pek de arzu edilir bir eylem değilse, olmasa da olur duygusundaysanız ya da seks yapmaktan haz duymuyorsanız bir şeyler ters gidiyor demektir.
Partnerinizden mi yoksa cinsel ilişkinin kendisinden mi haz duymuyorsunuz.
Eğer cinsel ilişkiden haz duymuyorsanız, bunun nedeni bilgi ve deneyim eksikliği, cinselliğe olumsuz
atıflar ve/veya psikolojik engeller olabilir.
İşe hazzın sorumluluğunu alarak başlayın. Her insan bedeni haz alma potansiyeli taşır. Bu potansiyeli
gerçekleştirmek, öncelikle sizin elinizde. Kendinizi eğitin, bedeninizi tanıyın, sizi nelerin tahrik ettiğini araştırın, psikolojik engelleriniz varsa yardım alın.
“Gerek yok, ben böyle iyiyim” diyenleri duyar gibiyim. o halde duruma bişr de karşı tarafın gözünden bakalım:
İnsan, ötekinin arzusunu arzu eden canlıdır. Ötekinin doğrudan bizi arzuladığından hiçbir zaman emin olamasak da, bu arzunun izini süreriz. Cinsel
birliktelikte de haz almak kadar haz vermek isteriz. Dolayısıyla, sizin haz sorununuz, partnerinizin de sorunudur. Siz hiç tanışmamış, vazgeçmiş ya da önemsemiyor olabilirsiniz
ama partneriniz (farkında olsun, olmasın) sizin cinsel arzunuza ve cinsellikten haz almanıza ihtiyaç duyuyor.
Hem paylaşımcı hem bencil olun
Eğer partneriniz sizin haz almanızı önemsemiyorsa önemsemesini talep edin. Cinsel taleple romantizmi eksiltmez, ilişkinin büyüsünü bozmaz, partnerinizi soğutmaz. Bilakis, cinselliği
canlandırır, renklendirir, kışkırtır.
Partneriniz sis nasıl tatmin edeceğini bilmiyorsa onu yönlendirin. İlişki, hayat bilgisini birbirimizden öğrendiğimiz bir yapıdır. İlişkinin bu işlevinden yararlanın.
İyi cinsellik bencilliği de içerir. Bir başkasına kadar bir başkasının yanındayken kendi varoluşunuza da
sadık ve bağlı kalmayı ihmal etmeyin. Kendi istek ve ihtiyaçlarınıza sahip çıkın. Sevmeye, sevilmeye, dokunmaya, dokunulmaya, haz alıp vermeye hakkınız olduğunu unutmayın.
Fantezileri rahat bırakın
Partnerinizin, sizin asla kabul edemeyeceğiniz fantezileri olabilir. Aynı şekilde sizin de değerlerinizle,
inançlarınızla, sosyal kimliklerinizle asla örtüşmeyen fantezileriniz olabilir. Paniğe kapılmayın. İnsanların
çoğu , fantezisini kurduğu cinsel eylemleri hayatları boyunca gerçekleştirmeyi denemez. Çünkü aslında
gerçekleştirmek istemez. Fantezi çoğu zaman sadece fantezi içindir.
Hayal gücü aşkın olduğu kadar seksin de yakıtıdır. Erotizmde her türlü fanteziyi serbest bırakın. İnsan düş, duygu ve fantezilerinden değil, davranışlarından sorumludur. Her şeyi yapmaya hakkımız ya da cesaretimiz yoktur ama her şeyi düşlemeye hakkımız vardır. Bu hakkı hem de
partnerinize tanıyın. İkinizin de karşılıklı olarak gerçekleştirmek istediği fantezileri denemekten
çekinmeyin.
Şehvet-şefkat dengesini gözetin
Şehvet-şefkat dengesi, cinselliğin sağlığını ve tatminkârlığı belirleyen önemli bir etkendir. Şefkate yer
bırakmayan aşırı şehvet, duygusal tatminsizlik yaratır. Şehvete yer bırakmayan aşırı şefkat ise cinsel
arzuyu sönümlendirir.
Partnerinizin ebeveyni olmayın
Partneriniz hasta ve düşkün olduğunda yanında olun, destekleyin, iyileşmesi için yardım edin ama onun
daimi ebeveyni ya da hasta bakıcısı olmayın. Size muhtaç, bağımlı, çocuğunuz gibi gördüğünüz birine
cinsel çekim duyamazsınız. Duysanız da farkında olmadan suçlu hisseder, kendinizi sakınırsınız. Ötekine
gereğinden fazla sığınır, ebeveyn rolünü kaşırsanız, size karşı erotik tıkanma yaşayacaktır.
Zaman zaman karşılıklı olarak çocuk-ebeveyn ya da hasta-hemşire rolleri alsanız da, yetişkin-yetişkin
rollerinize vakitlice geri dönün.
… ..
Cinselliğin farklı yüzlerini fark edin
Kurduğunuz ilişkinin yakınlığı, derinliği, sağlığı ve ilişki içindeki ruhsal kondisyonumuz, yaşadığımız
cinselliğin niteliğini belirler. Cinselliği farklı ilişki zeminlerinde, o zemine göre değişen farklı duygu
tonlarında yaşarız.
Bir örnek teşkil etmesi adına aşağıda, farklı cinsel duygu tonlarını kendi metaformlarımla anlatacağım.
Aşk ve seks
Âşık olduğumuz kişiyle seks yapmak okyanusta yüzmeye benzer. Tehlikeli olduğu kadar özgürleştirici;
yorucu olduğu kadar yenileyen, arındıran; heyecan verici olduğu kadar kapsayan, sarıp sarmalayan, tüm
evrenle birleşmiş hissettiren bir deneyimdir.
Yıpranmış/sağlıksız/kötü ilişkide seks
Duygusal ve düşünsel paylaşımın tükendiği, çiftlerin birbirlerinin varlığına karşılık vermedikleri,
birbirlerini kanıksadıkları (*1.pek çok yinelenmiş olması dolayısıyla artık etkilenmez olmak, aldırmamak, alışmak.2.bıkmak, usanmak ) ilişkilerde seks, durgun ve bulanık
bir gölde yüzmeye benzer. Tazeliğini, serinliğini, yıkayıp arındırma niteliğini kaybetmiş, yosun
tutmuş, dibi balçık gibi bir göl … İnsana kendini bunalmış, yorulmuş,
yılmış hissettiren, iş gibi gelen bir cinsellik.
Spor seksi
Sırf seks yapmış ve ihtiyacı gidermiş olmak için yapılan seks, havuzda yüzmeye benzer. Kasları
çalıştırır, bedeni sağaltır, ruhu okşar ancak az ve dar gelir. Sınırları sert ve keskindir. Özgürlük
hissi vermez, yerinde sayma duygusu yaratır, ya fazla sterildir ya da enfeksiyon riski taşır.
Sadece seks yapmak için bir araya gelen seks arkadaşları; hiç sevgili olmamış, arkadaşlık klasörünün
dışında ayrı bir seks dokümanı açmış kazançlı arkadaşlar ve başlangıçta sevgiliyken zamanla (özellikle çocuktan sonra) akraba olmuş ve akrabalıkla seksi ayrı çekmeceklerde tutmaya başlamış çiftler
spor seksi yaparlar. İyidir ama çoğu durumda yeterli değildir.
… ..
… ..
… ..
Mastürbasyon
Mastürbasyon ise küvette/jakuzide vakit geçirmeye ya da duş almaya benzer. Yüzmenin aşkın ve
özgürleştiren tadını vermez ama en azından suya temas edersiniz, bedeninize iyi gelir, ağrıları biraz
olsun dindirir, rahatlatır, dinlendirir.
… ..
… ..
… ..
Açık iletişim densizlik değildir
Konuşulmaması gerekenler konuşulduğunda, bazı konular gereğinden fazla konuşulduğunda, kendimize
saklamamız gerekenler ortalığa saçıldığında ise ilişki evreninde santrifüj etkisi oluşur. Ortak kullanımdaki ilişki dokuları merkezkaç kuvvetiyle ayrışır. ve ilişki dışına savrulur. Ölçüsüz iletişim
ilişkiyi dağıtır, eksiltir.
Açık iletişim akıldan geçen, hissedilen ya da olup biten her şeyin filtre edilmeden ötekinin üzerine boca
edilmesi değil, duygu ve düşüncelerin etkin ve yapıcı bir şekilde ifade edilmesidir.
Her şeyi söylemeyin/öğrenmeye çalışmayın
Herkesin kendine özel bir yaşam ve düşlem aklanı olmalı. Sadece kendisinin ekip biçtiği, sadece kendisinin
suladığı bir arka bahçe gibi. Arka bahçenizde vakit geçirin, orada sadece kendinize sakladığınız bir içsel yaşantınız olsun.
Ötekinin arka bahçesine girmeye çalışmayın. Aklından, kalbinden geçen her şeyi öğrenmeye, konuştuğu,
görüştüğü herkesin kaydını tutmaya çalışmayın … …
… ..
İlişki mahremini koruyun
… …
Kusmayın Konuşun
Sevdiğinizle anbean ortak bir hikâye yazıyorsunuz. Hayat hikâyenizinbelki de en heyecanlı, en haz veren,
en
anşlamları bölümlerinden birini … Sağlam olay örgüsü kadar, özenle yazılmış diyaloglar da iyi bir hikâyenin
vazgecilmezidir. Seçilen kelimeler, kurulan cümleler insanın zekâsının, sağduyusunun, yaratıcılığının
göstergesidir. Sevdiğinizle konuşurken, kelimelerinize, cümlelerinize dikkat edin. Diyalog, duygu ve düşünce
kusmak haline gelmesin.
Bedensel adabı muaşeret
İlişki içinde, seçtiğiniz sözcükler kadar, vücut dilinize, jest ve mimiklerinize de dikkat edin. İnsanı çekici
kılan sadece iyi görünmek değil, bedenini ve ruhunu dikkat ve özenle taşımaktır.Karşınızdakinin hassas
olduğu, dikkatinin siz yöneldiği bir anda yapacağınız umursamaz bir jest, dışlayan bir duruş , düşüncesiz,
kaba, bayağı bir hareket büyük ihtimalle kırıcı, itici ve akılda kalıcı olacaktır.
Demagoji ve ağız dalaşından kaçının
Demagoji mükemmel bir iletişim tıkacıdır. Açık iletişimi imkânsız kılar, ilişkiyi yokuşa sürer, karşınızdakine
öfke, hayal kırıklığı, engellenmişlik ve anlaşılmamışlık duygusu yaratır. İçinizdeki güreşçiye hâkim olun; yenişmek
için değil, anlaşmak için konuşun.
Ağız dalaşı ise tam bir aşk katilidir. Heves kaçırır, sinir bozar, tiksinti ve pişmanlık duygusu yaratır, benlik
saygısını eksiltir, insanı kendine ve ötekine yabancılaştırır. Çatışmayı çözmediği gibi, başlı başına sorundur.
Sevgi sözcükleri
Bazı insanların temsil sistemi ağırlıklı olarak görseldir. Yani yaşananı kaydetme, hatırlama ve ifade etme yolları formlardan ve renklerden geçer. Bazı insanların temsil
sistemi işitseldir. Yani kelimeler ve sayılar yoluyla hatırlar ve iletişim kurarlar. Bazı insanların temsil sistemi ise dokunsaldır. Yani bedensel ve duygusal hassasiyetleri kuvvetli, ifadeleri genellikle bu hatlar üzerindendir.
Dolayısıyla partnerinizin sevgi ifadeleri sizinkilerden farklı olabilir. Kimi sevdiğine güzel görünmek için saatlerce uğraşır, ona resimler yapar, yemek
sofrasını süsler; kimi yüzlerce kez sevdiğini söyler,şiirler yazar; kimi her fırsatta sarılır, kek pişirir ya da
bozulan musluğu tamir eder. Bunların hepsi, kendi dilinde sevgi sözleridir. Marifet onları duyabilmekte.
Sessizliği duyun
Yerli yerinde suskunluklar, iki insanı birbirine en anlamlı bağlarla bağlayan, en çok yakınlaştıran anlardır.
Birlikte sessizce durabilmeyi ve birbirinizin sessizliğinde dinlenmeyi öğrenin.
Onu anlamak için duygusuna eşlik edin
Sevdiğinizin duyguları sizi ne kadar üzse, korkutsa,aklınızı karıştırsa da sırtınızı dönmeyin. Çözüm
bulmaya, tamir etmeye, ya da (en fenası) o duyguyu çeşitli rasyonel açıklamalarla ortadan kaldırmaya
çalışmadan önce sakince yanında durun ve onun duygusuna eşlik edin. Bu onu derin katmanda anlamanızı
sağlayacak tek yoldur. Birini, onun duygusuna eşlik etmeden, onun gibi hissetmeden anlayamazsınız.
Çözüm önerileriniz ve tamir çabanız ancak bu eşişik ve kavrayıştan sonra anlamlı ve başarılı olabilir.
Sorunların çözümüne dair öneriler
Biriken sorunlar
İlişki iki kişiliktir. Bir tarfın sorunu, ötekinin de sorunudur. … ..
… ..
Sorunları yok saymak yerine,elbirliğiyle çözmeye çalışın. Zorlukları, sorunları, krizleri büyüme ve gelişme
fırsatı olarak değerlendirin.
“İlişki içinde meydana gelen, ilişki içinde tamir edilebilir. “ Murray Bowen
… ..
… ..
Huzur içinde yaşama prensibi uygulayın
… ..
Kavgayı yarım bırakmayın
Çiftlerin zaman zaman kavga etmeleri doğal ve sağlıklıdır. .. ..
… .. Kavgada çoğu zaman içeride birikmiş ve taşma raddesine gelmiş duygular ortalığa dökülüp saçılır. Bünyeye
dokunan, hücreleri zehirleyen öfke, acı, hayal kırıklığı, endişe gibi duygular şiddetle ifade bulur ve dışarı atılır.
Kavgaya bu yanıyla duygusal istifra diyebiliriz.
… ..
Kavganın döngüye girmemesi için yapılabilecekleri konuşmak ise ilişki meskeninin yeniden düzenlenmesi
açısından gereklidir. … ..
… .
Onu düzeltmeye kalkışmayın
… ..
Bazı sorunlar çözülemez, sadece giderilebilir
… ..
Bitmemiş işlerinizi bitirin, açık kalan hesaplarınızı kapatın
… ..
Kendinizi bilin, kendinizde olun
… ..
Etkileşime dair öneriler
Sosyal sağlığınızı koruyun
… ..
Edinmeyin, bağ kurun
… ..
Alma verme dengesini gözetin
… ..
Çetele tutmayın
:.. ..
İçi boş tekrarlardan kaçının
… ..
… .. Sahte samimiyet ve içeriksiz sevgi-ilgi jestleri ilişki içindeki algınızı bozar, zamanla ilişki dokusunu
aşındırır. Çifte kumrular gibi değil, doğal ve orada olmaya çalışın.
… ..
… ..
Hayatla pazarlıkta
indirim talep ederken iyi düşünün
… ..
… .. Olduğumuz gibi kabul edilmek başka bir şeydir, kendimizi ve karşımızdakini “Ben böyleyim!” direnciyle engellemek, tıkamak, tatminsiz bırakmak başka.
… ..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder